Arıçılıq haqqında kitab

ÖNSÖZ
Sevgili Arıcılar;
Bu kitapcığı Tosya’da ki arıcılık kursları için hazırladım.  Kitap bal üretmek amacı ile arıcılığı anlatmaktadır.Tarım Müdürlüğünde Ziraat Teknikeri olarak çalışmaktayım. Aynı zamanda A.Kayı Köyü bağlarında yaklaşık 20  arı ile arıcılık yapmaktayım. 
Arıcılık bilgi ağırlıklı bir tarım koludur. Arıcılığı öğrenmenin yolu,  arıcılık kitaplarını  okumak, arıcılar arasındaki sohbet, Arıcılık   kurslarına  katılmak ve öğrendiklerini arılarında uygulamak, denemeler yapmaktır. Bir çok kimse kendi özgüvenlerinden olsa gerek, bir - iki yılda arıcılığı öğreneceklerini ummakta, oysa beş yıl, sekiz yıl tecrübe etmedikten sonra arıcılığı  öğrenmek mümkün olmamaktadır. 
 Arıcılık kitabım, kendi tecrübe ve bilgilerim sonucu yazılmıştır. Başka bir kitabın şablonu, yada bilgilerini kullanmadım. Bazı veriler için tabiki kitaplardan alıntı sözkonusudur. Muhsin Doğaroğlu Hoca, Aricilik.gen.tr sitesi, Halil Bilen Hoca, Tosyada’ki arıcı arkadaşlar, rahmetli kayınbabamla yaptığımız arıcılık çalışmalarım arıcılığı öğrenmeme yardımcı oldu. Halen sorarak, araştırarak arıcılık bilgilerimi arttırmak ve yenilemek yoluna gitmekteyim. Aşağı Kayı Köyümde, bağda kurduğum arılıkta, emekli olduktan sonrada arıcılık yapmaya devam edeceğim.
 Kitabın kısa ve Orta Anadolu’ ya özgü   olması nedeni ile okunmasını  ummaktayım. Bölgemiz, karasal iklimin hüküm sürdüğü, ancak bir miktar karadeniz iklim özelliklerinin görüldüğü, geçit iklimidir. Mikroklimadır. Bal mevsimi kısadır. Meralarda, kırlarda kendiliğinden büyüyen çeşitli çiçeklerden, rayihalı, kaliteli bal üretilmektedir. 
Resimler kitap kapağı iç yüzeylerindedir.
Bu kitapçığı internette  www.tosyadaaricilik.blogspot.com  adresinden de okuyabilirsiniz. Kitap hakkında düşünceleriniz, eksiklikler, öneriler için ademselvitosya@gmail.com      adresime mektup gönderebilirsiniz.

Adem  SELVİ  Ziraat Teknikeri .  2015



İÇ İ N D E K İ L E R                                                                           
Konu                                                                                                     Sayfa
Arıları tanımamız lazım   -işçi –ana-erkek-…………………………………………............  ..3                                                           
Ana arı.-Yalancı ana.................    ………………………………………………………………………………5
Ana arı özeelikleri ve  boyama........................................................................ .7
Arı ırkları               ………………………………………………....................................................11
Arıların bazı organları ve  davranışları              ..................................................             ...............13
Arı nakliyesi-çalışma uzaklıkları-arı yeri değiştirme.....................................13
Arı dansı... Balmumu....kabarmış peteklerin değeri........................................15
Büyük bal toplama mevsimi nedir.(bal mevsimi)  .....…………………………................16
Arıcılık takvimi (mevsime göre)………………….........................................................17
Arı neden iğneler. Körük nasıl kullanılır Arı muayenesi nasıl yapılır................18
Arıların birleştirilmesi…………………………..................................................................24
Arıların aktarılması………………………………….................................................................26
Önemli arıcılık kuralları nelerdir…………………….......................................................27
Arılık yeri ve gezginci arıcılık-  Zirai ilaç kullanılan yerler................................28
Bal veren  bitkiler………………………………………………........................................................30
Genç ve verimli ana arının önemi...........................................................................30
Ana arı yetiştirmek………………………….........................................................................31
Döllü ana arı kovana nasıl ve ne zaman  verilir.....................................................36
İlkbahar ve sonbahar şuruplaması…………………........................................................40
42 gün önceden beslemek ne demektir. Bala hazırlık.........................................42
Şerbet hazırlamak -Şerbetlikler.........................................................................  42
Kek........................................................................................................................  . 43
Yağmacılık sebepler ve çözümler- tedbirler.........................................................44
Arıların kontrol edilmesi........................................................................................ 49
Eski peteklerin yenilenmesi………..............................................................................50
Katın zamanında verilmesi…………………………................................................................50
Çıtalara tel ve petek bağlamak................................................................................52
Güçlü kolonilerle çalışılması………..............................................................................52
Kuluçkalıkta yavru alanlarının hazır olması……….....................................................52
Peteklerin yanaştırılması-.......................……............................................................53
Kovan- Havalandırma Delikleri.- kovan kış nemi ve dip tahtası özellikleri..........53
Kovanların sıcak tutulması……...................................................................………….……55
Sıcaklık, havalandırma, gölgeleme takvimi-kovan kış nemi...................................55
Arıyı bala yönlendirmek………....................................................................................56
Oğul Nedir? Oğula Hazırlık......................................................................................58
Koloninin Oğula Gideceği Nasıl Anlaşılır.................................................................59
Arıların Oğula Gitme Sebebleri...............................................................................60
Oğulların kovana alınması..........................................................................................61
Oğulların bakımı.........................................................................................................62
Oğulan Kovandan Kaçmasının Nedenleri.................................................................62
Suni Oğul....................................................................................................................62
Oğul Yapmaması İçin Tedbirler...............................................................................64
Arıyı Oğuldan Vazgeçirmek......................................................................................64
Oğulu Bekleyemeyecek Olanlar...............................................................................65
Zayıf arı ile yer değiştirme.......................................................................................67
İlk Oğul Çıktıktan Sonra Oğul Devam Etmesin.......................................................68
Bal Hasadı……………………………………………...........................................................................69
Balın –polen-propolis arı zehiri ve Yararları............................................................68
Arı Sakızı (Propolis) Nedir? Yararları.....................................................................69
Polen, Arı Sütü ve Arı Zehirinin Yararları................................................................69
Arıların Sonbahar Bakımı.....................................................................................,,,,..71
Arıların kışlatılması         ……………………………….....................................................72
Varroa ve mücadele-Organik asitler..................................................................72
Ağ Kurdu ( Mum Kurdu, Petek Güvesi)..............................................................80
Arı HASTALIKLARI   ……………………………............................................................81


       ARILARI TANIMAMIZ  LAZIM:
Bismillah diyerek arıcılığı öğrenmeye başlıyoruz. Sevgili arıcı arkadaşlar; Arıcı olmak istiyorsak, arıların hayatlarını, davranışlarını,  vücut  yapılarını tanımamız lazım.  Çünkü; Arılar kendi besinini kendisi hazırlamakta,  Nisan-Mayıs-Haziranda yaptığı 3 aylık yoğun çalışma ile varlığını sürdürmektedir. Bize düşen, arıların şerbetlemesini yaparak, aç kalmalarını önlemek ve yavru bakımından hızla çoğalmalarını sağlamak, hastalık ve zararlılar konusunda -bilinçli olarak- arıları korumak, kovanların yağma olmaması için gerekli tedbirleri almak, kovanları sıcak tutmak, havalanma, gölgelenme, su ihtiyaçlarını karşılamak, arıları dönem dönem kontrol ederek yönetmektir. Ayrıca; Üretilen bal ve diğer ürünleri pazarlamaktır. Tüm bunlar için en baştan arıların temel özelliklerini, davranışlarını bilmek öncelikli şarttır. 

Kovanda 3 çeşit arı bulunur:
İŞÇİ ARI: Resim 1 de 3 nolu arı işçi arıdır.( Resimler kitap kapağının içindedir. İnternette okuyanlar için resimler yayınlıdır. 13 adet resim sitede mevcuttur) İşçi arılar  kovandaki tüm işleri yapan arılardır. Erkek arıdan ve ana arıdan küçüktür. Yumurtalıkları gelişmemiş dişi arılardır. Kovandaki işçi arılar birbirleri ile üvey kız kardeştirler. Babaları farklı anaları birdir. Bunun sebebi ana arının 8-10 tane erkekle çiftleşip, sipermaları yıllarca saklayarak kullanmasıdır. İşçi arı kovanda kışın 10 bin civarı, yazında ortalama 60-70 bin civarında bulunur. Zayıf kovanlarda arı sayısı bu rakamlardan çok daha az olur. Ana arı petek gözüne  döllü  yumurta yumurtladığında, 21 gün sonra   gözden tam gelişmiş işçi arı  olarak çıkar.  Ana arının yumurtası petek gözünde 3 gün bekletilir. Sonra arı sütü ile ve bal polenden oluşan yemle beslenir. Bu dönem larva dönemidir. Daha sonra 9-10 ncu gün üzeri kapanan petek gözünde 11-12 gün kalan pupa (başkalaşım geçiren böcek dönemi) ergin arı olarak 21 nci gün petek gözünden çıkar. Genç arı budur. Büyüklük olarak tarlacı arı ile aynıdır. 21 gün kadar içeride çalışan bu arı yine 21 gün kadar dışarıda kovana hizmet eder. 
 (Resim 2) de görüldüğü gibi, yumurta ilk gün petek gözünün dibinde dik durur. Ve petek gözüne yapışıktır. 2 nci gün yarı yatık, 3 ncü gün tam yatmış durumdadır. Ve 3 ncü gün sonunda yumurta çatlar. Artık 4 ncü gün larva (kurtcuk) olmuştur. 6-7 günde kurtçuk olarak gelişir. Yumurtlandıktan   9-10  gün  sonra petek gözünün ağzı kapatılır,  11-12  günde ağzı  kapatılmış olarak büyürler.. 21 gün sonunda arı kendi yuvasının tepesindeki balmumu ile kaplı kapağı kemirerek yuvadan kendisi çıkar.  Birkaç saatlik dinlenmeden sonra işe başlarlar.
Resim3 : Bir adet ana arı yuvası (Yüksük, meme) ve yüzlerce   işçi arının  büyüdüğü yuva(kapalı yavru) 
 İş varsa, ölünceye kadar hiç durmadan çalışırlar. Eğer bal bulamazlarsa, boş yere çalışıp kendilerini harap etmezler. Geceleri de iş yoksa çalışmaz, dinlenirler. Petek gözünü kemirerek büyüdüğü kapalı yuvadan çıkan işçi arı ilk dinlenmeden ve beslenmeden sonra sırası ile şu işleri yaparlar: 
İŞÇİ ARININ YAŞINA GÖRE YAPTIĞI İŞ SIRASI:
2-3 gün boyunca ;Çıktığı gözü ve arı çıkmış diğer gözlerin içini temizlerler.
2-3 gün; Larvaları (arı yavrusu) beslerler.
5-6  gün arı sütü salgılar. (6-12 günlük arılar) arı sütü salgılayarak yavruların ve ana arının arı sütü ile beslenme işlerinde çalışırlar.
 5-6 gün (12-18 günlük arılar) balmumu çıkararak petek örerler. Bal sırlama yaparlar.
5-6 gün (3 ncü hafta) arılar şu işleri yaparlar; Oyun ve yön bulma uçuşları, kovanın yerlerini öğrenme uçuşları, kovan içindeki kırıntılar ve ölü arıları atmak, tarlacı arının getirdiği poleni ve balı gözlere depo etmek, sonunda kovan içi muhafızlığı yapmak . Böylece  işçi arının 21 gün süren kovan içindeki  iç işleri görevleri sona erer. Artık yaklaşık 21 gün de tarlacı arıcılık yapar (Dışişleri) . Ama genel olarak arının ömrü 40 gündür diyebiliriz. Toplam kovan içi  işleri 3 hafta sürer. Daha sonra tarlacılık görevine başlarlar. Tarlacılık görevleri de yoğun iş zamanında (bal mevsiminde) yaklaşık 2 hafta sürer ve sonunda  ölür. Nisan-Mayıs ve Haziran ayında yoğun çalıştığı için arıların toplam ömrü yerli arılarımız için ortalama 45 gündür. Varroa zararlısının musallat olduğu arılar daha az yaşarlar.  Yoğun çalışmayan arılar, mesela kuraklıktan dolayı çalışmasına gerek kalmayan işçi arılar  6-8 ay,  hatta 10 aya kadar yaşarlar. 
Arılar yukarıda anlatılan görevleri yaparken kovan düzeninin arıcı tarafından bozulması,  arıcının kovanda yanlış düzenlemeler yapması, oğula bozulan arıların yer değiştirilmesi, kovanlardan kapalı yavrulu çıta alınması, kovandan sunni oğul (bölme) alınması, kovan birleştirme  gibi durumlarda, her yaştan arı her türlü işi yapabilecek duruma gelir. Bu durum ‘’kayma’’/ ‘’kaydırma ‘’ ile olur. Yani arı sütü salgılayan arı yetersizse arı sütü salgılayan arının  işi uzar. Eğer arı sütü üreten fazla ise arı sütü üretenler görevi erken bırakıp, balmumu üretmeye geçer. Yani yine yukarıda anlatılan sıra ile olur.  Mesela 3 gün bal ve polenle arı besleme görevi yapan  arı, 3 günden sonra bakılacak yavru var, ama yerine geçecek o yaşta genç arı yoksa 3 günlük işini, 4 e 5 e çıkarır. Ya da mum örecek arı 6-12 gün yaştadır. Bu yaşta mum örerken mum salgılayıp, petek ören arı sayısı artarsa, 6 gün sürecek olan mum salgılama ve petek örme, sır yapma işini 5 e , 4 e düşürerek, bal depolama, polen depolama gibi sıradaki işleri yaparak, duruma göre 21 nci gün tarlacılık görevine başlayacakken 1 5 nci gün tarlacılığa başlayabilir.  Kovan içindeki denge bozulmalarının normale dönmesi ortalama 10 gün alır. Üstelik böyle durumlarda arının ömrü daha kısa olur ve arıların yaptığı mataryallerin (mesela arı sütü)kalitesi düşer. Yani 6-12 günlük arı arı sütü salgılar iken 15 günlük arı geri dönüp arı sütü salgılamaya başlarsa tam kaliteli bir arı sütü üretemez.  Normalde kovanda yukarıda anlatıldığı gibi tüm arılar sıra ile belirli görevleri yaparlar. Kovan içindeki peteklerde yavru arıların bulunduğu bölgede sıcaklığın 34- 35 derecede sabitlenmesi gerektiğinden tüm arılar kuluçkayı ısıtma görevini de yaparlar. 

Tarlacı arılar çiçek tozu, nektar (balözü) getirerek hayatlarının      sonuna kadar çalışırlar. Eğer ihtiyaç varsa son 1-2 gün de kovana su taşırlar. Çiçeklerde bal olmadığı zamanlar arılar boş yere çalışmazlar. Günün belirli saatlerinde bal olup olmadığına dair keşfe çıkarlar. Arılığımdaki gözlemlemede  yazın bal mevsiminin sonlarına doğru, havalar kuraklaşınca, öyleden sonra 2 ve 4 arası, çiçeklerin nektarı aşırı sıcaktan uçtuğu için yavru uçurma işleri yaparlar. Kovan önlerinde kalabalıklaşmalar görülür. 
BİTKİLERİN DÖLLENDİRİLMESİ görevini çoğunlukla arılar yapar. Yani kendi kendine döllenemeyen birçok bitkiyi arılar döller. Bir çok meyve, sebze, tarla bitkileri kendi kendine döllenemezler. Bunun nedenlerinden birisi  çiçekte bulunan erkek organının dişicik tepesiyle aynı dönemde olgunlaşamamasıdır. Bu durumda diğer bir çeşidin erkek organını (polen) arılar dişicik tepesine ( bilmeyerekte olsa) bulaştırarak  döllemeyi yapar. Bu oran yaklaşık yarı yarıyadır. Mesela elma, armut, kiraz yabancı döllenme isteyen  bitkilerdendir. Bilim adamları ‘’Arılar olmazsa dünyada 4 yıldan fazla hayat olmazdı’’ demişlerdir. 
İşe yaramayan arılar kovanda tutulmazlar, yada içeri alınmazlar. Öleceğini anlayan arı zaten uçabildiği kadar uçar. Havadan yere düşer ve yerde ölür. Böylece kendi ölüsünü kovan içinde bırakmaz. Arıların sosyal yaşantısında acıma duygusu yoktur. ‘’ İşe yaramayan arı ölsün’’ mantığı vardır. ’’Kovandan Bal Yemesin’’ düşüncesindedirler. Farkında iseniz yabani hayvanlarda hayat mücadelesi daha zor görünmektedir. Mesela kovandaki bal miktarı yavruların beslenmesine ancak yetiyorsa en yaşlıdan başlayarak intiharlar oluşur. Kovanda 5-6 kg dan aşağı bal olursa tehlikelidir. Bu durumda arılar yavruların geleceğini düşündüğünden bal yemez,  aç olarak beklerler. Bu durum acemi arıcılarda sık sık görülür. Arıları açtır. Bazen bu acemilere ‘’Fazla şerbet verme’’ yağmacıya kaptırışın..falan derler.. Ne yapacağını şaşıran yeni arıcı arıyı aç bırakır, farkında olmaz. Böyle arılar çok sokucu olur. Balı azalan kovanda yaşlı arılar, açlıktan ölür..Kendilerini feda etmiş olurlar.  Kovanda  10-15  kg dan aşağı bal olmamalıdır. Sonbaharda kışa giren arıda ortalama 13-15  kg bal olmalıdır. İlkbaharda da tam bir gelişme için yine 8-10 kg depo bal olmalıdır, yoksa  tamamlanmalıdır. Ancak baharda ilerleyen dönemde depo bal azalır, yerini yavrular alır. Kovana giren bal artmış, kovandaki depo bal azalmıştır. Bu normaldir.  Hatta arı bu şekilde bal mevsiminde geçen yıldan kalan balları genellikle tamamen yiyerek, yeni bal depo ederler. Zayıf arılarımızda 13-15 kg dan daha az bal olabilir. Bu durum normaldir. Arı kış mevsiminde yavru atmayacağından veya çok az atacağından Kasım ortasından, Aralık-Ocak_ve şubat ortasına kadar 1,5 kg bal ancak yer.

İşçi arı 21 günde, ana arı 16 günde, erkek arı 24 günde çıkar. İşçi arının 9-10 ncu gün petek gözü kapatılır. Ana arının 9 ncu gün meme şeklinde yuvasının ağzı kapanır. Ana arı kapalı gözde ‘’pupa’’ (gömlek değiştirme-başkalaşım) dönemini 7 günde,  işçi arı 11-12 günde, erkek arı 13 günde tamamlayarak ergin arı olarak gözden kendileri çıkarlar.. Ayrıca tüm arıların petek gözlerinin kapaklarının renginden çıkmasına kaç gün kaldığı yaklaşık olarak belli olur. Resim (3) teki işçi arı yuvaları yaklaşık 15-16 günlüktür. 5-6 gün sonra arılar çıkacaktır. Yavru petek gözlerinin rengi sarı ise çıkışa 8-11 gün var, açık kahve ise 7-8 gün var,  kahve ise çıkışa 4-5 gün, esmerimsi koyu kahve ise çıkışa bir iki gün var demektir. Gittikçe koyulaşan renge göre hesaplanır. 
Kovandaki tüm işlerin yapımında, oğul çıkmasına karar verilmesinde, yavru, bal üretimi gibi her konuda işçi arılar karar alıp uygularlar. İşçi arı için önemli 3 şey vardır. Öncelik yavru, hemen ardından bal ve ana arı dır. İşçiler nektar buldukları müddetçe asla ‘’ yeter’’ demezler. Kovana taşırlar. Balıda bulurlarsa taşırlar. Bu nedenle kovanda aşırı bal birikmesi bazen görülür. Böyle durumlarda kuluçkalıkta ana arıya yumurtlayacak alan kalmayabilir. Bu durumda arı yavrusuz alandan ballı çıta alıp, boş kabarmış petek yavru alanına en yakın yere verilir. Yoksa böyle kovanlarda yavrulama az olacağından o sezon bal yapamaz.

ERKEK ARILAR : (Resim 1 ve 6) Ananın yumurtladığı dölsüz yumurtadan oluşur.  24 günde  doğarlar. İşçi arıdan daha uzun ve daha kalındır. İşçi arının çıkardığı sesten daha fazla ses (vozurtu) çıkarmaları ile anlaşılabilir.  Acemi arıcılar erkek arıları ana arı sanıp yanılırlar. Oysa  erkek,  anadan daha kalın yapılıdır. Arkası küttür. Daha siyahtır. Erkek arıların iğneleri yoktur. Bu yüzden ele, avuca alınabilir. Erkek arılar ana arıları döllerler. Civarda; vadiliklerde, ağaçlık yerlerde toplanırlar. Kovandan bal yiyip keyifli keyifli uçarlar. Her hangi bir dölsüz ana arı çiftleşme uçuşuna çıktığı zaman bütün erkekler peşine düşer, havada gökyüzünün derinliklerinde  ( yaklaşık 35 mt) çiftleşerek onları döllerler. Yükseklerde olan bu uçuşta en güçlü erkekler döllemeyi yapar. Çiftleşen erkek arı çok kan kaybettiğinden yere ölü olarak düşer. Erkek arı kovanda herhangi bir görev üstlenmezler. Yalnız geceleri yavruları ısıtma görevi olabilir.  Nisanda üremeye başlarlar. Mevsimin durumuna göre; Genelde  Temmuz da, kuraklık erken başlarsa bazen  Haziranda, bazende  Agustos aylarında artık kovana alınmayarak, açlıktan ölürler.  Erkek arılar daha ziyade  oğul isteği olan veya ana değiştirecek kovanlarda  olur. Eylül -ekim aylarında da kovanda erkek olmasa bile civarda erkek arı az çok bulunur.  Birde kovanda ana kaybı olup ta kendisine yeni bir ana arı yetiştirme imkanı bulamayan kovanlarda sahte ana arılardan çıkan yavrular hep dölsüz yumurtadan olduğu için  erkek arı olur. Mart’tan  ekime kadar  ana değiştiren bir kovandan çıkan analar, civarda  çiftleşecek erkek arı  bulurlar. Civarda erkek arının az olduğu zamanlarda (ekim ayı) yapılan ana arı döllenmesinin yeterli olup olmayacağı konusunda şüphe duymak akıllıca bir iştir. Erkek arılar doğduktan yaklaşık 5 - 15 gün sonra olgunlaşıp çiftleşme uçuşuna çıkabilirler. En iyi döllenme erkeklerin bol olduğu Haziranın ilk yarısıdır. Güzel havalarda döllenmeler tam olur. Nisan ve  Mayısın ilk yarısı havalar, kapalı, soğuk, yağışlı olursa,  yaz kurakları zamanı  ve geç sonbaharda olacak döllenmeler yetersiz kalabilir. 
Bu arıcılıkta önemlidir. Ana arı,  arı sütü yediği için yumurta üretmekte proplem yaşamaz. Ancak yetersiz döllenme sonucu yumurtalarının bir kısmı dölsüz çıkar. Bu nedenle zamanla bu durumu anlayan işçiler anayı erken değiştirirler. Döllenmede proplemler; Kötü hava şartları, kuraklıktan dolayı arılardaki gerginlik ve kovandaki genç arı azlığı olabilir. 
Varrolar erkek gözlerini tercih edeceklerinden erkek arılarda varroa zararı çok olur. 
ANA ARI: Kovanda çok önemli bir görev yürütürler. Kovanın devamı olan nesilleri yetiştirmek için yumurta yumurtlarlar. Bir kovanda bir tane bulunur. 16  günde doğarlar. Yerli ırk analarımız 6-7 yıl yaşayabilirler. Döllü işçi arı larvasının  bol arı sütü ile beslenmesi ve yuvasının büyük yapılması ile oluşur. Yani normalde işçi arı yumurtasının aynısıdır.  Doğduktan sonra en az 4-5 gün beslenip güçlenir. Döllenmeye hazırlanır.1- 2-3 günde 8-10 erkek arı ile havada çiftleşir. 2-5 gün daha dinlenip hazırlandıktan ve beslendikten sonra yumurtlamaya başlar. Yeni doğan bir ana arı,  zayıf kovanlarda ve iyi hava şartlarında en erken 6 en geç 11 günde döllenip yumurtlamaya başlarlar. Kuvvetli kovanlarda döllenmesi 10-15 günü bulur. Ana arının dölleneceği kovanlarda  arılar yaşlı ise (mesela bölmelerde eski  yerinde kalan kovan)  döllenme 16 günü geçebilir.. Ana arının döllenmesi için işçiler çok baskı yapabilir. Bu konu önemlidir. Çünkü baskı gören ana arı iyi beslenme , yeterli döllenme gibi konularda eksiklik içerebilir. Buda kovanda ana arının kalitesini düşürür. Kovanın yeterli yavru atması, oğula yönelmemesi gibi en önemli konularda ana arının istenmeyen özellikler taşımasına sebep olur.  15-16 günü geçen döllenmelerden kaliteli ana olması  ciddi derecede şüphelidir. Ana arının döllendiği dönem normal şartlar altında Tosya’da  Mayıs ikinci yarısı ile  haziran  ayında olmalı, mevsim, yeni yağışlarla uzarsa o zaman temmuz da da  kaliteli döllenme olur. Döllenme zamanında çiçekler bal ve polen veriyor olmalıdır. Ayrıca ana arının dölleneceği kovanda her yaştan arı ve açık- kapalı yavrular olmalıdır. Özellikle genç arılar anayı koruduğu, kavgacı olmadığı için gereklidir. Döllenmek için  hazır kovana, henüz ana arı döllenmeden ve döllenip yavruları çıkmadan, desteklemek amacı ile açık kapalı yavru verilmez. Zira anayı öldürebilirler. Döllenmiş bile olsa.  Açık- kapalı yavru verilmesi gerekiyorsa ana arı memeden çıkmadan önce yada ananın ilk yavruları çıktıktan sonra verilmesi gerekir.  
Ana arıya, özellikle bal mevsiminden önce yani Mayıs’ta, Haziranda büyük rağbet vardır. Etrafındaki arılar onu yalar, okşar, temas eder. Ana arıyı ağzına arı sütü vererek besler. Besleme ağızdan ağıza olur. Bu besleme sırasında  bakıcı arılara hormon ve feremon denilen maddeler geçer. Bu maddeler kovanda besin alışverişi (tarlacıların nektarı kovanda bir çok arıya ağız ağıza gelip paylaştırması) sırasında tüm kovana yayılır. Bu durum kovanın kendine mahsus bir kokusu olmasına yaradığı gibi, kız olan işçi arıların yumurtalıklarının gelişmemesine, baskı altına alınmasına neden olur. İşçi arıların yumurtalıklarının gelişmemesi istenen bir durumdur. Aksi takdirde kovanda yalancı ana oluşur.  Bu hormonlar yetersiz kalırsa arı oğula meyleder. Ana arıyı besleyen  işçi arılar 8- 10  tanedir.  Bu arılar 1 dakikada bir  değişirler. Bir günde ana ile temas eden arı sayısı 15 bine kadar çıkar. Daha sonra ana ile temas etmiş bulunan arılar, tarlacıların getirdiği nektarı boşaltırken ağız ağıza geldiğinden, arılar, anadan almış oldukları bu hormon ve feremonları diğer arılara da bulaştırırlar. Bu böylece devam eder ki, 5-6 saat içinde ana arıya temas etmemiş, ya da ana arıyla temas etmiş arıya temas etmemiş hiçbir arı kalmaz. Böylece, mesela anası ölmüş bir kovan 5-6 saat içinde anasızlığının farkına varır. Ancak kış gibi olumsuz şartlarda arılar uyuşuk bir vaziyette olduğundan ananın öldüğünü geç anlarlar. Bu 5-6 saat ortalama rakamdır. Kovanın gücüne ve mevsimin kuraklığına bağlı olarakta değişiklik gösterir. Kışın ölen ananın yerine , baharda günlük yumurta yada larva büyük ihtimalle olmayacağından  ana arı yapma imkanı kalmaz,  yeni ana arı üretemezler. Çünkü 1-2-3 günlük yumurtalardan ana arı yapılabildiği gibi 1-2-3 günlük larvalardan da ana arı yapılabilir. Ana öldükten sonra 6  nci günden sonra  ananın öldüğünü anlayan işçiler yeni ana yapamayacaklardır. 3 günlük larvalardan yapılan ana arıların kaliteside şüphelidir. Yazın kurak mevsimde anası ölen arı, yada arıcı tarafından yeni ana yapsın diye bölünen yada anası öldürülen kovanlarda ana yapılmayabilir. Yada döllenme zamanında veya döllendikten sonra ana öldürülebilir. Böyle durumlarla karşılaşmamak için ana üretilmesi ve döllenmesi döneminde şerbetlemek çok yararlıdır. İlaçlamalar, yağmacılıkta ana arı döllenmesine zararı olabilir.
  Resim (4) te ana arı ortadadır. Ananın  çevre sinde onaya  rağbet gösteren işçi arılar bulunmaktadır. Ana arı işçi arıların verdiği arı sütü ile beslense de, çaresiz kalınca kendisi bal ve polen yiyebilir. Bal yiyen ana yumurtlamaz.
                
             YALANCI ANA: Ana arı ölünce ananın öldüğünü geç anlayan arılar, artık ana hormonu ve feromonu almadığından  işçilerden bir kısmının yumurtalıkları gelişerek yumurtlamaya başlarlar. İşçiler bazı işçi arıları arı sütü ile beslerler.  Buna YALANCI ANA denir. Herhangi bir nedenle anası ölen kovanda kapalı yavruların bitmesi yalancılama sürecinin başlangıcıdır. Yalancı ana  hem asıl anaya benzeyen yalancı ana, hem de işçi arıya benzeyen YUMURTLAYAN İŞÇİ dir. Büyük ihtimalle arıcı yumurtlayan işçileri görür. Yalancı analı kovanda, yaşlı larvalardan  ana memesi takıldığı  da görülebilir, ancak bu memelerde arı sütü az olur ve memenin beslenmesine devam edilmez. Bu memelerin ağzı kapanmaz, ve genellikle arılar bu ana memesini  beslemekten vazgeçerler. Böyle yumurtlayan işçilerin olduğu kovanda yapılmış olan, görünümü kaliteli ana memesine benzeyen bir memeyi bozduğumda içinden arkek arı çıktığını gördüm.
Yalancı ana arı gözlere 3-5 gibi fazla sayıda yumurta atar. Yumurtalarda küçük yapılı ve eğik olabilir. Ayrıca gerçek ana gibi petekte yumurtlanan bölgeye komple yumurta atmaz. Bu sayılanlar arıcıya sık lazım olur. Yalancı ana ve gerçek ana yumurta farkı akılda devamlı tutulmalıdır. Yumurtalardan çıkan larvaları yumurtlayan işçiler  kendisi besler, pupalar kabarıktır ve erkek yavru olur. İşçi yavrusu olmaz. Bu yüzden kovan söner. Yeni ana yapmazlar, verilen döllü anayı kabul etmezler. Yaşlı ana bala belenerek arıya direk verilir. Kabul oranı yüksektir. 
Bazende gerçek ananın  gözlere çift yumurtladığı olur. Karıştırılmamalıdır. Yalancı analı arıları zayıf arılarla birleştirerek değerlendirmeliyiz. Yalancı analı kovan zayıf arının üzerine konulur. Araya sinek teli koymalıdır. 1/1 şerbet verip kovan kapatılır. 4 tam gün sonra tel alınır. Bu 4 gün zarfında bir avuç arı, ömrünün  dolması veya hapis kalmak, içeride kargaşa gibi nedenlerle ölür. Fakat garantili bir usuldür. 
Yalancı analı kovan şu şekilde de yapılabilir. Yalancı analı kovanın arıları zaten tarlacı olduklarından, genç arı olmadığından tarlacı arı olarak yararlanmak için ve zayıf arıların tarlacısı az olacağı için zayıf arıları desteklemek (‘’tarlacı arı’’ landırmak) ta kullanılabilir. Zayıf kovanı yalancı analı kovanın yanına getirerek, yalancı analı kovan yerinden kaldırılır. Kenara konulur. Zayıf arı yalancı analı kovanın yerine konulur. Hem zayıf kovana , hem yalancı analı kovana, hemde uçma tahtasına aynı kokulu şerbet(yağmacılık riski varsa aynı koku) püskürtülerek yalancı analı kovanın arıları zayıf kovanın önüne silkilir. Silkilmiş arıların üzerinede aynı koku püskürtülür.. Bu koku arıların üzerine direk sıkılmamak üzere bayan parfümüde olur. Tercih şansı varsa, gül gibi hafif kokulu olanları tercih edilmelidir.
Yalancı analı kovanlar gazete kağıdı koyarak ta  birleştirilebilir. Yan bölme teli, yan gazete kağıdı ilede üst üste kovan koymadan birleştirme yapmak mümkündür. 
Yalancı analı kovanı uzağa silkmenin karı yok, zararı vardır. Ancak yalancı anaya düşmüş kovanın zaten arıları yaşlanmış, balı azalmıştır. Yalancılama ilerlediyse arılar aç ve çoğu erkek arıdır. Analandırılsa bile ciddi bir kazanç sözkonusu değildir. Böyle durumlarda kovana azcık bal bırakılıp  kendi haline bırakılabilir. Bu şekilde kovan zaten söner. Eğer yalancı arıların arısı bulunduğu yere silkilirse yandaki kovanlara girer. Yandaki kovanlar zayıf ise daha iyidir. Tabi bu durumda önceden yalancı arılara parfüm sıkmak, aynı parfümü yandaki kovanlara sıkmak, ve uçma tahtasına sıkmak gereklidir. Yinede birkaç gün sonra ana arı kontrolü yapmak yararlıdır. Arılara hiçbir zaman acımasız davranılmamalıdır. Hayvanlar masumdur. Günahkar insanlar yüzünden Allah bazen yağmur vermese de, hayvanların masumluğu yüzünden vermektedir. Arıları gece soğukta bırakmak, onlara sevmediği kokular uygulamak, naylon, suni gübre dumanı vermek, arılara eziyet etmektir. Soğukta arıların kovanını açmak, muayene etmeye kalkmak, doğru değildir.Yavrularını üşütürsünüz.
ANA ARI BOYAMA:
2010 yılı mavi
2011 beyaz
2012 sarı
2013 kırmızı
2014 yeşil  renkle boyanır.  Bundan sonraki yıllar bu sıra ile gider. Yani 2015 mavidir. Ana arıyı numaralandırabiliriz. Numara kovanın kabul ettiği, yumurtladığı ve yumurtalarının üzeri örtülmüş anaya yapılabilir. Yeni döllenmiş arıya boya veya kokusuz oje yapabiliriz, ancak numara yapıştıramayız. Kokulu oje yaparsak arıya hemen iade edilmez. Alıştırarak vermek gerekir.  Anayı arılar  kesebilir. 
 Ana arı yakalama aparatı kullanılarak numaralandırma veya boyama yapılabilir. Elle yapacaksak sağ elle ana kanatlarından tutulur. Sonra ayaklarından sol elle tutulur. Sadece sağ taraftaki 2-3 ayağını tutsak yeter. Boya kalemini  arının kanat tarafından değil, baş tarafından yaklaştırmalıyız. Yoksa o anda arı kanat çırparsa boya, oje kanatlarına vücuduna sıçrar. Rezil ederiz. (Ananın hiçbir zaman karnından tutulmaz.). Ana değiştirileceği zaman ‘’Acaba bu anayı arılar kendisi değiştirmiş midir’’ diye haklı olarak korkarız. Ana arının boyanması veya numara yapıştırılmasının asli faydası budur. Ana arılar kokusuz boya ile boyanabilir de. Bu boyalarda  paint – maker yazısı yazıyor. Uni posca yazan markalarda bu iş içindir ve beğenilmektedir. Yaklaşık 5-7 lira değerindedir. Fakat bu boyaların zamanlı çıktığını bazı arıcılar söylemektedir. Bu nedenle kadınların tırmak ojesi kullanılabilir. Bu ojelerin kokusuzu da olmalı. Genelde  kokulu olduğu için ana boyanıp kovana iadesinde ana arıyı yabancı addedip öldürebilmektedirler. Onun için alıştırarak, kafeste kovana iade edilir.  Ana arı kafesi veya ana arı koruma tüpü, hatta ana boyama aparatı içinde kovana iade edilmelidir. Ben bu içi için şerbetleme deliğinden boyanmış anayı kafeste vererek, arıların bir saat içinde açabileceği kafes yaptım. Boyamız-ojemiz kokulu değilse veya elimizin kokusunu bulaştırmadıysak yada numara yaptıysak 5 dakika bekleyip boya veya tutkal  kurumalı, sonra kovana verilmelidir.  Numaralama ve boyama işi için önceden erkek arılarla çalışılarak acemilik çıkarılabilir, kendine güven gelebilir.  Ana arının bir kanadının 1/3 ünü kesmekte eskiden uygulanan şeylerdendi. Ananın yumurtlamasına zarar verir. Kanadı kesilen anayı arılar değiştirebilir. Kanat kesilen ana arı ilk oğulda uçamayacağından kovan önüne düşer. Bu durumda arılar yeni anaların çıkmasını bekleyerek yeni ve dölsüz ana ile ilk oğulu vermiş olurlar. 
Arıcı arkadaşlarım, bu ve buna benzer bilgiler, arıcılığı tam olarak yapmamız için 
gereken bilgilerdir. Dünyada Amerika ve Çin de kovan başı ortalama 30 kg bal üreten arıcılar, ülkemizde 15-20-25 kg bal üretebilmektedirler. Bunun asıl nedeni arıcıların az arı ile çalışmaları ve arıcılık bilgilerini yeterince arttırmamalarından ileri gelmektedir.Anadoluda kurak bozkırlarda mevsim kısa olmaktadır. Bununda etkisi vardır. 
 Ana arı konusu önemlidir.  Bilgilendirmeye devam edelim. 
Ana arı kovanı gezerek, yumurtlayacağı petekleri, peteklerin temizliğini, bal ve çiçek tozu durumunu, tarladan gelen bal durumunu inceleyip ihtiyaca göre ve bakabilecekleri sayıda yumurta atar. Kovanın sıcaklığını da hesaplar. Bir ana güzel hava şartlarında ortalama  günde 1500 yumurta yumurtlar. İlkbaharda Nisanda günde birkaç yüz, çiçekler daha bollaşınca 1000 e kadar yumurta atar.  Ancak oğul çıkartmaya karar vermiş kovanlarda analar günde 2000 den daha fazla yavru atarlar.. Bal ve polenin tamamen kesilmesi durumunda  ana yumurtlamayı keser ki, bu dönemde anaya hürmette kalmaz. Kışında kovanda yavru yetiştirmesi yoktur. Ana arı  işçi arılardan daha uzun ve daha kalındır. Vücutları uzun olduğundan kanatları kısa görünür. Daha parlaktır. Kovanda gezerek boş ve temizlenmiş gözlere yumurtlarlar. Erkek arıdan daha incedir. Ömürleri 6-7 yıl kadar olur. Ancak modern arıcılıkta en iyisi üzerinden iki kış geçmemiş ana arılar kullanılmalıdır. Yani tek kış geçirmiş ana arılar tercih edilmelidir. 2 kış geçirmiş analarda bölgemizde kullanılabilir. Bunun nedeni arılarımız kısır mevsimde az yumurtlamak zorunda kaldığındandır. Ancak 3 ncü yıl müsait bir dönemde değiştirilmelidir. 3 yaşındaki analarımızın döllenmesi iyi olduysa, 3 ncü yılda güzel (yeterli sayıda  ve döllü yumurta )  yumurtlama ihtimali  % 70 dir. , ancak oğula gitme ihtimali yükselmiştir. Bu arı, mevsim oğul için müsaitse % 85 oğula gider dersek fazla yanılmış olmayız. 4 ve daha yaşlı anaların yumurtladığı yumurtaların bazen yarısı işe yaramaz. Dölsüz çıkar yada diploid olduğundan sökülür. Arıcı bunu göremez. Yerli arılarımız 3 yaşından sonra mevsim oğula müsait olduğu yıllarda anayı 3-4 veya 5 nci yıl değiştirir.  
             Ana arı bol yumurtlayıcı olmalı,  yumurtaları gözlere sırayla (Göz atlamadan) yumurtlamalı, mensup olduğu  (doğduğu) kovan bal yapıcı olmalıdır. . İyi döllenememiş, kendi ırkından olmayan analar ve sakat analarıda arılar değiştirebilir.  Ancak arı kendi ana değiştirirken çok  ‘’zaman kaybı’’ olabilir. Genelde önce anayı öldürüp, meme yaparlar. Bazende   meme takıp, eski anayı yumurtlatmaya devam ederler. Arılar ana arıyı bal mevsiminden önce  değiştirirse o yılın balı  kaçırılmış olur. Bal mevsimi uzarsa arı bal yapar.  Ancak bazen arılar sonbaharda, veya yazın bal mevsiminden sonrada veya bal mevsimi sonlarında ana değiştirebilir. Bu durum istenen bir durumdur. Arıcı ananın değiştirildiğini de bilemeyebilir. Kovan kontrolleri en geç 15 günde bir devamlı yapılıyorsa, kovanda kapalı yavru olmamasından, veya açık yavru olmamasından ana değiştirme yaptığı fevkalade anlaşılabilir. Yaşlı anayı öldürüp genç ana vermeye kalkarken, bilmeden yeni genç anayı öldürmüş olabiliriz. Genç ana arı daha pratik, parlak olur. Hareketleri daha hızlıdır.
Bal mevsiminde arılar bazen  kata meme takabilir..  Bu durum arıların katta çalışırken, kuluçkalıktaki ananın hormon ve feremonlarını alamamasından kaynaklanır. Kovanda mevcut fazla olduğundan ana materyali arılara yetmez. Bu nedenle kata meme takabilirler. Bilahere ana arı kata çıkınca bu memeleri zaten bozar. 
Ana değiştirmede arılar peteğin tam ortalarına bir-iki meme yaparlar. Bazen ‘’ani ana arı kaybı’’ olursa arılar memeyi ortaya ama biraz fazla yaparlar. Bazende oğul mevsiminde hava şartları oğul için kritik olursa arı kararsız kalıp, 7-8 adet  meme ile oğul kararı alırlar, sonradan vazgeçebilirler. Normalde oğula karar almış arılar en az 10-15 meme takarlar.  Bu memeler kovanda mevcut ana arıdan korunması gerektiğinden kenarlarda olur. 
Ana arı oğulcu olmayan kovanlardan üretilmelidir. Ana arı eğer kovanda peteklere boşluk bırakarak yumurtluyorsa yaşlı demektir. Derhal döllü bir ana ile değiştirmekte yarar vardır. Mesela komple yavru olan  bir petekte tek bir yüzde  yaklaşık 2.250 adet yavru vardır.  Bu kadar gözde yüz veya birkaç yüz boşluk olması normaldir. Birkaç yüzden fazla boş gözler varsa ana yaşlıdır. Resim (7) de    komple yumurtayı peteğe yumurtlamış ananın yavruları görülmektedir. Böylesi bir ana iyi demektir. Ancak kışın petekte hiç yavru olmadığı gibi, Nisanda da bu peteğin  ¼ ü, (yani 4 te biri) kadar alanda yavru varsa gayet iyi demektir. . Ayrıca yaşlı ana arıda yavru alanı karışık olur.. Yani bir halka kapalı yavru, bir halka açık yavru, bir halka yumurta olur. Ana birden (aynı gün tamamını) yumurtlayamamıştır. Yaşlılığına delalettir. 
Ayrıca ananın kanat uçlarının yıpranmış , çatallaşmış olması, yumurtayı petek gözünün tam ortasına koymaması, petek gözlerine aralıksız ‘’el ayası gibi’’ yumurta bırakamaması yaşlılık alametlerindendir denmektedir. Yaşlı ana ağır, ve arkası yere sürünmektedir. 
            Kovanın yaşlı anası değiştirilirken,  para ile döllü ana arı satın           alınabileceği gibi, kendi ana arımızı kendimizde  yetiştirebiliriz. Döllü satılan ana arılarda ticari kaygılar neticesi olumsuzluklar olabilecektir. Ayrıca bölgemizin, yada bölgemize yakın (mesela ankara) analarından  döllü ana yetiştirilmelidir ki bizim için uygun olsun. Aslında bölgemize uygun ana yetiştiricileri bulunmaktadır, ancak ticari kaygılar, özellikle erkencilik nedeni ile orta anadolunun arısı iklimi sıcak bölgeye götürülmekte (Antalya gibi), orada ana yetiştirilmekte, fakat döllenme bölgesinde yerli ırk arıların olduğu izole ana çiftleştirme bölgesi olmaması  nedeniyle döllendirme  konusunda güven duymak güçleşmektedir. Yani yerli ırk arınız İtalyan ırkı erkeklerle çiftleşmiş olabilmektedir. Diyelimki döllendirme için dölsüz analar, yada ana memeli kovan orta anadoluya getirildi. Buda pek uygun değildir. Zira orta Anadolu da havalar güzelleşmeden olacak döllenmelerde proplem olma ihtimali artmaktadır.. Böyle kötü havalarda analar döllenir, ancak bir veya birkaç aylık ana olur, çünkü döllenme yetersiz kalmıştır. Arı böyle anaları kendisi değiştirir. Hava şartları anaların döllenmesi döneminde güzel olmalı, havalar açık olmalı, bol erkek olmalı, erkekler olgunlaşmış olmalıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı bölgemizde ana arı üreticileri olmalı, güvenilir üreticilerden arıcılar ana arı temin edebilmeli, yada ana arılarını kendileri yetiştirmelidirler.. Orta anadolu şartlarında yerli ana  arı üretip satan zor bulunmaktadır. Kayseri, sivas, ankara, çorum, çankırı, konya gibi  orta anadolu ikliminde yetişmiş güvenilir ana arılar bulunabilmesi ortaanadolu arıcılığının gelişmesi için gerekli.. Bu zorluklar sonucu: Arıcılar kendi analarını kendileri yetiştirmeli diyoruz.
Ana arı arıcılıkta çok önemlidir. Bu konuda bilgilendirmeye devam….
            Ana arının yumurtadan itibaren 16  günde çıktığı hatırda mutlaka kalmalıdır. Ana üretmeye karar vermiş işçiler 1,2,3 günlük yumurtalardan ana arı yapabildikleri gibi 1- 2 günlük larvalardan hatta 3 günlük larvadan  da ana arı yapabilirler , fakat 3 günlük larvadan yapılan ana kalitesiz olabilir.. Ancak  oğul çıkaracak arı , ana arıyı  günlük yumurtadan itibaren belirler. Larva olur olmaz ana arı besini ile (sadece arı sütü  ve çok fazla arı sütü) beslerler. Önce ana arı gözüne yumurtlaması için ana arıyı zorlayıp yumurtlatırlar. 3 gün yumurta olarak  kalan ana arı, 6 gün larva, 7 günde pupa olarak kalırlar. 16 ncı  günde gözü kemirerek çıkarlar. Ana arı gözleri normal işçi arı gözlerine benzemez. Terzilerin iğne ile dikiş dikerken kullandıkları yüksük vardır. Bu yüksük parmağa geçirilir ve dış tarafı nokta nokta girintilidir. Bu yüksüklere benzerler. Resim (3). Girintili çıkıntılı olmayan, düz ana arı gözlerinin (Yuvalarının, memelerin) analarının kalitesinden şüphe edilmelidir. Ana arı yüksükleri  peteğe dıştan eklenmiş gibi durmalıdır. Bu yüksükler üstten, yani yüksüğün tepesinden açılmışsa, içinden ana arı  sağlam olarak çıkmış demektir. Ancak yandan  açılmışsa diğer ana arı tarafından bozulup iğne ile sokularak öldürülmüş demektir. İçindeki ana ölüsü işçi arılar tarafından çıkarılıp atılmıştır. Bir ana arı yuvasından çıkar çıkmaz, bir miktar  dinlenmeden sonra,  kovanda başka ana arı olup olmadığını denetlemek için hızla rakip ana arı arar. Aynı zamanda ana arı memelerini bulup  yandan bozarak iğnesi ile sokup öldürür. Ancak işçi arılar diğer analarında çıkmasını istiyorsa  öldürmesi için izin vermezler. Kovan oğul çıkarmak istiyorsa izin vermez. Diğer durumlarda izin verir. Ana arı eğer kovanda başka ana varsa onunla hemen kavgaya başlar. Birbirlerine girerler. Ve güçlü olan diğerini iğneleyerek öldürür. Bazen diğer ana kovandan kaçabilir.  Kavga eden analardan birisi sağlam kalır. Sakatlanma olmaz. Diğer ana arı gözlerini bozmak için ana arıya  izin verilmeyince ve başka anaların varlığına işçiler müsaade edince halihazır analar kovanda öterler, bazen de oğula gidecek ana arılar  kovandaki diğer analara ‘’ben gidiyorum’’ mesajı verirler veya bazı durumlarda, işçi arılara ‘’neden izin vermiyorsunuz, öldüreyim’’ anlamında öterler. Bu sesler ‘’tiii’’ yada ‘’tüüüüd’’ şeklindedir. Kvak kvak diye öttüğü de kitaplarda yazılıdır. Normal şartlarda ilk oğuldan 7 gün sonra ötmeler olduğu,  ve bu ötmeler sonrası 2 nci ve diğer oğulların çıkmaya başlayacaklarını tecrübeli arkadaşlar anlatmaktadır. Gece kovana kulak dayanınca tiii   sesi duyulur. Ya da tüüüüüt  şeklinde ses/ler duyulur. Ana arıların iğnesi sadece diğer rakip anaları öldürmek için kullanılır. Ana arılar ele alınmamalı, alınacaksa kanadı yada göğsü veya ayaklarından  tutulmalı, karnından kesinlikle tutulmamalıdır. Zira üreme organları, iç organları ve spermler zarar görebilir.
            ANASIZlık alametleri: Herhangi bir nedenle kovanın anası ölebilir. Böyle anasız kovanlarda uçma tahtasında başı boşluk olur. Arılar iştahla düzenli çalışmaya gitmezler, gelen arı direk içeriye girmez. Normal kovanlardaki davranışlar ile  kıyaslanıp bu durum anlaşılabilir. Kovana sinek ve sarı arı girmesi kovanın öldüğüne işarettir. Kovan uçma tahtasında yağmacılar olmasıda anasızlık  alametlerindendir. Anasız kovanlarda erken ilk baharda  diğer kovanlarda hiç erkek arı olmadığı halde ,  bunların önünde dolaşan, kovan önünde uçuşan erkekler dikkat çeker. Erkeklerde büyüklü, küçüklüdür. 
Yaz kuraklarında herşey sakinken kovanın arka  taraflarında kovana giriş için uçuş yapan 2 arı görmek, anasızlık alametidir. Anasız  kovan açılınca bir vozurtu sesi gelir. Sarsıntıya karşı tepkiler güçlüdür. Açlıkla ikisi karıştırılmamalıdır. Aç arı daha sokucu olur. Anasız arının kovanına  kulağını             yapıştırıp hafif vurulduğunda 20-30 saniye kesik kesik ve zayıf vızıltı sesi gelir.. Analıda 3- 5 saniye ve güçlü ses gelir. Vınn diye ses duyulur.

ARI IRKLARI: Tarımda herhangi bir iş kolunda verimli çalışıp, bol ürün elde edebilmek için en iyi cins ırkla / en iyi cins tohumla ve fidanla çalışılmalıdır. Arıcılıkta da öyledir. Arılar  ne özellikte iseler o özelliklerini korurlar.  Getirildiği bölgeye adaptasyonu mümkün değildir. Bu yüzden bölgemizin arıları bizim için en iyi ırktır. Ana arıları kendimiz yetiştirerek ve  kendi arılarımızın en iyilerinden damızlık yaparak,  arılarımızı selekte (en iyilerini seçmek) etmemizde yarar vardır. 
Arı stok ve yavru dengesini iyi yapabilmelidir. Yani arı, yavru miktarı ve bal miktarını dengeli ayarlayabilmelidir. Kendi bölgenizin arısı bunu gayet iyi yapar. Diğer arılar yavruyu az yapıp, balı stoklayamaz, yada fazla yavru yapıp, gelen bal yavruya harcanır, stok yapamaz. Yığılca arısının bol yavru yapması ve kuluçkalığında balı kalmaması bundandır. Tabiatta ‘’denge’’ yada ‘’orta yol’’ denilen kural insan hayatındada çok gizemli (ama açık- seçik ) olduğu gibi arılardada geçerlidir. Bunun aksi aşırılıktır. Az veya çok olmasıdır. Yığılcanın arısı bölgemizde orta yolu tutturamamakta haksız değildir. Her ne kadar çok iyi bal ve yavru yapsada, uyumsuzluklarıda vardır.
Dünyada önemli 3 arı ırkı vardır. 
İTALYAN ARI IRKI. Dünyada en iyi arı ırkıdır. Bölgemize uymaz. Zira Akdeniz  iklim şartlarına uygun ırktır. Bölgemizde kışın kışlayamaz ve ölür. Çok yavru atar, iyi bal toplar. Sakindir. Bölgemizde kışlatmaya kalksanız, sonbaharda polen ve bal varsa basar yavruyu. Soğuk havbaları hesaplamaz. 
KORNİYOL ARI IRKI. Buda dünyada en iyi saf ırklarındandır. Bu ırkta bölgemiz için uygun değildir. Oğula meyillidir. Az propolis yaparlar. Kışın az bal tüketirler. Yağmacılığa meyili yoktur.. Yavru çürüklüğü ve nosemaya dayanıklıdır. Solvenya-avusturya bölgesi arısıdır. İklimi sert, kışlar yağışlı ve soğuk, yazlar serindir… Alp dağlarının arısı olan korniyolun anavatanında yıllık yağış miktarı 3000 mm dir. (Tosya’da 467 mm).. Bu arı iklim özellikleri bakımından bölgemize uymaz. Yerli arılarımız korniyol ve Kafkas ırklarının özelliklerini andırmaktadır. 
KAFKAS ARI IRKI. Bu ırkta dünyadaki kaliteli saf ırklardandır. 
Kafkas arı ırkı bölgemiz için nispeten  uygundur. Ancak bu ırkın kendi yerli arılarımıza göre avantajlı ve dezavantajlı tarafları vardır. Bu olumlu ve olumsuz özellikleri yerli arılarımıza kıyasla şöyledir.
Avantajları
Daha erken saatlerde işe başlar.
Bala saldırır. Bal kaynağından çabuk bal toplar
Hortumu uzundur. Çiçeğin daha derinlerinden balı emer
Çok sakindir.

Dezavantajları (olumsuz yönleri)
İlkbahar yavaş gelişir, çoğalması gecikir. Bu nedenle bal mevsimi kısa geçerse az bal yapar.
Çok propolis toplar. Kovanda çalışmak güçleşir. Ellere yapışır.
Yağmacılığa meyillidir.
Kışlaması zayıftır. Nosemaya (ishal) hassastır.

Kafkas arısı ile ilgili diğer özellikler:
Melezlerinin sırtında sarı çizgi halkası da vardır
Safında sırt  halkalarında siyah ve gri  çizgi vardır. Sarı yoktur.
Melezleri saflarına göre saldırıcıdır. F1 melezleri daha verimlidir. Zira azman dır.
Bu arı ırkı ile çalışanlarla yaptığım görüşmelerde memnun olana da, olmayana da  rastladım.. en az 20 yıldır Tosya’mızda denenmektedir. Benim deneme imkanım olmadı. Bizim bölgemize uyum sağlamada zorlanmaktadır. Denenirse melezi ile çalışılmalıdır. Bu ırkla ilgili  bölgemiz arıcısını direk ilgilendiren/ öne çıkan husus şudur. Bu arı sert kış şartları arısı olduğundan bölgemizde ilkbaharda sert kış olacakmış fazlaca ihtiyatlı davranarak yavru alanını artırmayı geciktirmektedir. Bu nedenle bal mevsimini kaçırır. Yani az önce anlatıldığı gibi stok yavru dengesini tam kuramamaktadır. 


YIĞILCA ARISI, KÜRE ARISI:
Aslında arıcı arılığında kendi arılarından bal yapmayanların analarını değiştirmeli, erkeklerini de kapalı yavru iken kesmelidir. Bal yapmamasının başka nedeni var mı? Araştırılmalıdır. 
Arıcı kendi anasını kendisi yetiştiremiyorsa güvenebileceği yerden döllü ana almalıdır.  Bölgemizede ana yetiştiriciliği zayıftır.  Yığılca ilçesinde ana yetiştiren işletmelerden analar alınmaktadır. Bu arıların bölgemize uyum proplemi mutlaka vardır. Ancak iyi, çalışkan, bol yavru ve bal yapıcıdır.    Ancak oğulcu olduğunu söyleyenler, memnun olmayanlarda vardır. Birkaç kovan  deneme, gözlemleme imkanım oldu. Ana değiştirme konusunda proplem yaşadım ve yaşayanlara rastladım. Yani kendi kendine ana değiştirip, anayı döllendiremedi.  Yığılca anası diğer kovanlara nazaran çok fazla yavru atmaktadir. Aşırı yavru demek bazı yıllar iyi olsada, bazı yıllardada  arının oğula meyledeceği anlamını taşımaktadır. Arılığında yığılca arısı olanlar, ihtiyaç halinde diğer kovanlara yavrulu çerçeve verecekse, Yığılcalardan alıp verebilir. Yığılca arısının kışın ve baharda aç kalma ihtimali yüksektir. Sık sık arının bal durumu kontrol edilmelidir. Gerek sonbaharda, gerek ilkbaharda  normalden fazla yavru atarak bal stokunu harcayabilmektedir. Ayrıca katta iyi bal yapan yığılca kuluçkalığa bal yapmayabilmektedir. Yığılca stok- yavru dengesini yavru lehine bozmaktadır. Kovanda kalacak/kalması gereken bal stokunu hesaba katmamaktadır. Sonuç olarak yığılca arısını deneyecek arkadaşlar bu arılara yerli arılardan daha iyi bakmalıdır ve ustalaşmış olmalıdır.  
KÜRE ARISIDA küre ilçesindeki arılardır. Kaliteli olduğu söylenilmektedir. Bu arılardan alıp deneyenler çok değişik şeyler söylemektedirler. Birisi çok sakin derken, bir başkası çok sert demektedir. Arıcıların denemeleri, planlı-kayıtlı olmalı, bilinçli olmalıdır. Denemeler bazen uzun yıllar gerektirmektedir.  

ANADOLU ARISI; YERLİ ARILARIMIZ:
Bizim için en  iyi arı ırkı  kendi bölgemizin arısıdır. Anadolu arısı (Tosya’mızın yerli arıları) küçük yapılı (olumsuz özellik) olmasına karşılık, bol bal derleyici, çabuk çoğalıcı ve kışı iyi geçiren arılardır. Oğula ve yağmacılığa hafif meyilli olmasına karşılık, kovanının yerlerini bulmakta zorlanmazlar. Saf ırklar kadar olmasa da sakindirler. Anadolu arılarımız korniyol arısı ile kafkas arısının özelliklerini de taşımaktadır.  Dünyada kaliteli ırklardan kabul edilmektedir. Uyumsuzluk sorunu doğal olarak yoktur. Az bir balla kışı geçirebilmektedir. Arıcılarımıza tavsiyemiz ana arı yetiştirme bölümünde anlatıldığı gibi kendi arılığımızdan veya bölgemizden damızlık arı seçerek, ana arı yetiştirmektir. Bu şekilde iyi cins anaları iyi mevsimde (Bence nisan yarısından sonra) yetiştirmeye başlayarak, döllenme zamanındada  havalar iyi olursa iyi analar yetiştirebiliriz. 
Yerli arılarımız bulunduğu bölgeden başka yerlere giderse uyum sorunları yaşar. Mesela kestane balı toplama görevini  sahilin arıları gibi yerine getiremez. Aynı zamanda ormangülünden olumsuz etkilenebilir. Çam balı içinde muğla arısı ile yarışamaz. Arının bildiği, alıştığı bir çiçekler topluluğu vardır. 
Yerli arıların  avantajı, kendi bölgelerinin takvimini bildikleri için, yavru-stok dengesini daha iyi kurmalarıdır. Yani kendi ayarını çok güzel yapabilmektedir. Yerli arılar bal mevsiminde nektar akımı hızlanınca, yani iğdeler çiçek açınca bal stok etmeye başlayıp, ana arının yumurtlama alanını yavaş yavaş daraltmakta, akım iyice hızlanıp tepe noktasında, anaya yeni yumurtlama alanı kalmamakta, böylece mevcut larvaların bakımı yapılırken, kalan nektar tamamen gözlere depo edilmektedir. Bu denge arıcılıkta çok önemlidir. 

DİĞER ARI IRKLARI (BÖLGESEL IRKLAR)
Karadeniz arısı:
Hırçındır. Orman gülünden olumsuz etkilenmez. Erken çalışmaya başlar. Yağmurlu havalarda da çalışır. Erken yavru atar,  geç yavruyu keser. Verimlidir. Mesela bizim arılar orman gülünden zehirlenir.
Muğla arısı: Ana 2 nci yaşındaysa oğula meyillidir. Muğla arısı iyi bakım ister. Baharı erken gelmeyen yere uygun değildir. Çok iyi yavru yapar. Aslen siyahtır. Ancak melezlenme olduğundan sarı renk hakimdir. Arı ırklarında sarı siyaha baskın bir renktir.
Trakya arısıda kaliteli ve uysal bir arı ırkıdır.

  ARILARIN BAZI ORGANLARI ve  DAVRANIŞLARI:
Arılarda gözler: Gözleri çok gelişmiştir. Çok yakını ( 2 mm) ve çok uzağı (2-3 km) görme yetenekleri vardır. Başında 3 tane nokta göz vardır, uzağı görürler. Başının her iki yan tarafında binlerce petek gözü bulunur, yakını görürler. Arıların bahsedilen binlerce gözü tıpkı petekler gibidir. Arılar sadece renk görürler. 
 Antenleri vasıtasıyla çok güçlü koku alırlar. Bu yüzden arılara temizken, ter kokusu yokken bakılmalıdır. Antenleri; Dokunma ve  işitme duyuları  görevi yaparlar. Kovan içindeki ani sarsıntıları ve tak sesini sevmezler. Ancak kovanın hemen yanıbaşındaki seslere fazla tepki vermezler. 
Ağızları, yalamada kullandıkları dilleri, çiçek içlerinden nektar (Balözü) çekmek için hortumları vardır. Çeneleri de vardır ki; kemirme görevi yaparlar. 6 adet bacağı vardır. Hepside göğsünden çıkar. Baş, göğüs ve karın olmak üzere 3 bölümden oluşmuşlardır. İğneleri  testere gibidir. Çift taraflıdır. Testerenin dişleri terstir. Soktuğu zaman geri çıkmaz, bağırsakları ile beraber kopup gelir. Bu yüzden iğnesini kullanan arı birkaç saat içinde ölür. Bu bakımdan arılar kızgınlaştığı zaman muayene hemen sona erdirilmelidir. Yoksa boş yere maskeyi de sokup ölürler. Arıların kanları şeffaftır. Yani renksizdir. Onlarda karın halkalarından nefes alıp verirler. Dolaşım, sindirim sistemleri vardır. Kursağında bal depo edebilirler. Bir arı 100 mg ağırlıktadır. 10 adet arı bir gram gelir. 
ARILARIN ÇALIŞMA UZAKLIKLARI: Arıların çalışma uzaklıkları normalde 800- 1000 metre olarak hesaplanmalıdır. Bir arı için yine normal şartlarda 5 dönüm arazi (5000 m2) hesaplanmalıdır. Arılar mümkünse en yakın yerden bal getirirler. 100 metre gibi.. Yoksa 500 metreden. Bal kaynakları kıtsa 1500 metreye kadar giderler. Daha uzağa ise nadiren giderler. Bu bilgi halk arasında yanlış bilinmektedir. 3 km uzağa gider gibi. Normalde arıyı 800-1000 metrede çalışacak şekilde yerleştirmeliyiz. Arılar en  fazla 2300 metre uzaklığa gidebilirler. Üstelik bu uzaklığa yolda ek nektar kaynağı bulursa gidebilir. Ancak bu uzaklık hesaplanırken kuş uçuşu, direkt uzaklık hesaplanmalıdır. (Oğullar en fazla 5 km ileriye giderler, oğulların midesi büyüdüğünden daha fazla bal emerler dolayısıyla daha uzağa gidebilecek enerjileri olur).

ARILARIN NAKLİYESİ:
Arı nakliyesi stresli bir iştir. Yapısı gereği, titiz, hassas, stresli kişiler için daha da zordur. Aslında zorluk birkaç saat içindir. Bilerek yaparsak stresi de azalır. Riski de azalır.
Arıları nakledeceksek nakil gecesinin gündüzünde veya bir gün önceden kovanlar nakliyeye hazırlanmalı, sadece önlerinin kapanması işi  kalmalıdır. 
       Arılarımızı naklederken şu kurallara uymamız gerekir.
       Öncelikle arılar düz bir hat ile ölçülmek şartıyla 4.6 km den yakına taşınmaz. Taşınacaksa arılıkta zayıf arılar bırakılarak taşınabilir.  Tarlacı arılar ısrarla eski yerlerine gitmek isteyeceklerdir. Hemde en az 12 gün.  Taşınacak arı çoksa önceden bir arı taşınır. Yerine aynı renkten boş kovan konularak ertesi gün kontrol edilir; Eski yerine gelen arı var mıdır? Varsa arı daha uzak mesafeye taşınmalıdır. 
Nakil, arılar kovana tamamen girdiği akşam vaktinden sonra yapılabilir. Sabah 
olmadan, arılar dışarı çıkmadan da nakil yapabiliriz. Biraz daha risklidir. Çünkü yerine varınca hava ışıyacağından herhangi bir proplem de,  daha  eziyetli olur. Hava tahminlerinde yağmurlu gün varsa,  arılar nakil için önceden hazırlanır.  Yağmur yağıp arılar içeri girince önleri kapatılıp gündüzde nakil yapılabilir.
            Nakil vasıtası mümkünse amortisörlü olmalı, tekerinin havası fazla olmamalıdır. Araç normal gidilmesi gereken hızdan % 10-20 daha yavaş gitmelidir. Nakil esnasında lüzumsuz yere mola verilmez. Uzak mesafelerde mola verilmelidir. Molada arıların uçma deliği açılıp, akşama kadar çalışması sağlanır. Akşam tekrar kapanıp yola devam edilir.
            Anası dölsüz arılar nakledilirse anayı öldürebilirler.
            Nakledilecek arılar önceden hazırlanır. Dip tahtası seyyarsa çivi veya ağaç vidası ile tutturulur, Kovan ve varsa kat içinde petekler 10 a tamamlanır. Zira eksik petek varsa nakil esnasında kaymalara sebep olabilir.. 
             Taşınacak kovanların üzerinde telle örtülmüş olarak havalandırma varsa çok iyi olur.
            Taşınacak kovanların üzerindeki örtü tahtalarında  kayma olmaması için, mesela lastikle boğdurmak, iple bağlamak, bantla sarmak  gibi işlemler yapılır. 4 kat gazete kağıdı, şeker çuvalı veya başka yırtık olmayan bez ile sarılıp kenarları zımbalanabilir. Zımba makinesi, şarjlı matkap arıcının çok işine yarar. Zımba makinesi çin malı olmamalı, İsviçre malı, kaliteli zımba makineleri, ara sıra yağlanırsa, tel takarken, nakliyede v.s kullanılır.
Uçma deliği taşınmadan hemen önce kapatılmalıdır. Plastik altlıklı kovanın  uçma deliği, aparat ters çevirilip yerine geçirilince hava alabilecek şekilde kapanmaktadır.  Önü kapatılabilen taşımaya uygun ahşap dip tahtalı altlıklarda vardır. Önü kendinden  kapatılamayan kovanlar için  bulaşık teli kullanılabilir. Zayıf arı ise mesafe kısa ise tamamen  kapatılabilir. Kovan içindeki hava yeterlidir. Kapatma işlemi sırasında arılar akşam olduğu halde içeri girmiyorlarsa üzerine fısfısla su sıkılır. Yağmur yağıyor zannı ile arılar kovanlarına girerler/girebilirler. Kovana arıların girmemesi kovan içindeki havasızlık, kalabalık ve fazla sıcaklık ve/veya nemdendir. Girmezlerse  kovanı  üstten de havalandırarak beklemeliyiz.  Gece serinliğinde girerler.
Yüklemede,  arının bir tanesinde bile arı çıkışı varsa, o arı orada bırakılarak, yada arıların çıktığı yer bulunup  kapatılarak nakliyeye devam edilmelidir. Bu arı, taşıma esnasında çok gerginleşeceğinden yerine taşırken proplem olur. Böyle durumlarda - kovandan arı kaçağı olan-  çarşaf veya battaniye gibi bir şey ile kovan sarılarak öncelikli taşınır. Bu durumda ışık yakılmadan gece hareket edilirse arıların insanlara yapışması önlenir. 
                                               
            Arılar Perşembe gün arazide yatıya kalır gibi sözlerin aslı yoktur. Yağmur yağacağını anlayan arı kovanına döner. Akşam oluncada arılar kovanlarına dönerler. Sıcak yaz günlerinde akşam kovanına dönemeyen, arazide otların üzerinde kalmış arı olabilir. Ani yağışlar neticesi bir miktar  arı telefi olabilir, Fakat arılar yağmurun yağacağını önceden bilmektedirler ki, yağmurdan önce derhal toplanmaktadırlar. 
Nakiller stresli bir iştir. Bu itibarla şu hususların bilinmesi stresi azaltır. Nakiller genellikle gece yapılır. Arılar gece sadece çok yakını  görür. Saldırı olmaz. Çıkan arı sadece kovanının dışlarında gezinir..Işık yakılırsa ancak o zaman hareket halinde olduğunuzdan size uçup yapışır ve vücudunuzda gezerek sokacak yer bulur.  Maske giyilip eldiven takılırsa elinizi de sokmaz.  Yanımıza mümkünse arkadaş bulmalıyız. Maskeler, körükler, eldivenler el demiri ve  keser, testere, çıta, çivi, macun ve buna benzer araçlarda lazım olabilir. Arabada hazır olmalıdır.
Arılar taşınıp  yerlerine konulduktan sonra 5-10 dakika beklenir. Uçma deliğindeki tel alınırken veya uçma deliği açılırken hafif bir iki duman verilirse arılar fırlayarak kovanlarından çıkıp saldırı yapmazlar.

Taşımalarda bir hafta tam kapasite  bal gelmesi olmaz. Hergün %15 artarak nektar gelir. Böylece taşımalarda 4 gün kayıp olur dersek fazla yanılmış olmayız. Bu nedenle Tosya’da bir defa  yer değiştirme yeterlidir. 2 defa taşımak gerekmez. Yararlıda olmaz. Hatta zamanlama hatasıda yapılırsa zararı olabilir.

KOVANLIKTA ARININ YERİ DEĞİŞECEKSE, Kovanın yeri her gün 20-25 hatta 50 cm ye kadar uzaklaştırarak/yaklaştırarak   değiştirilebilir. Arada başka arı var, yada engel varda bu mümkün  değilse en az 5 km uzağa taşınmalı ve burada en az 12 gün kalmalıdır. Bu iki şart birden gereklidir. 15 -20 gün kalırsa daha garantili olur. Bu şekilde yapıldıktan sonra arılığa geri getirilen arı istenilen yere konulur. Artık eski yerine gitmez. Daha kısa sürede arılığa geri  getirilen arı 20 km uzaktan gelmiş bile olsa o arılıkta daha  önceki yerine gider. Önceki yerinde yada yakınında başka arı varsa ona girmeye kalkar ve şiddetli kavga olur. Boş bir yerse arılar orada toplanıp yayıntı olurlar. 
 Kışın arıların yerleri sarsmadan istenildiği gibi değiştirilebilir. Şu kadar varki hava raporlarında ‘’soğuk hava geliyor’’ anonsundan sonra arıların yerleri değiştirilirse daha iyi olur. Kışın  dışarı çıkamayan arı kovan yerini unutur.
Oğullar çıktıkları kovanların yerlerini hemen unuturlar. Bu yüzden aynı arılıkta istenilen yere konulur.  Oğul için yukarıdaki kurallar geçersizdir.   
Mesela birleştirilen zayıf arıların az miktarda tarlacıları eski kovanlarının yerine gider. Eski kovanı birleştiği için oradan kaldırılmıştır. Bu durumda  komşu kovanlara girebilirler. Her kovanın kendine mahsus kokusu olduğundan, bu arıların yabancı olduğunu kovanın uçuş deliğinin içinde bekleyen bekçi arılar anlar. Yabancı arıları kovana almak istemez. Ancak  kursağında nektar, bal ve/veya bacağında polen olan arıları komşu kovanlar ‘’yabancılasalar da’’  kovana kabul ederler . Kovana girmeye çalışan yabancı arılar genç tarlacı arılarsa yine kovana kabul ederler. Birleştirmelerde birleşecek arılar yan yana ise veya hergün birbirine  yaklaştırılarak yan yana getirildiyse bu birleştirmelerde boşalan kovan/kovanlar yerinden  kaldırılır. Tarlacılar birleşen kovana girmiş olur.

 ARI DANSI: Arılar buldukları polen ve bal kaynaklarının yerlerini diğer arılara tarif ederler. Bu, kovanda peteklerin üzerinde dönerek, kanat çırparak, titreşerek yaptıkları bir harekettir. D harfi çizer gibi peteğin üzerinde kanat çırparak hızla döner. Bazen 8 şeklinde yapar. Buna Arı dansı denilir. Böylece her seferinde arılar boş yere ballı çiçek/bölge aramaz. Ayrıca çiçekten balı olan arı çiçeğe nokta gibi bir koku bırakarak arının nektarı alınmış çiçekte boşuna oyalanmasınında önüne geçilmiş olur. Diyelimki zehirli ilaçlı bir bölgeden nektar emmiş arı kovana gelinceye kadar zehirden etkilenir ve  dans yapmaz/ Yapamaz. Bu nedenle arıların o bölgeye bal için saldırıp zehirlenmelerinden bir miktar korunmuş olunur. 
BALMUMU:33-36 derece sıcaklıklarda yapılır. Bu yüzden balı olsa da soğuk havalarda petek örülmez. Ancak kuvvetli kovanlarda, kovanın sıcak yerlerinde petek örülebilir. Bal ve polen akımı olmadıkça arı petek örmez. Mesela sadece şerbetleme ile sonbaharda arılara yaptıkları sırsızbalları sırlattırmak mümkün değildir. Ancak en iyisi arıların sırsız ballarının az olanlarını arılara vermeli, , bu işi bal mevsiminin sonuna doğru  hemen yapmalıdır. Zira 12-18 günlük arılar balmumu ifrazı yapabileceklerinden, bal mevsimi sonuna doğru bu yaşta arılar kovanda yeterli miktarda bulunur. Üstelik bu arıların polen yemeleride gerekmektedir. Bal mevsimi sonlarında polen azalacağından proplem olabilir.  Sırlama için ayrıca kovan içi sıcaklığı yeterli olmalı,  kovan içinde nemde sağlanmalıdır. Mesela bal mevsimi sonuna doğru  sırsız balların sırlanması için arıya şerbetliklerde süzme bal verirken aynı zamanda kovana su emdirilmiş pamuk atmak, veya kovan yakınına su koymak işimizi kolaylaştırabilir. Sırsız balların sırlanması için bal, şerbet kutularına verirken yağmacılığada dikkat etmek lazımdır.. Katta üst şerbetleme deliği havalandırma için yazında olsa açılmamalıdır. Açık delik kısmına gelen ballı peteğin  bir  kısmının sırlanmadığını arıcı Mustafa Yiğit gözlemlemiştir. Arılarda havalandırma alttan yada  uçma deliği üstünde olmalıdır.  
KABARMIŞ PETEKLERİN DEĞERİ:  Petek kabartmak, petek yapmak ve bal sırlamak için  arı bol miktarda bal yer. Bu yüzden kabarmış petekler  çok değerlidir. İleriki yıllarda kullanılabileceğinden  iyi saklanmalıdır. Petek koku çekeceğinden kötü kokulu yerlerde, nemli mahzenlerde  saklanmaz. Süzülecek peteklerin iyileri, sır bozulurken itinalı davranmalıdır. 

BÜYÜK BAL TOPLAMA MEVSİMİ NEDİR?
(BAL MEVSİMİ) , (BAL ZAMANI)

Bu kitapta sık sık “bal mevsimi” tabirini kullanacağım. Hatta mevsim uzarsa dediğimde bal mevsimini kastetmiş olacağım.  Bal  mevsimi ( büyük bal toplama mevsimi) şudur: Civarda bulunan bitkilerin çoğunluğunun çiçek açtığı bir zaman vardır. Bu Zaman ilkbaharın sonu, yazın başlangıcıdır. Taş yoncası (resim 8) denilen, sarı çiçekleri olan, kiremit kırmızısı gövdeli, taşlık yerlerde, yol kenarlarında kendi kendine büyüyen bir yonca çeşidi vardır. Yabanidir. Bu yonca   açtığında, civardaki ballı bitkilerin çoğu çiçek açmaya başlamıştır. Artık bal zamanı başlamıştır. Bir hafta -10 gün sonra ise iğdeler açar. Artık bal mevsimi hızlanmıştır. Tosya merkezinde bu tarih her yıl değişiklik gösterebilmesine karşılık ortalama 20 Mayıstır. İğdelerde 1 Haziranda açıp, nektar akımının hızlanması zamanını gösterir. Arılık yerindeki arpalar biçilmeye başlandığı zaman  bal mevsimi de bitmiş demektir.  Bal mevsimi bitişide yaklaşık 20 Hazirandır. Bazı yıllar bal mevsimi 8 güne kadar düşebilir. Kısır yıllardır. Ancak bazı verimli, yağışlı yıllarda  bal zamanı uzayabilir. Yeni yeni yağmurlar,  bal mevsiminin  uzamasına neden olur. Böyle yıllarda arılar hem bal, hemde oğul vererek bereketli bir sezon geçirmiş olur.. İlçemizde  1987  , 1992..1996..2002 …2008...2011 yılları bereketli yıllar olmuştur. Bal mevsimi uzamıştır. 1993…2001…2006…2007 yılları çok kısır yıllar olmuştur. 2008-2014 yılları 7 yıl üst üste fena yıllar değildir. 2015 te ise bal mevsimi uzamış, ancak, en yüksek nektar akımı olması gereken çiçeklerin açık olduğu zamanda gece ve gündüz sıcaklıkları düşük olmuştur. Bu nedenle tam bal mevsimi ortasında kısır nektar olması, arıların yavruda yakalanmasna sebep olmuş, böylece kovanda kalan tüm ballar tüketilmiş ve arılar tamamen balsız kalmışlardır. Bu nedenle aç kalan arılarda yavru çürüklüğü bile görülmüştür. 
Görüldüğü gibi verdiğim tarihler arıcının kafasında bir fikir oluşması, mevsim normallerini öğrenmesi içindir. Yoksa tarihi geldi.. Allah Allah..deyip şaşırmaya lüzum yok. Mevsimler  hiçbir yıl birbirini  tutmaz. Yani her yıl, ayrı bir iklim olmaktadır. Galiba iklimlerde canlı. Tekrarlayacak olursak;      

Arıların bulunduğu bölgedeki çiçeklerin büyük çoğunluğunun açtığı bir zaman vardır. Aynı zamanda bu çiçeklerin  nektarının bittiği zaman vardır. Bu zaman aralığı genelde 15-20 gündür. Mevsim uzarsa bir ay olabilir. Mesela 2 ayda olabilir ama arası kesik/ kesik-kesikte olabilir. 15-20 günden kısa (8) gün bile olabilir. Arılar balı bu zaman içinde yaparlar. Bal mevsimidir bu. Diğer zamanlarda (mart-nisan-mayıs,) bu bal mevsimine hazırlıkla (çoğalmak)la geçer.  Bu zaman dilimi arıcılıkta çok önemlidir. Bazı yıllar erken ısınma, sonra ani soğuma, bazı yıllar Mayısta soğukların uzaması, Nisanda otların kurumaya başlaması gibi anormal  iklim özellikleri olmaktadır. Havaların ve bitkilerin  durumu dikkate alınarak  arıcılık ayarlanmalıdır. Bal mevsimi süresi olan 15-20 günde grafikte görüldüğü üzere , bal miktarı önce artar, sonra azalır. Balın en yüksek seviyede aktığı 5-10 günde arılar zaten 10 çıta balı rahatlıkla yapar. Yeter ki bilinçli bir arıcılık yapılsın. Arılar güçlü olsun. Genç ve verimli analı olsun. İğdelerin açmasıyla arılar katta bulunan petekleri kabartmayı hızlandırırlar, bir hafta-10 gün veya daha fazla petek kabartmadan sonra, arıların gelen balı depo etmeyi hızlandırdığı görülür. Petekler kabartılırken bir taraftanda boş petek gözlerine bal serpiştirildiğinden  artık kovanda gitgide ana arı için yumurtlama alanı kalmamaya başlar. Yavru azaldıkça, ve petekler örüldükçe, gelen balın daha çoğu depo edilir. Böylece yavrulara harcanan nektar azalıp, akım hızlandığı dönemde, arı mevcududa yüksekse 4 günde arı bir tam katı doldurur.  Bal mevsimi yağmurlu,  geceler ılık ve rüzgarsız, gündüzler güneşli olursa bal akımı da güçlü olur. Bu üç şey, üçü bir arada olmalıdır…Yağışlar şarttır. Önemli olan yağışlardan sonra havanın ısınmasıdır. Devamlı soğuk, ama yağışlı havalar yeterince iyi olmaz. Çiçeklenme zamanında havadaki rutubet (nem) yeterli olmalıdır. Gecelerde ılık olursa artık bal akımı hızlanır. Kuru (sıcak) rüzgarlar çiçeklerdeki bal özünü uçururlar. Fazla sıcak ve kurak havalar da bal özünün uçmasına neden olur. Nektar süresi çok kısalır. Böyle havalarda arı sadece sabah hızlı çalışır, sonra çalışmayı azaltır.  Yağmurlar en yararlı/gerekli ve belirleyici olmasına rağmen, fazlası  bal özünün kalitesini düşürür. Nektarı sulandırmış olur. Devamlı yağışlar bu nedenle istenmez. Kırk ikindi yağmurları yine de çok iyidir.   Ama yağmurdan sonra hava ısınınca balözü kalitesi ve miktarı artar. Bal mevsiminde gece 14-16  dereceden yukarı, gündüz 21-28 dereceler arası, hava nemi %30-80 arası, yağmurlar birkaç günde bir veya haftada 2 defa,  geceler rüzgarsız,  (hafif rüzgarın sakıncası yoktur.) toprakta  etli/mera düz olursa çok iyi bal alınır. Tüm bunlar balın çiçeklerde çok olmasına sebeptir. Taşlık, fazla kumlu, derin olmayan topraklardaki bitkilerin çiçeklenmeleri kısa olur . Kili çok olan toprakta bitki örtüsü az olur. Çünkü toprak havalanması kötüdür. Yar, uçurum, dik bayırlarda toprak az olacağından buradaki otlar, çabucak kurur. Kaliteli balı olsada erken geçer. Bal mevsiminde yaylalara çıkarılacak arılar,  gece sıcaklığının en az 14 derece olacağı kısımlara kadar çıkarılmalıdır. O yılın sıcaklığı dikkate alınarak geceleri ısının çok düşmediği yaylalara çıkarılmalıdır. Şu bir gerçektir ki; Uygulamalarda,  bazı yıllar yaylada arılar tekrar yavru atmaktadır. Bu durumda geceler serinse ertesi gün bitkiler fazla bal vermeyeceğinden, kısıtlı olan nektar, kovandaki yavrulara ve petek kabartmaya ancak yeter. Bal biriktiremezler. Aşağı kısımlarda yayla gibi soğuk olmadığından az çok bal yapmaktadırlar. Bunun tersi olduğu yıllarda olur. Mesela aşırı sıcak yıllarda daha yüksek yaylalarda  bal yapılabilir. Bu hesaplar/analiz yapılırken şu husus dikkate alınmalıdır. Arılar nektarı bulduğu sürece yavrudan vazgeçmez. Dur kış gelmeden balda yapayım, yavruda diye diye düşünmez. İllaki nektar akımı hızlanmalıdır ki; gelen nektar yavruya harcanandan çok fazla olmalı, böylece anaya yumurtlama alanları kalmamalıdır. Tüm bunlar tecrübelerle anlaşılabilecek hususlardır. Arıcılar  saatlerce yapılan sohbetlerde bu durumları birbirlerine anlatmaktadırlar. Arıları bir defa  taşımak (gezgincilik ) genel anlamda iyi olmaktadır. Taşınırsa 20, taşınmazsa 12-15 kg bal dersek kabaca bir tahmin yapmış oluruz. Oğullar ve zayıf arılar için yaylalar dahada yararlıdır. Ancak yaylalarda, uzakta kalan oğullara şerbet verilemeyecese durum iyi olmaz. Zayıf arı ve oğul şerbetsiz bırakılmamalıdır. 
 Taşımalarda sıcak yıllarda yüksek yaylalar(mesela kilkuyu), normal yıllarda alçak yaylalar (mesela gardım mevkii)  daha yararlı olur. Bazı arıcılar aşağı bölgelerde kışlayıp, baharda da burada kalmaktadır, bal mevsimi sonuna doğru, bal yapan arılar yerinde kalmak şartıyla sadece gelişmesi beklenen, bölünen ve oğullar yaylalara çıkarılmaktadır. 
ARICILIK TAKVİMİ:

Bir arı çalışma takvimi özeti yapacak olursak;
20 Şubat:Arıların yavaş yavaş yavru yapmaya başlaması,  çiğdemlerin açması, hercai menekşe (Hurimeryem) , kızılcıkların açması.  Kovanda yaklaşık 10 bin arı var. Kovan dip tahtası  değiştirilebilir. Kovan dip tahtası çekmeceleri temizlenir. Varroa mucadelesi yapılır. Kapalı yavru yokken yada çok az iken hiç vakit kaybetmeden bir duman verilir.  Ölen arılar kaldırılır. Yağmalanan arı varsa tedbir alınır.  Bu mevsimde (İlkbahara çıkan arılar daha açılmadan) yada mart ayı başlangıcında kovanlarda yağmacılık varsa sebebi: 
1-Arı ölmüştür.(Kovan kaldırılır)
2-Kovan  anasız kalmıştır. (Zayıf arı ile birleştirilir, varsa ana verilebilir)
3-Kovan çok zayıflamıştır.( Kovan daraltılır. Fazla petekler hep alınır. Yavrulular ve bal harici hep alınır. Kovan önü çok daraltılır.
Civarda aç arıların olması. Arı çok olmasıda yağmacılığın daha fazla olmasına sebep olur. Daha dikkatli olmalıdır.
Şerbetleme için erken zamandır. Arıların kovanlarına toplanma zamanında az miktar ılık şerbet verilebilir. Kovan ağırlığına göre balı azalan arılara koyu, ılık ve azar azar şerbetleme yapılır. Zayıf arılarada şerbetlemeye bu şekilde başlanır. Güzel bir havada öğlen sıcağında kovan bir miktar açılarak, dış tarafta bulunan, balı bitmiş veya azalmış peteklerden alınarak kovandaki gereksiz petekler alınabilir. kötü, porlanmış, yırtılmış, çok eskimiş peteklerde alınır. Kovan alt-ön duvar veya üst şetbetleme deliği açıklıkları tamamen kapatılır. Hava sıcaklığı en az 18 derece olduğu günlerde şüphelenilen, sorunlu arılar kovan açılıp, ana arı var mı? İnceleneir. Günlük yumurta, açık yavru, kapalı yavru var mı bakılır. Zayıf arılar tespit edilir. Zayıflar birleştirilebilir. 
10 Mart: Zayıflar, balı azalanlar (Hafif kovanlar) şerbetlenmeye başlanabilir. Arısı az olanlarda şerbetlemeye başlayabilir. Ancak ılık ve az verilmelidir. Amaç arı soğuyan şerbeti içmesin. Yukarıda anlatılan, yağma olan, ve proplemli arılar müsait hava da bakılır. 
10 Nisan: Arıların yavruları çoğalıyor. Arıları şerbetlemeye başlamalı. Şerbet artık 1/1 verilir. Koyu değil. Bu günlerde erikler çiçek açtı. Bundan sonra yumurtalardan çıkan yavrular tam bal başlangıcında tarlacı olurlar.  Kovanda yavru çıkışları dolayısıyla genç arılar çoğalıyor. Ancak yaşlı arıların ölümleride tamamlanmakta. Kovanda arı sayısı 12000. Bu dönemde birleştirme, aktarma işleride yapılır. Çerçevelere tel takma işlerine başlanılabilir.
30 Nisan: Arıların yavru sayısı ve arı sayısı artmaya devam ediyor. Kovanda 20000-25000 arı var. Yeni petekler verilmeli, kontrollere devam edilmelidir. 15 günde bir açık yavru, kapalı yavru varmı bakılmalıdır. Varroa için flumetrin içerikli şeritler asılabilir. 20 Nisandan sonra ana arı üretimine başlanabilir, sunni bölmeler yapılabilir.
10 Mayıs: Arı sayısı artıyor. Şerbetlemeye devam. Arı sayısı: 25-35 bin. 
20 Mayıs: Bal mevsimi başlangıcı. Kovanda 35-40 bin arı var. Artık şerbetlemeye son verilmelidir. Ancak bu tarihler tahminidir. Son yıllarda dünyada dengesiz iklim özellikleri artmıştır. Bal zamanı deyip, havalar kötü veya kuraksa,  gerekiyorsa arılar beslenmeye devam edilmelidir. Üstelik diğer zamanlardan çok daha fazla şerbetlemeye ihtiyacı olabilir. Çünkü kovanda arı ve yavru çok olduğundan ihtiyaç fazladır.
Katlar verilir. Oğul mevsimide yaklaşmaktadır. Erken çıkan oğul olabilir. Oğul kontrolleri yapılmaya başlanır. 
1 Haziran: Tosya geneli için bal mevsiminin hızlanmasıdır. Arı mevcudu 45-60 bin... 
20 Haziran. Artık arılar yüksek köylere veya yaylalara taşınmak için zaman geldi. Tabi duruma bakılır…
 Bu dönem için tarih belirlenirken, aşağı ova, yukarı ova, yukarı köyler, bağlar, dikkate alınır. Aşağı ovada 10 haziranda taşıma gerekirken, yukarı ovada 10 gün sonra taşınabilir. Kovanda arı sayısı 70 bin.. Yaylalarda ve   yukarı köylerde bal mevsimi devam ediyor. İstenirse kovanlarımızdan sırlanmış bal alıp yiyebilir, yada satabiliriz. (Yeni yağışlar geliyorsa durum farklıdır.)
Bu tarihlerde yeni yağışlar yoksa havalar kızdırmış, otlar kurumuş olur. Bal mevsiminin sonu gelir. 
30 Haziran: Yağışlar ara sıra devam ederse, aşırı kurutucu sıcaklar yok ise bal mevsimi devam edebilir. Taa ki ağutosa kadar bile sürebilir. Ancak normalde Aşağı ova bölgesinde  kovanda arı sayısı düşer. Yeni yavru çıkışları çok azalır. Yumurtlama azalır veya kesilebilir. Arılar kuraklık şiddetlendiyse çalışmaz. 
Yaylalarda kuruma daha az olur. Arılar yavruyu azda olsa devam ettirirler. 
Bu mevsimde aşağı ova için  ballar alınır. Mum kurduna karşı ballar ve petekler için tedbirler alınıp, derhal varroa mucadelesine başlanır. Yukarı ova, köykler ve yaylalar için hasat tarihleri 10’ar gün ara ile yaklaşık hesap edilir. Anlatılanlardan; Tarih değil, hava şartları, özellikle yağmurun etkili olduğu anlaşılmalıdır. 
30 Temmuz: Yaylalarda ve köylerde de balların alınma zamanları geldi. Aslında bu dönemde, epeydir yağmur yağmıyor, nektar akımı azaldı, arılar oğulu çoktan kesti, ballar sırlandı ise yeni yeni nektar akımları ummaya gerek yoktur. Ballar alınır. Çünkü kovanlarda varroa çoğalmıştır. Bir dahaki yılın arılarının bakımı erken varroa ilaçlamasıyla başlamalıdır. Nektar akımı olsa bile balları almanın zararı yoktur.. Kuluçkalığa bal yapsın.
Yaz kuraklarında arılar müthiş yağmacı olur. Nektar kıtlığına göre değişir, Bu bakımdan arı kontrolleri minimum sayıda ve çok kısa olarak yapılmalıdır 
30 Ağustos.: Yaz kuraklığında, analar yumurtlamayı kestiyse kovanda yavru yokken varroa mucadelesi gayet etkili olur. Kovanda fazla petek varsa geri alınır, balı az olana bal, polen stoku olmayana polen verilebilir. Sonbahar yağışları başlayınca, havaları aşırı sıcak ve kurağı gidince sonbahar şerbetlemesi yapılır. Balsız kovanlara verecek balımız yoksa koyu ve bol şerbet verilir. Yaz kuraklarında arılar müthiş yağmacı olur. Nektar kıtlığına göre değişir, Bu bakımdan arıo kontrolleri minimum sayıda ve çok kısa olarak yapılmalıdır. 
21 Eylül: Anaların yumurtayı kesmesinden sonra 21 gün geçtiyse bir defa duman ilaçlaması yapmak gereklidir.. Şerbetlemeye başlanabilir. Zira sonbahar yağmurları ve serinliği neticesi, sonbahar çiçekleri az veya çok olacaktır. Arılar bu çiçeği, kovandaki balı ve sizin verdiğiniz şerbeti dikkate alarak az veya çok sonbahar yavrusu atar. Bu yavrular genç olarak kışı geçirecek arılardır. Yaz kurakları sonunda  arılar müthiş yağmacı olur. Nektar kıtlığına göre değişir, Bu bakımdan arı kontrolleri minimum sayıda ve çok kısa olarak yapılmalıdır iSonbahar serinliği ve yağmurları nedeniyle az çok çiçeklerin açması arıları kısmen yağmacılık bakımından sakinleştirir.
Kovanların bal stoku ve ana varlığı için son kontrollleri yapılır. Bu konrroller arıları açarak değil, tartarak yapılırsa iyi olur. Sadece yağmalanan veya yağmalanmaya çalışılan, hafif, şüphelenilen arılar kısa olarak kontrol edilmelidir. Zayıflar birleştirilebilir. 
25 / 30 kasım: Artık kovan dip tahtasında bulunan havalandırma delikleri veya polenlik çekmecelerindeki delikler açılır..  Kovanın üstü 3 kat gazete ve bez, minder hatta naylonla örtülerek sıcak tutulmalıdır. Naylon yanlardan fazla sarkmamalıdır. Artık oksalik asit buharlaştırma veya damlatma yapılarak, sonbahar yavrularından sonra kovanda kalan son varrolarda temizlenmiş olur. Yapılamazsa kasım ikinci yarısında bir defa arılar içerideyken ve hava sıcaklığı en az 17-18 derece iken bir defa amitrazlı duman ilaçlaması yapılmalıdır.
Dip tahtasında havalandırma olmayan kovanların ön gövdedeki havalandırması açılır. Oda yoksa şerbetleme deliği yarım açılır. Kış boyu açık kalır. 
Alt veya ön havalandırma olmayan kovanlarda üstte mesela şerbetleme deliğinde havalandırma bırakmak yararlıdır.

ARI NEDEN İĞNELER…
Sevgili arıcılar, arıların kızgınlaşınca insanı iğnelemesi, arıcıların şikayetlerinin başında gelmektedir. Bu yüzden arıların muayeneleri yapılmamakta yada geciktirilmektedir. Oysa kurallara tam uyulunca hiç arı sokmadan, arılar kızgınlaştırılmadan muayene yapmak mümkündür. Yada elimizden, topuğumuzdan bir-iki arı sokabilir. Bu normaldir.
Bu konuyu iyice okuyarak öğrendikten sonra, arılarımızda uyguladıkça  zamanla tecrübeleşeceğiz.  Arıcılıkta görüyorsunuz her konu karmaşık gibi, ama değil. Sadece bilmek gerekiyor. Kafa yormak bu işe konsantre olmak gerekiyor. Bu konuda iyi öğrenilmesi gerekenlerden. Maddeler haline sokalım:
Arıların muayene edilebilecekleri zamanlar
Arıların muayene edilmeyecekleri zamanlar
Muayene sırasında arıları kızgınlaştıran hatalar.
Körük nasıl kullanılmalıdır. 
Arı soktuktan sonra ne yapmalıyız.

ARILARIN MUAYENE EDİLECEĞİ-EDİLMEYECEĞİ ZAMANLAR:
1--Hava sıcaklığı 15 – 30 derecelerde olmalıdır.. Ancak  20- 28 derece sıcaklık dahada iyidir. 15-18 derece arası sıcaklık varsa öylen sıcağında (güneşte) muayene edilir. Öylen sıcağında hafif soğuk olan esintide yok olur, yada çok azalır. Yalnız bu sıcaklıkta  muayene süresi kısa tutulur. (bir dakika gibi).Yine ek olarak bu derecelerde mecburiyet varsa arı açılır. Yoksa arılar bu sıcaklıkta açılmaz.
2--Rüzgar Hava sıcaklığının yanında ikinci şarttır. Hava sıcaklığı yukarıdaki gibi olmalı, ayrıca havada rüzgarsız olmalıdır. Rüzgarlı havayı arılar hiç sevmez. Çünkü arı hafif olduğundan rüzgarlı havada uçamaz, dolayısıyla çalışamayan arı çok gergin olur, üstelik kovanın içi arı doludur. Çünkü rüzgarda arı içeridedir. Oysa çalışabilselerdi, yani rüzgar olmasaydı tarlacı arıların çoğu dışarıda olacaktı. Rüzgarın çeşitlerinide dikkate almak zorundayız. Hafif rüzgar da arı açılabilir. Ancak bu hafif rüzgar soğuk bir rüzgarsa yine arı  açılmaz.
3--Bulutlu havada Muayene edilmez. Yani bulut yoğunlaşmış, arılar yağmur yağacağını anladığından kovana dönüş yapmıştır. Kovan kalabalık, ve arılar çalışamadığından streslidir. Ancak güneşli günlerde gökyüzündeki pamuk gibi bulutların zararı yoktur. 
4--Yağmurdan sonra muayene edilmez..Yağmur sonunda güneş açıp hava ısınırsa arılar çalışmaya başlarlar. Yarım saat çalıştıktan sonra artık kontrol ederek açılabilir.
5--Gökgürültüsünde muayene edilmez..Çünkü yukarıda anlatıldığı gibi yağmur öncesi gökgürültüsü olur. Arılar yağmur yağması yaklaştığı için kovanlarına girmiştir. Hem kovan da sokucu arılar çoktur. Hemde arılar çalışamadığından gergindir.
6--Sabah çok erken, akşam çok geç zamanlarda, muayene edilmez
7-- ( artı)30 dereceden daha sıcak havalarda,( ortalık kuraksa) Arılar muayene edilmez. Ancak bal mevsiminde bal gelişi devam ediyorsa 30 derecede çok önemli değil. Temmuz, Ağustos, eylül aylarında arılar zaten karıştırılmaz. Hem yağmacılık, hemde şiddetli sokucu olabilirler. Kuraklığın şiddetine bağlıdır. Temmuzda nektar akımı devam ediyorsa arıların keyfi yerindedir. 

 Bu 7 şartın yediside uygunsa arı açılmalıdır.
Bu saydığımız 7 şart sadece havalarla ilgili şartlardı. Daha ek şartlarda var. Yine hepsi bir arada bulunmalıdır. Bu ek şartlar nelerdir.
8-Muayene edilecek arı aç olmamalıdır. Bu şart bazı durumlarda ilk şart mesabesindedir. Çünkü hava güzel iken açılan arı şiddetli sokucu ise bunun nedeni arının açlığındandır. Çok rastlanan durumdur. Arıcının ellerini, ayaklarını hep sokar. Eldiven ve çorap olsa bile. Kalın eldiven ve çift çoraptan geçmez. Böylesi aç kovanlara akşam bol ve  koyu şerbet vermeli, yedikten sonra (ertesi gün) muayene etmeliyiz.  Şerbet genelde akşam verileceğinden bir gün sonra bakabiliriz.
            Bu 8 şartın aynı anda olması yine yetersiz.:))
Arıların muayenesi sırasında arıcı hatalar yaparsa yine arılar sokucu olur. Hataları sayalım;
 MUAYENE SIRASINDA YAPILAN HATALAR:
9--Peteği kovandan hızlı çekmek
10--Peteği çekerken sarsıntı yapmak, peteği geri kovana düşürmek.
11--Kovanın içindeki ani sarsıntı ve tak sesi yapmak/çıkarmak.
12--Kovanı açmadan önce, kovanın üstüne veya kenarlarına yapılan çekiç veya başka şeylerle
       vurmak, takırtı yapmak
13--Muayene sırasında aceleci, hızlı davranmak. Telaşlı olmak. 
14--Soğan sarımsak gibi şeyler yenilmiş olarak arıları muayene etmek
15-- Nefesini arıların üzerine vermek yada arıların üzerlerine üflemek.
16--Ter kokulu olarak arıları muayene etmek
17 -Muayene sırasında korkmak. O yüzden mutlaka maske kullanılmalıdır. 
18--Muayeneyi uzatmak. (arıcı kovan içindeki hareketleri yavaş, yavaş yapmalı, ancak işini de çabuk bitirmelidir. Muayeneler normalde 3-5 dakika en fazla 8  dakikadır. 
19---Arıların önünde durmak . Kovanın yan, yada arkasında durmalıyız. 
20--Arıların sevmediği diğer kokular, zirai ilaç kokusu, mazot, gazyağı kokusudur.
Bu şartlara 2 tane daha eklersek tamamlanmış olacak:
            Çok rastlanan bir şart:
21—Oturuyorsunuz, yada dikiliyor veya çalışıyorsunuz. Size bir arı geldi. Bu arının 3 hali vardır.
a) Serseri, arayış içinde olan arıdır. Kovanına bal özü, çiçektozu,  su kaynağı v.s araştıran, yada duyduğu bir koku için keşif yapan, çevreyi gezinen arıdır. Bu arı sizin elinize bile konar ve katiyyen sokmaz. 3-5 saniye bekler. Uçar gider. Bu arı rahatsız edilmemiştir. 
b)Soksam mı, sokmasam mı kararsızlığında olan arılar vardır. Bu arıların kovanı karıştırılmış, arı az çok kızdırılmış veya kovanı sarsılmış v.s. arılardır. Kovanını savunmak için çevreyi kolaçan etmektedir. Hatta hava şartları iyi olmadığı için çiçeklerde nektar yoktur. Yavru yoğunluğu nedeniyle arıların nektara çok ihtiyacı varsa, arılar çok gergindir. İşte bu nedenlerden dolayı arı size geldiğinde hareketsiz kalırsanız ‘’ bu değil’’ diyerek yarım dakika sonra gidecektir. Araştırmalarına devam edecektir. İşte bu arılara karşı   el kol hareketleri yapmak, yani elle kolla o arıları kovmaya çalışmak, öldürmeye çalışmak, tam ters tepki yapar ve sizi sokar. Arılıkta,  arıların yabancıları sokmasının en önemli veya yegane (tek) nedeni budur. Olayı çözememiş arıcıda bunu çözünceye kadar epey sokulur. Oysaki hareketsiz ve sessiz yarım veya bir dakika beklense idi çekip gidecekti. Özellikle çocuklar bu sebeple sokulur.  Arıların görmesi hareket yoluyladır. Hareketsiz varlıkları pek algılayamaz. Arılar sadece renkleri görür. İşte arılar bu keşif sırasında gelip etrafında gezindiği insan el kol hareketleri yaparsa, yada kaçarsa farkeder.  Sokar. Yüzlerce defa denemişimdir. Sessizce dur. Kımıldamadan otur. Arı 20-30 saniye veya 1 dakikaya yakın kontrol yaptıktan sonra ‘’aradığım bu değil, sokmaya gerek yok, hareketsiz bir varlık bu…’’ diye sokmaz. Yani gölgeye çök, kımıldamadan 1 dakika bekle. Sokmaz. Bu durum arıcıya şu derside vermelidir. Arıların içinde çalışan arıcı daima yavaş yavaş hareketler etmelidir. Ani ve gereksiz hareketler arıların sizi daha çok görmesine neden olacaktır. 
c) Üçüncü bir grup arı vardır… Bu arı karıştırılmış, kızdırılmış arıdır. Artık insana ‘’söve söve’’  gelir. Kovanı karıştırılan arı çok zaman kızgınlaşmaz. Ancak arı açsa, arıcıda acemi ise böyle arılar kızgınlaşır. Hele hele kurak hava şartlarında arıları  gereksiz  karıştırmak çok kızdırabilir. Kovanı devrilmiş arı falan varsa tam kızgınlaşmıştır.  İşte üçüncü grup arı budur. Bu arı nasıl anlaşılır: Bu tür arılar direk insana gelir, araştırma, keşif hali yoktur. Gelir  yapışır, ayakları ile kavramış olarak iğnesini batırır. Yani arı size konunca, ayakları ile konduğu yeri kavrar..Nasıl ki biz elimizle portakal gibi bir topu kavrıyorsak, arıda parmaklarımız gibi ayaklarını kullanarak kavrar. Vızıldayarak iğnesini daha derine sokar. Bu arılar mutlaka sokma moduna girmiştir. Böyle arılara kımıldamamak kar etmez..  Bu arıların tipik belirtilerinden biriside  maskeye çarpar, gelip tekrar tekrar maskeye  çarpar. Maskeyi sokmaya çalışır. Elbiseyide sokar. Tam sokma niyeti olmayan keşifci  arılar gibi insanın etrafında uçuşmazlar.  Böyle arılar için tek çare bize yapışan arıyı derhal elimizle vurarak öldürmektir. İğnesini, batırmadan yada batırırken hemen vurup öldürmektir…Genelde bu arılar insanların , saçlarından, kaşlarından  ve  bıyıklarından sokmaya çalışır. Soktuysa hemen iğnesini sıkmadan çıkarmalı, yerine varsa buz sürülmelidir.

22- Sokan arının yerini yıkamamak. Arı muayene sırasında sizi soktu. Hemen suyla yıkayınız.
Yoksa arı zehiri kokusu,  diğer arılar için, uyarıcı etki yapar. Sokan arı zaten yarım saat sonra ölecektir. O nedenle sokan hemen öldürülürse alarm vermesini önlemiş oluruz. Sokan arı arıcının  etrafında iğnesi olmadığı halde döner. Onu taciz eder.

23- Körük yakmamak.. Bir dakikalık iş için bile olsa arılara mutlaka körük hazırlanıp duman verilmelidir. Arılıkta bazen günde 5-6 defa körük yaktığım olmaktadır. Körüksüz arı açılmaz. 
.
KÖRÜK NASIL KULLANILMALIDIR.

Körük azıcık iş olsa bile yakılmalıdır. Şerbet verirken bile duman hazırlanırsa çok kolaylık olur. Kovan muayenelerinde azcık işimiz olsa bile körük mutlaka yakılmalıdır. Körük içinde en iyisi çürümekten mantarlaşmış, söğüt  odunu  yakmaktır. Çürümekten mantarlaşmış olmalıdır. Çürük odun derken kurtlanmış odun demek istemedim.  Karton, kağıt, saman, mısır koçanı, çam yaprağı kurusu, portakal kabuğu kurusu gibi şeylerde yakılabilir. Hayvan tezeği kurusunun bala kokusunun geçtiği, bu yüzden iyi olmadığı söylenmektedir. Körüğe önce az miktar gazete kağıdı yakılıp konulur. Çok yavaş körük yapılır. Gazete yanışı hızlanınca körükleme  hızlandırılır. Bir elimizle de kuru çürük odun parçalarını gazetenin üstüne tek tek koyarız. Fazla odun konulmaz. Yandıktan sonra duman iyice çıkınca üzeri tamamlanmalıdır. Odun veya kabuklar gazetenin üstüne az çok aralıklı konmalıdır. Ateş boğulmamalıdır. Körüklemeye en az 1 dakika daha devam edilmeli, ondan sonra körük yanmaya devam etmeyecek gibi olursa, kapağı açık bırakılan körük daha rahat kendiliğinden yanmaya devam eder.. Kovanın açılmak için hazırlıkların tamamlanması sırasında körüğün yanması devamlılık kazanmalıdır. Yoksa körüğe biraz kağıt yakıp muayeneye başlayanlar işin ortasında körüğün söndüğünü görecekler, arıları azdırabileceklerdir.  Duman arıların sevmediği bir şeydir. O yüzden dumanın olmadığı kısımlara kaçarlar. Yada dumanın olduğu yerlere gelmezler. Duman arıyı birazda sersemleştirir. Sakinleştirdiğini de yazan kitaplar vardır.  Geniş çaplı muayenelerde kovan açılmadan 1-2 dakika evvel bir yada 2 puf uçma deliğinden duman verilir.  Ufak çaplı muayenelerde gerekmez. Önden duman verilen kovanın içindeki arılar, tehlike sezinleyerek bal emerler. Bal emen arılar sakinleşirler. Kovan muayenesi başlarken körük kullanacak bir kişi olması çok yararlıdır. Ancak şart değildir. Daha kovan açılırken duman hafif hafif, açılma aralıklarından verilmelidir. Üst tahtaları açılan kovana, özellikle açılırken duman verilmelidir. Üstten, çıtaların üzerine, hafif hafif duman devamlı gezdirilir. Bu arada el ve el demirinin çalıştığı kısımlara da duman verilir. Ancak yalnızsak iki elimizi kullanarak çıta çekeceğimizden körüğü yavaşça kenara koyarız.  Devamlı hafif duman ile baskı altında olan arı, kovan içine gelen ışıktan dolayı yukarı çıkmak istese de çıkmayacak, böylece içeride işine devam edecektir. Ancak duman yapılmazsa, arı ışık ve tıkırtı  dolayısı ile yukarı çıkacak, kovan üzerinde arıcının hareketlerinden dolayı, saldırıyı yavaş yavaş başlatacaktır. Bu arada muayene devam ederken, arıcının yapacağı sarsıntı, tak sesi, telaş, ani hareketler ve kötü kokular ve muayenenin uzatılması gibi hatalarla saldırı sayısı artacak, saldıran arının alarm vermesi de saldırıyı  ayrıca  artıracaktır. Kovan muayenesi sırasında duman çok yapılırsa aksi tesir gösterebilir. Dumanın sıcak olmasıda zararlıdı  Arının kızgınlaşmasına sebep olabilir.       Sıcaklarda yanan malzemenin üzerine yeşil ot atmak sıcak dumanın serinlemesine neden olur..  Tek bir arı var ve arıda azcık işimiz var…. ‘’Körük yakmaya gerek yok’’.. dersek, o azıcık işimiz başımıza bela olabilir. Özellikle konserve şişeleri ile şerbet vereceksek, dumanla çok rahat şerbet verebiliriz. Duman yaparak eski boş şişe şerbetleme  deliği üzerinden alınır. Boş şişe kenara bırakılırken, diğer elimizle dumana devam ederiz. Önceden hazırlanmış  dolu şişe aynı elimizle şerbetleme deliğinin ortasına otutturulur. Maske giymeye bile gerek yoktur. 
ABARTMA VARMI: Sevgili arıcılar, yukarıda anlatılan 23 maddeye ayrı ayrı dikkat etmeniz, dikkate almanız şarttır. Ancak arıların sokuculuğu, nektar akımına çok bağlıdır. Arılar ne kadar çok açsa ve havalar ne kadar çok kötüyse arılar o kadar şiddetli sokucudurlar. Yani arılar gergindir. Bu 23 maddenin her birisinin zamanla ne kadar doğru olduğunu test etmiş olursunuz.  Havalar iyi olduğu halde arılar açsa yine sokucu olurlar. Arıların balı yeterli ama havalar kötüyse yine sokucu olurlar. Mevsim henüz erkense (mart, nisanın başı) hava şartları iyileşmediğinden arılar gergindir. Mevsim ilerledikçe arılar sakinleşmeye devam edecektir. Tam sakinlik zamanı Tosya’mız için mayısın ikinci yarısı ve  haziran ortalarına kadarki dönemdir. Yani bal mevsiminde arılar tam sakindir. bal mevsiminde yukarıdaki  hatalar yapılsa bile arıların tepkisi hafif olacaktır. Adem hoca çok abartmış dersiniz.
Arıları karıştırın, öğrenin;
Yukarıdaki maddelerde belli olduğu üzere hava güzel, bal geliyor, arılar aç değil. İstenildiği kadar kovan incelenebilir. Arıcılığı öğrenmek amacıyla arılar günde bir- iki  defa ve her defasında 5-7 dakikayı geçmeyecek şekilde açılıp muayene edilebilir.  Şunu da eklemek lazım; Arılar fazla kurcalanmasa, rahatsız edilmese iyi olur. Ancak tecrübesini artırmak isteyen arıcılar, böyle güzel havalarda, arıları karıştırmalı, tecrübelerini  arttırmalıdır.­ Böylesi güzel havalarda bol bal  geliyorsa yağmacılık da olmaz. Zaten öğrenmek için kovan kurcalamada önemli olan yağmacılığa meydan vermemektir. Önce yağmacılık öğrenilmeli, ondan sonra arı karıştırılmalıdır. Bu anlatılan durumlar tecrübe edilerek, yavaş, yavaş öğrenilecektir. Arıcılığa başlayan arıcılar ilk zamanlarda bu karmaşık  ve birbiriyle ilişkili konulardan bunalacaklardır. Zaman her şeyin ilacıdır.:)) 

ARI SOKTUKTAN SONRA:
Arı sokulan yerdeki iğne, sıkılmadan, mesela tırnakla kazıma şeklinde çıkarılır, su ile yıkanmalıdır, su sürülürse arı zehiri kokusu dağılmaz, diğer arıları uyarıcı etki yapmaz. Su aynı zamanda sokulan yeri soğutarak acısını azaltır.  Arının soktuğu yerdeki acı birkaç dakikada veya 10 dakikada geçer. Tırnağın 1 -2 mm altı (parmak ucu) sokulursa onun acısı daha uzun sürmektedir. Arı sokulan yere buz sürülmelidir. Acıyı ve şişmeyi azaltır. Sıvı amonyak da soğuk bir maddedir. Ancak koklanmamalıdır.Soğuk demir parçası sürmekde yararlıdır.  Arı sokulan bölgede alerjiye bağlı şişme görülür. Arının her  sokmasından sonra alerjik şişme  azalır. Zamanla şişme görülmez. Ancak bir sonraki yıl yine baştan alışması  lazımdır. 
Arıya şiddetli alerjisi olanları arı sokarsa hemen doktora götürmek lazımdır. Alerji anaflaktik şoka neden olabilir. Öldürücü olabilir.. Kalbin çalışmasını etkileyebilir. Akciğerlerin kasılmasına, nefes almada güçlüğe neden olabilir. Arı sokupta aşırı alerjisi olduğunu bildiren kişi derhal hastaneye kaldırılmalıdır. Aşırı alerjisi olana antialerjik ilaç versek bile doktora götürülmesi gerekmektedir.   Böyle  alerjisi olanların  arı soktuğunda  hapşırdığı, burnu aktığı , yüzünde ve vücudunda kızarma olduğu belirtilmektedir. 
Aşırı alerji olmadığı halde ağız içi , dil veya Boğazın içi  arı tarafından sokulursa yine çok tehlikeli durum oluşabilir. Acil doktora gitmelidir. Çünkü bu durumda nefes borusu şişme dolayısıyla tıkanabilir. Böyle durumlarda antialerjik tablet verilip hastaneye gitmelidir. 
 Arı alerjisi için, anti alerjik (antihistaminik) ilaçlar kullanılırsa şişme ve diğer alerjik belirtiler azalır. Ancak ilacın etkisi bitince yinede şişme görülmektedir. Arılıkta antihistaminik ilaç (tablet) bulundurulmalıdır. Zira alerjisi olan birisini arımız sokarsa anında ilaç verebiliriz.. Hastanede atropin vermektedirler. Kalp ritmini düzenleyici iğnedir. . Antihistaminik (antialerjik) ilaçlara örnek hitrizin, zrytec, incidal v.s. dir.  Fazla arı tarafından topuğumdan sokulduğumda ayağım şişmiş ve topallayacak duruma gelmiştim. Hastaneye gittiğinde, kortizon (prodnel-L) ve alerji iğnesi (avil)yapıldı, aşırı şişen yerler çabucak indi. 
Arıları Şöyle Muayene Yapmalıyız:
Maske giyilir. Kovan kapağı takırtı yapılmadan sakince ve gayet yavaş açılır. Şerbetlik  yavaşça alınırken,  şerbetleme deliğine gelecek şekilde bir- iki puf duman da yapılır. Örtü tahtası üzerindeki gazete kağıdı da yavaşça alınır. Bir taraftan da şerbetleme deliğinden arının çıkmaması için deliğe duman yapılır. Duman hafif hafif yapılır. Örtü tahtası çatırtı, patırtı ve tak sesi yapmadan yavaşça ayrılırken bir taraftanda açılan aralıktan duman veririz. Örtü tahtası açılırken kovanı bekleyen bekçi arılar vardır. Körükle bunlarda bertaraf edilmiş olur. Örtü tahtalarının yaklaşık yarısı alındıktan sonra duman üstten çıtaların üzerinde devamlı gezdirilir. İlk petek çıkartılırken gayet yavaş davranılır. Yavaş yavaş yukarı çekilir. İlk petek çekimi çok çok ağır olmalıdır. Zaten kovanda 10 petek varken ilk peteğin alınması güç olur. Bunun için petek önce el demiri ile  sağa her iki yandan yanaştırılmalı, sonra sola zorlanmalı böylece petek yapıştırıldığı yerden ayrılmalıdır. Bundan sonra petek yukarı doğru  ön ve arka uçlarından ayrı ayrı el demiri ile kaldırılmalıdır. Böylece her iki yana ve yukarı kımıldatılmış petek el demiri ve körük kenara bırakılarak her iki elimizle yukarı yavaş yavaş çekilmelidir. İlk petek, her iki yüzeyindeki   arılar rahatsız  olacağından zordur. Zaten muayenelerde ilk başlarda hata yapılmaması daha önemlidir. Yapılan hata muayene süresince etkisini ‘’artarak’’ gösterecektir. Şu var ki; Erken dönemde arıcılar genelde kovanı 10 çıta değilde, en az bir çıta eksik tutar. Taa ki arıların  boşluğu petek örerek doldurma zamanına kadar bir eksik petekli çalışırlar. Mayısın başına kadar eksik petekle çalışılabilir.  Bu durumda tabiki ilk petek çıkarması yine zor olmayacaktır. 10 ncu peteği arı basınca arı sayısı içeride artmış demektir. 
 İlk çıta bu şekilde kovandan alınınca bakılıp incelendikten sonra, boş bir kovana, kata, muayene kutusuna konulur. Dışarıda konulabilir. Diğer muayene edilecek  petekler kolayca ayrılabileceğinden iş kolaydır. Petekler incelendikten sonra  eski yerlerine ve aynı yönde  konulup kovan  kapatılır.  Muayenelerde kovanın gücüne göre tam ortadaki veya ortaya yakın bir  petek alınarak muayene yaparız. Tek petek muayenesi (% 70 ) muayene için yeterlidir. Diğer peteklere üstten, yanlardan bakılır. Bir iki peteğe daha çekip bakmayı gerektiren durumlarda olur. Tüm bu işlemler 5-8 dakikada bitirilmelidir. Ancak bal mevsiminde  10-12 dakikaya çıkarılabilir. Muayene sırasında hareketlerimiz, telaşsız, yavaş, yumuşak olmalı, ama işi çabuk bitirmeliyiz. Muayene devam ederken asistan (yardımcı) ımız varsa açık kovanın üst taraflarına yavaş yavaş devamlı puflarla duman yaparak, arıların yukarı, dışarı yönelmeleri baskı altına alınmış olur. Dumancı ayrıca arıcının çalıştığı, el demiri ve ellerinin bulunduğu bölgeye duman yapar. Eldivensiz çalışmaya alışmak için; Arıcı peteğin uçlarından  parmakları ile tutarken tuttuğu yerin altında arı olmamalıdır. Parmağıyla arıyı sıkıştırırsa o zaman sokar. Bir de arı aç ise o zaman ellerini sokar. Bunun dışında korkacak bir şey yoktur. Zaten arı aç ise kovanı açar açmaz, birkaç arı tarafından sokarak ve cozur cozur ses çıkararak açlığını belli eder. Muayeneden vazgeçilip diğer kovana geçilmelidir. Aç olanlar beslenip sonra bakılmalıdır. Arının aç olduğunu arıcı anlayabilmelidir. Böylece aç kalıp ölmemesini, zayıf kalmamasınıda sağlamış olur.
MUAYENE SIRASINDA ARILARI KIZGINLAŞTIRDIYSAK:
 Eğer muayene sırasında arılar kızgınlaştı ve sokmaya başladılarsa derhal kapatılmalı, oradan uzaklaşılmalı, gölgede hareketsiz beklenmelidir. Gölge çalılık veya sık ağaç dalları arası olursa daha iyi olur. . Örtü tahtalarını tek tek koyamayacak kadar kızgınlaştılarsa, arıların üzerine çuval, bez veya örtü kapağını ters çevirip koyarakbaşka arıların kovana giremeyecek duruma gelmesini sağlamak lazımdır. Hareket durunca peşinizdeki arılar sizi bırakır. Peşinizi bırakmayan arı varsa bunlar öldürülebilir.  Bilahere aradan en az bir saat geçtikten sonra duman iyi yakılıp çok ağır hareketlerle kovanın tam kapanması sağlanmalı, arılara akşam şerbet verdikten sonra ertesi gün bakılarak muayene tamamlanmalıdır. Böylesi durumlarda petekler yan yana yanaştırılmadan konulursa mutlaka ertesi gün düzeltilmelidir. Mevsime bağlı olarak aralıklı konulmuş peteklerin arasını arılar örer. Mart ve  Nisanın ortasına kadar  örme olmaz. Kenardaki petek yanaştırılamadıysa fazla önemi olmayabilir. Ama ortalardaki petek yanaşmadıysa arılar gece yavrularının bir kısmını üşütebilir. Yavrular ölür. 

ARI BİRLEŞTİRME:
Arılar niçin birleştirilir:
1-İki zayıf arıyı birleştirerek daha verimli hale getirmek
2-İki zayıf arıyı birleştirerek kışı sağlıklı geçittirmek
3-Anası ölmüş arıya verecek döllü anamız yoksa zayıf arıyla birleştirmek.
4-Zayıf oğulları birleştirmek
Bazen 3 arı birleştirilerek 1 arı yapılır
Zayıf arılar kovanı ısıtamaz, fazla yavru besleyemez. Kovan yağmacılığa açıktır. Mesela 8 çıtalık arının anası Mayıs başında günde 800 yumurta atarsa, 4 çıtalık arı 400 yumurta atmaz. 250 yumurta ancak atabilir. Zayıf oğulu  bedavada verseler almayınız. Çünkü bir yıl bakılır. Sonunda ölme ihtimali yüksektir. 
Arı birleştirme yöntemlerinde bilinmesi gereken şudur. Çevrede ballı bitkiler yeterince bal vermiyorsa işimiz azıcık zorlaşacak demektir. Bol bal olan bal mevsiminde hiçbir birleştirme muamelesi yapılmadan birleştirme yapılabilir. Sadece birleşecek iki arıdan birisinin anası alınmalıdır. Tek kovanda ana kalmalıdır. Arılar zayıfsa onada gerek yoktur. Birleştirmelerde başarı için her iki kovandada bal olması ve birleştirmeden önce şerbetlenmesi yararlıdır. Birleştirmelerde acemi arkadaşların hangi usulü uygulasam diye kararsız kalmamaları için şu sıralamayı yapabiliriz. 
1-    Direk birleştirme: Mevsim bal mevsimi ise , havalar iyi, arılar bal getiriyorlarsa direk 
birleştirme yapınız.. Kokulu şerbet isterseniz verin. Ama şart değil. Diğer arılar petek kabartmaya devam ediyorlarsa bal mevsimi demektir. Yada ortalığa bal konulduğu halde arılar bala yüklenmiyorsa  bal iyi geliyor demektir. Bal mevsimi daha önce anlatılmıştı. 
      2-Koku/kokulu şerbetle birleştirmek: Balın az geldiği dönemlerde kokulu şerbet vererek birleştirme yapınız. Yağmacılığı mutlaka hesaplayınız. İşi çabuk yapınız. Şerbet artıkları bırakmayınız. Uçma deliğini daraltınız. Koku ile birleştirmede işlemi akşama yakın yaparsanız daha yararlı olur. Çünkü tarlacılarda kovanında olmuş olur. Kokuları karışmıştır. 
3- Gazete kağıdı ile birleştirmek: Gazete kağıdı ile birleştirmenin bir avantajı şudur. Birleştirmeden sonra arılığa 1-2 gün sonra gelinebileceği gibi 4-5 gün sonrada gelinse bir şey olmaz.. Oysa tel ile birleştirmede birkaç gün sonra gelip teli aradan almak gerekir.
4-Tel ile birleştirmek: Yaz kuraklığında , arılar gergin ise,   ayrıca yalancı anaya düşmüş kovanı birleştiriyorsak tel ile birleştirme yapmalıyız.
GAZETE KAĞIDI İLE ARI BİRLEŞTİRMEK:
            Daha zayıf olan kovan birleştirilecek diğer  kovanın yanına getirilir, sağına  veya soluna  konulur. Anası genç ve kaliteli olanın anası kalır. Diğer ana hangi kovanda ise bulunup öldürülür. Ancak 1-2 çıtalık zayıf  zarılar ise, analar kavga edip güçlü olan kalır. Diğeri ölür. Anayı bulup öldürmeye uğraşmak gerekmez. Yalnız bu durumda mevsim mayıs haziran gibi nektarın iyi geldiği zaman olmalıdır. 3 çıtalık arıların anayı seçerken kavga edip birbirini az çok kırmaları mümkündür. 3 ten fazla çıtalı kovanlar anayı teklemeden birleştirilecek olursa kavga eder. Çok arı ölümü olabilir. Kural olarak analı ve daha kuvvetli arı altta kalır. Zayıf ve anasız kovan bunun üstüne konur. Ama terside gerekiyorsa uygulanabilir. Şart değildir. Altta kalacak kovanın üstündeki örtü tahtaları/ örtübezi, örtü naylonu  alınıp bir yada iki kat  saman kağıt  serilir.. Gazete kağıdının yazılarının mürekkebi arılara zararlıdır. İnce çivi veya kalem ucu ile  saman  kağıdının  4-5 yerine batırarak delik açılır. Kağıdın  üstüne boş kat konulur.   Zayıf kovanın petekleri,  arısı ile beraber kovanın üstündeki bu boş kata eski sırası ile konulur. Zayıf kovanda arı kaldıysa üstteki kovana arıcı fırçası veya  kaz tüyü ile süpürülür. Kovan ters çevrilip katın üstüne yavaşça konabilir. Bir iki saat sonra eski kovan alınır. Arı kaldıysa yine kovana süpürülür. Kovan kapatılır. Zayıf arının dip tahtası çıkarılarak, öylece de konulabilir. Üste konan kovanın arıları kapalı kalacağından susuzluk tehlikesi vardır. O yüzden üstteki kata   şerbet verilir. Şerbetten hem su hem de şeker ihtiyacını karşılar. Üstelik şerbetin suyu ile de saman  kağıdını kolay deler.  2-3 gün sonra saman  kağıdı aradan alınarak üstteki petekler alt kata indirilir. İndirilen bu çıtalarda açık-kapalı yavru varsa altta açık yavrunun yanına açık, kapalı yavrunun yanına kapalı yavru  gelecek şekilde konulur.. Açık yavru ve yumurtalı çerçeve ortaya, kapalı kenara, ballı polenli en dışta olmalıdır.  Birleştirme sonrası tarlacı arılar eski yerlerine giderler ama, güçlü kovanların tarlacıları yarı yarıya olmalarına rağmen , böyle zayıf arıların tarlacıları 4 te bir bile değildir. Üstelik tarlacılar yaşlı arılardır. Bu arılar eski kovanlarının yerine gitselerde, kovanlarını bulamayınca yandaki kovanlara girmeye çalışırlar. Çok zaman bu tarlacılar kabul görürler. 
Saman kağıdı ile birleştirmede mart gibi soğuk/erken dönemde yada sonbahar soğuklarında  başarısızlıklar yaşanır. Hele hele arı zayıfsa. Yani arı gazeteyi delemez. Katta öylece bekler. Bu durumda kokulu, kokulu şerbetli birleştirme yapılabilir. 
Saman  kağıdı ile birleştirmede, 4 cm lik sert köpüğün içi kasnak veya dörtgen  şeklinde açılıp, boşluğa gazete kağıdı yapıştırıp, üst üste değilde yan yana birleştirmede yapabiliriz. Telli birleştirmede de aynısı olabilir. 

TELLE BİRLEŞTİRMEK:
Yalancı analı kovan birleştirmesi  ve kurak yaz, kurak sonbahar birleştirmelerinde avantajlıdır. 
Sabah yada akşam arılar tarladan dönünce uygulansa daha iyidir.
Birleştirilecek arılardan her ikisinin de gerçek anası varsa bir tanesinin anası bulunup öldürülür, yalancı anada gerek yoktur.  Yalancı anada arıları silkmenin de karı yoktur. 
Analı kovan yerinde kalır. Akşamüzeri arılar kovana girince  diğer kovan bu kovanın yanına getirilir, kovanın sağ, sol veya arkasına  konur. Her iki kovanda açılır.
Alttaki kovanın üstüne pencere sinek teli konulur. Telde yırtık delik olmamalıdır.
Telin üstüne boş kat konulur.
Boş kata diğer anasız kovan çıtaları teker teker, veya ikişer ikişer konulur.
Veya kovanın dip tahtası çıkarılarak öylece telin üzerine konulur. 
 Eski kovanda veya dip tahtasında kalan  arılar fırça ile kovana süpürülebilir... Üstü kapatılır.  Bol şerbet verilir. Şerbetlemekten amaç aynı zamanda arının  su ihtiyacınında karşılanmasıdır. Şerbetlemenin yanında bir ikinci delik olsada havalandırma için telli olarak açık bırakılırsa çok iyi olur.  4 gün sonra arılığa gelinip aradaki tel alınıp yukarı katta bulunan arıların petekleri arısıyla beraber aşağı indirilir. 3 gün risklidir. Yalancı analı işlemlerde kavga olabilir. 5 veya 6 ncı güne kalırsa içeride arı fazlaca bunalır. Şerbet yiyen üstteki arı  telin altında bulunan ana arının kokusunu alıp aşağı inmek isteyecek, yalancı analardan vazgeçecektir.  Yine kuraklarda, 3-5 saatte bile gazete kağıdını delebilecek arıların az çok kavga yapma ihtimalleri vardır.. Kurak zamanda arılar çok stresli olduklarından telle 2- 3- 4 günde birleştirme önerilmiştir. Bu şekil birleştirmede kovan gölgelenmelidir. Çünkü katta ki arı 4 güne kadar çalışamayacağından sıcak, açlık, susuzluktan ölmemelidir. Yinede kovanda yarım avuca kadar arı ölüsü görülür. Bunlar belkide ömrü dolan arılardır.  Tel ile birleştirme, kovan içine bölme tahtası şeklinde 4 cm kalınlıkta sert köpük (strafor) yapılarak, ortası (içi) açılıp tel yapıştırılarak yapılabilir. Arılar diğer tarafa geçememelidir. 

KOKU İLE BİRLEŞTİRME:
Daha kolay birleştirme şeklidir. Yukarıdaki her iki yöntemde birleştirme için arılığa birkaç gün sonra tekrar gelinmesi gerekmektedir. Bu sistemde tekrar gelmeye gerek yoktur. Bu sistemde birleştirme çok  kurak olmayan, yada iyi nektar akımı  olduğu zamanlarda iyi olur.. Bol bal olduğu zamanlarda arılar kavga etmezler. Koku sürmeden de direk birleştirilebilir. 
Birleştirme işlemi hava müsaitse  herhangi bir saatte yapılabilir. Birleştirilecek kovanlardan bir tanesi daha  zayıfsa, bu zayıf olan kovan , arada başka arı yoksa,  her gün  30- 50 cm kadar yaklaştırılarak yan yana getirilir. Her ikiside yaklaştırılabilir.  Zayıf yaklaştırılırsa daha iyi olur ama kuvvetlisi de zayıfa  yaklaştırılabilir. Yan yana 2-3 gün çalıştırıldıktan sonra birleştirilir.  Fakat bu işlem için uğraş vermek gerekmez. Ancak yaklaştırma imkanı yoksa yada her gün arılığa gelmesi zahmetli yada masraflı ise, işi uzatmadan direkte birleştirebiliriz.. Eski kovanının yerinin boş olduğunu gören tarlacılar yakında bulunan kovanlara girmek isteyeceklerdir. Bu kovanlar bu arıları yabancılasalar da içeri alırlar. Sadece aç ve yaşlı arı ise almazlar. Zaten o arıda en geç bir hafta sonra ölecek arıdır. Kayıp çok az olur.
Birleştirmede iki kovan yan yana getirilir.  Anası daha iyi olan kalır. Diğer ana bulunup öldürülür veya kafese konulur. 3 çıtadan zayıfsa ana arılarını arıların seçmesine izin verebiliriz. Nektar akımı iyi ise kavga olmaz. Anası öldürülen kovanın içine kaliteli limon kolonyası emdirilmiş  el kadar pamuk atılır. Diğer kovana da aynı şekilde kolonyalı pamuk atılıp kapatılır. . Veya limon, iğde benzeri kaliteli parfüm her iki kovanın içinede sıkılır. Tütün kolonyasıda olur. 1-2 damla kekik yağı veya melisa yağı suya karıştırılarak arıların ve/veya kovanın içine püskürtülerek de yapılabilir. Önemli olan güzel koku olmasıdır. Yaklaşık 3-5 dakika sonra her iki kovanda açılıp, arılar aynı kovana yan yana konur. Yavrulu çıtalar diğer  kovandaki yavrulu çıtaların hemen yanına konmalıdır. Havalar kesin sıcaksa arada boş temel  petek bırakılabilir. .Bir iki gün sonra aradaki arısız petekler yan tarafa alınıp arılı petekler yanaştırılmalıdır.
Her iki kovanda kapatılır. Genelde bu birleştirmeden hemen sonra şerbet verme mecburiyeti yoktur. Verilirse iyi olur. Birleştirmeden birkaç dakika sonra uçma tahtasına bakılır. Kavga varsa, yada içeriden arı ölüsü atıyorlarsa birkaç kez uçma deliğinden duman verilir. 
Kokulu şerbet yapılması: Yarım litrelik pülverize aleti (fıs fıs) nin içine ılık şerbeti koyarız. İçine 4-5 damla kaliteli limon kolonyası damlatır çalkalarız. Birleştirilecek her iki arınında petekleri ele alınıp arıların üzerlerine şerbeti püskürtürüz.  Kavga olmaz. Birleştiririz.  Yağmacılık olmayacak zamanda yapılmalıdır. Birleştirmeden önce kovanın önü 1 arı geçebilecek kadar daraltılır ve işlem oyalanmadan yapılır.

            İKİ ZAYIF OĞULU BİRLEŞTİRMEK:
       Dölsüz analı, zayıf kovanlara açık- kapalı yavrulu petek  vermek ana arının öldürülmesine, döllenmesinin yetersiz olmasına ve geç olmasına neden olabilir. Döllenme oluncaya zaman geçer. Artık havalarda kuraklaşmaya başlayabilir. Dolayısıyla zayıf oğul kışa hazırlanamadan sezon biter. Bu nedenle birleştirme yapılması yararlıdır. Böyle zayıf oğullara ancak döllenip, ananın ilk yavruları çıktıktan bir müddet sonra kapalı yavrulu desteği yapılabilir. Ballı/ polenli ve kabarmış petek desteği her zaman yapılabilir ve çok iyi olur.
 Aynı saatlerde  2 tane oğul çıkabilir. Yada kovana koyduğumuz oğul zayıftır. Sonra çıkan diğer oğuluda önce çıkana katarak birleştirme yapabiliriz. 2 nci oğul ve diğer oğullarda fazla miktarda ana olacağından analar öldürülürse zayiatsız birleştirme yapılır. Analar öldürülmeden birleştirmelerde arı ölümleri az çok olabilmektedir. Oğul kutuya alınınca kutudayken  veya boş kovana silkilince ya da birleştirilecek kovana girmesi için kovanın önüne serilen çarşafa dökülünce görülen analar parmakla ezilerek öldürülür. Gözden kaçan olursada kıymeti yoktur. Mesela 7-8 ana varsa 5-6 sı öldürülse artık birleştirmede ölüm olsada çok az olur . Ana arılar taraftarı olduğu işçilerin içindedir. Öbek öbek ayrılmışlardır. Bu öbekler parmakla yavaşça aralanır. Ana parmakla bastırılarak öldürülür. Oğullar  elinizi sokmaz. 
Birleştirme sırasında her iki oğulada kokulu şerbet veya koku uygulanırsa dahada garantili olur.
Bu gün çıkan 2 çıtalık oğulla , birkaç gün sonra çıkmış, birkaç çıtalık oğulda bu şekilde birleştirilebilir. 

ARILARIN AKTARILMASI:
Arıları aktarmak demek, kendi kovanından alınan arıların petekleri ile beraber başka bir kovana yerleştirilmesidir. Yani kovan değiştirmektir. Bu işlem için  kirazların çiçek açtığı dönem iyi bir dönemdir. Hava güzelken her zaman yapılabilir. Tabi hava sıcaklığı en az 18 derece olmalı, havada rüzgar, fazla bulut olmamalıdır.  Birde yaz kuraklığında aktarma veya diğer kovan muayeneleri risklidir. Derhal yağmacılık sarabilir. Üstelik kurakta arılar gergin ve sinirlidir. 
Aktarmak ne zaman gereklidir; 
Arı satın aldıysak, sahibine kovanlarını iade etmek için, eskiyen, çatlayan, su alan, altı delik, çürüyen kovanı yenilemek için,
 İlkbahar kovan dip tahtası sabit ise dip tahtası temizliği ve  muayenesi için. 
Aktarma işlemi şöyle yapılır:
Önce eski kovanın hemen bitişiğine yeni kovanımız konulur.
 Eski kovana uçma deliğinden bir-iki puf duman verilir. 1 dakika beklenir. Kovan üstü yavaşça  açılır. Duman üstten devamlı hafif hafif yapılır.. Yardımcımız yoksa duman diğer elimizle verilebilir. Sonra gayet yavaş hareket ederek, en sağdaki yada en soldaki petek kovandan çok yavaş alınır. Başlangıçtan arılar kızdırılmamalıdır. (İlk petek alınınca proplem olduysa, arılar havalandıysa işlem iptal edilir. Alınan  petekte zaten yavru yoktur, arısı kovan uçma deliği önüne sonra silkilerek, aktarma  işlemi iptal edilir.) Kovan 10 petek değil de, sağ veya solda boşluk varsa, kolaylık olması bakımından tüm çerçeveler,  2 cm kadar,  boş tarafa  itilirse iyi olur. Ortaya çıkan boşluktan petekler alınıp, yeni kovana aynı şekilde diptan başlanarak ve sıkıştırılarak konulur.  Yeni kovana, aldığımız petekler eski sırasına göre konur Peteklerin ön tarafları da ön tarafa gelmelidir. Çevrilmeden konulmalıdır.  Aktarma yaparken bir taraftan da, yavru durumu nasıl, günlük yumurta var mı, bal durumu nasıl, ana arı yumurtlama alanı yeterlimi, peteklerde yırtılan, küflenen, bozulan veya  erkek arı gözü çok petek var mı,  polen miktarı yeterlimi, bu ve buna benzer hususlara dikkat edilerek, kovanın muayenesi de yapılmalıdır.. Eski-kötü  petek varsa yavrusuzsa ve bal az ise bunlar yeni kovana konulmaz. Tüm çıtalar yeni kovana aktarılınca,  eski kovanın dip tahtasında  veya  kenarlarında bulunacak arılar, yeni kovanın üstüne kaz tüleği veya yumuşak arıcı fırçası ile süpürülmelidir. Veya yeni kovanın örtü tahtaları kapatılarak  ve şerbetleme deliği açık bırakılarak, eski kovan yavaşça yeni kovanın üstüne ters çevrilerek konulur. Böylece içindeki arılar şerbetleme deliğinden kovana gecede olsa girerler, Havalar soğuksa eski kovan birkaç saat sonra alınmalı, yeni kovanın şerbetleme deliği kapatılmalıdır. Eski kovanda hala arı varsa, ana arı burada kaldı mı buna dikkat edilerek,  eğer ana arı varsa  elle kanatlarından yada göğsünden sıkmadan tutarak veya kovana yönlendirilerek, iade edilmelidir. Eski kovanda arı kaldıysa bunlar yeni  kovanın uçma deliği önüne de süpürülebilir veya kovan altüst getirilip yere vurularak arılar yere düşürülür. Genç arıların kovana girebilmesi için kovan önüne bir rampa konulabilir. Tahta veya bezden olabilir. Uçmaya başlamamış genç arılar yürüyerek kovanına girerler. Böyle durumlarda arılar genç arıların kovanını bulması için kovan kokusunu kanat çırparak dışarı yayarlar. Kovan önüne silkilen tüm arılar içeri girer. Er yada geç.
Aktarma sırasında arıların havalanmaması için her iki kovanında tamamen açık olmaması yararlıdır. Yeni kovana petekler konuldukça, kapatılması, eski kovanında önce bir miktarının  açılması yararlıdır. 
Tüm ustalık, arıların aç olmaması, haraketlerin yavaş, sarsıntısız olması, telaş ve panik yapılmaması, 5-8 dakikada da bitirilmesidir. 

ÖNEMLİ ARICILIK KURALLARI:
Sevgili arıcılar,
Arıcılıkla ilgili  13 tane arıcılık kuralı derledim.  Bunların  hepsinin ayrı önemi vardır. Hepsi öğrenilmelidir. 
Arıcılığın önemli kuralları şunlardır;
1-Bol ballı bitkinin bulunduğu arılık yeri (merası) ve gezginci arıcılık.
2-Genç , verimli, kaliteli ve iyi döllenmiş ana arı
3-İlkbahar ve sonbahar teşvik şuruplaması
4-Yağmacılığa çok dikkat edilmesi
5-Hastalık ve zararlının kontrol edilmesi(Varroa)
6- Arıların yaklaşık 10 günde bir muayene-kontrol edilmesi
7- Eski peteklerin yenilenmesi
8- Katın ve yeni peteklerin zamanında verilmesi.
9- Güçlü kolonilerle çalışılması
10-Kuluçkalıkta yavru yapılabilecek alanlarının  olması, 
11-Kovan içinde peteklerin sağa ya da sola yanaştırılarak aralık bırakmadan dizilmesi
12-Kovanların  sıcak tutulması,   gölgelendirme  ve  havalandırma
13-Arıcılık malzemelerimiz, özellikle kovanlarımızın  standart olması.
Şimdi bu kuralları sırası ile açıklayalım.
1- BOL BALLI BİTKİLERİN OLDUĞU ARICILIK YERİ VE GEZGİNCİ ARICILIK.
Arılık:
Arılarımızı koyduğumuz yer, her şeyden önce, fazla  rüzgar almamalıdır.. Çünkü arılar hafif olduğundan ve arıların uçma hızı yavaş olduğundan rüzgara karşı uçamazlar. ( bir arı 100 mg yani 10 arı bir gram ağırlıktadır.)  Hızlı koşan bir insana arı yetişemez. Yazın hafif esen rüzgarın faydası  vardır.  Arıları güneye, güney doğuya, güney batıya doğru koyabiliriz. Hatta doğu ve batıyada mecbur kalırsak koyabiliriz. Yaz mevsimi için kuzeye bakmasınında sakıncası yoktur. Önemli olan Mart, Nisan hatta Mayıs ayında, arıların yavru yetiştirme döneminde  sıcaklığa bol ihtiyaç duyması nedeniyle, kovanların güneşi,  ön, yanlar ve arkadan almasıdır.  Arı güneye bakıyorsa, sabah sol taraf, öyleye doğru ön ve öyleden sonra sağ  taraf güneş alacaktır. Böylece, kovan ısınacak, varsa ıslaklık kuruyacaktır. Arıları , mesela güneydoğuya bakacak şekilde yerleştirmemiz gerekiyorsa, sağ taraf daha çok ısınacak, böylece arıları sağ tarafa yanaştırmak daha yararlı olacaktır. Ancak şart değildir. Arılar doğuya bakıyorsa sağa, batıya bakıyorsa sola yanaştırmak daha yararlıdır. Güneybatıya bakan kovanlarda çıtaları sola yanaştırmak daha iyidir. Yani 7 çerçevelik arıda ilk çerçeve  solda olmalıdır. Sağ taraf boş kalmış olur.  Bu arada çıtaları sola yanaştırmak, sağ elle çalışanlar için daha rahat bir çalışma sağlar. Kovanlar  toprağın nemini çekmesin ve yerden gelecek kirpi gibi zararlılardan korunsun diye kovanlar en az 35 cm, yerden yükseltilmeli ve özellikle kışın kovan hafif öne meyilli olmalıdır. Yani kovanın arkası yerden 3-4 cm kadar kaldırılmalıdır. Bunun faydası; Kışın kovan içinde soğuyan nem aşağı oturunca , uçma deliğinden kayıp gitsin. Ayrıca içeride su oluşursa öne aksın. Alttan yada önden havalandırmalı kovanlarda bu işleme gerek yoktur
ZİRAİ İLAÇ KULLANILAN YERLER: Arılar için uygun yerler değildir. Ancak yinede yoğun ilaçlama yoksa arıcılık yapılabilir. Zira zirai ilaçlar meyve çiçeklenmesinden sonra yapılır. Meyve ilaçlamalarında yere otların üzerine dökülen ilaç daha tehlikelidir. Ayrıca buğday tarlalarındaki otların üzerinde bal emen arıların üzerine yabancı ot ilacı gelmektedir. Bu çok daha fazla zarar vermektedir. (Arı dansı ile ilgili bölümede bakınız) İlaç zamanı gelince arılar yaylalara veya başka yerlere kaldırılabilir. Zirai ilaçlamalar bal mevsiminden  önce  başlamaktadır. Mayısın ilk iki haftasında arılar kaldırılmalıdır. Nisan sonu veya Mayıs başında kötü hava dalgası geleceğini öğrenen arıcı bu kötü dönemi değerlendirerek hemen arılarını taşımalı, böylece taşımadan sonraki arazi öğrenme dönemini arılar olumsuz havada atlatmalıdır. Havalar olumsuz olsada o mevsimde öğle zamanlarına doğru kısa uçuşlarla kovan yerini ve araziyi yavaş yavaş öğrenir.   Zirai ilaç olan yerlerde arı ölümleri görülür. Zirai ilaçlama olan yerlerde ilaçlama az ise zararından korunmak mümkün olabilir. Şöyleki; İlaçlamalar akşam arıların kovanına döndüğü saatte yaptırılabilirse ve kullanılan ilaçlar uzun etkili zehir değilse zararı az olur. Meyvelere yapılan ilaçlamalar sonrası, meyve yaprağında kalan ilaç kalıntısı, sabah çiği ile yaprakta oluşan ilaçlı su damlasını kovanına su olarak götüren arı kovanı zehirlemiş oluır.
ARILIK YERİ: Mümkünse ballı bitkilerin tam ortasında olmalı ve ilkbaharda yavru büyütme zamanında daha çok nektar-çiçektozu  bulabilmesi için meyve ağaçlarınında bulunduğu yerde olması yararlıdır. Ancak illaki meyvelik yerlerde arıların olması da gerekmez.  Yaylalar ballı bitkilerin bol bulunduğu yerlerdir. Yoğun otlatma yoksa çok iyi yerlerdir. Ovalar ilkbahar için çok iyidir. Ancak bir çok yılda ova erken kuruduğu için arılar bal yapsa bile, haziran veya hazirandan sonra bal bulamayacağından, gezginci olarak kaldırılsa dahada iyi olur.  . O yüzden Ovada, bağlarda yada aşağı vadilerde bulunan arılar kaldırılıp yüksek yerlere götürülürse daha verimli olabilir.  Arılar 1-20 haziran arasında balın gelmesi azalınca, yada petek örülmesi henüz bitmeden buralardan kaldırılıp taşınmalıdır. Arpalar biçilmeye başlanılmasından yaklaşık 4-5 gün önce arıları dağa kaldırmak iyi olur kanaatindeyim. Fakat geleceği bilemediğimizden dolayı arıcı bu mevsimde kararsız kalmaktadır. Arıları kaldırınca yeni yağışlar gelip, bal mevsimi uzarsa, kaldırmayanlar karlı çıkabilir. Çünkü yüksekte yeni gelen yağışlı hava ile hava soğuyabilir.
Yaylaya çıkarılan arılar yerlerine alışıncaya kadar ve ballı bitkileri keşfedinceye kadar zaman geçer. Bu bakımdan yaylaya çıkmakta gecikmemelidir. Yukarıda anlattığım gibi en yüksek yaylalara arıları çıkartmak iyi olmayabilir. Geceleri ılık olan, alçak yaylalara kadar çıkılmalıdır. Ancak çok sıcak ve kurak olan yıllarda yüksek yaylalar daha iyi olabilir. Mesela 2006 ve 2007 çok sıcak ve kurak yıl olmuştur.  Yaylada geceleri 14-16 dereceden daha az sıcaklık olan yıllarda yüksek yaylalara değil de dağ köylerine yada daha düşük rakımlı yaylalara çıkarılmalıdır. Götürecek yeri, zamanı ve imkanı olmayanlar, sabit arıcılık yapacaklarsa; Vadiler, bağlar, bahçeler olabilir. Arıların önü düzlük, arkası dağ olması yararlıdır. Sadece ovada sabit arıcılık pek uygun olmaz. Yinede yapılabilir.  Aşağı ova köylerinde ilkbahar daha erken gelmektedir.
 Sabit arıcılık için uygun yerler: Ermelik köyü, çifter köyü, orta akbük ve bağları, dağardı, Y. Kayı ve bağları, aşağı kayı ve bağları, karabey köyü ve bağları, çepni köyü, b.sekiler, k sekiler, sevinçören, kınık, kızılca ve küçük kızılca, yukarı dikmen, yazıçam mevkii, acıkavak mevkii türbe tarafı, sofular, dedem köyü, çaybaşı köyü, kaleyakası yukarı tarafları, ekincik köyü, üçoluklar mevkii, sitelerin yukarı tarafları.
İlkbahar için uygun yerler:Tosya’ nın  otogarının  olduğu  bölge ve buradan aşağısı (çatak, mermerdirek, kösen, kuyumcu) bölgesi, a. Dikmen. Yenidoğan, çevlik ,sofular, kuşçular, ortalıca, Çaybaşı köyü aşağısı, Zincirlikuyu ve mahalleleri, çaykapı, sapaca ilkbahar için çok uygundur. Ancak buralarda arı çoksa yağmacılık daha fazla olmaktadır. En iyisi buralarda ilkbahar geçirilecek, sonra da arıları daha yukarılara taşımak uygun olacaktır. 

 Yukarı ovada iki dağ arası (devrez vadisi ) daha dar olduğu için bahar daha geç gelir. Yeryüzü topraktan ısınır.  Güneş ışınları toprağa vurup geri yansır. İki ışık karşılaşınca ısıya dönüşür.  Hava bu şekilde ısınır.  O bakımdan aşağı ova erken açar. Çünkü daha geniş düzlük vardır. Ama erkende kurur. Yaptığım ölçümlerde aşağı ova ile yukarı ova arasında 10 günlük fark olduğu görüldü. Ancak erken ilkbahar,  havalar bademlerin veya şeftalilerin açamayacağı kadar soğuk giden yıllarda havaların birden bire  ısınması ile yukarı ve aşağı ovada sadece birkaç günlük fark olduğunu da gördüm. Ancak ortalama değerleri almak gerekir. Genelde  10 günlük bir  fark aşağı ova ile yukarı ova arasında olmaktadır. Ova ile yukarı köy, yukarı köy ile yayla  arasında da bir hafta – 10 gün -15 gün   gün farklar olmaktadır.  .  En yukarı yaylalara arıları çıkartmak bazı yıllar uygun sonuç vermemekte, arılar bal yapma yerine yavru yapmayı tercih etmektedirler. Bunun nedeni , geceleri serin geçtiği için yeterli nektar  vermeyen çiçeklerdir. Çiçekler açmış durumda iken; Hava ve toprak nemi, gece ılıklığı ve gündüz hava sıcaklığı( 22-28) derece gibi), bu üçü bir arada olmazsa yeterli nektar bulunmaz. Arılar getirdiği balı yavruya ancak yetirebilir. Oysa bal birikmesi için kovana gelen balın, harcanan baldan fazla olması lazımdır. Böylece yumurtlama alanı anaya kalmadığı zaman bal birikebilir. Gece  sıcaklığı aslında en az 14 derece olması lazımken, 7-8,  10-12 dereceye dereceye düşmektedir.. Bu dereceler  gecenin en düşük sıcaklığı olmalıdır. Ayarlı dereceler vardır. Konulduğu yerde gece en düşük ve gündüz en yüksek sıcaklığı gösterir. Yani dereceyi koyduktan sonra istediğimiz  zaman sonucunu okuyabiliriz. Kabaca, gömlekle yaylada gece saat 12 de oturup muhabbet yapabilmeliyiz. Bu sebeplerden dolayı çok yükseklere değil de aşağıdaki yaylalara çıkartmak daha uygun olur. Aşırı sıcak geçen yazlarda çok yüksek yaylalara çıkarmak uygun olur.
 Köylerimizde  köy merkezine yakın yerlerde de  arıcılık yapılabilir. Arılar en yakın eve 100 metre uzağa konulursa iyi olur. Yolada 30 metre uzağa koymak gerekir. Ana yollara 200 metre uzağa arı konulabilir.  Arılar sık çam ormanı olan yerlere koyulmamalıdır. Çünkü sık çam ormanının diplerinde yaprak çürüntülerinden oluşan ekşi toprakta ballı bitkiler yetişemez. Çamlar sık değilse uygun  yerlerdir.
Orman içlerindeki açıklıkların mümkünse ortasına arıları koymak yararlı olur. 500 metre yarıçaplı açıklığa en fazla 150 arı konulabilir.
Orman içindeki açıklıklar, düzlükler, yaylalar, platolar uygun yerlerdir. Arıların merasının düz olması çok iyidir. Çünkü düzde yağmur suları toprak tarafından emilir.TDüz alanlarda toprakta  derindir. Vadiler ve bağlar, bahçelikler, ağaçlıklarda da hava nisbi nemi daha yüksektir. Buda iyi bir durumd u r. Çünkü nisbi nem (oransal nem) düşük olunca çiçeklerin içindeki balözü azalır, uçar. Bitikilerin büyümesi kısıtlanır. Bitkiler yaprak altlarından terler. Havada oransal nem yüksek olursa terleme daha az olur.  Çünkü nemli hava daha az su buharı kabul edebilir. Gece serin olan yerlerdede bitkilerin büyümesi kısıtlandığı için yeterli balı bitki vermez.  Rüzgar hafif olursa zararı olmaz, sıcak rüzgar nektarı buharlaştırıp uçuru,r sert rüzgar arının uçmasına engeldir.  Zaten çalışamaz.

                   BAL VEREN BİTKİLER:
Tüm meyve veren ağaçlar bal verir. Ancak ilkbaharda erken açtıklarından meyve çiçeklerinin balları yavru büyütme ve arıların beslenmesinde kullanılır.  Üzüm, ceviz  bal vermez.
Meyve vermeyen ağaçlar dan akasya yavru büyütme zamanında , ıhlamur, bazı çalılar, böğürtlen bal yapma zamanında güzel bal verirler
Bütün sebzeler  bal verirler. Ancak ilçemizde büyük alanlarda sebzecilik yapılmamaktadır. 
Tarla bitkilerinden, fiğ, yonca, korunga da iyi bal verir. Meralarda, vadilerde, yaylalarda, tarlalarda bulunan ballı bitkiler: Buğdaygiller bal  vermezler. Buğdaya benzeyen bitkiler (buğday, arpa, çavdar, ayrık, çim vs.) dir. Yoncaya benzeyen bitkiler bol ve kaliteli bal verirler. Baklagiller familyasından yonca , kır yoncaları, fiğ, yabani fiğler, üçgül, korunga ve buna benzeyen tüm otlar bol ve kaliteli bal verirler. Meralarda baklagillerden birçok bitki vardır. Bunların dışında meralarda yada ekilen veya ekilmeyen tarlalarda, sınırlarda, taşlık yerlerde, yar ve bayırlarda, ağaç gölgelerinde, su kenarlarında kendi kendine biten bal veren bitkiler vardır. Mesela kekik, ada çayı, sığır dili, ballı baba,  ve bazı dikenli otlar,  ağaçcıklar bol ve kaliteli bal verirler. Çakır dikeni, aslanağzı, üçgüller, köygöçüren, geven, sütleğen, hardal, sarmaşık, yabani nane, anason, sığır kuyruğu, tosbağa otu, burçak gibi bitkiler Tosya’da bulunan ballı bitkilere örnektir.
2-GENÇ VE VERİMLİ ANA ARI
       Bölgemizde bulunan arılarımız yerli Anadolu arısı’ dır. Gayet iyidir.  
Kötü özelliği biraz küçük yapılı olmasıdır. Orta derece olan özelliği yağmacılık ve oğula  meyilidir. İyi özellikleri İlkbaharda çabuk çoğalıcı, bol bal yapıcı, hastalıklara dayanıklı, kışlama özelliği gayet iyi, kıt balla yetinen bir arıdır. Yerli arılarımızda Kafkas ve Korniyol ırkının özelliklerinin bulunması normaldir.  
Ana arıda aranan özellikler kısaca şunlardır.
1-    Bölgemize uyum sağlamış ırk olmalıdır. Elimizde bulunan arılarımız, bölgemizin
arıları,  bu bölgeye uyum sağlamış arılarımızdır. 
2-   Ana arı    iyi özellikli ve özelliklerini (genlerini)  yavrularına geçirebilen anaların
yumurtalarından yetişmiş olmalıdır. (damızlık seçimi bölümünü okuyunuz) 
3-   Ana arı iyi yetişmiş olmalıdır. Büyüme döneminde havalar açık ve sıcak, ballı bitkiler
bol , nem yeterli, kovan kuvvetli olmalıdır. Tosya için ortalama  1 mayısta yumurtlanmış yumurtalardan ana arı üretimi yapılmış olmalıdır. Döllenip, yumurtlaması ve yumurtalarının üzerinin kapanıp satışa sunulması Haziran başını bulur. Yetiştirdiğimiz ana arılar zamanında işe yarasın diyorsak 20 Nisanda havalar güzelse işe başlayabiliriz. 
4-Ana arının döllenme zamanında havalar açık, güzel olmalıdır. Bal mevsimi olmalıdır. (Mayısın 20 si ile haziranın  20 sine kadar olan dönem). Ana satın alacaksak; Ananın döllendiği bölgede, döllenme zamanında havalar nasıl dı?... Buna göre ana satın almalıyız. 
4-   Ana arı sağlıklı  erkek arılarla ve kendi  ırkından erkeklerle döllenmiş olmalıdır. 
5-   Ana arı genç olmalıdır. 
Demekki ana arıda sadece gençlik değil, 1- gençlik, 2- Verimli ana ve baba  3- Bölgeye uygun ırk (yerli)    4- Ananın bal akımı iyi olan zamanda ve güçlü kovanda yetişmesi  5- Döllenme zamanında havaların iyi olması             
            Kaliteli ana arı peteklere yumurtayı aralık bırakarak atmaz. Yani peteklerdeki yavru alanlarındaki boş göz sayısı çok azdır. Mesela %2-3 gibi. Eğer boş göz sayısı % 10 dan fazla ise yaşlı yada eksik döllenmiş, kalitesiz ana arı olduğu anlaşılır. Ayrıca kalitesiz ananın yavru alanları birkaç evrelidir. Yani peteğin en ortasında 18-20 günlük kapalı yavrular varken, bu yavruların kenarları 7-8 günlük açık yavrularla kaplıdır. Kaliteli anada petekteki yavru alanında bulunan yavruların yaş farkları  (kaç günlük oldukları) birkaç günlük tür. Yani iyi mevsimde peteğe kaliteli ve genç ana arı yumurtaları komple birkaç günde atar. 
Ancak bu anlattığım durum hava sıcaklığının düşük olması, sonra havaların ısınması gibi nedenlerdende olabilir. Bunları yeni  arıcılar zamanla değerlendirebilecektir. 
            Genç ana arı ilkbaharda çok çabuk çoğalır. Oğula gitmez. (Şu var ki; Yukarıda anlatılan nedenler veya bilinmeyen nedenlerden dolayı genç analarda fevkalade oğula gidebilmektedir, hatta kovan tarafından kabul edilmiş, yumurtlamış analarda sonradan işçiler tarafından  öldürülebilmektedirler.)  Genç anaların kışlaması çok iyidir. Genç  ana arı demek üzerinden en fazla bir kış geçmiş arı ile çalışmak demektir. Bunu sağlamak, anayı değiştirmek tabi ki biraz zor, masraflı ve  risklidir. 3 ncü yaşında  ana artık değiştirilmelidir. Bal mevsiminden hemen sonra, bal mevsiminde yetişmiş kaliteli analarla değiştirilebilir..3 yaşındaki yerli arılarımız, ilk dönemde yeterli döllendiyse 3 ncü yılda  iyi yumurtlayıp, bal yapabilir, Bu ihtimal % 75 dersek bir fikir vermiş oluruz. Ancak genç arı hızında çoğalması mümkün değildir. Ayrıca mevsim uygun olursa % 80 oğula gider. Yerli arılarımızı bölgemizde 2 kış geçirtebiliriz. 
            



KENDİ ANA ARINI KENDİN YETİŞTİR:
DÖLLÜ ANA YETİŞTİRİCİLİĞİ:
Larva transferi yöntemi ile:
Damızlık kovan seçimi: Damızlık seçimini yazı ile anlatmak zor. Sizde dikkatli okuyun.
1-    En iyi bal yapan arılarınızı not ediyorsunuz. Diyelim ki 3-5-12-24-41  no’lu arılar performansından memnun kaldığınız arılar olsun (Kıstaslar: Çok bal yapıcı, çabuk çoğalıcı, sakin, kışlaması iyi, varroaya dayanıklı…)
2-   Bu arıların ana arılarının yumurtası hangi kovandan gelmiş tespit etmeye çalışalım.
Diyelim ki; 5 nolu kovanın anası 21 no’lu kovanın halen bulunan ana arısının yumurtasındandır. Aynı şekilde 12 no’lu arının anasıda 8 no’lu arının anasının yumurtasından. 8 in anasıda halen yaşıyor. Ve sonra 41 no’lu arının anasının yumurtasıda 9 no’lu halen yaşamakta olan kovanın anasından alınmış.. Veya tabii veya sunni oğuluda olabilir.
3-   En iyi bal yapan arıların analarını (geldikleri kovanı) tespit ettik. Halen yaşamaktalar. Numaraları : 21-8 ve 9…
4-21-8 ve 9 no’lu arının kayıtlarına bakıyoruz. Bu arılardan da 21 ve 9 no’lu arı daha
önceki yıl iyi bal yapmış. 8 nolu arının bal yapması zayıf.
5- Sonuç: Damızlık arımız 21 veya 9 nolu arının anasıdır. Bu ana tabiatıyla yaşlı arıdır.
6-Diyelimki 21 no’lu arıyı damızlık seçtik. 9 da yedek. 21 no’lu arının ana arısının yumurtalarını kullanarak biz ana arı üreteceğiz. Larva transferi yaparak veya başka yöntemlerle ana  yetiştireceksek 21 nolu arının yumurtalarını veya larvalarını kullanacağız.
Bu damızlık  ana uzun yıllar  kullanmak istenirse  o kovandan alınır. 3 çıtalık kovana konulur. Veya kovanı 3 çıtaya düşürülür. Sadece orta çıtada yumurtlama alanı bırakılır.  Sağındaki ve solundaki çıtalar komple bal ve polenli olmalıdır. Orta çıtadaki petek yeni petek olmamalıdır. Bu kovan damızlık ana kovanıdır. Balsız ve polensiz kalmamalıdır. Ana arı 6-7 yaşına kadar yaşayabilir. Fazla yumurtlatılmaz ki spermaları tükenmesin. Yıpranmasın. Kenardaki peteklerin balını yiyip yumurta atmaya kalkarsa fırsat verilmemeli, o petek değiştirilmelidir.Yerine tam ballı veya polenide olan  tam dolu bal verilmelidir.
ÜRETİM KOVANI:   6-7-8 çıtalı bir kovan seçilerek ana arı memeleri yetiştirilecek kovana üretim kovanı denir. Bu kovanın  tüm açık-kapalı yavrulu, yumurtalı petekleri zayıf kovanlara dağıtılacak, yerine ballı, balsız  ,çiçektozlu kabarmış ve temel petekler verilerek, kovanın balı ve poleni yeterli duruma getirilecektir. Anası alınmalıdır. Mesela kötü veya yaşlı analı kovan seçilebilir.   Yavrusuz bu üretim kovanı varraoya karşı kısa ve uzun süre etkili 2 ilaçla ilaçlanmalıdır. Mesela amitraz etken maddeli duman ve flumetrin etken maddeli şeritle ilaçlanmalıdır. Bu kovana bir kaç gün sonra sadece erkek açık yavrunun olduğu bir petek verilmelidir ki, ölmeyen varroa ana memelerine değil, tercihan erkek larvalarına yönelsin.
DESTEK KOVANI: Uretilecek ana arıların döllenmesi için minik kovanlara (Çiftleştirme kutuları) verilecek arıların alınacağı kovandır. 
LARVA TRANSFERİ: Damızlık ana kovanından 1 günlük larvalar, larva kaşığı ile  alınıp, (önceden hazırladığımız) ana arı üretme çerçevesine  ana çanaklarının  içine konulur. Bir-iki  çerçeveye 20-40 ana çanağı yapılabilir. Bu işleme Larva transferi denir. Larva transferi 20-25 derece sıcakta ve hava nemi yüksekken yapılmalıdır. Güneşte bile yapılabilir. Odada yapacaksak gerekirse soba yakılmalı ve içerisi nemlendirilmeli ve kafaya takılan ışık (madenci ışığı gibi) kullanılmalıdır. Larva transferi yapmadan bir saat önce çanak çıtasına şerbet püskürtülerek üretim kovanına verilmeli, en az bir saat bekleyerek arılara temizletilmelidir. Larva transfer edilecek çanağın dibine bir damla arı sütü konulmalıdır ki, ana larvaları yere düşmesin. Çünkü kovanda çanakların ağzı aşağı doğru bakacaktır. Ana memeleri artık silkelenmez ve ters çevrilmez. Kontrollerde dikkat edilmelidir. Silkelemek yerine ihtiyaç varsa tülek yada fırça kullanırız. Çıkmasına birkaç gün kalmış ana için silkelemenin zararı olmaz.
Bu şekilde 20-40 arası ana memesi yetiştirmiş olacağız. Varroasız, kaliteli, cinsi iyi analar. Bunlar her biri minik ana döllendirme kutucuklarına konulup döllendirilecektir. Kaliteli erkeklerle döllenmesi için arılığımızda kötü analı arıların erkekleri kapalı yavru iken  imha edilse çok iyi olur. Çevredeki erkek arılarda önemlidir. Aslında ileriki yıllarda tecritli ana arı döllendirme bölgelerinin kurulacağını ummaktayız. 
Her kutuya bir meme verildiği için ana seçme işi olmayacak, döllenme daha çabuk olacaktır. Ayrıca işçi arı sayısı az olduğu içinde ana çabuk döllenecektir. Döllendirdiğimiz anaların iyi döllenmesi için döllenme  zamanında havaların  iyi gitmesi lazımdır. Döllenen analar bir hafta yumurtlasın, sonra bir hafta kapalı kafese alınsın ki, minik kovandan yumurtlayacak yer yok diye ana kaçmasın. Yumurtladığı yumurtalar kapanınca  sağlıklı olduğu kesinleşmiş olur. Kullanıma hazırdır. Acil ise 4-5 gün yumurtlayan anayı kullanabiliriz. Ancak ilk yumurtalarının üzeri kapanmadan kullanılacak ana arının kabul oranının biraz daha düşük  olduğunu söyleyenler vardır.
Başlık halinde ana yetiştirmeyi anlattık. Bu amatörce ana arı üretimidir. www.aricilik.gen.tr de ayrıntılı anlatımı ve resimleri vardır. Tecrübeler  paylaşılmaktadır. Ülkemizde güvenilebilir yerli (orta Anadolu) arısı bulmaz zor. Ana yetiştiricileri erken ana yetiştirmek, böylece daha çok ana pazarlayabilmek  amacı ile arılarını akdenize taşımakta, orada akdeniz ikliminde döllenmektedir. Döllenme önemlidir. Acaba kendi orta Anadolu arısının erkeği ile mi döllendi, yoksa döllenme bölgesinde acaba akdenize uygun ırkların erkekleri ile mi döllendi. Güvenebilmemiz lazım. Kaldı ki akdenizde memeler yetiştirildi ama ankarada döllendi demekte yeterli değildir. Zira akdenizde yetişen ana  memeleri, ankaraya gelince kötü hava şartları (erken mevsim) dolayısıyla iyi döllenememe proplemi yaşayabilir.  Döllenmenin yanında ayrıca erkencilik de proplem olabiliyor. Erken ana çıkardığımızda havalar kesin olarak iyileşti mi. Belli değil. Havalar o döllenme döneminde kötü giderse döllenme yetersiz olacak ve bir yıl sonra bakacağız ki ana oğula bozulmuş, veya arı ana değiştiriyor. Çünkü yetersiz döllü ana aldık. Bu başlık altında şunuda eklemek istiyorum. Bölgemizde ana arı yetiştirmek isteyen olursa arıcılarımız bunları desteklemeli, damızlık seçimini bizzat üreticisine sorabileceğimiz, döllenme zamanını öğrenebileceğimiz, kendi bölgemizin ana arılarını satın alabilmeyi nimet bilmeliyiz. Ana arı yetiştiriciliği için devletin desteği de olabilecektir. Bu konuda proje hazırlamak bizim görevimiz. Bakanlığın desteği veya Valiliğin desteği ile proje hazırlayabilmekteyiz. Ana hattı ile ‘’Ana arı yetiştirmek isteyenlere, satış yaptığı ana  arı başına % 50 destek) gibi. 
Kendimiz kovanlığımızda basit bir şekilde  ana arı yetiştirebiliriz. 
MİLLER YÖNTEMİNE GÖRE ANA ARI YETİŞTİRMEK:
Tosya’mız için 20 Nisanda havalar iyi ise  ana yetiştirmeye başlayabiliriz. Havaların soğuğu kırılmış, nektar ve polen bollaşmıştır. Döllenme zamanıda Mayıs sonuna gelmektedir. Mayıs sonunda, Haziranda  analar hazırdır. Bu dönemde soğuk dalgası  gelirse besleyici kovan bazı anaları beslemekten vazgeçebilir. Yada kalitesiz analar olabilir. Risk almak, karar vermek arıcınındır. Mayısın ilk haftası, eski takvimlere göre öküz soğuklarını barındırmaktadır. 
Diyelim ki 2014 için  Bismillah dedik.  23 NİSAN  Çarşamba günü  başlıyoruz.23 Nisana göre takvim vererek üretim safhasını aşağıya yazıyoruz.
23 Nisan : Damızlık arının tam ortasına  temiz bir kabarmış petek veririz.
23 Nisan : Üretim kovanını seçip  tekrar varroa ilacı yaparız. Hem uzun hem kısa etkili.
25 Nisan :6- 7-8 çıta gücünde  yetiştirici (üretim)  kovanın anası alınır. Kovanın tam
 ortası  açılır. Bir peteklik yer,  bir günlüğüne açık kalacaktır. Bu bir peteklik yer sağ tarafta açık yavru, sol tarafta ballı polenli petek  olacak  şekilde ayarlanır.   Dalak takarsa taksın. Bu kovanda en az 5-6 kg bal olmalıdır. Balı yoksa ballı çerçeve verilmelidir. Bulunamazsa koyu şerbet de verilebilir.
            26 Nisan : Damızlık kovana koyduğumuz petek geri alınır. Alttan 8-10 santimi kaynar suda beklemiş çok keskin bıçakla kesilir. Yani petek boydan boya alttan kesilir. Kesilen yere gelen gözlerden gerekli olan varsa gözün altı bozulur. Amaç ana gözünü çok yapsın. Kesim işi 3 tane V şeklinde de yapılabilir. Bu petek üretim kovanının ortasında hazırladığımız  boşluğa konulur. Kovan beslemeye devam edilir... Bu kovan nektarsız, şerbetsiz, polensiz kalmamalıdır ki; Memelerin hepsini/çoğunu beslesin. Bu dönemde hava şartları iyi, çevrede bol ballı bitkiler (özellikle açmış meyve ağaçları) varsa şerbetlemeye verilen önem biraz gevşetilebilir. Günlük şerbetleme 10 gün devam etmelidir.En azından bir hafta devamlı akşamları şerbetlenmelidir.
            
30 nisan- 1-2-3- Mayıs:  Bu günlerdede şerbetleme yapılıp, ayrıca bu günlerden birisinde  kovan açılıp kovanda oluşan başka memeler varsa onlar iptal edilmelidir. (Bu meme kesme işlemi yapılmazsa 3 günlük larvalara takacakları herhangi bir memeden çıkacak ana arı, tüm memeleri bozabilir.  Meme kesme işlemi arılar silkilerek, garantili yapılmalıdır. Kenarda köşede fevkalade ana memesi olabilir.  
            6-7-8  Mayıs: Bu 3 günden herhangi birisinde, mümkünse şu üç işlemin üçüde  yapılmalıdır:
1-Ruşet kovanlar hazırlansın... İkişer çıtalık döllendirme kovanları dengeli olmalı. Bir peteğin bir yüzünde hem açık, hem kapalı yavrusu  olsa iyi olur.Bu yavrular çerçevenin iç tarafında olmalıdır. Amaç yavrular içe gelsin, üşümesin.. Ruşetlerde prensip genç arılı olmaktır. Yavrulu – yavrusuz olur. Yavrusuz ruşetlerde meme olumsuz çıkarsa, kendisine meme yapma şansı yoktur. Fakat yavrulularda verilen memeye rağmen yeni meme yapan  arılarda çıkmaktadır. Ruşet kovanlara , daha sonra arısı az diye genç arı verilecekse bu üstten silkilme değil, uçma tahtasından verilir. Zira tarlacılar üstten silkmede kovana girerek anayı öldürebilirler.
2-Hazırlanan bu ruşetlere  2-3 saat sonra yetiştirici kovandan memeli peteğimiz alınıp, birer meme verilmelidir. Memeler iki petek arasına, nispeten ön - üst tarafa gelmelidir. Memeler genişçe kesilmeli, silkilmemeli, ters çevrilmemelidir. Kovanda da başaşağı durmalıdır. 2 meme yapışıksa öylece verilebilir. 2-3 saat deyipte kendinize stres yapmaya gerek yok. 4 saate 5 saatte kalsa fazlaca önemi yok. .Ruşetler zaten kendilerine meme takar. Ancak birkaç gün içinde çıkacak ana sağlıklı olursa, arılar kendi yaptıkları memeyi (ağzı kapanmadıysa) bozarlar. Veya – memenin ağzı kapanıp- birkaç gün  geçtikten sonra, içerideki memede ana kımıldamaya başlayınca yeni ana bu memelerdeki anayı sokup öldürür.  İşçi arılar cenazeyi kaldırır. Ana karışmaz. (Oğullarda böyle bir durum sözkonusu değildir. İlk çıkan anaya diğerlerini öldürmeye izin vermezler.)  Ayrıca memeden çıkan ana sağlıksız olursa bu seferde  ruşetin  kendi yaptığı memedeki ana çıkınca onu öldürür. Bu durum döllenme olmayan ruşetlerde memelerden anlaşılır. (Bu konuda ruşetin memelerini arıcının kesmesi yararlı olur diyenlerde vardır. Ruşette meme keseceksek, 3-5 gün önce  ruşetler hazırlanıp, yapılan memeler bozulup, yetiştirdiğimiz memelerden bir tane verilir.  ) Analar 9 Mayısta çıkabilir. Ancak 10-11-12   Mayısta çıkmalarıda  ihtimaldir. 
 Ruşetleri elleme, içini açma, yerini veya rengini değiştirme, önünde bulunan ot, diken, gibi herhangi bir şeyi alma, yolma, ruşetlere değişik renk ver.  Yağma ettirme, gündüz şerbet verme, uçma deliğini çok küçük tut.
3-Üretim kovanından alınan memeli petekte bir meme bırakıp kovanına iade et ki; Kendine oda ana yapsın. 
19 Mayıs: Döllenmeler başlar.  Yumurtlamaya başlarlar..  Yumurtalar kapanınca anayı kullanmak daha iyidir.. Ama daha önceden kullanılabilir. 4-5 gün yumurtlaması yeterlidir.. Bu döllü anaları kovana vermek daha kolaydır. Çünkü birleştirme yapıveririz. Sözkonusu analarımızı verdiğimiz yeni kovanda arıların anayı öldürme ihtimaline karşılık koruyucu arıları vardır. Yinede birleştirmelerde koku kullanılması, ananın kafese alınması, tarlacıların uçması için kovandan alınıp, ruşete verilecek peteğin 3-5 dakika bekletilmesi gibi önlemler alınabilir.) 
23 Mayıs : Acil anaya ihtiyacımız yoksa 23 Mayıstan önce ana ellenmemelidir.  Bal mevsiminde döllenme  6 – 11 gün arasında olur. Temmuz gibi çiçeklerin kuruduğu dönemde 8-20 gün arasında olur.
Miller yöntemiyle yetiştirdiğiniz memeleri kullanarak anası yaşlı arılara meme vererek döllendirme denenebilir. Ancak zayıf ihtimal. İhtimali kuvvetlendirmek için yaşlı ana kafese alınıp kovanında tutmak, bacağının birisini koparmak ve verilen memenin meme koruyucu kafes takılarak bir kaç gün korunması denenebilecek şeylerdir. 
Bir ruşete 2 den fazla meme verilirse oğul çıkarma ihtimali artar. İki meme arasında gün farkı olması yararlı. Önce çıkan sağlıklıysa diğerini memedeyken sokup öldürür. Aynı olursa oğul için bağırıp anlaşırlar.
Ana değiştiren kovan kaliteli meme yapar. Bu memeleri yakalayabilirsek bir tanesini arıya bırakıp diğerini/diğerlerini kullanarak iyi analar döllendirebiliriz. Yalnız bu memeyi arılar bozabilir. Meme kapalı olmalı ve ana öldürülüp veya bölme yapıp, meme peteğe tutturulunca üzerine koruma kafesi geçirilirse daha garantili olur.

Yetiştirdiğimiz bu döllü anaları ihtiyaç duyduğumuzda kovanlara verme:
 Diyelim ki  anası yaşlı bir kovanın anasını değiştireceğiz. Yaşlı ananın yanına aynı renkte boş kovan hazırlarız.  Bu yeni yetiştirdiğimiz döllü analı 2 çıtalık ruşetimizi  getirir, yeni kovana aktarırız.  Yeni analı ruşet kovana limon kolonyası veya kekik kokulu  şerbet püskürtürüz. Yağmacılık tehlikesi varsa tütün kolonyalı pamuk kovana atılır. Veya kekik, melisa, limon kokulu su püskürtürüz.  Yaşlı analı kovanı açarız. İçinden 1 çıta arısı ile beraber alırız. Ana arı bu çıtada var mı,  bakarız. Yoksa  bu çıtaya  kokulu şerbet/kokulu su püskürterek  yeni analı kovandaki çıtaların yanına koyarız. Aynı şekilde bir çıta daha alır yine eski ana var mı,  kontrol ettikten sonra -eski ana yoksa- bu çıtayıda  yeni analı kovanımızdaki 2 çıtanın öbür yanına şerbet püskürttükten sonra  koyarız. Böylece her iki kovanın da kendine mahsus kokuları kaybolur. Alınan bu çıtalarda açık yavru olmamalı yada az olmalıdır. Yavru varsa kenar tarafa değil iç tarafa konulmalıdır. Üşütülme tehlikesi vardır. Her iki kovanda kapatılır. Bu arada alınan   çıtalarda eski anaya rastlarsak eski kovana  kafeste veririz. Kafesten ana çıkamayacak şekilde veririz. Amac: Öldüreceğimiz bu anayı tekrar aramamaktır.   Birkaç gün  sonra eski analı kovandan tekrar 2-3 veya 4 çıta arı daha alınıp yeni analı kovana koku ile beraber  verilir. Bir gün sonra artık eski analı kovanın anası öldürülüp, arıların üzerine koku püskürtülüp, kalan petekler  yeni kovana verilir. Fakat bu son işlemde tüm tarlacılar kovana dolacağından anayı sıkıştırıp öldürebilirler. Bu nedenle ana arıyı kafese almakta da büyük yarar var.. Ben bunu yapmayım.. derseniz,  tüm petekleri yeni kovana aktarıp, bir gün geçtikten sonra eski kovan anasız bir gün geçirdikten sonra yerinden kaldırılır. 
Bu şekilde elimizde bulunan yetiştirmiş olduğumuz ruşet kovanlardaki döllü analarımızı bir çok amaçla kullanabiliriz. Mesela;
Ruşetimizi anaların yavruları çıktıktan sonra bir kapalı yavrulu, bir polen ve ballı, birde ballı petekle desteklersek, güçlü ve genç analı bir arımız artık sonbahara girmeye hazırdır.  
Oğula bozulan arımız olursa, kat ve kuluçkalığında bulunan yavrulu petekleri (Memeler varsa bozularak)  ilk gün birer birer, 2 nci gün ikişer ikişer dağıtarak ruşetleri güçlendirmiş oluruz. Ana döllenme proplemi olmayan , kışa hazırlanması gecikmeyecek oğullarımız olmuş olur.  
Oğula bozulan kovanın yerine ruşetteki döllü analı kovanı -normal kovana aktardıktan sonra-  oğula bozulan arının yerine koyarsak bal yapma ihtimalide vardır. Şu varki böyle değiştirmelerde ananın ilk yavruları çıkmış olmalı, (bu arılar anaya sahip çıkar) ve ana arı bir günlükte olsa kafese alınmalıdır. Oğula bozulan bu arıyı arılıkta herhangi bir yere koyu, ana memeleri 2 ye indirilebilir. İçinde bulunan yavrusuz , kabarmış peteklerden alınıp bal yapacak bu arıya verilebilir. Yavrulu petek desteği  en az 4-5 gün sonra yapılabilir.

BİR BAŞKA YÖNTEM, DAHA KOLAY ANARI YETİŞTİRİCİLİĞİ.
Bu yöntem çok daha kolaydır. Yukarıda damızlık arı nasıl seçilir bölümünü okuyup arılığımızda 10-15 arıya bir tane seçerek, damızlık kovanlar seçeriz. Damızlık olan bu yaşlı kovanların anası değiştirilmiş olur, ve bu kovan parçalanarak, kendi memelerini kendileri döllemiş olur, böylece ‘’yabancı ananın memesi’’ diye meme kabul etmemek görülmez. Ayrıca elde edeceğimiz fazla memelerle  diğer yaşlı analı kovanlarada meme vererek analarını genç ana ile değiştirebiliriz. Yukarıda anlatıldı.
İşlem çok basittir. Damızlık olarak seçtiğimiz kovanların yaşlı anası öldürülür, yada bir çıtalık arı ile bir ruşete konulup arılıkta bir yere konulur. Önü çok daraltılır. 
Yaşlı damızlık, anası alınmış kovan, kendine memeler yapar. Bu kovan ellenmemeli ve hergün şerbetlenmelidir. 10 gün sonra memelerden ilk ana çıkıpta tüm memeleri bozmadan, bu kovan 4  veya 5 e bölünür. Her bölmede bir veya birkaç meme olabilir. Diğer kovanlardan genç arılı ruşet ayarlayıp, memeden verilebilir. 
Parçalanan kovanda tarlacı arıların, genç arıların dengeli olması için;
Parçalanacak memeli kovan kenara alınarak, yerine konan ruşete 2 çıta alınıp konulur. Önü kapatılıp, kenara alınır. 2 veya 3 tane daha ruşet bu şekilde alınarak önü kapatılır. Akşam bunlar uzak bir yere (en az 3-5 km) götürülür. Yerine ise 2 tane ruşet daha oluşturularak diğer tarlacıların girmesi sağlanır. 
Böylece bir kovandan 4-5 tane belki daha fazla ruşet oluşturulup yeni analar elde edilir. Dikkat edeceğimiz diğer hususlar yukarıda anlatıldı. Mesela ana yetiştirilen kovan açılıp, ellenmez, ruşetlerin yerleri değiştirilmez, önleri çok daraltılır. Ruşet önlerindeki ot, taş, renk v.s değiştirilmez. Ruşetler 10 gün hiç açılmaz. 


DÖLLü ANA ARI KOVANA NASIL VERİLİR: 
Genel şartlar:
Parayla ana kafesinde bir döllü ana aldıysak bu anayı kovana kabul ettirmek alıştırma yoluyladır. Şöyleki;
Ana arıyı kovana kabul ettirmede şu genel kurallar bilinmelidir:
1-ilkbahar ve sonbahar ana daha kolay kabul ettirilir. Kurak zamanda kabul zorlaşmaktadır. Kötü hava şartlarında da nektar akımı olmayacağından ana kabulü zordur. Güçlü arılarda anayı çok zor kabul ederler. 
2-Ana arı kafesindeki bakıcı arılar çıkarılır. ( etkisi % 5 kadardır. İllaki şart değildir.)
3-Kafese bal verilmez.(Amaç;Ana kovandan beslenmesi için arılardan yardım istesin.)
4-Ana verilmiş kovana fazla duman verilmez. (Fazla rahatsızda edilmemelidir. Kovana kabul edilmiş arı artık  10 gün kadar açılmazsa iyi olur.)
5-Ana kafesi 45 derece eğimli olarak, 2 çıta arasına genç arıların olduğu (orta)  açık yavrulu peteklerin  arasına verilmelidir.
6-Ana arı aynı ırktan olmalıdır. Irklar arası ana arı materyali dağıtım miktarı  farklı olduğundan arılar yabancı anayı  kabul etmemektedirler.. Verilen ana farklı ırk ise en az 4 tam gün kek kısmı açılmaz. Sonra  2 günde açılabilecek şekilde keklenir. Ana sıkıştırılıyorsa 2 gün daha kafeslendikten sonra salınır. Toplam sekiz gün ana kafeste kovanda kalmış olur. 
8-ana arı kafes teli delikleri büyük olmalı, işçiler anayı rahatca besleyebilmelidir.2-3 mm genişlikteki telli kafesler iyidir. Sinek telinden kafesler incedir. İyi olmaz.
9-Ana verilen kovan, 10 gün şerbetlemeye devam edilmelidir. (bal akımı iyiyse önemli değil)
10- Ana verilecek kovanda açık ve kapalı yavru olmalıdır. Kovanda kapalı yavru bitti ise yalancılama süreci başlamıştır. Kovana önce açık-kapalı yavrulu çıta verilir. Sonra ana çıkamayacak şekilde kafeste verilir. 3-5 gün sonra oluştuysa  memeler kesilir. Sonra ana çıkabilecek şekilde deliği kekle kapatılarak verilir. (  Kendiliğinden ana değiştiren kovanlarda kapalı yavru kalmasada yalancılama olmaz. Ana verilirse kabul ederler. Böyle kovanlardan bölme yapılıp ana verilebilir.)
11-Arılarda yağmacılık dolayısıyla savunma varsa ana kabulü zorlaşır
12- Ana yeni kabul edilmiş ise kovana açık-kapalı yavru ve yumurtalı petek takviyesi yapılmaz. --Ana yumurtlamalı, yumurtalarının üzeri kapanmalı ve ilk yavruları çıkmalı ki  yavrulu destek yapılabilsin. Zaten kovan tarafından kabul edilmiş ananın kendi kapalı yavruları çıkıncaya kadar meme kontrolü yapılırsa iyi olur. Anayı kabul ettiği halde meme takabilirler. 
-Bir ana arı satıcıdan çiftleşme kutusundan çıkınca, bir haftadan fazla beklememiş olması gerekir. 
-Kovana kabul edilen ana arı gün geçtikçe yumurtasını arttırır. İlk günler az yumurtlar.
-İlkbahar ilk döneminde yapılan kontrollerde ananın olmadığı görülürse, verilecek döllü ana çok kolay kabul görür.
-Ana, Kabul edildiği  kovanda,  ilk yumurtalarının üzeri kapanıncaya kadar ve hatta kendi yavruları çıkıncaya kadar  kovana tam hakimiyet sağlayamaz.
-Güçlü arılarda anayı zor kabul eder. Böyle arılar ya 2 çıta yan tarafa bölünerek, iki çıtalık olana, yada kovanın yarısı kuluçkalıkta, yarısı katta olacak şekilde  2 ye ayrılarak , açık yavrunun olduğu kısma (üst) verilebilir. Aşağıda anlatılacaktır.
            
            
KOVANA DÖLLÜ ANA VERMEK:
Ana arı ya elimizdedir. Ya da sipariş verdik. Birkaç gün sonra gelecek. Eğer ana arı elimizde ise: (ana arımız elimize gelince yapsak iyi olur.);
-Anasını değiştirmek istediğimiz kovanın yaşlı yada verimsiz anası bulunup öldürülür, kovan içine yada dışarı atılır.
- Ananın kafes arkadaşı işçi arılar bir odada yada arabanın içinde kafesten uçurulur. Kafes çıkış deliği arılar tarafından açılamayacak şekilde kapatılır. Kafes arıya açık yavruların olduğu peteklerin arasına 45 derecelik açı ile sıkıştırılır. Telli kısım yukarı baksın. Kek bölümü aşağı bakarsa daha iyi olur. Kek erirse içeri akmaz. Her halükarda bu deliği açmak için arıların çalışabileceği boşluk olmalıdır.  Kovan kapatılır. Hemen şerbet verilir. Yağmacılık ihtimali varsa akşam şerbet verilir. Kovan 3-4 gün ellenmez. 5-6  günde beklenebilir. Bu süre içinde kovan devamlı beslenir. 
 3- 4 veya 5-6 gün sonra kovan açılarak tüm ana memeleri kesilir. Bir tek meme bile bırakılırsa ana arının kabulü mümkün değildir. Sonra ana arı, kafesinde aynı şekilde yerine konulup kovan kapatılır. Şerbetlemek iyidir. 
-Bir gün sonra arı tekrar açılır. Ananın kabullenilip kabullenilmediğine bakılır. Kabullenilmediği anlaşılırsa tekrar meme kontrolü yapılması gerekir. Varsa o memelerde kesilir. 
Ananın kabul edildiği, kovanın sakinliğinden, sessiz çalışmasından, anayı kefeste beslemelerinden anlaşılır. Kabul görmemiş ananın kafesinin üzerinde arı yumağı oluşmuştur. Anayı öldürmek isteyeceklerdir. Anayı kabullenmemiş arılar kafesin üzerinde kanatlarını dikmiş, gezinmektedir. Yani kanatlar kalkık V harfi şeklindedir.  Kovandada vozurtulu ses vardır. Sakin değildir. Ana kafesi üzerinde bu şekilde dik kanatlı 1-2 arı bile görsek, şüphelenmemiz lazımdır. Bu arılara K kanat denilir.
Ana kabullenildiyse  bu sefer kafesten çıkabilecek şekilde deliği açılır, amaçıkış deliği kek ile kapatılarak tekrar aynı şekilde kovana verilir. Elle arıların arasına verilirse de olur. (bu durumlarda bazen ana arı uçar. Böyle durumlarda kovan kapatılır, bir tahtası açık bırakılıp beklenir. Kovana geri gelme ihtimali vardır. ) Eğer ana yürürken arılar yol açıyorlarsa arı kabullenilmiş demektir. Birde ana arı kafesinin altına arılar yarım parmak uzunluğunda  dalak astıysa ana kabullenilmiş demektir. Ana kabullenilmediyse geri kafese konulur.  Bazen kek yenildiği halde ana kafesten dışarı çıkmaz. Öldürüleceğinden korkmaktadır. Ana kabullenilmedi ise arının güvencesi var demektir. Bazı arılar çaresiz kalmayınca anayı kabul etmezler. Ana kabulü çaresizliktendir. Yani arının kovanda 1-2- 3 günlük larvası varsa, yani meme kesimi 4 ncü gün yapıldıysa, kovanda 2 ve 3 günlük larvalar vardır. Arı bunlardan da tekrar meme yapabilir. 6 tam gün geçince arı artık umudu keser. Ana yapacak larva ve yumurta kovanda kalmamıştır. Bazen 7-8 gün geçince tam garanti sağlanır. Ana bu şekilde kovan tarafından kabullenilmediyse, kafese tekrar konulup, ağzı tamamen kapatılır. 2 gün sonra tekrar kafesin ağzı açılarak kovana kafeste verilir.. Bu şekilde 9 ncu gün meme yaptığını söyleyen arkadaşa  rastladım . 
Güçlü kolonilere aşağıda  anlatıldığı gibi 2 çıta bölünerek ana verilebileceği gibi 2 ye bölünerek genç arıların olduğu tarafa da ana verilebilir. Bölme kovanın yarısı altta, yarısı üst katta olacak şekilde yapılabilir. Bölünen kovanda diğer kovandaki tarlacı (yaşlı) arılar ana kovana gideceğinden genç arı diğer kovandadır. Bu kovana ana kabul ettirilip sonra birleştirme yapılabilir. Birleştirme yapılırkende anaya tarlacılar zarar vermesin diye tedbir alınırsa iyi olur.  Mesela kabullenilmiş ana tekrar kafese alınır. Her iki durumdada yine yukarıda anlatıldığı gibi ana memesi kontrolü yapıldıktan sonra ana verilir. 
Gördüğünüz gibi birleştirmeler, ana kabulü gibi işlemlerde alıştırarak verme çok işe yaramaktadır. Mesela ana arı göğsü üstüne boya sürülse veya  ele alınsa  kovanına iadesi  kafesle olmalıdır. No’lur  no’lmaz. Ananın kokusu elimizin ter kokusu ile karışmıştır. Yada boya kokusundan arılar kendi analarını öldürürler. 
Ana verilirken en az 2, en fazla 8 gün kaybımız olduğu gibi, ananın randımanlı yumurtlamaya başlaması içinde bir hafta geçer. Böylece 17 güne kadar kayı günler söz konusudur. Meme kesme işlemi, git gel hikayeleri olmaktadır. Oysaki kendi ana arınızı kendiniz yetiştirdiyseniz, meme kesmeleri mecburi değildir. Gerekmez. Birleştirme yapıveririz. Hem kolay, hem garantili hemde ‘’Yumurtlama da gecikme’’ bir gün bile değildir.  
Eskişehirli Arıcı Teknisyen Halil Bilen çok tecrübeli, bilgili ve bilgilerini güzel anlatan bir arıcıdır. Aşağıda kendisinin yaptığı bir ana verme usulünü anlatmaktadı. Kendi ana arısını kendisi yetiştirmektedir. (Meme kesme yok.)
DÖLLÜ ANAYI GÜÇLÜ KOVANA VERME:
(Bal mevsiminde) Eski ana arıyı koloniden alınız başka bir yere 1 çerçeve arı ile...
Amaç yeni ana öldürülürse eski anayı iade için... 
Yeni ana arıyı kafeste kek bölümü kapalı halde koloniye veriniz...
Ertesi gün...
Kovanı yerinden kaldırınız.
Yeni kovan koyunuz yerine.
Tüm çerçeveleri sıralarını değiştirmeden yeni kovanın önüne silkeleyerek yeni kovana 
koyunuz ....
Arılar resmi geçit halde yeni kovana girerken yeni anayı da kafesten çıkarıp, arıların
 arasına salınız...
Ana arının çevresindeki arılara da spreyle biraz şurup püskürtüverin...
Tıpış tıpış gireceklerdir...
Hele bu işlemi yaparken, hava sıcacık ve balözü akımı da varsa...
Bu işlemi yaptıktan sonra 3 gün koloniye hiç dokunmayınız.....
3 gün sonra yumurtaları görmek üzere kontrol ediniz….
(silkilen peteklerde meme yapımı var mı? kolayca bakılabilir)
Eğer elimizde ana arımız yok ise siparişi verince işleme başlayabiliriz.  Sipariş verip hangi gün geleceğini öğrendikten sonra; en az 3 tam gün kala  kovanın eski/kötü anası alınır. Kovan anasız kalır. Kovan beslenir. Yeni ana gelince kovandaki tüm memeler kesilir. Yeni ana kek kısmı kapalı  olarak verilir. 2 gün daha geçince tekrar ana memesi kontrolü yapılıp, kek kısmı açılır. Kafes kovana tekrar konulur.
Güner Kayral bey; döllü ana arının ılık suda yarım dakika ıslatılıp, birkaç saat evvel anası alınan kovana uçma tahtası, yada şerbetleme deliğinden verilebilir demektedir. Kolay bir iş. Suda ana arının kendine mahsus kokusu kaybolması esasına dayanmaktadır.  Henüz memeden çıkmış veya memeden çıkmak üzere olan ananında kolay kabul göreceği yazmaktadır.

Ana arımızı ne zaman değiştirmeliyiz:
2 kış geçirmiş anaları değiştirmeliyiz. Kışa girmeden değiştirebilirsek kış kaybımız azalır. Şu var ki yerli arılarımız bölgeye uyumlu olduklarından 3 ncü yılda % 80 ihtimalle kovana yetecek yumurtlamayı yapar. Fakat hem genç ana kadar  hızlı çoğalamaz, hemde mevsim müsait olursa oğula bozulur. Bal mevsiminin sonunda, balı hasat edip yeni anayı mevsim iyice kurumadan değiştirebiliriz.
Bal mevsiminde 20 MAYIS 20 HAZİRAN  arasında, bal mevsiminde de değiştirebiliriz. Eski anayı bulmak zor olabilir. Arı kalabalık ve kat/katlar vardır. Bal mevsiminde arılar nektar akımının sevinci, sarhoşluğu nedeniyle anaya fazla önem vermemeye başlar. 
            Eylül ekim ayında da elimizde bal mevsiminde yetiştirdiğimiz/yetişmiş ana ile eski anaları değiştirebiliriz. Şu var ki bu mevsimde arıları açmak, yağmacılığa neden olmaktadır. Arılarda nektar yokluğundan gergindir. Saat 11 e kadar yapılan çalışmalarda daha az yağmacılık olmaktadır. Mevcudu  5-6 çıtaya düşmüş arılara yeni ana vermek, daha güçlü arılar kadar zor olmaz. 

3-İLKBAHAR ve SONBAHAR TEŞVİK ŞURUPLAMASI:
Sevgili arıcılar;
Normal şartlarda 10 nisandan önce (erikler çiçek açınca) şerbetleme başlar. Fakat;
20 Şubatta kovanın ağırlığına bakarak balı azalmış arılara ve zayıf arılara şerbet vermeye başlayabiliriz.. Yalnız:
Şerbet yarım çay bardağı, ılık ve koyu olmalıdır. Sık sık verilebilir.
Bahsedilen bu erken dönem şerbeti, arılar öylen sıcağında dışarı çıkıp, artık kovana toplanınca verilirse iyi olur. Bu erken dönemde yağmacılık fazla görülmez, ama anasız kovanı arılar belirleyip, yağmaya alışabilirler. 
Arının üzerine verilen bu ılık şerbet akşama doğru arılar tarafından bitirilemezse, soğuyacağından arıları ishal eder. Çünkü soğuyan şerbeti arı bir müddet daha yer. Yani verilen şerbet 3 saat civarında kalmalı, yiyemezse geri almalıdır. Taa ki 10 nisana kadar bu ağır şartları biraz gevşeterek devam ettirmeliyiz.
Ceviz büyüklüğünde bal-pudra şekeri karışımından oluşan katı kek şerbetleme 
deliğinden verilebilir. Kovanın soğumaması için delik tabiki kapatılmalıdır.
Yalnız fazla kek arıya bu erken  dönemde fazla kek verilmez. Kek verilirse, keki yiyen arı su ihtiyacı hisseder. Hava soğukta olsa suya gider. Suyu içen arının vucut ısısı düşer. Orada kalır. Uçamaz. Birde genç arı su için çıkarsa, kovanının yerini bulamaz. Ancak 10 marttan sonra artık gençler kovan yerini öğrendiler, havaların sertliğide kısmen kırılmıştır. Arıya kek olarak, bal-pudra şekeri karışımı, yada fondan şekeri verilir. 
Nisanın ilk haftasından sonra tüm arılara 1/1 şerbet veriniz. 
Şerbetleme haftada 2 veya 3 kez, her seferinde 500-750 gr olarak verilir. Ilık olursa iyi olur. 
Arının balının az veya çok olması, çevredeki nektar akımı (hava şartlarının güzel veya kötü olması) miktara etki eder. Şerbet 1/1 oranında verilirse ana arıyı yumurtlama bakımından teşvik eder. Balı az olan kovanlara ayrıca 1 kg kadar koyu şerbette verilir.  
Haftada 2-3 defa arılığına gidemeyenler, haftada bir  hem şerbet, hemde fandan  şekeri veya  kek vererek açığı kapatmaya çalışır. 
Şerbet arılara ılık olarak akşam üzeri verilir. Arılar kovanlarına girmiş, toplanmış olmalıdır. Mesela ikindi vakti arılar artık hava serinlediğinden, kovanlarına toplandıysa artık verilebilir. Havalar sıcakken akşam ezanı zamanı şerbet verilir. Sabah erkende verilebilir.
Arıları eve yakın olanlar günlük 100-150 cc, veya gün aşırı 200-300 cc verebilir. 
Güçlü arılar daha fazla şerbet yer, zayıflar yiyemez. Arıya verilecek şerbet miktarı buna görede ayarlanmalıdır. 
            Arılar artık şerbet yemeyinceye kadar, kat verilinceye kadar şerbet verilir. Bal mevsiminin başlangıcıdır bu.. Kovanında normalden fazla bal olan arıya şerbet az verilir ve 1/1 oranında verilir. Bir seferde 1 kg dan fazla şerbeti arılar sabaha kadar bitiremeyebilir. Böyle arılara şerbet kokusu nedeniyle yağmacılar üşüşebilir.  
Arıyı bal mevsimine yetiştirmek için şerbet vermek en önemli etkendir, ama yapılacak başka şeylerde vardır. Ana arının yeterince yumurtlaması için gereken 6 şart iyi bilinmelidir.
      1-Kovana gelen bal akımı miktarı  (Şerbet vererek bal akımı kanısı güçlendirilir.)                  
      2-Kovana gelen çiçek tozu (Polen) miktarı
3-Kovandaki bakıcı arı sayısı
4-Kovanın sıcaklığı
5-Kovandaki bal depo miktarı. Depo balı olmayana ballı petek vermek çok yararlıdır. Ballı
Petek yoksa, koyu ve normal şurup ayrı ayrı verilir.  (Bal mevsiminde balı yiyip, yavru atılır. Bal deposu kalmayabilir. Bu normaldir. )
6-Kovandaki çiçektozu depo miktarı..(Kovanda polen deposu olmayan arıya varsa polenli bir
 petek verilirse iyi olur. Polenli petek olmayanlar kek bölümünü okusun.
Tüm bu sayılanlar ana arının yeterince yumurtlaması için önem verdiği şartlardır. Burada ana arı bir tane şart bile eksik kalsa yumurta sayısını azaltacaktır. Ana bakılabilecek kadar yumurta atar. Bu şekilde arıcılar ilkbahardan itibaren bal mevsimine arıları yetiştirebilmek için  bu saydığımız yumurtlama şartlarına dikkat etmelidir. Kovan sıcak tutulmalı, şerbetlenmeli, kovandaki bal ve çiçektozu deposu miktarı normal değilse  normalleştirilmeye çalışılmalıdır. Zayıf arılar birleştirilmelidir. Aşırı balı olan kovandan bir dolu ballı petek alınıp, yavru alanına en yakın yere boş kabarmış petek konulur. Arıların bulunduğu bölgede çiçektozu veren ağaçlar yoksa kekte verilebilir. (kek bölümünü okuyunuz)
Sonbaharda da  balı olmayan arıya bal veremiyor isek kışa girecek arıya şerbet  koyu olarak  verilir. Normal kovanlara sonbahardada 1/1 şerbet verilir. Gittikçe koyulaştırılır. İlkbaharda koyudan başlanıp, gittikçe cıvıklaşır.  
            Eğer arılarımızın kovanında yeterli balı varsa, arılığımız civarında meyve ağaçları da varsa ve de hava şartları normal ise, şerbet miktarı tavsiye edilenin yarısına kadar düşürülür. 
Halk arasında ‘’Arılarına şerbet veriyor musun?’’ diye soran çok olur.  Tüm bu anlatılanları bilmediğindendir. Ama arısına şerbet vermeyen arıcı zaten fazla bir bal üretemez. Arıya şerbet vermezsek arı geç çoğalır. Yada arı sayısı az olur. Az arı yada çoğalması geciken arı yeterli bal yapamaz. İlkbaharda arılarımıza şerbet vermemizin asıl sebebi ana arının tarladan bal geliyor zannı ile  daha fazla yumurtlamasını teşvik etmektir. İkinci sebep arıların beslenmesidir. Benim kovanlarımda bal var. Neden şeker şurubu vereceğim ki derseniz, derim ki; Ana arı kovandaki bal  6-8 kg dan aşağı düşünce artık yumurtlama sayısını azaltır. Bal 4-5  kg dan aşağı düşünce yaşlı arı artık kovandaki balı yemez. Aç kalır. Hatta açlıktan  çiçeklerde nektar yokken nektar aramak amacıyla  dışarı çıkar ve kovana dönemeden ölür. Bu yüzden kovanda  6- 8- 10 kg dan az bal varsa arıları beslemek amacı ile de şerbetlenmelidir. Şerbetlemekten amaç ana arıyı daha fazla yumurtlatmak ve  kovandaki arıların aç aç beklememelerini sağlamaktır. Zaten bal yapma mevsiminde arıya şerbeti versek de yemez.
            Şerbet bal mevsimi bitiminde verilirse bala karıştırılır.  . Fazla şerbet kovanda ana arının yumurtlayacağı alanlara arının şerbet depo etmesine sebep olabilir. Kovandaki peteklerin muayenesinde ‘’ışıldayan  açık (sırsız)  bal’’ görürüz. Bu,  şerbetin peteklere depo edilmesidir. Gerçek bal ışıldamaz. Kovanda depo halinde bal az veya yoksa, bu  durumda  bal depo edilmesi istenen durumdur. Ancak ana arının yumurtlama alanlarına şerbet basıldıysa  (depo edildiyse) bu iyi değildir. Bu durumlara dikkat ederek şerbet  ayarlanır. Yani kovanı muayene ederken duvar petekleri tam veya çoğu ballı, ortadaki peteklerde bal kemeri olmalı. Bu yeterlidir. Kemerler 3-4 parmak olsa yine yeterlidir. Eğer ortadakilerinde çoğu ballı ise  iyi değildir. Balla bloke olmuş petekler konusuna bakınız. 
            Havalar kötü, arı bal getiremiyor ve arı nüfusu ve yavru sayısı kovanda fazla ise şerbet hem daha sık ve hem daha fazla verilmelidir. Kovanın balı aniden bitebilir. Böyle durumlarda Mayıs ın 10 ndan sonra aşırı beslemek arının oğula bozulmasınada sebep olur. Hepsi dikkate alınmalıdır. Zamanla arıcının kafasında bu denge kurulacaktır. 
            Kurak, bal bakımından kıt yıllarda bir veya bikaç arısı olan acemilerin arısı bal yapabilir. Bunun nedeni 1 kg lık şerbetleri birkaç arıya sık sık verebildikleri için kıt sezonda arı açlık, nektar azlığı gibi nedenlerle yavruyu kesmiyor. Verilen şerbet yeterli oluyor. Mevcudu çoğalıp, hazır bekleyen arı balı bir anda yapıyor. Fakat fazla arısı olan arıcı bahsedilen miktarda şerbeti zaten arıya veremez. 50 arısı olan, haftada 1 çuval şerbet alması lazım.
            Birde çok değerli arıcılar, bazı kimseler, bildiğinden değilde, az bildiğinden arıcıya ‘’Fazla şerbet verme, hep oğula bozulur, bal alamazsın’’ telkini yapıyorlar. Bal mevsimi uzarsa, gerçekten şerbeti az verenlerin arısı bal yapar. Çünkü geriden gelmiştir. Şerbet verenler; arıyı çoğaltmıştır, fakat bal mevsimi ertelenince arı aç beklemek zorunda kalmıştır. Yukarıda bahsedilen, normal şartlarda haftada 2-3 kez, her seferinde 500-750 1/1 oranında şerbeti 10 nisanda 20 mayısa kadar vermek gerekir.
            İlk başlangıçta acemi arıcılara herkes bir şey söyler. Bazen aynı soruyu sorduğunuzda her arıcı farklı şeyler söyleyebilir. Bu aslında  normaldir. Siz acemilerde daha çok arıcı ile görüşüp, acaba diğer arıcı ‘’ neden böyle söyledi’’ diye kendinize sorarak orta yolu bulabilirsiniz. Bir arıcı yağmacılığı hesaplayarak, ‘’sakın şerbet verme’’ diyebilir. O arıcı bu dönemde kısırlık dolayısıyla yağmanın fazlaca olduğunu görmüş korkmuştur. Oysa asıl kısır dönemde şerbet verilmelidir.
            Sonuçta şerbetlemek arıcılıkta en önemli kuraldır. 
ARILAR 42 GÜN ÖNCEDEN BESLENMEYE BAŞLANMALIDIR.. 
Arılara şerbet verdiğimiz zaman mevsim bahar olmuş, havalar ısınmış dolayısıyla ananın yumurtlaması hızlanmıştır. Şerbet vererek bizde yumurtlamayı arttırmış oluruz.  Bu yavrular 21 günde arı olarak çıkarlar. 21 günde kovan içişlerinde çalışırlar. Böylece 42 gün sonra tam bal mevsiminde (20 Mayıs) hazır olurlar. Eğer önceden şerbetleseydik bal mevsimi başlamadan arı çoğalır, arılar hem açlık tehlikesi geçirir, hemde yağmacı olurlar. Şerbetlemede geç kalmakta benzer sonucu doğurur. Şerbetlemeye son vereceğimiz tarih Tosya’mızın aşağısında olan arılar için 10- 20 mayıs, yukarıdaki köyler için 20 Mayıs- 1 hazirandır. Bulunulan bölgede taş yoncası açtığı zaman şerbetlemeye son verilir .  Ancak bu tarihlere yüzde yüz aldanmamakta gerekir. Şerbetlemeye son vereceğimiz tarihte arılar çoğalmış, bal ihtiyacı en üst seviyeye çıkmış demektir.  Bu dönemde kapalı havalar, devamlı yağmurlu, sisli, soğuk, rüzgarlı havalarda arılar bal bulamayacağından şerbetlemeye devam etmek çok önemlidir. Bu hata arıcılarımızın yaptığı en ciddi hatalardandır.  Havaların durumu iyi ise arılar artık kovana nektar  getiriyorsa, şerbetlemeye daha öncede son verebilir, duruma göre azaltabiliriz. Arıların durumu kontrol edilerek şerbetleme proğramı ayarlanmalıdır. Şerbeti verdiğimiz zaman arı hemen yiyorsa ihtiyacı var demektir. Zaten bal akımı yeterliyse  şerbeti arı yemez.

ŞERBETİN HAZIRLANMASI: Arılarımıza vereceğimiz şerbet bir kısım (hacim) şeker, bir kısımda su olmalıdır. Yani bir tas kaynamış suyun, altı kapatılarak,  bir tas toz şeker,  kaynar suyun üzerine dökülerek eritilmeli ve arılara ılık  verilmelidir. 1/1 şerbet budur.  1 kg şeker 1 kg su oranı yetersiz, zayıf karışımdır.  Yani ölçü kg değil hacim olmalıdır. 1/1 den az olan şeker oranı kovanda nem oluşmasına da neden olur.  1 kısım su içine 2 kısım şeker katarak koyu şerbet elde etmiş oluruz. ( 1/2)  Bu şerbet oranı da kovanda balı olmayan arılar için uygundur. Hatta pancarda satılan konya şeker fabrikasının koyu şerbeti 1/3 koyuluktadır.   Hava şartları nedeni ile arımızı kontrol edemedik, bal durumunu bilmiyorsak, kovanın ağırlığına bakılır. Ona göre balı az-orta ve çok olanlar ayrılır. Kovan ağırlığında kovanın zayıf/ güçlü olması ,  kovan ön dayanak noktası da dikkate alınarak elle kaldırılarak ölçülür.  Ön dayank noktası 8 cm (ön çıkıntı 8 cm) ise El kantarı ile arkadan bir miktar kaldırılınca en az 13 kg, ortalama 14-15- 16 Kg gelmelidir.. 10-11-12 kg geliyorsa şerbet koyu ve fazlalaştırılır. Zayıf arı zaten 9-10 kg gelir. Zayıf arıya fazla şerbet vermek yağma olmasına sebep olur. Ona sık sık ama az şerbet vermek iyi olur.  
Boş, ama içinde boş  petek olan, kapağı, örtü tahtaları olan kovan (sadece arkadan) kantarla (asılı)tartılınca yaklaşık 7 kg gelir. 
            Sonbahar Şerbetlemesi: Sevgili arıcı arkadaşlar; Sonbaharda mesela eylül  ve ekimde de kovanlarımız kontrol edilmeli, balı az ise arımıza bal vermeliyiz. Balımız yoksa koyu şerbetle şerbetleriz. Arının verilen şerbeti sırlaması lazımdır. Sırlanmazsa kışın sırsız kısımlar ekşime yapar. Arı ölebilir. Şu var ki arı önce sırsız balı, sonrada sırlı  balı yiyerek durumu kurtarabilir.         Aynı zamanda sonbaharda arılarımız  yeni yavrular yapması için 1/1 oranında  şerbetlenmelidir. Yine kovanın durumuna göre şerbet verilmelidir. Balı çok olan kovanlara bile şerbet verilir. Ancak az verilmelidir. Burada da amaç ana arıyı yumurtlaması için teşvik etmektir. Kışa giren genç arılar çok sağlıklı kışlayacaklardır. Aynı zamanda ilkbaharda yetiştirilecek yeni yavruların bakımını bu arılar yapacaktır. Özellikle sonbahar şuruplamasında şerbetin içine bir kg için birkaç damla limon sıkılmalı veya 1 gr kadar limon tuzu atılmalıdır. Sonbaharda kovanlarımızda şerbetlemeden dolayı nem oluşmaması için kekte verebiliriz. En iyisi koyu şeker şurubunu eylül ikinci yarısı, ekim başında vermeli geç kalmamalıyız. Balı normal arılara haftada 2- kez, her seferinde 500 gr gibi 1 ay süre ile 1/1 ana arı yumurtlatma şerbeti verebiliriz. 
             Balı olmayan arılara verilecek koyu şerbet üst üste bir haftada verilip iş bitirilmelidir. Her seferinde 1- 1,5 – hatta 2 kg verilebilir. 
            Şerbetlikler: En uygunu konserve kavanozudur. Kapağı 5-10 yerinden 2 lik - 5 lik çivi ile (enseri ile değil) delinmelidir. Cam çiviside olur. Kavanozun dibinde 1 cm kadar kalan son şerbet kovan dibine akar. Şimdi plastik altlıklar dolayısı ile dibe akan bu şerbet yağmacılık bakımından koku yaydığından zararlıdır. Kavanozla şerbet veripte, dip tahtaları plastik, çekmeceli altlık ise, kavanoz ağzına  pamuz bez konulup, kendi kapağının ortası teneke makası ile çıkarılarak kapak kapatılıp verilebilir. Hem şerbet akmaz. Hemde kolay ve garantili yöntemdir. Ilık şerbet kavonoza konulur. Kovanın üst örtü tahtasında bulunan 5 cm lik yuvarlak deliğe kavanoz ters (başaşağı) çevrilerek  verilir. Kavanozda şerbet kovan sıcaklığından etkilenerek ılık kalır. Yağmacılık yönünden de daha iyidir. Şerbet kokusu kovan dışına taşmaz. (az taşar).  Kovanın sıcak havasının kaybolmasına da sebep olmazlar.  Ucuz, ve kolaydır. Kavanozda şerbet verirken körük yakılırsa maske bile giymeden şerbeti verebilirsiniz. Şerbet verilirken kovan kapağı açılması, kavonozun, körüğün,  kovanın üstüne  konulması gibi şeyleri yaparken arı uyandırılmamalıdır. Yoksa arı sokar. Gayet yavaş hareket edilmelidir. Hafif tıkırtılar bile olsa , bekçi arıların derhal şerbetlik deliği altında savunma pozisyonuna geçmesine neden olur. Kovan üstüne 2 mm lik kalın naylon, , örtü bezi  serili ise, 3 ncü veya 4 ncü , veya beşinci peteğin üzerine  1 veya 2 yuvarlak şerbetleme deliği açılıp, deliğin altına gelen yere, 8 mm kalınlığında delik delinmiş tahta parçası konularak, kavanozda şerbetlemeye devam edilebilir. Özellikle şubat 20 si gibi erken ilkbaharda balı azalmış arılara kavanozla ılık, az ve koyu şerbet verilmesi şerbetin soğumaması bakımından yararlı olmaktadır. 
             Plastik ve teneke şerbetliklerde kullanılabilir. Bu şerbetliklerin, 1,5 kg lık olanı (daha derin ve geniş) olanı tercih edilmelidir. Şerbet verilince hem koku yaymaması, hemde kovan sıcaklığı kaybının az olması için üzerine geniş gazete kağıdı örtmek yararlıdır. 
            Kovan içine konulabilen çanta şerbetlikte vardır. Bu çanta şerbetliğin içine arı düşüp ölmesin diye mesela eski petekten şerit kesilip şerbetin üzerine yatırılır. Çanta şerbetlik, örtü bezinin bir kenarı açılıp, içeriye fide  sulama bidonu ile pratik şerbet verilebilir.
            Uçma deliğinden içeri sürülen şerbetlikler vardır. Yağmacılık bakımından makbul olmayıp, kullanım kolaylığı vardır.
            Buzdolabı poşetine şerbet  doldurulup, ağzı içeride hava kalmayacak şekilde bağlanıp, iğne ile birkaç delik açarakta şerbet verenler vardır. Bu peteklerin üzerine yatırılmaktadır.
            Kovanın arkasına monte edilerek, kullanılan şerbetlikler vardır. Şerbetleme yaparken kovan kapağını açmaya gerek duymadan yapılabilen şerbetlemedir. Havalar ısınınca, 20 nisandan sonra fevkalade yapılabilir. 100 arısı olan arkadaş için, şerbetleme 2- saat sürebilir. Bu yöntemle yarım saate düşebilir.  
            Orta yere şerbet veripte arıların buradan şerbet emmesinede meydan şuruplaması denmektedir. Arısı çok olan, yada şerbet vermeye zamanı olmayanların yaptığı uygulamadır. Yağmacılığa açıktır. Civarda bulunan arılarda şerbete gelir.
            1/2  (bir kısım su, 2 kısım şeker) kolay kolay bozulmaz. Ancak birebir şerbetler sıcaklık arttıkça daha kolay ekşiyebilir. Bir haftada ekşir.  Arının üzerinde 3-4 gün kalan şerbet yenilmediyse ekşime var mı? bakılır. Varsa arı beslemesinde kesinlikle kullanılmaz. Ekşimiş ballarda kesinlikle arıya verilmez. Toprağa gömülmelidir. Yiyen arıyı hastalandırır. Balı kendimiz yiyebiliyorsak arıyada verebiliriz. 

KEK: Arılarımızdan mayıs-haziran aylarında alacağımız polenleri, içerisine az miktarda -tuz eker gibi- pudra şekeri ekerek, mesela 250 gr lık  buzdolabı poşetlerine konulup, serin yerde bekleterek akşama  mümkün mertebe erken  dondurucuya konulur. Sonra eylül  ekimde arılar sonbahar yavrusu atmadan evvel, buzluktan/dondurucudan çıkarılan bu taze polen (kurutulmamış)  kağıda serilir. Üzerine fısfısla su pülverize edilir. Hamur şekline getirilir. Peteklerin üzerine serilir. Arılar bunu taşıyıp, petek gözlerine basarsa yaptığımız işlem başarılı olmuş olur. Bu yazdığımız şeyi Prf Dr. Muhsin Doğaroğlu hoca tavsiye etmektedir. Amaç sonbahar yavrusu için polen eksikliği varsa giderilsin. Yada sonbaharda biraz daha fazla yavru atılsın. Tabi ki yavru atılması için 1/1 şerbetlemede gerekir.
Bunun dışında 1 kısım bala 4-6 kısım pudra şekeri katılarak yoğrulur, katı hale getirilir. Mesela su bardağına konulup, üst şerbetleme deliğine kapaklanır. Aşağı akmamalıdır. Veya kovan içine plastik bardakta konulur. Kayık şerbetlik veya üst şerbetliğin içine konulur. Tüm bu işlemlerde yağmacılığa dikkat edilir. Kovan üstü gazete kağıdı ile de kapatılmalıdır. Bu yapılan işlem Tosya’mız için 10 Marttan önce ve havalar arı uçuşu için müsait değilse  yapılmamalıdır. Ayrıca arıların yediği ve yavrularını beslemekte kullandığı nektara çok benzeyen şeker şerbeti asıldır. Aslolan şeker şerbeti ile beslemektir. Arılara bir hafta gibi uğrayamayacaksak, bu anlatılan kek şeker şerbetinin yanında iyi olur. Kovanda balı çok azalmış kovanlar içinde olur. 
Bal ile yapılan bu kek yağmacılık bakımından iyi değildir. Yağmacılık olmasın istiyorsak koyu şerbet hazırlayıp, pudra şekeri ile katı hamur yapılıp verilir. Yine dikkat edeceğimiz öncelik şerbet vermek olmalıdır. 
Fondan şekeri, beyaz renklidir, kek kıvamındadır. Konya şeker fabrikasında üretilmektedir. Yağmacılığa sebep olmamaktadır. Bu nedenle arılarına sık uğrayamama ihtimali olan arıcılar kullanmalıdır. Kovana şeker şerbeti verilip, ikinci olarak ta fondan şekeri verilir. Fondan yedektir. Arının aç kalması ihtimaline karşı sigortadır.
Soya fasulyesi unu ile yapılan ve piyasada satılan kekler, sadece bir haftalık ergin arıların polen ihtiyacını karşılar. Yavru beslenmesinde de kullanılmaz. Daha yaşlı ergin arılar zaten polen yemeyeceğinden, açlıktan dolayı bu keki yerse arıya zararlıdır. Bağırsaklarını tıkar ve arıyı öldürür. 
Arıya polen verilirse içine katılan pudra şekeri fazla olursa aç arı poleni şekerin hatırına yer. Buda bir haftalıktan yaşlı arılar için zararlıdır. Yani arı polenle şekeri birbirinden ayıramaz. 
Arı bal ve poleni karıştırmaz, bizde karıştırmayalım. Ergin arı bir haftalığa kadar bal- nektar ve polen yer. Bir haftalıktan sonra ölünceye kadar sadece bal ve/veya nektar yer. Başka şeyler gıdası değildir. Zararlıdır. 
Kurutulmuş polen arılar için zararlıdır. Zaten yemezler. Verilirse dışarı atarlar.
Polenin dış kısmı selülozdan yapıldığından arı bunu hazmedemez. Bu nedenle arılar poleni petek gözlerine depolayarak, fermente ederler. Böylece polen hazmedilecek şekle döner. Yukarıda anlatıldı. Ayrıca Polen bala karıştırıldığı zaman , bal şiddetli su çekici(nem çekici) olduğundan polenin içindeki nemi çeker. Dolayısıyla yine polen hazmedilemez. Fermente edilmesi ondandır.
            Tosyamızda bol meyve ağaçları olması nedeni ile polen sıkıntısı sözkonusu değildir. Şerbetleme yeterlidir.
            Arılarda süt tozu uygun değildir. Süt içinde bulunan kazein kek yapımında kullanılabilir.
             

            4-YAĞMACILIK
Yağmacılık nedir: Arıların diğer kovanlardan bal çalmasına yağmacılık denir. Yağmacılığa sebep arıcının hatalı, dikkatsiz, düzensiz çalışmalarıdır. Yağmacılığı bilmeden çalışmasıdır. Zayıf ve anasız kolonileri bazen arılar yağma edebilir. Ancak genelde arıcının hataları yağmacılığı tetikler. 
Arıcılar ilk önce yağmacılığı öğrenerek, her yapacağı işte ‘’ yağmacılık bakımından nelere dikkat etmeliyim’’ diye düşünmesi , işleri ona göre yapması gerekir. Yaptığı planlamalarda ‘’Acaba yağmacılık bakımından uygun mu?’’ diye düşünmelidir. 
Yağmacılık hangi mevsimde olur:
Yağmacılık olabilecek mevsimler: Bal mevsimi ve kış mevsimi hariç her zaman olabilir. Temmuz, Ağustos, Eylül gibi sıcak ve kurak aylarda arılarla ilgili fazla bir iş kalmamıştır. Arılar kurcalanmadığı için yağmacılık az görülür. Bal hasadında ve  MART, NİSAN, Mayısın 20 sine kadar çok yağmacılık görülür MART ve NİSAN’da arılar bol yavru yaptıklarından, dolayısıyla çok bala ihtiyacı olduğundan bu iki ay çok önemlidir. Bu iki ayda arılar bal bulmakta zorlanmaktadırlar. Mayısın sonlarına doğru  ve haziranın ilk yarısında da (bal mevsiminde) balın ve çiçeklerin bol olduğu zamanda arılar yağmacılık yapmaz. 
            


YAĞMACILIK ARILARA NE ZARAR VERİR
            Yağmacılık sonucu yağmaya uğrayan kovan/ kovanlar söner, yada sönebilir. Sönmese de kovan da arı ölümleri olur. Yağmaya zorlanan diğer kovanlarda da arı ölümleri olur. Yağma yapan kovandanda hırsız arıların bir kısmı öldürülür. Yağmacılık başladıktan sonra bütün kovanlarda huzursuzluk ve kovanı  koruma önlemlerinin artması görülür. Bu huzursuzluk bazen bal mevsimi başlayıncaya kadar (1-2) ay devam edebilir. Birkaç veya bazen daha fazla gün arıların dışarı çıkamayacağı kadar soğuklar sonucu yağmacılık geçer. Ancak tedbir alınırsa geçer. Tedbir alınmazsa kovan ölmeden genelde bırakmazlar. Sonbahar döneminde başladıysa havalar soğuyup arılar dışarı çıkamayıncaya kadar devam edebilir. Hele yazın kurak zamanda dikkat edilmezse havalar soğumayacağından yine aylarca yağmacılık veya huzursuzluğu devam edebilir. Bunlar ileri derece yağmacılıktır.  Normal yağmacılık başlayınca ilk anda tedbir alınabilirse 20 dakikada, birkaç saatte bitebilir. Bazen birkaç gün sürebilir. Arılıkta yağmacılık ilk başladığında görüldüyse doğru tedbirle hemen önlenir. Aynı gün biter. Hemen görülemediyse, daha sonra görülünce tedbir alınır, olan olmuştur. Ölen arı, arılar olmuştur. Alınan tedbirle devam etmesi birkaç daha sürüp biter. Görüldüğü gibi yağmacılığın şiddeti farklı olabildiği için, sebep, tedbir ve zararları çok farklı olabilmektedir. 
       Yağmacılığın sebepleri nelerdir:
En çok yapılan hatalar:
Şerbeti gündüz vermek ve verilen şerbeti kovan dışına taşırmak. 
Arılar muayene edilirken işi uzatmak. (5-8 dakikadan fazla olmamalı.)
Şerbetin içine bal karıştırılırsa ve gündüz verilirse yağmacılık ihtimali daha fazla olur
Kovanlıkta zayıf arı bulundurmak 
Arılıkta bal bulaşığı, petek kırıntısı, balmumu parçaları, propolis parçaları bırakmak
Kovan muayeneleri sırasında;
Kovandan alınan ballı peteği açıkta unutmak.
Arıcı fırçası, el demirinde bal bulaşığı bırakmak.
Yere bal parçası düşürmek veya damlatmak. 
Kovanın bir yerlerini açık bırakmak.(kapatmayı unutmak veya ‘’ırık’’ kalması )..
Arılara ballı peteği kovanların yakınında vermek. En az 20-30 metre uzağa ballı petek konulup arılara yedirilir. Hatta kurak zamanlarda 100 mt uzağa bile ballı petek verilmese iyi olur.
Gündüz Kovanın içine kanatılıp ballı petek vermek. Akşam verilse bile ertesi gün yemediyse geri almakta fayda vardır. Genellikle arı kovan içindeki koku salan açık balları derhal yemeye, temizlemeye çalışır. Akşama yakın verilen balın kokusunu alan yağmacılar ertesi gün sabah çok erken bu kovanı yoklayacaklardır. 
Arıların bir kısmına gündüz şerbet verip bir kısmına vermemek 
Arıları birbirine yakın koymak. Yakınsa değişik renkli kovan kullanılmalıdır. Hatta renkler yan çizgi, dik çizgi, çapraz çizgi şeklinde olmalıdır.
Arıların bal mevsiminden  erken yada geç çoğalması yağmacılığa dolaylı olarak sebep olur.  
Tüm bunlar yağmacılığa sebep olur. Bunlar arılıkta bizim  çalışma kurallarımızdır. Aslında bu yapılan hatalara ek olarak şunuda eklemek gerekir. Arı bal bulamıyorsa yağmacılık yapar, bunun yanında kovanda yavruların çıkışı, bal mevsiminin bitişine denk geldiyse, bal bulamayan arılar şiddetli yağmacı olurlar. O halde bal mevsimi sona erdiği halde yavru bakımından geç kalmış arıların kapalı yavrularının bir kısmı  bal mevsimi bitmeden zayıf arılara dağıtılabilir. Sunni bölmelere hemen şerbet vermekte yağma olmasına sebeptir. 2 gün sonra akşam şerbet verilir. 
Tüm bu sebepler yağmacılığın başlama sebepleridir. Arı güçlü ise kendini savunur. Kendisinde ve yağmacılarda savunma dolayısıyla arı  ölümü olabilir. Ancak zayıf arılar, anasız kalmış kovanlar ve kovan giriş deliği fazla olan veya kovana giriş yapılabilecek başka delikler olan kovanlar yağmalanır. İşin kötüsü bu arıları yağmalarken arılar işi azıtır. Diğer kovanları da yoklar. Fakat arıcı yukarıda sayılan hatalar nedeni ile başlayan yağmacılığı ilk dakikalarda  gördüyse hemen arının önünü çok daraltarak, varsa başka delik kapatarak, bal bulaşığı, şerbet akıntısı gibi nedeni ortadan kaldırırak, arıların işi azıtmasına engel olabilirler. 
Fakat ilk anda görülemeyip, ertesi gün veya birkaç gün, bir hafta sonra görülebildiyse arılar zayıf, anasız ve giriş için ek delikler bulunan kovanları yağma etmiş, işi azıtmış, diğer kovanlarada zorlamaktadırlar. Geç kalımış olsada alınan uçma deliklerini daraltma önlemi ile yağmacılık yavaş yavaş tavsır, özellikle güzel, güneşli günler sayesinde bal akımı artarsa yağmacılığın tavsıması hızlanır. Yani yağmacılık sona erer. 
Yağmaya uğrayan kovan nasıl anlaşılır
Yağmacılık, yağmaya uğrayan kovanın önünde arıların  kalabalıklaşması olarak başlar. Kovanın önünde uçuş çoğalmıştır. Arı topluluğu vardır. Yağmacılık başlamak üzere veya başlamıştır. Kovanın uçma tahtasında kalabalık arı vardır.. Ayrıca , kovanın yan , ön ve arka gövdesinde gezinen,   kovana girmeye çalışan arılar vardır. 
Kovan önünde kalabalık uçuş ve uçma tahtasındaki kalabalık şu durumlarda da görülür: Arıların güneşli havada güneşlenme, kuruma uçuşu, genç arılara uçuş eğitimi(yavru uçurmak).
 Yukarıda  yazdığı gibi bu belirtilere ek olarak yağmaya uğrayan kovanda kovanın gövdesinde gezinen ve kovana girmeye çalışan arılar vardır. Bunlar kovan üst kapağının altından kovana girmeye çalışır. (ayırıcı teşhis) 
Kovanın önünde kavga olması  ve içeriden arı ölülerinin atılması…Kovanın uçma tahtasında birbirinin peşinde gezinen arılar.(yabancı arı kontrolü). 
Bu belirtiler ilk başladığında görüldüyse yağmacılığın ilk aşamasıdır. 
Aşağıdaki 4 tedbir alınır. Muhtemelen 20 dakikada yağmacılık biter. Her dönemde, özellikle yaz kuraklığı ve sonbaharda  bir kovanın arkasında bir kaç arı olup, o kovanın etrafında uçuşuyorlarsa anasız kalmanın alametidir. Kovanın anasızlığını anlayan yağmacı arı fırsat kollamaktadır. Anasız kovanlarda savunma zayıftır. Arı kovana sahiplenmez. Çünkü hayat amacı yok olmuş veya ciddi tehlike altındadır. Yoğun strestedir. 
Özellikle şerbet verdiğimiz zamanlar, arılıktan ayrılırken arılara yakından ve uzaktan bakmak çok yararlıdır. Yağmacılık başlamış olabilir.
Plastik dip tahtalarının altında bulunan çekmecelerde genellikle havalandırma delikleri vardır. Bu deliklerden yağmacı arılar giremesede kovana girmeye zorlayan arılar burayı zorlayacaktır. Bu kovanlarda yağma dönemlerinde kovanda bulunan şerbet veya bal kokusunun dışarı havalandırmalardan taşması yağmacılık bakımından olumsuzdur. Şiddetli yağmacılık dönemlerinde  burada birikecek yağmacı arılar,  (farkına varmadan çekmece çekmek ve geri kapatmak sonucu ) içeride hapis kalabilir. 

Yağmaya uğrayan kovana yapılacak acil işlem:
Sırasıyla şu işlemler yapılmalıdır.
1-Derhal uçma deliği 1 cm olacak şekilde daraltılmalı.. Bu durumda havalar sıcaksa, içeride fazla sıcaklıktan arıların zarar görmemesi için ve arıların havasız kalmaması için şerbetleme deliği  hava alacak şekilde daraltılmalıdır. 
2-Kovanda uçma deliğinden başka arıların girebileceği yer varsa kontrol edilip derhal kapatılmalı. Mesela örtü tahtasında açıklık vardır., kovan altı açılmıştır. Şerbetleme deliği açık kalmıştır. 
3-Taşan şerbet, bal bulaşığı, bal varsa hemen temizlenmeli, unutulan bal  uzaklaştırılmalıdır. Fırça, el demirinde bulunan bal bulaşığı temizlenmelidir. 
4- Yağma olan kovanın uçma tahtasına mazot püskürtülmelidir. Kovanın uçma tahtasına mazot veya gazyağına batırılmış bez de  serilebilir.
Uçma tahtası ve  kovanın yan taraflarında bulunan arılara bol duman vermekte yararlı olur. Arılar vazgeçinceye kadar duman yapılabilir...  Duman verme işleminde kovanın içindeki arılar zarar görmesin diye uçma deliğinden kovanın içine duman yapılmamalıdır. ... Yağmacı arılara suda püskürtülebilir. Duman, mazot, gazyağı bulunamazsa acil durumlarda kovanın önüne yeşil ot, kuru otlar konabilir…Veya Kovanın önünü kapatacak şekilde yaygı, çarşaf gibi bir şey, bir süreliğine serilmelidir…
Bu sayılanlar hemen yapılabilecek işlerdir. 
Zaten bu işlemler yeterlidir.Fakat bir saat daha arılıkta kalıp, yağmacılığın devam edip etmeyeceği kontrol edilmelidir. Çünkü sebepler eksik teşhis edilmiş olabilir. Hatta bazen yağmacılık akşam üzeri başladıysa ertesi gün devam edip etmeyeceğini görmek çok yararlı olabilir. Çünkü yağmacılığa sebep olan şeyi görememiş olabiliriz.  
Yağmalanmaya  başlamış kovanın önüne konulup, kovanın arısının çıkabileceği, yağmacıların giremeyeceği çıta ve telden yapma düzeneklerde vardır. Bu sayılan ek önlemler yağma başladığında hemen anlayabilirsek etkili olur. 
Daha önceden yağmacılık başlamış, biz farkına varmadıysak arılar işi azıtmış, yağmacılık şiddetlenmiş ve yayılmışsa başka şeyler yapmamızda gerekecektir.. 
Yağmacılık devam ediyorsa
Yağmacılık şiddet bakımından 3 bölüme ayrılabilir. Yukarıda anlatıldı. 4 tedbir alınıp, yağmacılık ortalama  20 dakika içinde biter..
İkinci tür, yağmacılığın farkına varlamamıştır. Bu durumda iş uzamıştır. Yukarıdaki 4 tedbir aynen yine uygulanır. Eğer bir gün sonrası bittiyse mesel yok. Azalma varsada mesele yok. Ama yağmacılık yayılarak devam ediyorsa, 3 ncü en şiddetlisi diyebiliriz. Genelde alınan tedbirlere rağmen yağmacılığın devam etmesinin sebebi arının zayıflığı veya anasızlığı nedeni iledir. Bu arada ek olarak arılıkta veya civarda aç kalmış, balı tamamen bitmiş, yavruları ölüm tehlikesine girmiş arılar var olabilir. Nektar kaynaklarının kıt olması, ani bal akımı bitmesi, kovanda bakılacak yavrunun çok olması da arıların yavrularına kıyamayıp, yağmacılığı azıtmasına neden olur. Bu yüzden yağmacılık alınan tedbirlere rağmen bir gün veya bir kaç gün sonrası olduğu halde azalmadan devam ediyorsa bu durumda kovanı yağma edip, o kovanın arılarını öldürüp, balınıda yağma ettikten sonra gözü dönmüş gibi, ölümüne yandaki kovanlara saldırmaktadırlar. Bu duruma gelmiş arılarda yağmacılık ilk başladığında görülememiş, arılar işi azıtmışlardır.. İş bu duruma geldiyse arıcı panik yapmayıp kovanların önünü 1 cm kadar daralttıktan sonra, şu işlemleri yapmalıdır: 
Yağma olan kovanın katta balları varsa bu ballar alınıp ballar kurtarılır. Kuluçkalıkta açılıp bakılır. Belkide kovan yağma oldu. İşi bitti. Yani arı öldü. Balını çalıp bitirdikleri halde o kovana halen girmeye devam ederler. Bu şekilde olan kovan yerinden kaldırılır. Petekleri kapalı yere konulur. Kovan koku yaymasın diye kapatılır. Bu kovanın yerine yeni (kullanılmamış) kovan konulup, içine  2 temel petek konulur. Bu şekilde yapılırsa yağmacılar yan kovana saldırmazlar. 
 Eğer kovan tamamen yağma olmamış, arılarının  ve ballarının  yarısı duruyorsa, bu arı buradan kaldırılıp, yerine aynı renk yeni kovan konulur. İçine 2 temel petek konulur. Yağma olan kovan akşam en az 3 km uzağa taşınır. Yağmacılık için zorlanan diğer kovanlarda varsa bunlarında anasız, zayıf olmalarından şüphe edilip kontrol edilir. Sonra gerekirse bunlarda arılıktan kaçırılıp, yerlerine boş, temel petekli kovan konulur.
Netice olarak yağmacılık aşk gibidir. Başladıktan sonra tedbir kar etmez. İlk başlayınca kontrol edilebilir. Önceden tedbirler şunlardır:
1-    Kovanların uçma delikleri çok açılmamalıdır. Ancak arılar havasızda kalmamalıdır. Genel olarak kovanda kaç çerçeve arı varsa o kadar cm aralık yeterlidir. Civarda çok arı varsa aza daha ufak tutulabilir. 
2-    Kovan önlerinde bekçi arıların devamlı bir şekilde yabancı arı kontrolü yapmaları zaten riske işaret eder. Bu durumda arının bala çok ihtiyacı olduğu dönemlere dikkat edilerek önleri dahada daraltılır.            
-          Arıların dışarı çıkamayacağı kadar kötü giden en az 3 günlük havalarda arılar yağma yaptıkları kovanın yerini unutacaklarından  (Muhtemelen) kendiliğinden sona erer.  Ancak yağmaya uygun kovanlar ve şartlar varsa tekrar başlar.  Ayrıca bal  iyi geliyorsa artık yağmacılığa tevessül etmezler.  Yeterli bal geldiği şöyle anlaşılır. 30 metre uzağa bir ballı çıta veya bal koyup 15 dakika geçtiği halde bu bala arılar rağbet etmiyorsa  iyi bal geliyor demektir.
Yağmaya uğrayan zayıf kovan alınıp başka yere götürmek  pek etkili tedbir değildir. Yağma yapan kovan bir tane ise ve tespit edebilirsek yağma yapan götürülür. En az 5 km uzağa. Yağmacılık çok kovana sıçramış ise yağmacılıktan dolayı arıların hepsi  başka bir yere götürülse bile bu huylarına devam edebilirler. Çünkü kaçırılan arının içinde yağmacı arılarda vardır.  Hatta bazen şiddetli yağma olan kovanda asıl arılar dışarı çıkıp kovanın kenarlarında birikmekte, içeride ise yağmacılar olmaktadır. Yağmacılığın şiddetli olması durumunda yağmacı arılar kendi kovanlarınıda yağma edebilirler. Yani tamamen ar damarı çatlamış gibi ölümüne saldırırlar. Yalnız bu yağmacı arılar insana fazla saldırmazlar. Şurası unutulmamalıdır.. Yağmacılık arılara yapacağımız tüm emeklerin bir kısmının boşa gitmesi demektir. Arılarımız zayıflar, gergindir. Sokucuda olurlar. Kimi kovanlarımız ölür. Kış ve yaz arı ölümlerinin sebebi farklıdır. Bir fikir vermesi bakımından yüzde olarak bir sıralama yapmak istiyorum. Ana arının yaşlılığı dolayısıyla kış ölümü % 10- Yağmacılık nedeni ile ölen arılar % 10, ana arının döllenememesi, kovan tarafından öldürülmesi  gibi nedenlerden yalancı anaya düşerek ölüm % 10—Kışın balı biten kovan ölümü % 10—Kışın kovandaki nem, kirli hava, havasızlık, ana yaşlılığı gibi nedenler % 10, Varroadan ölümler % 50...
Gizli Yağma: Bazen yağma şiddetli değil, yavaş yavaş olur.Yaşlı tarlacı arılar, varroaalı, zayıf, anasızlık gibi nedenlerden dolayı, böyle kovanları  uzun vadede yağma ederler. Böyle kovanların kontrollerde devamlı yağmaya zorlandığı görülür. Kovan açılıp bakılınca bal kemerinin yok olduğu görülür. Bu kovanların önü 1 cm kadar hava alacak şekilde daraltıldığı halde yağma olmaya devam ediyorsa yeni bal kemerli petek verilip, kovan oradan kaldırılıp, 5 km uzağa 15 gün kadar götürülür. Gizli yağmada bazen yağma olan kovan kötü hava şartlarında salkım yapar. Ama yağmacı tarlacılar gelip sakince balları götürür. 
Yağma yapan kovan şöyle anlaşılabilir; Yağma olan kovanın önündeki kalabalık yağmacı arıların üzerine tuzluk gibi bir şeyle un veya pudra şekeri serpilir. Kovanlık gezilir. Hangi kovana un serpilmiş arı geliyor . Takip edilir. Kovanlar en az 10 dakika gezilir. Yağma yapan arılar bölgede bulunan bakımsız, aç kalmış başka arılarda olabilir. Yağmacı arılığımızda ise ve tek arı ise kaldırılıp en az 5 km uzağa taşınmalıdır. Başka yerden yağmacı geliyorsa, bu konuda şu yapılabilir. Yağma olan kovanın yanına bir ruşet kovan konulur. Bu kovanın içine giriş vardır. Ama çıkış yoktur. Böyle düzenek hazırlanabilir. Ruşetin içine az bal konulmalıdır. Eski petekte konulursa iyi olur. Ruşet kovanın rengi, yağma olan kovanla aynı renk olsa iyi olur. Bu arılar serin yerde , aç ve susuz kalmadan 3 gün bekletilip salıverilir. 
            
5-HASTALIK VE ZARARLILARIN  KONTROLÜ:
Özellikle varrao için mutlaka mücadele yapılmalıdır. Varmış gibi düşünülmelidir. Çünkü kapalı yavruların üzerindeki varraoları zaten görememekteyiz. Mum kurduda mutlaka ortaya çıkmaktadır. Ciddiye alınmalıdır. Kitabın sonunda hastalıklar anlatılmaktadır. Varroaya karşı formik asit ve oksalik asit kullanımına geçilmeli, en son gelişmeler takip edilmeli, mum kurduna karşıda hasat edilen ballar ve eski petekler  sıcak odada kalmamalı, serin yerde kalmalıdır. Ballar alınınca bir gün şoklanmalıdır.  Eski peteklerde yazın kurtlanacağından ya mum yapılmalı, yada şoklanıp, serin ve kapalı/kapatılmış olarak saklanmalıdır. 
     6-ARILARIN YAKLAŞIK 10 GÜNDE BİR KONTROL EDİLMESİ
Arılarımız haftada bir veya 15 günde bir kontrol edilmelidir. Arıcı kontroller için  hava ve kovan içi şartları düşünmeli, ve/ veya çevrede arıcıların konuşmalarına göre muayene sıklığını ayarlamalıdır.  Arıları fazla kurcalamaya gerekte yoktur. Sadece üstten açıp bakmakta bir çok fikir verebilir. Mesela arı sayısı nasıl, çalışması nasıl, durgunluk var mı?, peteklerde yırtılma varmı?, Arılarda bir vozurtu, gerginlik var mı?. Kovandan herhangi kötü bir koku geliyor mu? Ve  buna benzer verileri kovanı hiç karıştırmadan alabiliriz. Ancak ilkbaharda güzel bir havada ilk muayene etraflı yapılmalı, sonrasında  da petek verirken, kat verirken, kek verirken incelemiş oluruz. Bir etraflı muayenede sonbaharda balları alınca yaparız. Çünkü kışa arımız hazır mı?. Tam muayenelerde de tüm çıtaları ele almak yada kovandan çıkartmak gerekmez. Ortadan, yada ortaya yakın bir çıta çektiğimizde o çıta  üzerinde bal durumu, yavru durumu, hastalık durumu, yumurta durumu incelenebilir. Bir çıta daha çekilebilir. Diğer çıtaya dokunmadan yandan bakarak, bal kemeri, yavrular, petekte bozulma, yırtılma, küflenme v.s  görülebilir. İlk muayenede kovan kıştan çıktığı için ana arı ölümü olabileceğinden kovanda mutlaka günlük yumurta görülmelidir. Yumurta yoksa ana arı ölmüş demektir.  birleştirme yapılmalıdır. Kovan muayenesinde 5-8 dakikada şu hususlar çabucak incelenmelidir. Yavru durumu nasıl, yeterlimi, dengelimi. Günlük yumurtalar mevcut ve normal sayıda mı, Yalancı ana yumurtası var mı, Arının bal durumu nasıl, Arının çiçek tozu deposu nasıl, Arı mevcudu        nasıl, Kovanda herhangi bir hastalık veya zararlı var mı, Peteklerde bozulma, yırtılma, nem ve porlanma var mı...
Yeni petek ihtiyacı varmı, ana arının yumurtlayacağı alanlarda serbet depolama, veya fazla bal varmı  .Yani ana arının yumurtlayacağı alanlar varmı. Yeterlimi.  Kovanda nem varmı. Dip tahtasında pislik varmı. Sonuç olarak kovanda bir anormallik varmı. Herşey normalmi buna da bakılır. Tecrübe arttıkça tüm bu sayılan hususlar değilde, her dönemde farklı hususlar incelenir. Yalnız muayenelerde kapalı ve açık yavru varmı, en az 15 günde bir bakılmasında çok yarar vardır. Yılda yapılacak 2 tam  muayene gereklidir. Bundan başka 15 günde bir arıların mutlaka açılıp, kısaca açık ve kapalı yavrusu var mı..bakılır. Kovan mevcudu normalmi. Açlık durumu varmı.. Bu Hususlar öncelikli olanlardır. Mesela kovanın anası değişse bu kontrollerde açık ve/veya kapalı yavru olmamasından anlarsınız. Yine kovana verilen yeni ana arı, kabul edildikten en az 4-5 gün sonra ve bir ay boyuınca kontrolden uzak kalmamalıdır. Kabul edilip, veya döllenip yumurtlamaya başlamış kovanlarda, 2 ay sonra anasızlık, yalancılama fevkalade olabilmektedir. Acemi arıcılarımız arıcılığı öğrenmek için bal mevsiminde arıların keyfi yerinde iken kovanın üst katını  açıp, incelemelidir. Arılara alışmalı, günlük yumurtaları tekrar tekrar görmeli, erkek arı kapalı yavrularını, işçi arı yavrularını görmeli, larvaları görmeli, petek örülmesi kabarması gibi ne varsa incelemelidir.  Bu incelemelerde katta ana arı olabilir. Karıştırmalarda ana arıyı ezme ihtimali vardır, çıta çok yavaş çekilmeli, arılı petek kovanın üstünde tutularak incelenmeli, ana arı petek üzerinde ise  aşağı düşerse kovana düşsün. Ayrıca bir petek çekilince bu petek yan tarafa konacak boş bir kata konularak, yeni petek alınıp incelenmelidir. Yani eldeki petek kenarlara konursa ana yere düşebilir. Böyle kontrollerde çıta kovana geri konulurken , aynı hizada ve sırada  konmalıdır. 9 ncu çıta 9 ncu çıta olarak konmalıdır. Üstelik çıtaların ön tarafı yine ön tarafa gelecek şekilde olmalı, yani çevrilmemelidir. Bu husus yaz sıcağında fazlaönemli olmasada, ilkbaharda önemlidir. 
  

 7-ESKİ PETEKLERİN YENİLENMESİ
Eski peteklerden ortalama her yıl 3 tanesi kovandan alınmalı,  yerine 3 tane yeni petek verilmelidir. Bu da ortalama bir bilgidir. Bir önceki yıl fazla petek yenilendiyse belki sadece bir eski petek atmak yeterli olabilir. Peteğin eski olmasından  ziyade, yırtılmış, erkek arı gözü çok, porlanmış, küflenmiş, eğilmiş, teli kopmuş, çıtası çürümüş olması önemlidir.
 Eski petek ne zaman değiştirilir:
1- Erken ilkbaharda arılar çiçek tozunu petek gözlerine yığmadan değiştirmek. Bu 20 şubat 10 mart arası yapılır..  Eski olan petekler ne taraftaysa o taraftan eskiler alınır. Dip taraftan eski petek alındıysa kovan dip tarafa yanaştırılır. Bu eski petek alımında çok ballı petek kovandan alınmaz. Yani kovan balsız bırakılmaz. Genelde bahara çıkmış arıda kovandaki nemden dolayı en sağ ve en solda porlanmalar olabilmektedir. 
2-Kat verirken alt kuluçkalıktan bir yada 2 veya 3 petek alınıp kata  verilirse ileride oğul kontrolü için hem bu çıtalara kolayca bakılır. Hemde alta bu eski peteğin yerine yenisi verilmiş olur. Sakıncası bal siyah olmuş olur. (Kat verme konusuna bakınız.) 
3-   Sonbaharda da eski petek alabiliriz. Yine eski petek alıyoruz derken, kovan balsız 
bırakılmamalıdır. Zaten sonbaharda ve hatta her zaman kovanda fazla, gereksiz petek bulundurmamak iyidir. Sadece yarım ballıklar 10 petek birden verilebilir. 
4-   Yaz mevsiminde yapılan kontrollerde  çok siyahlaşmış, çok eski petek ele geçerse, bu 
petek yavrulu bile olsa  havalar sıcak olduğundan kenara alınabilir. Bilahere  petek geri alınıp, atılır/eritilir.                                   
 7-KATIN VE YENİ PETEKLERİN ZAMANINDA VERİLMESİ
Tosya’mızda ortalama 20 Mayısta arılarımıza kat veririz. Kat verme zamanının geldiğini şu şekilde anlarız. Kovanın örtü tahtasını açar açmaz arı kovandan taşıyorsa zamanı gelmiştir. Geciktirirsek arı boş yere beklemiş olur, ayrıca oğula bozulma ihtimali artar. Erken verirsek oğula gitmemesi bakımından yararlı olur, ancak arının kata çıkması gecikir. Güçlü koloniler bir katı bal mevsiminin ortasında 3-4 günde tamamlamaktadırlar. Yeterki kabarmış olsun. Yarım ballıklar 2-3 günde tamamlanabilir. Bu bakımdan petekler zamanında verilmelidir.. 
Kovan yönetimi için en iyisi aşağıdaki gibi işlem yapmaktır. Kat vermek, zamanlaması, ham petek vermek, kabarmış vermek nasıl olur?
Kovanın  kaç çerçevelik olduğunu öğrenmek istiyorsak,
Kovandaki çerçevelerden bir tane alınır.… Yavrusuz, az ballı…..Sonra kovan kapatılır.…
15 dakika bekleyip  sonra kovan açılır...
Mevcut çerçevelerin dışına sarkıyorlar mı? Sarkma  yoksa  1 tane daha alınır....Bu böyle devam eder. Zaten üzerinde çok az arı olan petekler direk alınır. Petekler alındıktan 15 dakika sonra açılıp bakılınca; örtü bezi, tahtası, naylonu altında sarkma varsa varsa alınanlardan bir tane geri  koyulur...
İşte bu kadar çerçeve arımız vardır.
 Bu şekilde arılar toplanır.. Dağıtılmaz.. Nisan ilk haftasından sonra artık arılara ballı, kabarmış petek vermeye başlanır... Yoksa kabarmış, oda yoksa temel petek verilir. 
Arıların ilk ve son çıtasına duvar çıtası denir. 
Duvar çıtaları ballı olmalıdır.. Tamamı veya hiç olmazsa yarıdan çoğu ballı olmalıdır. 
Yeni verilecek ballı-kabarmış-temiz petek duvar çıtasının içine verilir.Arı buna iştahla yumurtlar. Ballı değilse kabarmış peteğe az şerbet püskürtülürsede çok iyi yumurtlar.
Bu şekilde arı geliştikçe petek duvar çıtası içine verilir. Diğer duvar çıtası( 1 nolu petek) in yanındaki (2 no’lu petek) yerine temel petek konulursa oradada iyi petek kabartılır..
Demekki en iyi petek kabartma, boş taraftaki duvar çıtasının içi, sonra boş olmayan taraftaki duvar çıtasının içidir. 10 çerçevelik arıda 2 ve 9 en iyi petek kabartma olan çerçevedir. 
Arılara bakamama tehlikesine karşılık, duvar çıtasının dışına temel petek konulabilir. Dalak asmaması için… Bu şekilde baharda arıya kat verilinceye kadar peyderpey petek vermekte yarar vardır. 

Kat vermek:
Arı 9- 10 çerçeve olunca artık kat verilir.
Kat hazırlanır. 1 nci çerçeve olarak kata azda olsa ballı kabarmış petek konulur.
Kovan yavaşça, tamamen açılır… Kuluçkalıktan çıkmalı yavrulu 1 veya 2 petek alınır… Bunlarda katta 2 ve 3 no’ya konulur… Kuluçkalıkta  2 ve 9 no’ya temel petek verilir… Katta 4 no’ya yine az ballı, temiz kabarmış petek konulur… 
Sonra kattaki boşluk  kalın bez, sera naylonu veya sert strafof  köpükten yapılmış (içi dolu) kutu ile örtülür/kapatılır. .. Soğuk hava dalgası gelirse arı yavruları üşütmesin...
Katı verdikten yaklaşık bir hafta sonra; Havalar iyice düzeldi ise ( iğdeler açmaya başlamıştır.)
Kat kenara alınır….Kuluçkalıktaki  2 ve/veya 9 nolu petek geri alınıp, kata kabarmış petek olarak verilirse iyi olur. Kuluçkalıktan bir çıkmalı yavrulu çerçeve daha alınırsa yine iyi  olur.. Buda kata konulur… Kuluçkalıkta 2 ve 9 a tekrar temel petek koyulur. 
(Kata bir hafta önce konulmuş yavrulu eski petek/petekler geri kuluçkalığa indirilebilirde. Çok eski ise indirilmez.)
Böylece katta 3 kapalı yavrulu, 2 az ballı kabarmış, 2  tanede kabarmış petek oldu. Bez alınabilir... Katta peteksiz kalan kısım (Kuluçkalık çerçevelerinin üzeri)  bir parça tahta ile kapatılabilir. Böyle yaparsak dalak yükseltme ihtimali çok azalır. 
Arı dalak asacak zamana kadar bekleyip yeni petekleri peyderpey  vermek yararlıdır. 
Ancak tedbir olarak boş taraf tamamen temel peteklerle doldurulabilir. 
İleriki hafta/günlerde; Kattaki 10 petek, sağ ve solda az ballı kabarmış, diğerleri bir kabarmış, bir kapalı yavru tavsiye edilmektedir. Açık yavru varsa ortada olmalıdır. 
Bu işlem sırasında meme takan arı varsa zaten görülür… Çaresine bakılır..
Nem, gece ılık havalar ve gündüz sıcakları bir Arada olduğu dönemde arılar hızla bal yapabilmektedir. Yeterki kovanda arı sayısı 70 bine çıksın. Arılar petekleri kabartsın.  
12 ve 19 temel petek kabarttırma bakımından daha iyidir. Kata temel petek verilirken öncelik 12 ve 19 dur. 
Katta yavru faaliyeti çoğalırsa, bir yumurtalı, bir açık-kapalı yavrulu olarak dizilir. 
Polen blokeli petek katta varsa alınıp saklanabilir..Zayıf arılara, oğullara verilmek üzere.. veya en kenarada alınabilir.. Arı not defterine kaydedilirse, lazım olunca bu kovandan alınabilir. 
Kat kabartılıp, bal doldurulurken, arı katı doldurunca, 2 nci kat verilir.
2 nci kat kabarmış ve 10 tane birden verilebilir..(yarım ballık olarak verilir)
Yarım ballık kat alınıp verilirse daha iyi olur. Kat yarım ballığın üzerine konulur. Şu var ki altada konsa, üstede konsa temiz, kabarmış yarım ballık petekleri çok çok yararlıdır. 
İyi bal yapması için ayrıca kovanda zamanında iyi varroa mücadelesi yapılmış olmalıdır.
Ana arı genç ise, oğulada heves etmeyecektir. Artık nem, sıcaklık ve gece ılıklığı üçü bir arada olursa kabarmış peteklere arı balı 3-4 günde doldurur. 
Bazı arıcılar kat olarak yarım ballık kullanmaktadırlar. Yarım ballar daha kolay satılmaktadır. Ve yarım kalma ihtimali daha azdır. Fakat kovanın oğula bozulması durumunda tam kat gibi kolayca bölmeler yapmak , sunni bölmeler, kabarmış petek zenginliği gibi konularda arıcı sıkıntıya girer. Tüm arıcılara  bu güzel dönemin hayalindeki gibi olmasını dilerim.

PETEK ÇITALARINA  TEL  VE TEMEL PETEK TAKILMASI:
Petekler 3 telli olursa çok sağlıklı olmaktadır. Kovanda peteklerde olabilecek yırtılma, eğilme  arıların boş yere çalışmalarına sebep olmaktadır. 3 tel gerilirse, bal süzme makinesinde de,  petekler kırılmaya karşı daha dayanıklı olur. Teller gergin ve aynı hizada olmalıdır. Çıtanın gönyesini bozmamalıdır. Tel üzerinde mahmuz gezdirilirken sıcak olursa peteği yırtar ve eritir. Sıcaklığı az olursa teli peteğe iyi yapıştırmaz. Mahmuz kaynar su içinde tutulursa petekler için en uygun sıcaklıktır.  Çıtalar yapılırken yanlardan çivi çakılmalıdır ki petek kovandan çekilirken proplem olmasın. Petek takıldıktan sonra peteğin üst tarafı ile çıtanın temas ettiği yere çaydanlık veya cezve gibi bir şeyle eritilmiş   bal mumu akıtılabilir. Amaç petek çıtanın üstüne de iyi yapışsın. Burası mahmuz ile veya mahmuzun sapı ile çıtaya yapıştırılabilir de.  Petek, takılmış durumda iken petekle çıta arasında kenarlarda yaklaşık bir cm boşluk kalmalıdır. Üst taraf zaten yapışıktır. Boşluk söz konusu değildir. Tel kaliteli  olmalıdır ki, kullanılmadan artan telli çıtalar  kışın paslanmasın. 
Teller elektrikle ısıtılarak peteklere çok iyi yapışma sağlar.  Bunun için mahmuz kullanmaktan vazgeçip bu sisteme geçmekte fayda vardır. : Telli çıta  yatırılır. Tellerin üzerine temel petek konulur. Elle hafifçe bastırılarak peteğin tellerle tamamen teması sağlanır. Hava sıcak olmalıdır. Peteğin içinden olmak üzere, üstte bulunan telin sağ ve sol tarafına (artı) ve (eksi) kutup  değdirilir. Bir veya birkaç saniye beklenir. Tel ısınıp petek tele girer. Fazla bekletirsek teli keser. Az bekletirsek iyi yapışma olmaz. İlk başlangıçta az çok hata yapılır ama çabucak tecrübe kazanılır. Artı ve eksi uç bir kaç saniye tutulursa yeterlidir. Volt ve ampere bağlıdır. Burada 12 yada 24 volt dönüştürücü aletimiz (Transformatör- adaptör) lazımdır. Bu aletin  akım miktarı önemlidir. (amper). 12 volt ise 4 veya 5 amper olmalıdır. İnce tel kullananlar için 3 amperde yeterlidir.. 24 voltluk transformotor alacaksak 2 amper yeterlidir.  12 volt X 4  amper = 48 Watt eder. Zaten transformotör de kaç watt olduğu yazılıdır. 40-50 Wat adaptörler iyidir.  
Araba aküleri bu iş için iyidir. Ancak amperi yüksek olduğundan yarım saniye tutmak yeterli gelmektedir. Ayar yapmak zorlaşmaktadır. 
8-GÜÇLÜ KOLONİLERLE ÇALIŞILMASI
Arıların bal yapması için,  kovanda bal mevsimi başlangıcında 40 bin arı olması lazımdır. Bal mevsiminin ortalarında bu sayı 70 bine çıkmalı ki arı bal yapsın. Arıcı şunu bilmelidir. 70 bin arı 30 kg bal yapar, ama 40 bin arı 15  kg  bal yapmaz. Mesela 8 kg bal yapar. Bu araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.  2 kat tam dolu  kovan 80 bin arı eder. 80 bin mevcutlu arının  örtü tahtası açılınca arı hemen dışarı taşar. Düzgün olarak peteklere dağılmış 3 kat arı da 80.000 arı eder. Zayıf arılar kovanlık için yüktür. Bir yıl bakılır. Sonunda ölür. Yapılan masraflar ve emek cabası. Ayrıca tüm hastalık, zararlı, yağmaya uğramak, zayıf arılarda görülür. Kovanlıktaki işlerin yarısı zayıf arılarla uğraşmakla geçer. Bir oğul erken dönemde 4-5 çıtadan az, olmamalıdır. Zayıf oğul, yada zayıf arıyı bedava verseler de almayınız.
9-KULUÇKALIKTA YAVRU ALANLARININ HAZIR OLMASI
Mart ayındayapılacak ilk veya 2 nci tam muayenelerde bakılır. Kovanda ana arının yumurtlaması için  gereken alanlar var mı?  Yoksa bu olması gereken boş yavru alanları  balla mı dolu. Böyle kovanlarda yavru alanları az olacağından bal mevsiminde yeterli arı sayısına ulaşılmaz. Bal mevsimine yetişemez. Yani başka bir anlatımla, kovandaki petekler balla bloke olmuştur. Az rastlanan bir durum olsada rastlanır. Aslında olması gereken, en sağdaki ve en soldaki peteğin tam balla dolu olması, diğer peteklerinde üst tarafının bal olması, yani bal kemerli olması gerekir. Baharda ortadaki peteklerin balı  genel olarak çok azalmaktadır.  Ortalardaki bu peteklerin diğer alanları yavru alanlarıdır. Böyle kovanlarda ortalarda bulunan, yavrusuz bir dolu petek alınmalı, ortada bulunan yavru alanına en yakın yere kabarmış petek konulmalıdır. Çok ballı iki petek en sağ ve en solda olmalıdır.  Böyle kuluçkalığı tamamen balla dolu kovanlarda bu şekilde birkaç kez, anaya yer açmak gerekebilir.        Kovanda bazen polenle bloke olmuş peteklerde  olabilir. Bunlarda alınmalı, en dış (duvar) çıtaların iç kısımlarındaki çıtada polen olsa yeterlidir. Mesela kovanın en ortasında komple polen dolu petek var.. Al …Yer açılsın. 

10-PETEKLER YANAŞTIRILMALI
Arıcılığa yeni başlayan arkadaşlar böyle bir hata yapabilirler. Petekler kuluçkalıkta olsun, katta olsun her zaman tamamen yanaştırılmalıdır. Eğer arada boşluk kalırsa, arı o boşluğu petekle örecek, sonra bu durum düzeltilmeye çalışılırken, yapılan yavrular ölecek, emekler boşa gidecektir. Petekler sağa veya sola yanaştırılınca diğer tarafta kalan boşluğa ileriki günlerde petek verilmesi geciktirilirse, yada unutulursa yine arı bu boşluğa petek örerek yavru atmaktadır. Üstelik bu yavrular erkek arı olacaktır.  Bu örülen petek örtü tahtasının altına örüleceğinden , kovan örtü tahtası alınırken petekle kovan yan duvarı arasında veya dalakla petek arasında sıkışıp kalabilecek ana arının  ölme ihtimalide (ezilmesi) yüksektir. Bu yapılan petek taze olduğundan ana arı  burada olacaktır. Bu şekilde dalak asıldı ise ve  erkek arılar larva haline gelmiş ise larvaların üzeri kapanınca alıp, erkeklerde bulunan tüm varroalar imha edilmiş olur. (Bakınız varroa). Kovanda herhangi bir yerde bulunan eski petek alındığında tüm petekler yanaştırılır. Yeni petek boş taraftaki duvar çıtasının içine verilir.
11- KOVANLARIN STANDART OLMASI
Langstroth  kovanın dünya standardı ölçüsü şöyledir: iç ölçüler: 38.5x  45.5x 25.8...
Tahta kalınlığı 3 cm.. Çerçeve genişliği (dıştan dış: 25 cm)
Tosya’da genellikle  yapılan kovan ölçüleri şöyledir:   İçten iç: 38.5 cmx 46 cm.  Derinlik : 22.8 cm.. Kovan tahtası kalınlığı 3 cm dir. Çerçeve genişliği dıştan dış  22 cm dir.
Bu ölçülere riayet iyidir ancak; Arıcının elindeki mevcut  kovanlarının ölçüsü nasılsa ona göre yeni kovan yaptırsa iyi olur.  Yoksa ileride arılıkta çalışma güçleşir.
 Kovan yapımında diğer dikkat edeceğimiz şeyler şöyledir.
 Kereste sarı çam yada ithal sarı çamdan olabilir.  Tahta kalınlığımız yetmez ise 3 cm den az daha ince olabilir. Önemli olan iç ölçülerdir. Köknardan yarım ballıklar yapılabilir. Köknar sıcak, soğuk ve rüzgardan çatlama yapabilen bir ağaçtır. Ancak arıların sevdiği bir ağaç türüdür ve hafiftir.  Yarım kat köknar ballıklar yağlı boya ile de boyanabilir. Ancak kovanlarımız yağlı boya ile veya vernikle boyanmaz. Pinotek ahşap koruyucu yapılabilir. Yağlı boya veya vernik kovanın neminin dışarıya atılamamasına sebep olur. Kovanlarımız  tavan boyası denilen, plastik boyaya benzeyen, ucuz bir boya ile boyanabilir. Bu boyalar nefes alan boyalar olarak tarif edilir. Ancak yinede kovandaki nemin kuruması anlamında zararlıdır. En iyisi boyasız olmasıdır. Propolisle boyamak iyidir.  
Çıtaların dıştan dışa eni  22 cm …boyu ise 44 cm dir. Üst tepe çıtası 47.5 cm olabilir.
Kovan yapımında dikkat edeceğimiz bir başka hususta  tam kat ile kuluçkalık aynı olmalı, kat, kuluçkalık olabilmeli, yada kuluçkalık, kat olabilmelidir. Bunun için dip tahtasının üstüne , katın oturacağı kısma 3x1.5 veya 3x 2 cm  ebadında çıta dolanılmalıdır. Ön taraftaki çıtaya uçma deliği açılmalıdır. Böylece kuluçkalığa uçma deliği açılmasına  gerek kalmaz. Böyle yaparsak, oğul zamanında, acil kovan lazım olursa, katlardan kuluçkalık yapılabilir. 
Kovanlar çakılırken yat tutkalı ya da nemden etkilenmeyen başka tutkalla tutkallanmalı, işkence ise sıkılarak çakılmalı ve gönyesine bakılmalıdır. 
 Yarım katların en ve boyu aynı, ancak derinliği ise 14.8 cm yeterlidir. Elimizde yarım kat çıtalarımız varsa bunların derinliğine göre yarım katlarımızın derinliğine karar verebiliriz. Mesela elimizde bulunan yarım kat çıtaları 15 cm ise, yarım katlarımızın derinliği 15.8 cm olmalıdır. 0,8 cm fark, örtü tahtası konulunca, çıtaların üst tarafı ile örtü tahtası arasında arıların gezmesi için bırakılan aralıktır. Bu aralık 8 mm olmalıdır. Kovanda 8 mm den daha az aralık arıların girememesine, dolayısıyla, arının giremediği bölgenin, temizlenememesine , zararlı ve böceklerin saklanacak yer bulmasına sebeptir. Bu aralık 8 mm den fazla yapılırsa, arı bu kısma petek  örer/örebilir. . Kovanda çalışmak güçleşir. 
Yaptığımız kovan, çatlamamalı, içine su almamalı, kenarlarında pervazlar olmalı, (pervazlar tutkallı olursa aradan su girmesi önlenir), Dip tahtasının alt tahtaları geçmeli, (rabıtalı) olmalı,  kuruyunca zamanla açılmamalıdır. Bu durum özellikle nakliyelerde arı çıkması nedeniyle başa  bela olur. Kovandan bal kokusu yaydığı içinde yağmacılık zamanlarında zararlıdır. 
KOVAN ÖRTÜ TAHTALARI, 1 cm kalınlıkta,  5 parça halinde olmalı , köknardan yapılmalıdır. Tahtaların  bir tanesinin  tam ortasından 5-6 cm  çaplı yuvarlak delik açılmalıdır. Şerbetlemede lazım olur. Hatta 2 delik olursa birisinede kek verilebilir. Örtü tahtaları yerine daha kolay olan örtü bezi, şeker çuvalı ve 2 mm kalınlıkta şeffaf plastik (masa) örtüleri kullanımı artmıştır. Şu varki şerbetleme deliği bunlarada açılabilir. 
DİP TAHTASI önemlidir.Dip tahtası alttan çekmeceli ve havalandırmalı olmalıdır. Polen tuzaklı olursa daha iyi olur.  Plastik dip tahtaları kullanışlıdır. Çekmeceli olmasının yararı: Kovan temizliğinin kolay olması, varroa tespiti, formik asit uygulamasında garantili havalandırma yapılabilmesi, varroa ilacının etkinliğinin ölçülebilmesi ve kış havalandırmasının (en iyi) alttan yapılabilmesidir.  Uçma tahtasımenteşeli olursa, tek başına arı taşımalarında, arıyı kucaklayarak taşımak daha kolay olmaktadır. Ayrıca dar alana daha fazla kovan sığabilmektedir.
PLASTİK DİP TAHTALARI VE ALT ÇEKMECELİ DİP TAHTASI YARARLARI : 
1--Kovan dip tahtası her zaman temizlenebilir. Çünkü yukarıda anlattığım gibi bir sistem ile arı dip tahtasında plastik elek üzerinde gezer. Pislikler aşağı dökülür. Arka taraftan çekmecesi çekilerek dip tahtasından aşağı çekmeceye akan pislikler temizlenmiş olur. 15 günde bir temizlenmelidir. Koku yapmasın.
2—Varroa zararlısı ilaçlama dolayısıyla sersemler veya bayılır. Bu durumda zararlı aşağı düşer. Geri çıkamaz. Oysa normalde ayılan varroa arının bacağına tutunup geri kovana çıkabilir. Yine ayrıca varroa zararlısına karşı yapılan ilaçlamadan sonraki günlerde yapılan kontrol/kontroller ile ilaçlamanın faydası ve varroa yoğunluğu öğrenilebilir. Varroa dökülmesi çoksa ilaçlamaya devam edilir. Dökülme yoksa ara verilir.
3—Kışın dip tahtası kenarlarında bulunan deliklerden havalanma sağlayarak nem oluşması engellenmiş ve içerideki karbondioksit birikmiş hava,  ağırlığından dolayı aşağı kaymıştır.
KOVANDA KIŞIN OLUŞAN NEM: Bu nemin sebebi kışın kovan içindeki soğuk havanın kovan üst köşelerinde buz oluşturmasından ve/veya sıcak soğuk farkındandır. Kovan ön havalandırması, kovan üst havalandırması yöntemi ile kovan içi pis hava dışarı atılırken kovan üstü soğuk kalmaktadır. Oysa alt havalandırma ile kovan üstü, naylon, gazete kağıdı, 2 mm şeffaf plastik masa örtüsü, strafor veya sünger ile kapatılıp sıcak tutulur. Havadan ağır olan kirli hava ve soğuk hava aşağı akar. Üst sıcak ve temiz hava olur. Çünkü sıcak hava hafifler. Daima yukarı çıkar.  Dolayısıyla buzlanma olmaz/azalır. Üst naylonda, köşelerde, erken ilkbaharda,  buğulanma, nemlenme görülsede (bu herhalükarda görünür), boş tarafa, naylon altına şubatta konulacak 15 cm genişlikte 2-4 kat gazete şeridi ile nem çektirilmiş olur. Gazete değiştirilir. Dip tahtası kuru kalır. 
4—Polen çekmecesi kullanılarak polen toplamaya yarar.
Sakıncalı tarafları:
1-- Dip havalandırması kapatılamayan çeşitleri vardır. Yağmacılık bakımından zararlıdır. Bal kokusu yayar.
2—Çekmecede oluşan pislikler koku yapmaktadır. En geç 15 günde bir temizlenmelidir. 
3—Kovanın konulduğu yer düz olmalıdır. Yoksa yamulur.

 Kovan üst kapağı geniş tip olursa daha iyidir. Hem yağmur suları sızarak kovana girmez, hem de arı muayene ve kontrollerinde,  ters çevrilen kapağın üstüne arı daha kolay konulur. Ayrıca, bu şekil geniş kapaklar, taşımalarda arı üstüne ikinci bir arı konulurken de işe yaramaktadır. Kaymalar olmamaktadır. Kapak derinliği yüksek olursa kısa kavanozlarla, erken ilkbaharda kat koymadan şerbet verilebilmektedir. Kapak kovana konulunca 10 cm boşluk kalırsa kullanışlı olur, ancak şart değildir.  

12-KOVANIN SICAK TUTULMASI:
Kovanlarda yavru yetiştirilmeye yaklaşık 20 Şubatta başlanacağından artık kış havalandırma delikleri kapatılmalı, kovan üstüne 3 kat gazete kağıdı bulundurmaya devam etmeli, kovanda, aralık, çatlak, delik olmamalıdır. Islak olan kovanlarda  kuruması için mümkünse güneş görmelidir. Uçma deliği her bir çıtalık arı için 1 cm olmalıdır. Arı kendi kendine bir yıl önceden bu deliğin ayarını yapmıştır. Müdahale etmeye gerek yoktur. Ancak geç çıkan veya bölünen oğullar, kovan değişikliği, uçma deliği propolisinin kazınması, gibi müdahaleler yaptıysak veya arı zayıf bir arı idiyse  uçma deliği daraltılmalıdır. Uçma deliği ayarlanırken, yağmacılık, kovan havalanması ikisi birden dikkate alınmalıdır. Kovan önü sürgüleri sayesinde kovan uçma deliği havalanacak şekilde daraltılıp genişletilebilmektedir
Kovanların sıcak tutulması için zayıf arılar birleştirilmelidir. 
Haziran başı yada Mayıs sonu gibi, havalar kesin ısınınca artık gölgeleme, havalandırmaya dikkat etmelidir. Sıcak tutmak 20 şubat 20 mayıs arası için geçerlidir.. Sonbahar yavrulama döneminde de kovanların sıcak olması tabiki gereklidir. 

SICAKLIK, HAVALANDIRMA, GÖLGELEME -KOVAN NEMİ

20 ŞUBAT 20 MAYIS ARASI: Kovanlarda yavru yetiştirilmeye yaklaşık 20 şubatta başlanacağından artık kış havalandırma delikleri kapatılmalı, kovan üst örtüsünün üzerine  3 kat gazete kağıdı konulmalı, kovanda, aralık, çatlak, delik olmamalıdır.. Uçma deliği her bir çıtalık arı için 1 cm olmalıdır.
20 MAYIS ta arılar bal mevsimine girmektedir. Havalar ısınmıştır. Artık kovanın fazla sıcak altında kalması sakıncalıdır. Zira içeride kovana giren bol miktarda nektarın buharı ile içeride nemli bir hava oluşmaktadır. Kovanda güneşte kalırsa içerisi hem sıcak hemde nemli olacaktır. Bu arıların rahat çalışamamasına sebep olur. Oğula yönlenmesinede etkisi olur. Yeterli bal üretemez. Hatta yeni kabarmış petekler sıcaktan eriyecek hale gelebilir.  O yüzden artık kovanlar gölge yapılmalı, uçma deliği tamamen açılmalıdır. Kovanlara  gölgelik yapılamıyorsa  kovanın çevresi beyaz straforla sarılabilir. Üstünede strafor konur ve rüzgardan uçmaması için tedbir alınır. Kovan şerbetleme deliğinde 1 hazirandan sonra çok küçük delik bırakılırsa arı bu deliği tamamen veya kısmen kapatarak içerideki sıcaklık ve havalandırmayı ayarlar. Şerbetleme deliği tamamen açık kalırsa o kısma gelen ballarda sırlanma olmayabilir. Kovan alt havalandırması açılırsa yararlı olur. Zira bal mevsiminde yağmacılık pek görülmez. Bal mevsimi bitince veya kısır dönem olursa alt havalandırmalardan bal kokusu yayılabileceğinden yağmacılık açısından tedbir alınır. Alt havalandırma kapatılır. 
1 EKİM:Artık kışa hazırlık başlamıştır. Sonbahar yavrulama dönemi için artık kovanlarda uçma deliği arılı petek başına 1 cm olacak şekilde daraltılır. Kovanda bulunabilecek tüm havalandırma ve delikler kapatılır.  
KASIM AYI SONU: Dip tahtasında delik/delikler varsa açılmalı, yoksa ön gövdesindeki delik açılmalı, oda yoksa şerbetleme deliği yarım olarak açık bırakılmalıdır.. Dip tahtasında delikler açık bırakılan kovanda üst örtü tahtaları çok sıcak tutulmalıdır. Strafor, gazete kağıdı, bez ile kovan üstü tamamen kapatılıp sıcak tutulmalıdır. DİP TAHTASINDA OLUŞAN NEM: Kovan içine giren bağıl nem üstte bulunan soğuk kısımlarda buzlaşır/buzlaşabilir.  Sonra kovan şubat sonunda, martta  yavrulama başlayınca ısınır, böylece buzlar çözülür, arıların üzerine ve dip tahtasına damlar.Yada kovan içindeki sıcak soğuk dengesizliğinden nem oluşur. Kovan merkezinde ilkbahar erken döneminde yavrulama başlayacağından sıcaklık merkezde çok, ancak kenar ve köşelerde dışarısı soğuk olduğundan sıcaklık düşüktür.  Nem yapan budur... Neme maruz kalan arı üşür ve ölür. ‘’Kovan altında delik açık kalırsa arılar kovanı ısıtamaz ‘’ diye korkmaya gerek yoktur. Zira arı zaten kışın kovanı fazla ısıtamaz. Dışarıda 6 derece sıcaklık varsa kovan içinde boşlukta 10-12 derece ısı vardır. Salkımın içinde de 20  derece civarında  ısı olur.  Petek üzerinde sıkışık vaziyette kiremit gibi üst üste duran arılar petek ile bal arasını ısıtır. İşte bu anda zayıf kovanlar balın sırrını  ısıtamayacaklarından  delip te yiyemezler. 
Kovanda oluşan karbondioksitli hava temiz havadan ağır olduğundan dip tahtasındaki delikten çıkar, gider. Bu bakımdanda alt havalandırma iyidir. Hava 1.2 gr, karbondioksit 1.9 gr dır. Dip tahtası konusuna bakınız.
 Dip tahtasında kış havalandırma deliği olmayanlar kovanlarının ön yüzünde gövdede bulunan 2,5 cm lik deliği açarak havalandırma ve nem kontrolü sağlarlar. Bu delikte yoksa şerbetleme deliği kısmen açık bırakılır. İçeride havalandırma sağlanmış olur. Böyle kovanlarda bazı yıllar fazla nem olur.Bu nedenle kışın kovanların arkası 3-4 cm yukarı kaldırılmalıdır. Nem için örtü tahtası kullanılıyorsa 1 cm kalınlığında ve köknardan olmalıdır. Kovan dışı yağlı boya olmamalıdır. Kovanların üzeri yanlarıda kapsayacak şekilde naylon ile sarılmamalıdır. Kovanlar içine yağmur almamalıdır. Sonbaharda arıların içine bakıp, son muayene yapılırken, fazla çıtalar alınmalı, en sağ ve en solda tam dolu 2 petek bal, diğer çıtalarda 1-2 kg arasında bal kemerli  petek olmalıdır. Zayıf kovanlar birleştirilerek kışa sokulmalıdır. 

13- ARIYI BALA YÖNLENDİRMEK:
       Kovana yılda yaklaşık  500  kg bal gelir. Ancak bu bal yavru büyütme, arı beslenmesi, petek örülmesi ve tarlacıların göreve çıkarken yedikleri bal olarak kullanılır. Bize sadece 30 kg bal kalsa yeter. 
Arı bal mevsimi öncesinde yoğun yavru yapmıştır. Sonra peteklere bal serpiştirilmeye başlanır. Bir taraftan bal depo edilmesi , diğer taraftan bol yumurta atılması ve yavru alanları dolayısıyla kovanda boş petek gözü kalmamaya başlar. Ana arı yumurtlayacak yer bulamaz olur.   Yeni çıkan yavruların boşalttığı göze hemen arılar bal doldurmaya başlar. Böylece kovanda yavru alanları azalmaya, bal alanlarıda artmaya başlar. Bu köşe kapmaca oyununa benzer. Petek gözlerine bal koymak isteyen arılarla, yumurtlamak isteyen ana  arasındaki köşe kapmacadır bu. Getirilen  balın miktarı, tüketilen baldan fazla olmaya başladığı  nokta bal biriktirme başlangıcıdır. Yani gelen balın % 99 u yavruya,   % de 1 i biriktirmeye başlanır. Artık günler geçtikçe  dışarıdan gelen bal arttığından daha önce  gelen balın % 90 ı tüketilip % 10 u depo edilirken, artık % 80 i tüketilmeye, yüzde 20 si depo edilmeye başlanır. Bu böylece artarak gider. Artık yavru ya harcanan bal gittikçe azalır. Çünkü yeni yavru atacak alan kalmamaya başlamıştır. Depo edilen bal gittikçe çoğalır. Bazen güçlü oğul bal biriktirir. Çünkü ana dölsüzdür. Yavrulama olmadığından tüketim çok azdır. 
Demek ki bol bal getirilirken arının gelen balı tamamen yavruya harcamaması gerekiyor. İlk oğulların bazen bal yapması, yada zayıf arı ile oğula bozulan arının yer değiştirilmesi gibi durumlarda bal yapması, kovan içinde yavru alanı çok az olduğundan gelen balın depo edilmesindendir.  Yeter ki bal mevsimi geçmemiş olsun. Yüksek yaylalarda gece havanın soğuk olması nedeniyle bitkilerin gündüz yeterli bal vermemesi,  kovanın yavruya devam edebildiği halde  balı biriktirememesi sonucu bal biriktirme az olur. Yavrudan bal artmaz. Yani arı bal biriktirme noktasını yakalayamaz. 
Arının bal yapması için;
1-    Yukarıda anlatıldığı gibi aşırı bal yiyicisi olmamalıdır. Kovanda aşırı yavru 
olmamalıdır. Aşırı yavrulu  kovanlardan  yavrulu çıta alınıp, yavru sayısı az olanlara verilebilir
2-   Kovanda yavru yetersizliğide olmamalıdır. Aşırı yavrulu arılardan bal yapacak arıya
 destek verilebilir. 
            Arıya kat verirken kuluçkalıktan 2 petek çekeriz. Bu petekler ananın  yumurtlayamayacağı, eski petek, bal, polen ve kapalı yavru ile dolu olabilir. Ancak en az biri yavrulu olmalıdır. Çekilen bu iki peteğin yerine temel petek  konulur. Kabarmış verirsek buna arılar bal serpiştirebilirler. Bizim amacımız yavru attırmak.. Bu şekilde yaparsak ne yapmış oluruz: Kuluçkalıkta temizlik yaparak anaya yeni yumurtlama alanı açtık. Bu şekilde ana arı kata daha geç çıkacak, kata daha az yumurta atacaktır. Normalde katın % 20- 30 una  yumurtlaması gereken ana, % 10-20 sine  yumurta atacaktır. Bu ne demektir. Ballarımızın bir kısmı daha beyaz  oldu. Ancak alttan çekilen 2 kötü petekten kurtulmamız lazım. Nasıl yapabiliriz: Bu eski petekleri önce katın 2 ve 3 ncü çıtalarına koyduk. . Yavruların ayrılmaması gerek. 5-10 gün sonra havalar kesin ısınınca bu kötü peteğin bir tanesi diğer kenara konulur. Yarım kalırsa kenardaki ballar yarım kalsın. Oğullarımız olursa oğulların kışa hazırlanması için ballı  petek desteklemesini bu kötü peteklerden yapabiliriz. Süzme yoluyla bu balları değerlendirebiliriz
70  Güçlü olmalı (bal mevsimi başlangıcında 50-60-70 bin arı mevcudu ) olmalı. Bal mevsimi 
ortasında 70- 80 bin olmalıdır.
3-   Genç ve tarlacı sayısı eşit  olmalı. (Kovana müdahale edilmezse eşit olur) Kovan
 içindeki genç- tarlacı arı dengesini bozucu müdahalede bulunmamalı, yada bal mevsimi öncesi müdahale bitirilmeli, dengelenmesi için bir hafta -10 gün gerekir.
5-Tam bal zamanında tarlacılar hazır olmalı. Yani geç veya erken tarlacı 
yetiştirilmemelidir. Kovan erikler çiçek açınca beslenmeye- şerbetlenmeye başlanırsa bal mevsimine tarlacılar hazır hale gelir. 
             
.
                        
            BİR İŞLEM: Yukarıdaki 2 nci madde ile bağlantılı olarak şöyle bir işlemde olabilir. 
            Sakıncalı tarafı ana % 95 kuluçkalıkta kalacağı için  kat verdikten sonra ana arıyı arayıp bulmak gerekirse zordur. Ayrıca oğul bekleyemeyenler için katta değilde kuluçkalıkta meme kontrolü yapmak gerekir.  İyi tarafları ise ballar beyaz olur, alttan çekilenler esmer olur..oğula yönelme azalır. Yavru sayısı ne az ne de fazla olur. 
            Arılar kata çıkar çıkmaz (Arıya kat verdikten yaklaşık 4-5 gün sonra, veya bir hafta sonra ) işlem yapılır.
Bu zaman ana arıların  genelde kata yumurta atmaya başlayacakları zamandır.
Arının yanına boş bir kat hazırlanır
Arının katı kaldırılır. Ters çevrilmiş kapağının üzerine ve bir kenara  konulur. 
Kuluçkalıktan  petekler çekilir,  bakılır.
Komple (her tarafı) çıkmak üzere yavrulu olan petekler  kuluçkalıktan alınıp, yan taraftaki boş katımızın ortasına konulur. Bu şekilde 4 petek seçilirse iyi olur.   Kuluçkalıkta ise açılan bu 4 eksik peteğin yerine temel petek aralıklı olarak konulur. 2 -4 -6 ve 8 nci petekler temel petek olmuş olur.( Kabarmış petek konulmaz.). Hazırladığımız yeni kat arının tepesine geçirilir.  Üstte bulunan 4 adet yavrulu ve/veya bal dolu petek katın her iki kenarına konulur.. Diğer boşluklar kabarmış petek , yoksa temel petekle doldurulur.  Kovanın eski katında bulunan temel petekler kuluçkalığa, kabarmışlar kata yerleştirilmiş olur. Kovanın eski katı böylece boşa çıkar. 
Bu şekilde bir işlem yaptığımızda arıyı bala döndürme şansımız artmaktadır. Bu durumda ana kuluçkalıkta çalışacağından 15 güne yakın kata çıkmaz, çıkamaz.  Ana arı zaten  kuluçkalıkta yumurtlayacak yer varsa  kata çıkmaz. Ana aşağıda çalışırken yukarıya (kata) arılar bal depo etmeye başlamış olur. Aşağıda kuluçkalıkta işi biten ana yukarı çıksa bile yumurtlayacak yer olmayınca vazgeçer. Zaten kuluçkalıktaki bol yavrular kovan için yeterlidir. 
Böylece kat bala dönmüştür. Arı başka sebepler yoksa balı bırakıpta oğula gitmez. Bu yapılan işlemin aynı zamanda kovanın oğula bozulmamasına da  fayda edeceği  kanaatindeyim. Birde bu işlemle kovana ana arı ızgarası konulmuş gibi olur. Ballar tertemiz, bembeyaz çıkar. Müşterisi kolay bulunur. Yalnız kenarlara  konulan bu 4 petek esmer ve eskidir. 
Ballar beyaz olsun diyerek katlara  Ana arı ızgarası koyanlar olmaktadır. Amaç ana arı kata çıkamasın. Şu var ki ana arı kuluçkalıkta yumurtlama alanı bulamazsa oğula yönlendirici etki yapabilir. Bal mevsiminde zaten kuluçkalıktaki yavrular yeterli olmaz, kata yumurtlamalıdır.  Ayrıca ızgarada  kovanda havasızlık ve arıların geçiş zorluğu da söz konusudur. Çelikten ana arı ızgarası plastikten daha iyidir. Arının kaymaması bakımından. Ayrıca kuluçkalığın üstüne ana arı ızgarası koyduktan sonra 1 cm kalınlığında çıta dört tarafa da konulmalıdır. Onun üzerine kat konulmalıdır.  Amaç çıtaların  altı ile ana arı ızgarası arasında boşluk bırakarak arıların hareket alanını genişletmek, kovanda havasızlık yaratmamaktır. Sıkışan arı oğulada niyetlenebilir. 
                         
BAŞKA BİR İŞLEM;. Mesela; Bal mevsimi ortasına doğru kovanda arı sayısı yeterli iken kat açılıp ana ele geçirilebilirse kafese konulup, deliği 2-3 günde açılabilecek şekilde kekle doldurulup  kovana iade edilir. . Bu işlem kovanın bala dönmesine yardımcı olur. Sakıncalı tarafı kovan ana memeleri takabilir.. 
BAŞKA İŞLEM: Bal yapacak arının yumurtalı, (gerekirse genç  larvalılarda eklenebilir) peteklerini bal yapmayacak  arıya verip yavrular büyüttürülürken, bal yapmayacak  arıda bulunan çıkmak üzere yavrulu olan petekler bal yapacak arıya 2-3 adet  verilebilir.. Yapılan işlem en geç bal mevsimi başlangıcı yapılmalıdır. Bir hafta sonra bal gelişi hızlanıncaya kadar kovanda genç, tarlacı dengesi kurulumu hızlansın. 
OĞUL
OĞUL NEDİR
Kovandaki arıların bir kısmı mevcut  ana arıyı beğenmezler. Bunun nedeni ana arının yaşlanması, dolayısıyla, kovana yeterinde hormon ve feremon verememesidir. İlk başlangıçta (ilkbahar) yeterli hormonu verir. Ancak arı çoğalınca hormon ve feremon kovana yetersiz kalır. Bunun farkına varan bir kısım işçiler ana arıya karşı cephe alır. Yeni analar yetiştirmek, çoğalmak istemektedirler.  Kovanda bir ikilik oluşur. Çünkü kovanın yarısıda eski ana arıdan yanadır. Arıların yeni ana arılar yetiştirip kovanın yaklaşık yarısının yeni bir yuva yapmak üzere kovanı terketmesi olayına oğul denir. 
Ana arı bölümünde ana arının işçiler tarafından devamlı surette ağızdan beslendiği anlatılmıştı. Bu beslemede işçi arılar devamlı değişirler. Ayrıca tarlacı arıların getirdiği nektar yine genç işçi arılar tarafından ağızdan ağıza boşaltılır. Bu işlemler devamlı tekrarlanır ki 5-6 saat içinde bir kısım arılar anayla temas etmiş, diğerleri de anayla temas etmiş arıya temas etmiştir. Bu temas ağızdan ağıza olmaktadır. Bu temas sırasında işçi arılara ana arıdan hormon ve feremonlar geçer. Bu bir kokudur diyelim. Bu koku sayesinde işçi arıların üreme organları gelişmez. Yani yumurtlayamaz. Yumurtlarsa yalancı ana olmuş olur. İşte anadan alınan bu hormon ve feremonlar yetersiz kalırsa işçiler anayı yetersiz bulmaya başlar. Ancak bazı arılar ana arıyı beğenirken bazıları da haklı olarak beğenmezler. Beğenenler ilk oğulda  bu ana ile çıkacak arılardır. 
Bu şekilde ananın beğenilmemesi, (yetersizliği-yaşlılığı- hatta belkide yetersiz döllenişi, kalitesizliği ) ile başlayan oğul sürecinde ilk olarak  ana arı sıkıştırılarak daha fazla yavru atmasını sağlarlar.. Sonra yeni ana memeleri yaparak ana arının bu memeler içine yumurtlamasını sağlarlar. Ana arı yeni yapılan memeler ile durumu anlar, ancak çaresizdir. Memeleri bozmak istese de işçiler memeleri korurlar. İşçiler memeleri korumak daha kolay olsun diye, kenar (dış) peteklere ve  peteklerin  alt ve yanlarına memeyi fazla yapar. Yeni ana memelerinde yeni analar beslenip büyütülürken bir taraftanda bazı arılar yeni bir yuva aramak için keşfe çıkar. Bu iş için 200-300 işçi görevlendirilir. Hatta bulunan yuvanın temizliği gerekiyorsa  oğul çıkmasına bir iki gün kala yaptırılır. Oğul çıkması yaklaşınca kovanda genç arı sayısı artmıştır.  Artık oğul hazırdır. Müsait bir havada sabah 7.30 ile öyleden sonra 3 e kadar genelde oğul eski ana ile kovandan kaçar gibi çıkar. Çıkış esnası uğultuludur. Bazen yere yakın uçar bazen az yukarıdan uçar. 3-5 metre çapında top gibi kalabalık arının havada uçuşu çok hoştur. İnsanı sokmazlar.  Çıktığı kovana ortalama 5-10 metre uzaklıkta bir ağaç dalına konarak geçici yuvasını oluşturur. 4-5 saat sonra kalkıp yeni seçtiği yuvasına gidecektir. Arıcı bu geçici yuvadayken oğulu alıp kovanına silker. İlk oğul eski anayla çıktıktan yaklaşık 2-3 gün sonra memelerden yeni analar çıkmaya başlar.
Kovanda ananın fazla yavru atmasından dolayı birden genç arı sayısı çoğalır. İçerideki ikilikten dolayı da çalışma bir miktar azalır. İçerideki genç arıların çoğalması sonucu işsiz olan bu arılar peteklerin üzerinde yatar. Bu durumda arıcı petekler üzerinde yığılmış bu genç arılardan kovanın oğula bozulduğunu anlar. İlk oğul % 90 ihtimalle kovanın eski anası ile çıkar. Diğer oğullara 2 nci, 3 ncü oğullar denir. Bazen  4 ve 5 nci oğulların çıktığı görülür. Son oğulla birlikte  kovanda bulunan tüm analar çıkar. İlk oğuldan başkası dölsüz ana ile çıkar. Bu oğulların analarının döllenmesi için en az 8-10 gün, bazen 20 gün geçebilir. Oğul çıktıktan sonra 15 günde döllenmeyen ana arılar kaliteli analar olarak kabul edilmezler.  Oğula giden ana kovan memelerden çıkan ilk    anayı kendine seçer.  Kovanın yeni anası olmak üzere beslenmeye başlar. Oğul çıkaran kovan  oğul çıkarmaktan çok zayıflar. İçerideki ikilik ve genç arıların azalmasından dolayı  oğul çıkaran kovanın yeni anasının döllenmesi 25-28 günü bulabilir. Döllenme gecikmesinin bir nedenide kovanda açık ve kapalı yavru kalmamaya başlamıştır. Bu durumda yaşlı arılar ana arıyı fazlaca sıkıştırır ve hırpalarlar. Çözüm; Böyle kovanlara diğer kovanlardan, açık ve kapalı yavrulu petek vermektir. Çünkü kovanda kapalı yavruların sonu gelir gelmez , yalancılama süreci başlar. Arılar bazen  eski anayı öldürüpde tamamen yeni ana arılar ile oğula da gidebilir.  Yani ilk oğulda yeni ana ile çıkar. (Not: Arılar bazen ana arı memesi başlangıcı yapar. İçi boştur. Bunu acemi arıcılar ‘’arı oğula bozulmuş’’ zanneder. Bu boş çanaklar ile işçiler anayı daha fazla yumurtlama konusunda uyarırlar. Belkide oğul için kararsızlardır.)
KOVANIN OĞULA GİDECEĞİ NASIL ANLAŞILIR
uçma tahtası önündeki belirtiler
    ● Uçma tahtasında polen getirmeyen arılar.(Oğul çıkmasına bir-iki gün kala artık çiçektozu getirmezler..)
l  Kovan uçma tahtasında gezinen  kalabalık arılar ve  arıların kafa kafaya birbirlerini koklamaları,  arıların birbirinin peşinden gitmeleri (Bu kalabalık yağmacılık huzursuzluğu ile karıştırılmamalıdır).
Bu alametler yüzde yüz belirleyici değildir. 
             
Kovan muayenesinde ki belirtiler

l  kovan açılınca petekler üzerinde durgun (çalışmayan) arılar. (Bunlar oğul dolayısıyla fazla yavru yapıldığından genç arıların kovanda çoğalması ve işsizlikten petekler üzerinde kalmalarıdır) .(Resim 12 ve 13). Petek üzerinde düzgün dağılmış, işine gücüne bakan arı da oğul riski az demektir. 
l   Bu genç arılar bazen hem ayak altında dolaşmamak hemde kovan içi nem ve sıcaklıktan kurtulmak için kovan uçma tahtası altındaki gölgeliğe asılı olarak toplanırlar. Katı kaldırmadan, en sağdaki yada en soldaki petekler muayene edilerek ana memeleri görülebilir.
l  Sadece katın ön yada arka tarafı kaldırılarak alttan bakıldığında ana memeleri varsa görülür.
l   Ancak emin olmak için alt kat (kuluçkalık) muayene edilmelidir.  Kuluçkalığa bu gün meme takıp, birkaç gün sonra kata meme takabilirler. Dolayısıyla kattaki kontrolde oğul memeleri olmadığı halde kuluçkalıkta memeler başlamıştır. Bir hafta sonraki kontrolde oğul kaçmış olur. . (Kuluçkalığa bakmayacaksak 3-4 günde bir arıları oğula karşı katta kontrol etmek lazımdır.)  Yani katta memeler olmadığı halde 3-4 gün sonra oğul kaçabilir.  Bu nedenle kuluçkalık muayenesi şarttır. Bu mevsimde katın kaldırılması zordur. Ağırdır ve yapışıktır. Üstelik kalabalık  arının rahatsız olması vardır. Bu nedenle  
kuluçkalığa bakmanın kolay yolları araştırılmalıdır. Benim aklıma gelen ve uygulamayı planladığım düşüncelerim vardır. Bir fikir vermek amacıyla değerli arıcı arkadaşların içindeki ‘’icat’’ cı ruhlarını kullanmalarına katkıda bulunmak isterim. 
Birincisi; Bir kaldıraç yapılarak (veya kriko) kuluçkalığı komple arkadan yada önden 5 cm 
kadar kaldırıp, eğilerek alttan ana memeleri var mı bakılabilir. Eğilip ışık tutarak bakıp 
tekrar indirilir. Peteklerin alt tarafındada arı yoğunluğu varsa, arıların dağıtılmasıda gerekebilir. Hafif duman yapılabilir. Bu konuda teknolojik aletler  kullanılabilir.  Arılarda oğul için memeler takılıysa son çıtalarda daha çoktur. Peteklerin alt, yanlarındada fazla olmaktadır.   Kendi arılığımda şu planı düşünmekteyim. Kovan arkasında bulunan pevraz iptal edilecek, dip tahtasının arka çıtası seyyar hale getirilecek, yana açılabilecek, şüphelendiğim arıyı haftalık kontrollerde bu açıklıktan   kuluçkalığı kriko yardımı ile 2-3 cm kaldırıp,  5 cm açıklıktan eğilip güçlü ışık ve gerekirse dumanla bakarak tespit etmek. Memelerin varlığı, yokluğu görülür. Ayna kamera kullanmakta yararlı olabilir. Bu kontroller 2 hafta yapılsa genelde yeterlidir. Oğul tehlikesi 2, bilemedin 3 haftada aşağı yukarı geçer. 
           ::::: Oğul için önemli kontrollerden biriside kat alınmadan,  petekler üzerine bakılınca yapılan balların  beyazlaşıp, beyazlaşmadığıdır. Beyazladıysa artık kovan bal yapmıştır. Oğula gitmez. Meme bile yapmış olsa ana değiştirme memeleridir. Beyazlaşmak demek üstten peteklere bakılınca sarı petek rengi değilde beyaz petekler görülür. Diğer arılarda beyazlaşma başlamış, ancak bazı arılardaki peteklerin sadece 1-2 si beyazsa yada tamamı sarı ise oğul ihtimali güçlü demektir. Bu anlatılanlar bal mevsimi ortalarındaki durumdur. Arı kata bal yapamadıysa tabiki sarı görünür. Katta arı çok, çalışma iyi, ama petekler sarı ise bal yapılmamış, yavru yapılmıştır. Bu arı artık bir iki petek çekilerek incelenir. Meme görülemediyse yukarıda anlatılan  diğer alametlerde incelenip, gerekirse kuluçkalığada bakılır. 
            Arı bazen kata meme takar, ancak bu memeler geçicidir. Çünkü ana arı kovandaki kalabalıktan dolayı kokusunu tüm arılara ulaştıramayabilir. Bunun önemli bir nedenide ananın kuluçkalığa yumurtlaması, bu nedenle katta çalışanların ana hormon ve feremonunu yetersiz almasıdır. Fakat ana yukarı çıkarsa/ çıkınca bu memeleri kendisi bozar.
            Bazende arı ana arıyı değiştirmek amacıyla meme takar. Taktığı meme sayısı az olur, eğer arı petekleri beyazlatmış, balı yapmış ise fazlaca korkmaya gerek yoktur. Bal yapmış, anayıda değiştirmektedir. Ne güzel arıdır o.:))


ARILARIN OĞULA GİTME SEBEPLERİ
Ana arının yaşlılığı…Mevsimin oğul için müsait olması (Arılar çoğalınca, bal gelmesi geciktikçe oğul  ihtimalinin  arttığı bildirilmektedir ve gayet mantıklıdır)  …Kovan içindeki havasızlık ve nem…Kovan içindeki fazla sıcaklık…Ana arıya yumurtlama alanı kalmaması…peteklerin eski olması…Katı zamanında vermemek…Aç kalan arılar açlık oğuluna gider…Kısır zamanlarda arıları fazla beslemek oğula yönlenmeye sebep olur..
Asıl üzerinde durulması gereken sebep ana arının yaşlılığıdır. Genç ana arı bu sayılan hatalar yapılmazsa mevsim müsaitte olsa yaklaşık % 85 oğul yapmaz. 

OĞULLARIN KOVANA ALINMASI:
Kovanlarımızın önünde uçma tahtasından bile oğula bozulan arılar belli olur. Şüphelenilen arılar muayene edilirse oğul olup olmadığı kesinleşmiş olur. Artık oğlun beklenmesi veya bölünmesi gerekir.  
Oğulun çıkışı bir iki dakikada olur. Kovandan fırlar gibi çıkarlar. Havada biraz oyalanırlar ve geçici konaklama yerlerine konarlar. Bu,  arılığa yakın bir ağaç dalı veya bina, gümele gibi bir yer olabilir. Genelde gölgeye konarlar. Oğul insanı sokmaz. Çünkü Kovandan çıkmadan  önce bol miktarda bal emmişlerdir. Arı işe çıkarken kursağına kovandan emdiği baldan çok daha fazlasını oğula  çıkarken emer. Çünkü oğuldan önce arılar bol bal emer, boşaltır. Bu işlemi tekrarlayarak bal kursaklarını büyütmüş olurlar. İsteselerde insanı sokamazlar. Çünkü sokmak için karınlarını kıvıramaz ve iğnesini geçiremez. Yada iğnenin ucunu azcık geçirebilir. Yeni oğulumuzun konduğu yerden alınması için en az birkaç saatimiz vardır. 2-3 saatten fazlada gecikmemelidir. Kaçıp gidebilir.  Geçici konaklama yerinde ortalama 4-5 saat kalan arı en fazla 5 km ileride bulduğu yeni yuvasına gitmek üzere havalanır. Güzel havalarda saat 7,30 --15.00 arası oğullar çıkar. Ancak istisnalar olabilir. Özellikle rüzgar, yağış, sis, soğuk, fırtına gibi nedenlerden ötürü çıkamayan oğullar içeride daraldığından sabah 7 de de çıkar, akşam 7 de de çıkar. Akşam üzeri çıkan bir oğul geçici yerinde ertesi güne kalır.
Önce yeni oğulumuz için bir kovan hazırlamalıyız. Kovanımız gölgeden getirilmelidir. İçinde arının sevmediği zirai ilaç kokusu, mazot, gazyağı kokusu, fare ölüsü kokusu, küf kokusu, yağlı boya, tiner kokusu olmamalıdır. Güneşte bekleyen kovanı oğul beğenmeyip kaçar.  Oğul silkildikten hemen sonra  kovanın uçma deliğine  başı dönük, arkayı dikip havalandırma yapan arılar olması kovanı kabul ettiğinin alametidir. Bu haraket aynı zamanda diğer genç arıların kovanını bulmaları için, yayılan koku haraketidir.  Zayıf oğullara bölme tahtası konmalıdır ki, bu kovan büyük diye kaçmasın. Oğul kovandan kaçarsa ilk konduğu  eski yerine gider.  Kovanımız hazır olunca oğul alçak bir yere konduysa kovanımızı altına tutup dalı silkeleyince oğul salkımı kovana düşer. Oğul sakindir. Dağılmaz. Kovandaki peteklerden dolayı da yuvayı hemen beğenir. Artık hemen oğulu arılıkta temelli kalacağı yere  koyarız. Hemen üzerini  kapatırız. Oğul bir ağaçta ise 18 kiloluk teneke veya yaklaşık bu büyüklükte kutuya oğul silkilebilir. Bu kutu  önceden hazırlanmış kovana  silkilip kovan kapatılır. Oğulun konduğu dal ince ise, budama makası ile sarsmadan kesilip  dal ile birlikte kovana getirip silkeriz. Daldaki oğul ani hareketler yapmazsanız sakince durur. Siz gezerek yeni kovana gelip oğulu silkebilirsiniz. Çok zevkli bir olaydır oğul. Oğulumuz daha yükseğe konduysa, veya silkileyemeyecek kadar kalın dal yada çatı altı gibi bir yere konduysa altına sırıkla tutacağımız kutunun içine bir adet yavrulu çıta koyarsak oğul 4-5 dakika içinde  aşağı kendiliğinden iner. Yavrular güneşte kalmamalıdır. Petek ballıda olabilir. Oğul alçakta ama silkilemeyecek bir yerde ise yine aynı şekilde kovan altında 5 dakika tutulursa kovanın içinede bir çıta yavrulu petek konulursa yine arı kendiliğinden içeri girer. Eğer oğul  zor bir yere konarsa şöyle bir işlem uygulanabilir. Gölgeden getirdiğimiz kovanı yere koyarız. Kovanın içine ballı yavrulu bir çıta koyarız. Yavrular direk güneşe maruz bırakılmaz.  Kovanın üzerinden arıya bir ayna tutarız. Güneş arıların üzerine gelsin. Bir miktar bekleyince oğuldan bir kısım arılar kendilerini rahatsız eden bu ışık kaynağına doğru saldırıya geçecektir. Ancak aşağıda bakacak ki içinde bal kokan , yavrular olan petek var. Bu durumu değerlendireceklerdir. Yukarı oğula haber vererek oğul kendiliğinden kovana gireceğini Nizamettin Kayral hoca yazmıştır. 
Arılıkta içine eski petek konulmuş kutu ağaca asılır ve eski peteğede melisa yağı kokusu sürülürse çıkan oğullar buraya girebilir. Kutu ağaçta gölgeye asılmalıdır.
Kovana alınan oğul güçlü ise orta peteklerde derhal işe başlayacağından peteklerde eğilme, kopma olma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle 6-7 çıtalık oğullara en az  bir, daha fazla büyük oğullara en az  2 tane kabarmış petek orta tarafa verilmelidir. 
OĞULLARIN BAKIMI:
Oğul kovanına konulunca rahatsız edilmez. Ancak kovandan kaçmaması için fazla petek konmamalıdır. 3 çıtalık bir oğulsa 8 petek konulduysa oğul silkildikten en az bir dakika sonra fazla petekler alınıp, bölme tahtası konulup kapatılır. Oğul 7-8 çıtadan fazla ise desteklemek icap etmez. Yinede bir ballı çıta iyi olur. 5-6 çıta ise 1-2  tane, 3-4 çıta ise 2-3 tane petek vererek desteklenmelidir. Petekler ballı olmalı, balın yanında polenide varsa daha iyi olur. Oğula verilecek ballı polenli petekler en dış taraflara konulur. Yani 6 çıtalık arının 1 ve 6 ncı çıtası ballı olmalıdır. Oğullar kovana konduktan sonra ana döllenince ve döllenen arının yumurtalarını üzeri kapanınca açık veya kapalı yavrulu çıta desteği yapılırsa çok iyi olur. Tabi artık mevsim ilerlemiştir. Verilen yavrulu petek arısıyla beraber verilecekse anaç kovanından değil, başka kovandan alınmalıdır. Kapalı yavrulu çıta bulunabilirse yapılır.. Oğul çok zayıf ise diğer oğullarla birleştirilebileceği gibi arı sayısı arttırılmak isteniyorsa bu oğul ballı polenli  2 çıta ile 2 adette kapalı yavru ile yukarıda anlatıldığı gibi desteklenmelidir. Kapalı yavruyu ısıtamayacak kadar zayıf iseler önce bir adet çıkmak üzere kapalı  yavrulu, bir hafta sonra bir tane daha  kapalı yavrulu  petekle desteklemelidir. Yavrulu peteklerin üzerinde arılarıda olabilir.. Böylece kovan  kendisini  kışa hazırlamalıdır.. Bu şekilde oğullar desteklenmezse sonbahara zayıf girerler,  kışı geçirmekte zorlanacak, kış geçse de  zayıf arının bahardaki gelişmesi zayıf olacaktır. Ayrıca yağmaya da açıktır. Böyle zayıf arılar kışın sert geçerse balın sırrını delemediğinden açlıktan ölebilirler. Ana arısı döllenmeyen oğula kapalı yavrulu verilirse ana arının döllenmesi tehlikeye girer. Tekrar memede takabilirler.   
      Oğullarımıza çıktıktan en az birbuçuk gün  sonra bakarsak ,  ana yumurtasının varlığından , oğulun  yaşlı ana ile çıktığını anlarız. Yaşlı ana bir hafta kadar yumurtlatıldıktan sonra öldürülür ve yerine bir ana memeli petek yada ana memeleri verilir. Ana memesi ile beraber açık ve kapalı yavrulu çıta verilirse çok çok iyi olur. Yoksa ana döllenmesi uzun sürer. Anaya kovan hırçın davranır.  Döllü anamız varsa daha iyi olur. Ancak zaten önü kurumaya giden havalar dolayısıyla oğulda geç çıkan bir oğulsa ananın döllenmesi nedeni ile oluşacak zaman kaybının fazlaca zararı yoktur. Çünkü ana olsaydı bile artık fazla yavru atamayacaktı. Fakat henüz mevsim erkense döllü ana her yönden yararlı olur. 
      İlk çıkan oğullar genelde güçlüdür ve % 90 ihtimallle yaşlı ana ile çıkmıştır. 
      Güçlü oğullarda yavru büyütme faaliyeti olmadığından veya az olduğundan  gelen bal  kata depo edilebilir. Böyle oğullara kabarmış petekler hem kuluçkalık ortalarına  hemde kata verilir.  Hatta oğulu veren anaç kovanın  katı oğulun üzerine geçirilir. Ancak arısız ve yavrusuz olmalıdır...   Oğul balı dedikleri çıkan oğulun hemen bu şekilde bal yapmasıdır. 
İlk oğul anaç kovanının yerine konulup, anaç kovanda arılıkta herhangi bir yere konulursa oğulun bal yapma ihtimali artar. Çünkü tarlacılar ilk oğula girecekler, oğul tarlacı bakımından çok güçlenecektir. Aynı zamanda yavrulama yeni başlayacak, içeride yavruya harcanan bal az olacaktır. Bu oğula anacının üzerindeki kattaki kabarmış  petekler verilebilir. Anaç kovanındaki memeler bir veya ikiye indirilmelidir. Anaç kovandaki tarlacılar oğula gittiği için, arı sayısı azalacak, genç arılar kalacaktır. Yinede ana arısını iyi döllendirmesi için açık yavrulu petek kovanda olması lazımdır. Oğulda tekrar meme takma eğilimi olabilir. Bir hafta sonra kontrol etmek gerekir. 
Oğulların bir bakımıda şudur. Zayıf oğullar birleştirilirken oğullarda bulunan analar parmakla aralanıp, ezilmelidir. Ana sayısı azalan kovanda ana seçimi daha çabuk ve kavgasız olur. 
OĞULUN KOVANDAN KAÇMASININ NEDENLERİ:
Çıkan oğulun konulduğu kovandan kaçması:
Kovanın kötü kokulu olması(mazot, gazyağı, zirai ilaç, küf, fare kokusu,tiner, sarımsak  v.s)
Kovanın güneşte beklemiş olması
Kovanın fazla büyük olması
Oğulun anasının oğulun ilk konduğu yerde   kalması.
Kaçan oğul tekrar eski yerine konar. Yapılan hata telafi edilerek tekrar silkilir.
Açlıktan dolayı oğula giden kovanlarda arılar içeriden bal ememeyeceklerinden dolayı çok stresli ve sinirli olurlar. Bu bakımdan sokucudurlar. Oğul sokmaz deyip tedbirsizlik yapılmamalıdır. 
Eğer oğul silkilen kovanında toplanma yapıyorlarsa, salkım yapıyorlarsa  açlıktandır. Petek kabartma için yapılan salkımla karıştırmamak lazım .

            SUNİ OĞUL: 
a)           Kovanlarımızdan kendimiz suni oğul alabiliriz. Güçlü kolonilerden bal mevsimi başlangıcı, yada 1-2 hafta önce veya sonrasında suni oğul alabiliriz. En iyisi bal mevsiminin ilk haftasında aşırı yavru yapmış güçlü arılardan suni oğul alınmsıdır. Aşırı yavru yapmış böyle koloniler  oğula alamettir. Ancak şurası unutulmamalıdır; Balı kısır ve normal mevsimlerde güçlü arılar bal  yapar. Arının gücünü kırmak ve kovan dengesini fazla bozmamak gerekir. Kovanda normalden fazla yavrusu olanlardan sunni oğul alınırsa iyi olur. Diğer kovanlarla aynı güçte olduğu halde, aynı bakımdan geçtiği halde ilerlemesi zayıf, kata çıkmakta geciken, anasının kalitesizliğinden şüphelenilen ve yaşlı analı olan verim alamayacağımızı umduğumuz kovanlardan sunni oğul almak en iyisidir. Birde döllü ana ile olursa en iyisidir. 
 Sunni oğul şöyle alınır:
             Güçlü kolonide bulunan  peteklerden 6 tane alıp,  arısı ile birlikte boş bir  kovana 
koyarız. Ballı iki petek sağlı sollu konulur. Yanına polenli, kapalı yavrulu, en ortayada açık yavrulu petekler konulur. Aldığımız peteklerde ana arı olmamalıdır. Sunni oğulumuza ana arı temini 3 şekilde olabilir. Bir: Peteklerde bulunan günlük yumurta ve/veya larvalardan arı kendisine ana memesi yapar. 3 günlük larvadan yaptıkları ana kalitesiz olabileceğinden 4 tam gün sonra ağzı kapanan meme/memeler iptal edilirse iyi olur. İkincisi ana memelerimiz  varsa memeli çıta veya memeler verebiliriz. Bu durumda dikkat edilmesi gereken ana memesi bıçakla kesilirken memeden 2  cm pay bırakılarak kesilmesi sağlanmalıdır. Yani memeler geniş kesilmelidir.  Arı  iyisini seçsin diyerek 2 meme versek çok iyi olur. Üçüncü olarak en iyisi sunni oğulumuzu böldükten sonra 4-5 gün bekleyiniz. Oluşan memeleri kesiniz. Döllü anayı yavrulu çıtalar arasına kafesle veriniz. 
            3 ayrı kovandan 2 şer çıta alınıp sunni oğul yapılırsa döllü ana araya direk kafeste verilir. 3 Ayrı kovan kavga yapmaz. 2 ayrı kovanın arıları koku yapılmazsa kavga yaparlar. 
            Bölmelerde yaşlı arılar eski kovanlarına gideceklerinden yavrulu petek sayısı çok olmamalıdır. Gece arılar yavruyu üşütmesin. Açık yavru en ortaya, bir veya en fazla 2 kapalı yavruda ortanın kenarlarına konmalıdır.
Sunni oğulda kovandan aldığımız  çıtalarda kovanın ana arısı bulunabilir. Ana arıyı yanlışlıkla kovanından alıp suni oğula verdiysek aldığımız kovanda            ana memeleri oluşur. Suni oğlumuzda da 2 gün sonra baktığımızda günlük yumurtalar görürüz. Artık yapılacak bir şey yoktur.   Fazlada proplem yoktur. 
Suni oğul alırken şunlara da riayet etmemiz şarttır:
Bölünerek suni oğul alınan bu arıların anaları döllenme aşamasındayken   taşınmasa iyi olur. Anaya yüklenebilirler. Öldürme ihtmalleri yüksektir.
            Oğula bozulmuş arıları bölerek (sunni oğul alarak) oğul beklemekten ve oğulun kaçmasından kurtulabilir. Aşağıda anlatılacaktır.
      
       

ARILARIN OĞUL YAPMAMASI İÇİN ÖNCEDEN HANGİ TEDBİRLERİ ALABİLİRİZ;
Kovanın oğula gitmesinin nedenleri;
Basit hataların dışında, ana arının yaşlılığından ve mevsimin oğul vermek için müsait olmasındandır. 
1-Bu durumda genç ana arı ile çalışmak önleyici  tedbirlerin en garantilisidir. Ana arısı bir yada 2 yaşında olan kovanların oğula gitme ihtimalleri kısır yıllarda sıfıra yakın, normal yıllarda % 5, 10,  bal mevsiminin uzun olduğu, oğul için müsait yıllarda % 20 diyerek illaki rakam isteyenlere fikir verebiliriz. Ancak anası genç olan arı eğer ana arısı iyi döllenememiş ise, yada bazı fiziksel eksiklikleri varsa fevkalade oğula gidebilirler. 
2-Bal mevsiminin uzaması, mevsimin oğul için müsait hale gelmesi durumunda bazı kovanlarda katta aşırı yavru olabilmektedir. Bu  fazla yavruların sunni oğul veya zayıf arıları destek ile  değerlendirilerek kovanda aşırı yavrunun azaltılması yoluna gidilmelidir. Normalde bal mevsiminin ortasında güçlü kovanlarda kuluçkalıkta 8-10 katta 3-4 petek yavrulu olması normaldir, iyidir. Ama katta da 6-8 petek yavru varsa arının niyetinin  oğul olma ihtimali yüksektir.
3-Ana arı genç değilse oğuldan korumak için  ana değiştirilmeye çalışılmalıdır. Mevsim 
oğul için müsaitse döllü ana temin edip, eski ana (3 ncü yaşına girmiş)  bulunarak kovandan alınmalı, yeni ana kovana verilmelidir. Ancak bu işlem anlatıldığı gibi kolay değildir. Bal yapma ihtimali olan kovanın eski anası alınıpta,  döllü anayı vermede başarısızlık olursa, kovan memeler takarak ana değiştirme yada oğula gitme yoluna gidebilir. Bu mevsimde ana arıyı bulmakta  güç olabilir. 
            Diğer basit nedenler şunlardır.
1-    Anaya kuluçkalıkta yumurtlama alanları açmak, Kuluçkalıktan kat verme zamanında 2 
eski patek alınıp yerine aralara temel petek vermek iyi olur. Kuluçkalığında çok bal, polenli çıtalar varsa alınmalıdır. Zira ana bu mevsimde bol yavru atmalıdır. 
2-   Yeni katı zamanında vermek,
3-   Kovanı havalandırmak,
4-   Kovanı  gölge yapmak, 
5-   Eski petekleri değiştirmek .
  Mevsim oğul için müsait ise ana da yaşlı ise büyük ihtimal oğula gidecektir. Yukarıdaki diğer tedbirler yararlıdır ama  genellikle yeterli değildir.
ARIYI OĞULDAN VAZGEÇİRMEK:
Oğula bozulmuş arı kolay kolay oğuldan vazgeçmeyecektir. Ana memelerini keserek sadece geciktirmiş oluruz. Ayrıca memeler kesilince havalar birden bire kurursa ancak o zaman meme kesimi faydalı olabilir. 
Oğula bozulan arının memeleri tamamen kesilir. Bir hafta sonra tekrar kesilir. Bu arada 3 ncü defa memeler takarsa eski anayı öldürüp takabilir. Bu nedenle kovanda 3 ncü meme kesimi yapılırsa kovan anasız kalabilir. Yalancılar. Bu nedenlerle meme kesme işlemi çözüm değildir. Meme kesme işlemi eğer eski ana bulunup öldürülebilirse daha etkilidir. Bu durumda 2 defa  meme kesmek yeterlidir. 
OĞULLARI BEKLEYEMEYECEK OLANLAR:
1-Anaçtan 1 veya 2 sunni oğul alıp, memelerini kesmek.

Oğul mevsiminde 2, 3 veya 4 hafta arıları en geç 7 günde bir kontrol eden arıcı,  ana memelerinin takılmış olduğunu, arının oğula bozulduğunu gördüğünde, oğulları bekleyemeyecek durumdaysa;
1-Oğula bozulmuş (ana memeleri takmış) kovanın arka taraflarına    2 tane  boş kovan konulur.
Bir boş kovan (yada ruşet ) anaç kovanın yanına konulur…Anaç kovanla aynı renkte bir kovan daha hazırlanır.
-Katta bulunan peteklerin yarısı  bir kovana, diğer yarısı, diğer kovana konulur. Açık yavrulular ortaya, ballılar kenara konur.
-Kat kaldırılır. Kuluçkalıktaki 10 petekten  2 veya 3 ü  bir kovana ,  2 veya 3  ü  de diğer kovana konulur. 2 veya 3 taneside  memeleri 2 ye düşürülüp yandaki kovana (veya ruşete) konulur. Ruşet kapatılır. (Ruşette ana döllenmesi)
             -Arkadaki her iki kovan kapatılıp arılıkta bir yerlere konulur. (Sunni oğullar)
-Anaç  kovanda  2-3 veya 4  petek kalmıştır. 
Sonra…….Anaç kovan arkaya alınır. Yerine aynı renkte boş kovan konulur… Bu kovanın üzerine altına ana ızgarası parçası çakılmış ruşet konulur…
Anaçtaki çerçevelerin arısı altı ızgaralı ruşete  silkilerek, aşağıya konulur… Bir tane meme bırakılır.. (Aynı yaşta iki meme olursa daha iyi olur) Meme bırakılan çerçeve yavaş silkilir, yada fırça ile süpürülür. Izgaralı ruşetin içinde eski ana aranır. Bulunursa öldürülür.. Bulunamazsa, diğer sunni oğullarda kalmış olabilir. Önemli değildir.. Ruşette kalan arılar varsa dışarı silkilir.. Arılar kovanlarına gider. Eski ana vardı ise oda kovanını bulamaz (İnşallah)J)
Anaç kovana yeni boş petekler konulur. Hatta katta konulabilir.. Kapatılır…
Sunni oğullar, 2-3 saat sonra iyice azalır. Çünkü; Tarlacılar anaç kovanın yanına giderler. Bu yüzden bu yazılan işlemi yaptıktan birkaç saat sonra sunni oğullar açılıp, meme sayısı 2 ye düşürülürse iyi olur. Şart değildir. Eski ana bu sunni oğullarda kalmışta olabilir. Kalsa bile önemli bir şey olmaz. Oğul kaçmaz. Kaçsada azcık arı ile kaçar. Eski ana öldürülürse iyi olur..
İşlem tamamlandı. Oğulların tarlacıları eski yerine gittiğinden şerbet akşam verilir ve 2 hafta şerbete devam edilir. 
 Bir hafta sonra:
Hem anaç kovan hemde oğullar kontrol edilir. 
Anaç kovan muhtemelen yeni memeler takacaktır. (Taktıysa) Geçen haftadan bıraktığımız 1-2 meme vardı. O memelerin durumuna bakılır. Ağzı kapak gibi açılıp ana çıktıysa mesele yok. Çıkan ana diğer memeyi yandan bozmuş olabilir. Artık diğer memeler tamamen kesilir. 
Oğullarda günlük yumurtalı olan varsa eski ana oğulda kalmış demektir. Bulunup öldürülür. Kovanda bulunan memeleri bozduysa önce bir  açık yavrulu petek verilir. Ve varsa yeni meme verilir. 
            Ruşet kontrol edilmez. Döllenecek ana rahatsız edilmez.
Veee bir sonraki hafta kovanlar tekrar kontrol edilir. Ana döllenmiş mi? Yalancı ana durumu varmı? Anormallik varsa çaresine bakılır. 
İşimiz bitmiş oldu. Tamamdır. Ruşet  döllenince anaç kovanın arıları ilk seferde bir çerçeve, ikinci seferde 2 çerçeve, ve sonunda tamamı aktarılarak, anaç ruşete aktarılmış olur.. Anaç kovanın anası geç döllenecektir.. Üstelik iyi bir ana olma ihtimali zayıftır. Çünkü yaşlı arılar anaç kovanda anayı çok sıkıştırırlar. 
             
Bu işlemlerle ilgili bazı notlar:
Günlük yumurta hangi kovanda ise ana o kovanda aranır. Bulunursa öldürülür. Günlük yumurta her üç kovandada bulunmayabilir. Sebebi ana oğul vermek için zayıflamış, yumurtayı kesmiştir. Çok az yumurtlayabilir. 
Kontroller  7 günü geçerse oğul kaçabilir. 
            Memeler kesilince tekrar  ana memesi oluşmadıysa….Bunun anlamı ‘’Kovan oğuldan vazgeçmiştir.’’ Havaların aniden kuruması gibi durumlarda nadiren olur.. 
Yukarıda anlatılanlar karmaşık, ya da zor gelebilir. Ustalaştıkça sandığınız kadar zor olmadığını göreceksiniz. 
 Bu işlemlerle oğuldan vazgeçirmiş oluyoruz. Yani oğul beklemek, sık sık oğul almaya gitmek, zayıf oğulları desteklemek, şerbetlemek, birleştirmek, zayıf arılarla uğraşmak gibi işlerle uğraşmamış oluyoruz..

Oğul beklemek imkanı olmayanlar  mesela şöyle de yapabilirler:
2-Sunni oğulları akşam üzeri alıp, önlerini hemen kapatarak kovanlıktan taşımak.
Yukarıda anlatılan usulde tarlacı arılar tamamen anaç kovana girer. Arıların yaşlı olması 
ananın döllenmesini zorlaştırır. Oğullarında tarlacı kalmamasına sebep olur. Bu eksikliği önlemek amaçlı şöylede yapılabilir.
            Haftalık yapılan kontrollerde oğula bozulan arıdan akşamüzeri   2 oğul alınıp  hemen oğulların önü  kapatılır. Nakliyeye hazırdır. Getirilen yer daha yukarılarda bir yerse harika olur. (Tabiki en az 5 km uzağa taşınmalıdır. 3 km de olur. ) Yeni çiçekler dolayısıyla arıları daha uygun yere taşımış oluruz. Bu kovanlarda ana memeleri 1 veya 2 ye indirilebilirse oğul çıkma ihtimali çok zayıflatılmış olur. Yinede bu kovanlarda oğul isteği halen devam eder/edebilir. Anaç kovan yerinde kalabilir. Her üç kovandada eski ana aranmalı, varsa öldürülmeli ve meme sayısı 2 ye düşürülmelidir. 
       3-Bir veya 2 tane  sunni oğul alıp, akşam anacı kovanlıktan taşımak.
Her hafta yapılan kontrollerde,  oğula bozulan yani meme takmış arıdan 2 tane güçlü suni oğul alarak anaç kovanın sağına soluna konulur. Bu işlem akşama yakın yapılırsa daha iyi olur. Bölme yapılır yapılmaz anaç kovanın önü kapatılıp, tarlacılar içinde çoğalmadan kaldırılır, arabaya konulur. Sağ ve solda bulunan sunni oğullar anacın eski yerine yaklaştırılarak ortalanır.. Anaç kovan akşam  oğul bekleyebileceğimiz  yere getirilir..  Aradaki mesafe 5 km olmalıdır. Oğul beklemeden memeler kesilsede olur. 
 Bu durumda  her iki suni oğuldada meme sayısı bire indirilmelidir.. Sunni oğullar memelerden kendine ana seçsede tekrar memeler takar, Bir hafta sonra memeler tamamen kesilmelidir. Daha önceki hafta bırakılan memenin ağzı açılarak (kapak şeklinde) çıktıysa kovan ilk bırakılan memeden ana seçmiş demektir.  Oğullar ve anaç haftalık  kontrol edilmeye devam edilmelidir. Ta ki, analar yumurtlasın. Bu kontrollerdede eski ana hangi kovanda ise bulunup öldürülmelidir. 
 Bu yöntemin farkı tarlacıların hepsi anaç kovanda toplanmayacak, ve sunni oğullar tarlacısız kalmayacaktır. Sunni oğullardan herhangi birisine tarlacı girişi çok olursa eski ana onda kalmış olabilir. Bir tanesi yaklaştırılıp, diğeri uzaklaştırılarak eşit sayıda tarlacı girmesi ayarlanmaya çalışılır.
            Şöylede yapılabilir:
            Döllenmiş ana temin edilip, oğula bozulan arıdan 2 şer çıtalık bölmeler yapılır. Memeleri kesilir. Döllü ana ortaya verilir. Kafesin kek kısmı açılabilir. Daha sonra bu yumurtlayan analara ballı, polenli petek desteği ve çıkmalı kapalı yavrulu petekler verilerek desteklenir. Kapalı yavru Desteklemesi  ana yumurtlamasından 10 gün sonra yapılırsa garantili olur. Anaç kovan döllü anayı zor kabul eder, bu nedenle anaç kovanın yanınada 2 çıtalık bölme yapılıp, ileride anaçla birleştirilir. Tabi ki anaç kovanda meme bırakılmamalıdır.

OĞULA BOZULMUŞ ARIYA YAPILACAK BAŞKA bir iŞLEM: 
4-  Zayıf arı ile yer değiştirme:
       Oğula bozulmuş arıya hiçbir işlem yapmadan, kovanlıkta bulunan başka bir  zayıf arı  ile yer değiştirilir.  Normal zamanlarda mesela nisan ayında zayıf arı ile kuvvetli arı yer değiştirilmeye kalkılırsa kuvvetli arının tarlacıları zayıf arıya , zayıf arının tarlacılarıda kuvvetli arıya  gideceğinden her iki kovandada şiddetli kavga olur. Kovana almazlar. Ancak oğul mevsimi aynı zamanda bal mevsiminin ortası olduğundan arılar sakindir. Araziden gelen arılar doludur. Kavga yapmazlar. Yabancılarsalarda içeri alırlar. 
Bu şekilde zayıf arı kuvvetli olan ve oğula bozulmuş kovanın yerine konur.  Oğula bozulmuş kovanda zayıf arının yerine konur. 
        Üç gün sonra (hatta 3 saat sonra) oğula bozulmuş olan  arının tarlacıları kalmayacağından kovan da arı sayısı azalır. Eski ana daha kolay  bulunabilir. Öldürülürse iyi olur. Ancak bu arı 7-10  gün içinde ana memelerini kendisi keserek oğuldan vazgeçer. Vazgeçmeyip oğul  çıkarabilir de. Ancak kaçan oğul küçük olur.  Eski ana bulunup öldürülünce 1-2 meme bırakıp diğer memeler kesilir. 
Zayıf arının uçma deliğine bir veya birkaç gün koku (mesela limon kolonyası kokusu, iğde kokusu içeren parfüm, kekik kokusuda olur.  ) püskürtülürse daha iyi olur. Birkaç damla kaliteli limon kolonyası dökülmüş ılık şeker şurubu  uçma deliğine günde birçok kez püskürtülebilir. 5 dakikada bir puf yapan spreyler kovan uçma tahtası önüne parfüm püskürtecek şekilde birkaç saatlik konulabilir. İçindeki parfüm arıya zararlı olmamalıdır.
Bu usulde yer değiştirilen zayıf arıya hemen     kat verilmelidir. Hatta oğula bazulan arının katındaki tüm yavrusuz çıtalar –Kabarmış, ballı, temel petek) zayıf arının katına konulur... Zayıf kovanda az yavru olduğundan gelen bal yavruya harcanmaz, ani olarak bal  depo edilir. İyi bal yapabilir. Burada bal yapması için önemli olan  işlem yaptıktan sonra bal akımının devam etmesidir. Yinede fazla hayale kapılmamalıdır. Tam randıman alınamamaktadır. Zayıf arıda petek kabartacak, gelen nektarı bala dönüştürecek genç arı sayısı azdır. Denge oluncaya kadar zaman geçer. Zayıf arıya 5 nci günden sonra çıkmalı kapalı yavrulu petek verilebilir. Daha önce verilirse tekrar meme yapabilir.  
            Yöntem Ana memesi kesme işlemi olmaması, eski ananın öldürülmesinin acil ve şart  olmaması, kovan zayıfladığından eski anayı bulup öldürmenin kolay olması gibi nedenlerle kolaydır. Ana(c) kovan katlı olduğundan arıcı tek başına ise önce katı alır. Çok yakına koyar. Zira bu kat zayıfın tepesine geçirilir. Sonra anac kovanın üzeri bezle kapatılıp zayıfın yakınına konulur.  Zayıfı yerinden kaldırıp ana(c) kovanın yerine koyup, hemen zayıfın eski yerine gelir. Ana(c) kovan zayıfın yerine konulur. Sonra kat açılıp yavrulu çıtalar alınır, diğer petekler  zayıf arının üstüne kata kanulur. 
Zayıf arılarla yer değiştirmek çok kullanışlı bir işlem olmasına rağmen bu dönemde arılıkta zayıf arı kalmadığından uygulamada yapılması imkansız olmaktadır.. Bu dönemde  tabii veya sunni oğulların analarıda henüz döllenmemiştir. Ana yeni döllendiyse yine yer değiştirmek sakıncalıdır. İlk yumurtaların larvalarının  üzeri kapanmış olmalıdır. Zayıf arı dediğimiz en fazla 5 çıta olmalıdır. 
Kendisi ana arı yetiştiren arıcıda yetiştirdiği döllü analardan yararlanabilir. 

Sevgili arıcı arkadaşlar; Benim bu anlattıklarım kendi düşüncelerimdir. Okuduklarım, tecrübe ettiklerim ve tecrübeli arkadaşlarla görüşmelerim sonucu ortaya çıkmıştır. Nizamettin Kayral beyefendi, Muhsin Doğaroğlu Hoca, Em. Teknisyen Halil Bilen’den çok şeyler öğrendim. 25 yıldır  arılarım vardır.. Anlattıklarımın bir kısmını, veya bazı şeyleri uyguladıım. Uygulayanların sonuçlarını derledim. Ben bunları cesaretle yazdım ama asla ‘’böyle olur’’ dememem gerekir.  Bu yıl deneyipte başarılı olduğumuz yöntem, gelecek yıl aynı sonucu vermeyebilir. Bal durumu, arının durumu, ırk, cins, ananın gençliği gibi bir çok şey sonucu etkiler. Bu yazdıklarımı ben herhangi bir yerden kopyalamadım.. Arıcılık kitaplarından okumadığım kitap  azdır. Böylesi konular bu kadar ayrıntılı anlatılmamaktadır . Yazılmış kitaplar bölgemize göre değil. . İç anadolunun çabuk geçen bal mevsimi, doğal kır çiçeklerinden yapılan az ama kaliteli balının arılarını anlatan kitap bulmak zor. Arıcık kitaplarında hepsi dikkate alınmıştır. Bizim bölgemize uymayan hususları biz anlayamayabiliyoruz. Ya da ayıramayabiliyoruz.  Yazar bilir belki ama, dilediğini anlatmak   zordur. Bu kitaplarda: Bu böyledir ama iç Anadolu da da durum şöyledir denilmiyor. Bir örnek ; Türkiyenin en meşhur diyebileceğimiz arıcılık kitaplarından birisinde  ana değiştirmede (supersudur) arıların 2-3 tane en fazla 4 tane ana memesi yaptığını defalarca yazmaktadır. Başka kaynaklardada okudum. Ancak ben kendi arılığımda 7-8 adet meme taktığı halde ana değiştirerek oğul çıkarmayan arıya rastladım. Mevsim oğul için tam uygun değildi. Ani sıcakların bastırması gibi veya başka nedenlerle arı önce oğul, sonra karar değiştirerek ana değiştirmeyide düşünmüş olabiliyor. Ben bu durumu görünce direkt ana değiştirme değil dedim. Ama yanılmışım. Bazen ana değiştiren arı 7-8 tane meme takabiliyormuş. Kitabında suçu yoktur. Genel kural budur.  Bir başka kitapta bazen arıların 7-8 meme taktığıda görülür diye yazmakta imiş. Demem o ki bu anlattığım oğul konuları olsun, diğer konular olsun genel olarak geçerli  şeylerdir. , ancak bazen normal arı davranışlarına uymayan şeyler olmaktadır. Ben bunları  arıcının  kafasında fikir üretebilmesi  için yazdım. Bazı arıcılar için çok lazım konulardır. Bende tarımda çalışmamdan dolayı aynı zamanda bunları kendime görev addederek yazdım. Tecrübelerim yeterli değildir. Ancak yinede arıcılara yararlı olacağı kanaatindeyim. Kitabı yayınladığım kendi bloğuma (www.ademselvi.blogspot.com) kitap hakkında olumlu mesajlar gelmektedir. Tabi ki olumlu mesajlar benim arıcılıktan edineceğim yeni tecrübelerimide yayınlamamı teşvik edecektir. Taşıma su ile değirmen dönmez gerçeğinden yola çıkarak, bu anlattığım oğul konularını uygulayacak arkadaşların tecrübeli olmaları gerekmektedir. Kimseye böyle yaparsan garanti böyle olur diyemeyiz. Kitabı okuyan arkadaşların Tarım Müdürlüğüne gelerek, hatta telefon ederek anlayamadığı konuları anlamasına yardımcı olurum. 
            
İLK OĞUL ÇIKTIKTAN SONRA ‘’OĞUL DEVAM ETMESİN’’ İSTİYORSAK:
İlk oğuldan sonra anaç kovanda  1-2 meme bırakılarak tüm memeler kesilir. 
Bu durumda eski ana aramasına gerek yoktur. Çünkü eski ana ilk oğulla çıktı. Yalnız memeler kesilip, 1-2  meme bıraktıktan sonra , bir hafta bekleyip muhtemelen yeni oluşacak memelerde kesilmelidir. Yoksa oğul kaçabilir. Kontrol 7 günü geçmemelidir.  
Kovandan ilk oğulu almadık, ancak ‘’oğul kaçmış mı’’ şüphesi taşıyorsak ana memelerine bakarız. Ağzı açılmış ise kaçmıştır. İlk oğul ana memelerinde anaların çıkmasından yaklaşık 3 gün önce çıkar.  (resim-11).  Hava şartları kötü ise arı oğul çıkışını erteler. Kovanlara kulak verdiğimizde kvak kvak ana arı sesleri gelir. .Tiiit tiiiit diye ses çıkardığını da  duydum.  . Şunuda eklemek gerekir ki; Birkaç gün içinde oğul çıkaracak arıda ana arı yumurtlamayı çok azaltır. Yumurta bulmak zorlaşır. . Uçması için zayıflaması gerekmektedir. Hemen oğul öncesi yumurta bulunamayabilir. Oğula bozulan kovanda  bazı yıllar yavru az olabilir.  Böyle kovan  açılınca 8 çıtalık suni oğuldan 2 tane çıkmıyorsa,   bir oğul alınarak da işlem yapılabilir. 
.
Not: Kovanda ana memeleri yan tarafından bozulduysa kovanda ana seçilmiş, seçilen ana, diğer ana memelerini bozarak içerideki anayı iğnesiyle sokup öldürmüştür. İşçi arılar bu ölü anaları kovandan atarlar.  Bu şekilde kovanda ana memeleri yandan bozulmuşsa kovan oğuldan vazgeçmiş, ana arısını teklemiş, demektir. Bu kovanda  mesela 10 gün sonra ana yumurtlamaya başlar. Bir  kovanda yandan bozulmuş içi boş memeler varsa, diğer memelerde bozuluyor demektir. Meme kesmeye gerek yoktur. . Muhtemelen arılarca bozma işlemi devam etmektedir.
       
      
.           İLK OĞUL ÇIKTIKTAN SONRA ‘’OĞUL DEVAM ETMESİN’’ İSTİYORSAK (2)
İlk oğul  ana kovanın yerine konulur.
Eğer kontrollerde ilk oğulun çıktığını gördüysek, hangi kovandan çıktığını biliyorsak kendi kovanı ile ilk oğul yer değiştirilir. Oğulun anası bulunabilirse ananın numarasından da hangi kovandan çıktığını bulabiliriz. 
 Oğul çıktıktan sonra kovana alınır ve ana kovan yerinden kaldırılarak herhangi bir yere konulur. Oğulda anacın yerine konulur. 
Oğul çıktı, oğulu kovana aldık, arılıkta bir yere koyduk....ise; Aynı gün anasıyla yer değiştirebiliriz. Ana(c) oğulun yerine konulabilir. Herhangi bir yere konmasınında sakıncası yoktur. Oğulun yeni oluşan tarlacıları gelipte kovanını yerinde bulamazsa eski kovanına gider. Anaç en az 2 metre uzak yere konulmalıdır. 
Anacın memeleri 1-2 tane bırakılıp kesilirse iyi olur. Meme kesilmezse döllenme hem geç olur, hemde azda olsa oğul kaçabilir.  
Bu işlem sonucunda ana(c) kovanın tarlacıları oğula gireceğinden oğulun tarlacısı bir anda çoğalır. Bal yapma ihtimali yüksektir. Ana(c) ın katında bulunan kabarmış, ballı, az ballı  petekler oğulun tepesine geçirilir. Oğulda  tarlacı çokluğundan dolayı genç arı yetersizliği ihtimaline karşılık, bu işlemden 4-5 gün sonra çıkmak üzere kapalı yavulu bir – iki çıta verilir. 
            Bu işlem, anaları döllenmemiş  olacağından 2 nci ve diğer oğullarda uygulanamaz. 
BAL HASADI:
Ballar olgunlaşır olgunlaşmaz, hemen alınırsa, varroa mücadelesinde geç kalmamış olur. Yazın arpalar biçilirken, ana arılar yumurtlamayı azaltır… Kuraklığa bağlı olarak analar yumurtlamayı dahada azaltır, hatta yok denecek seviyeye gelebilir.. İşte arpalar biçilmeye başlandıktan 20 15 gün sonra ballar alınırsa, zaten olgunlaşmış, kovandada kapalı yavru azalmıştır.. Derhal varroa mücadelesine başlarız. Bu arıcılıkta önemlidir.    
Katla kuluçkalık arasına ‘’arı kaçıran’’ aleti  konularak daha kolay hasat yapılabilir.  Arı kaçıran olmadan, ballarımız hasat edilirken yağmacılığa çok dikkat ederiz. Bal yere damlatılmamalı, damlarsa hemen toprağa karıştırmalı veya üzerine toprak dökülmelidir. Silinecek yerde ise ıslak bezle silinmelidir. Petek ve propolis parçalarıda yağmacılık için iyi olmaz. Bal çabuk alınmalı, ballar kapalı ortama veya arabaya çabuk taşınmalı ve alınan bal derhal kapatılarak arı girmemesi ve bal kokusu yaymaması sağlanmalıdır.
          Hasat akşama doğru yapılabilir. Yada sabah  erken saatlerde bal alınmalıdır. Öylen saatleri hatta öyleden sonra  tarlacılar arazide olacağından kolay bal alımı olabilmektedir.  Önemli olan işi fazla uzatmamaktır. Pratikliğe bağlı olarak en fazla 4-5 kovanın balı alınıp, hasad için ara verilmelidir. Bazen 1-2 kovan bal hasad edilince arılar havalanır. Yağmacılık tehlikesi başlamıştır. Derhal hasad bitirilmelidir. 
          Hasat nasıl yapılır: 
Kata bol miktarda üstten duman verilir. Arılar aşağı kaçar,  dolayısıyla katta arı azalır. Petekler teker teker çıkarılarak kovanın içine silkilir.  Arılarından arındırılan bal başka bir boş kat, yada taşıma sandığına çabucak alınıp konur ve her seferinde üstü nemli bezle ürtülerek kata veya bal taşıma sandığına arı  girmesi önlenir. Tek tük arı girmesine engel olunamaz. Onlarında fazla zararı yoktur..  
          Kata silkilen arılar her seferinde tekrar silkilirse arılar sinirlenebilir. Yani katta birinci peteğin arıları silkildikten sonra 2 nci peteğe tutunmaya çalışan arılar tekrar silkilirse kızgınlaşır. Hatta 3 ncü peteğe tutunan ve 2 defa silkilen arı 3 ncü ve 4 ncü defa silkilecektir.  Bu arıların kızgınlaşmasına sebep olacaktır. Silkeleme sonrası arı aşağı kuluçkalığa düşüyorsa mesele yoktur. Kuluçkalığa doğru (aşağı) silkeleme yapılmalıdır. Aynı gün sabah erken, sonra öylen, sonrada akşam hasad yapılabilir. Önemli olan arı havalanmadan bırakmaktır.  
          Hasat edilen ballar sınıflara ayrılır. Petekli olarak satılabilecek ballar. Petekli kesme bal…süzülecek ballar… Arıya sonbahar, ilkbahar verilecek ballar…Evde ve arılıkta yemeye ayrılan ballar..(Fakirlerin hakkı.. Eş, dost, akraba, arkadaşlar için) Petekli satılacak ballar  kanatılmamalı,  şekli ve sırrı bozulmamalıdır. Naylonlara konularak diğer günlerde de arı saldırısına karşı tedbirli olunmalıdır. Alınan ballar serin yerlerde tutulmalıdır. Amaç mumkurduna karşı tedbir almaktır. Yaz ve yaz sonu alınan ballar serin tutulamaz. Kurtlanır. Bu nedenle dondurucuda en az 24 saat şoklanmalıdır. Şoklamanın bal için zararlı olup olmadığı bilinmemektedir. Bilinen bir zararı yoktur. Yinede şoklama sonrası serin yerde tutulmalıdır. Şoklamadan klimalı oda  veya buzdolabında naylon içinde saklanabilir. Ballar kışın ise şekerlenmemesi için  14 dereceden yukarı (ama çok yukarı değil..16-18  c ye kadar.) veya 14 dereceden aşağı  tutulmalıdır.(Çok soğuk değil) Balın saklandığı ortamda sıcaklık düşecek ve çıkacaktır. İşte sıcaklık iniş ve çıkışları sırasında ballar 14 dereceden geçmemelidir. Yada az geçmelidir. Yani gece 8 derece, gündüz 20 derece olursa o gün bal 14 dereceden geçecektir.  Bu dereceler balın kristalleşmemesi içindir. 10 derece ve altı en iyi sıcaklıktır. Süzme ballardada 18-21 dereceler daha iyidir.. Soğuktan sıcağa ve sıcaktan soğuğa  geçişlerde 14 dereceden geçerken şekerlenme olur.. Şekerlenme balın özelliğini bozmaz. Balın içinde bulunan polen taneciklerinin 14 dereceden geçerken balda bulunan glikozu kendine çekmesi ile oluşur.  Şu kadar varki Tosyamızın balları nadiren kristalleşir. Çünkü bal yapıldığı çiçeğe göre kristalleşmeye uygundur. Ayçiçek balı çabuk kristalleşir. Pamuk balıda öyle. Çam balı şekerlenmez. Yonca balı az çok şekerlenmeye karşı hassastır. Süzme ballar şekerlenirse kapalı cam kavanozunda 40-45 derece sıcaklıkta 6 saat bekletilerek eski haline döndürülür. Tekrar şekerlenmez. Cam kavanozda, yaklaşık 55 derece suyun içine konulursa balda 40-45 derece olur. Süzme ballar satıldığı yerde kristalleşmesin diye önceden ısıl işleme tabi tutulur. Peteklı sırlı balları kışın sıcak odalarda bekletirsek bal kurtlanır. Eski ve polenli petekler daha çok kurtlanır. Yeni ama polenli petek daha az kurtlanır. Polensiz ve yeni petekler kurtlanmaz yada nadiren ve 1-2 tane kurtlanır. Kurtlanmasına rağmen bal en temiz, hijyenik bir gıdadır. Larva atılıp yenilmesinde sakınca yoktur. Balda  mikrop barınamaz. 
          Balın Yararları: Kuranı kerim ve hadisi şeriflerde cennet anlatılırken yiyeceğinin bal – süt gibi şeyler olduğu dile getirilir. En üstün gıda ve ilaçtır. Saf bir gıdadır. Atık maddesi yoktur. Temizdir, bozulmaz. Mikrop barındırmaz. Kendisi zaten mikrop öldürücüdür. Tabiki yan etkileride yoktur. Şeker hastalarıda dozunu ayarlamak şartıyla bal yiyebilirler. Balın iyi geldiği hastalıklar hakkında kısaca derlediğim bilgiler:
       Artrit, Bağışıklık sistemi, Kalp hastalıkları; kısırlık, Sivilceler için ; 3 kısım bal, 1 kısım Tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür.  Sabahleyin ılık su ile yıkanır. Soğuk algınlığı; Bir kaşık ılıtılmış Bal,1/4 tatlı kaşığı toz tarçın günde üç defa yenir.
Bu uygulama birçok kronik öksürük, soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir. Bal ve tarçınla hazırlanan çay, düzenli alındığında yaşlılık harabiyetiniönler.
Zayıflama; Bir bardak su içerisine eşit miktarda bal ve tarçın konup kaynatılır. Hergün kahvaltıdan yarım saat önce aç  karnına ve yatmadan önce içilir. Düzenli uygulanırsa kilo verilir
Hazımsızlık ve grip, idrar kesesi enfeksiyonları, mide ve kemik kanserleri içinde yararlıdır.
Propolis arıların peteklerin çıtalarını birbirine bağlamak için kullandığı yapışkan maddedir. Mesela asfalt gibi bir şeydir. Meyve sürgünlerinin ucundan toplarlar. Kovandaki yarık ve deliklerin kapatılması, uçma deliğinin ayarlanması, gibi işlerde kullanılır. Propolisin sağlık bakımından çok yararları vardır. Açık yaralar için birebirdir. Mikrop öldürür. Ama yan etkisi olmaz.
Propolis (arı sakızı) kremi: 
 52 gr sıcak zeytinyağı
24 gr yağlı vanolin (eczaneden)
15 gr (saf balmumu –dalak olarak )
9 gr arı sakızı (propolis)
Yapılışı: propolis ispirtonun içinde eritilir 
Kaynar zeytinyağına vanolin ve balmumu katılır
krem haline gelince erimiş propolis katılır.. Açık yaralar ve mantari, bakteriyel deri rahatsızlıklarındada kullanılır. Alerji yaparsa bırakılır.
Propolis nohut büyüklüğünde sabah akşam tok karnına yutulursa; Mide ağrısı, boğaz ağrısı, akciğer hastalığına yararlıdır. Mide hastalarına ağır gelirse günde bire indirilir. 
Kovandaki kullanılmış propolis işe yaramaz. Kovanın üzerine konulacak propolis kapanını arılar derhal propolisle kapatırlar.. Bu kapan buzdolabında (derin dondurucuda olur) soğutulunca kolayca çıkar…
Polenin Yararları: Reflü için:Bir çay kaşığı polen Ilık su veya süt içine karıştırılabilir. 
Alerji yapabilir. Akılda olmalıdır. Mesela vücutta şiddetli  kaşıntı yapabilir.
Arı sütünün yararları: Nekahat dönemi, Ameliyat sonrası dönem, Ağır hastalık sonrası
Vücudun hızlı yenilenmesine yardımcı olur.
Günde yarım gram, Dil altına konulabilir. Acı, buruk gelirse balla o an karıştırılıp yenebilir.
Arı zehiri: Arılar geçtiği yere sac plak konularak hafif elektrik verilerek arı zehiri elde edilmektedir. Romatizma gibi hastalıklarda rusyada kullanıldığını duydum. Beni tanıyanlar arılığa gelip kendilerini arıya sokturabilirler. Ücretsizdir. Hatta çay ve bal ikram edilir. J)
          ARILARIN SONBAHAR BAKIMI:
          Yazın oğul mevsimi Haziranda biter. Haziran sonunda da genelde arı balını yapmış olur.Bu bazı yıllar temmuz sonunu bulur.  Bundan sonra arı yaptığı balın üzerine bal koyması ihtimali azdır. Artık arıcının işi kalmamıştır. Sadece zayıf arılar ve oğulların kışa güçlenmesi için şerbetlenmesi yararlıdır. Bu dönemde yağma olma ihtimalleride çok yüksektir. Bu nedenle şerbet akşam verilmelidir. En geç haftada bir oğullar şerbetlenmelidir. Oğul güçlendiyse şart değildir. Bunun dışında arılar yazın temmuz ve ağustos - eylül sıcaklarında mümkün mertebe ellenmemelidir. Yağmaya kurak zamanda çok açıktır. Arıcı artık sonbaharda balları aldıktan sonra kovanlarında son bakımları yaparak kışa hazırlanmalıdır. Sonbaharda öncelikle derhal varroa mücadelesi yapılmalıdır. Hatta bal yapmamış arılar haziran sonunda ( ana yaz kuraklığında yavruyu kestiğinde) derhal 3 defa formik asitle serin günlerde ilaçlanmalıdır. . Varroa bölümünde ayrıntılı anlatılmıştır. Ballar mum kurdu( kurtlanma) dan karunmalıdır. Kovanlar açılıp, gereksiz petekler alınır. Kovandaki bal miktarı yeterlimi bakılır. Yetersizse bal verilir. Bal yoksa koyu şerbet verilerek kovanlara bal yaptırılır. Mesela 8 çıtalık arının 15 kg civarı balı olmalıdır. Kovan mesela 6 çıtalıksa kovanda altı çıta kalsa iyi olur. Kovanda alınan petekler balsız, az ballı, yavrusuz veya kötü petekler olmalıdır. Diyelimki kovan 6 çıta. 6 çıta bırakıp yanaştırdık. Fakat kovanda kalan ballar yetersiz ise 9 ve 10 uncu peteklere yarım ballardan konularak ara boşluk bırakılır. Arı uzaktaki balları sonbaharda yer, kışın 6 çıtadakileri yer. Uzak balları yemezse kanatılabilir. Yağma yaptırmamalıdır.  Sonbahar da havaların kuraklığı bir iki yağmurla kırılıp eylül sonu gelince sonbahar şerbetlemesi yapmak lazımdır. Bire bir şerbet haftada 1-2 defa yarım-bir kg verilir. Kovanın balı az ise ikiye bir koyu şurup verilir. Bazende birebir verilir. Sonbahar da arıların atacağı azda olsa yeni yavrular kışın arının kışlaması için  çok iyidir. Sonbahar sonları gelmeden arılar bal bakımından ağırlıklarına bakılarak kontrol edilir. Özellikle yığılca arıları hesapsız yavru atıp, kovandaki kışlama için gerekli balı yemiş olabilirler. Mümkünse bunlara bal verilmelidir. Ekim sonlarına doğru kovana şerbet koyu bile olsa fazla verilmemelidir. Kovanda nem yapar. Şerbeti bala dönüştüremez. Kovana verilecek bal ortalarda kemerli, yanlarda (duvar petekleri) dolu olmalıdır. Polenide olan petek   dış peteğin iç kısmına konulur. Baharda arıya lazımdır. Diyelimki kasım geldi. Havalar soğudu.  Baktık ki arı kuş gibi hafif. Balını bitirmiş. Aşağıya balı bitmiş petek alınıp yerine ballı petek verilir. Hava soğuk, arıyı muayene edemiyorsak kenara ballı verilir. Fandom şekeri peteklerin üzerine tepeden serilip kovana verilebilir. Yada bal sır tarağı ile biraz delinir. Kovanın üzerine yatırılır. Üzerine bez, gazete kağıdı vs. örtülerek kapağı kapatılır.  kışa öyle sokulur. Mesela ocakta, şubat başlarında hafifliğinden dolayı balının bittiğinden şüphelendiğimiz kovana da benzer muamele yapılabilir. 
            ARILARIN KIŞLATILMASI:
            Arılarımız kışın açıkta veya sadece önü açık olan  kapalı yerde kışlayabilir. Kapalı veya açıkta kışlamalarda hava akımı olan yerler uygun değildir. Çok esen yerlerde uygun değildir. Kovanlar naylonla örtülmemeli(sadece üzeri örtülebilir.), Kovanlar ıslanmamalı, Kovan havalanmalı, nem ve havalanma için en iyisi dip tahtasındaki deliktir. Arılarımızın arkası hafif kaldırılarak kovanın altına bir parça konmalı, kovan hafif öne meyilli durmalıdır. Kovanımızı koyduğumuz yere hayvan girememeli, kovanlar sağlam taş veya sehpalar üzerine konmalı, yerden en az 30 cm yukarıya konulmalıdır. Uçma deliğini arılar kendisi ayarlayamadıysa, bir çıtalık arı için 1 cm bırakılarak uçma deliği daraltılabilir. Kovanların  kışın yerleri değiştirilebilir. Ancak kesinlikle çok yavaş hareket etmeli, arılar salkımdan düşmemelidir. Çünkü arı kışın soğukta salkım oluşturarak bir araya sıkışırlar. Salkımdan kovan dip tahtasına düşen arı uyuşuk olduğundan tekrar yukarı çıkamaz ve ölür. Bu yüzden gereksiz ise arı kışın ellenmez.  20 Şubattan sonra artık arı uyanacağından ve yavru büyütme faaliyeti yavaş yavaş başlayacağından kovanda havalandırmalar kapatılmalı, sadece uçma deliği her zaman açık olmalıdır. Arı baharda, şubat sonu veya martta  hareketleneceğinden kovanda  havasızlık proplemi azalır.   Arılar, ısı 14 dereceye düşünce salkım oluşturmaya başlarlar. Kışın 4-5 yaşındaki analar yaşlılıktan ölebilir. Hastalanıp ölebilirde. Anası ölen kovan da işçiler çıkar, geri gelmez. Kovanda arı kalmaz. Arının ölüsü yoktur. Kovanda ölen arı, başını petek gözlerişne sokup ölmüşse açlıktandır. Kovanda bal olduğu halde ballı peteğe geçemeyebilir.

ARI HASTALIK ve ZARARLILARI:
ZARARLILAR: VARRAO
Sevgili Arıcılar;
Varroa arıcıların sandığından daha önemlidir. Arıcılarımızın bir çoğu bunun farkında olmadan ‘’ben her sene dumanımı  yapıyorum’’ veya ‘’ şu ilacı veriyorum ‘’ deyip varroa dan emin olduklarını söylemektedirler. Benim arılarda varroa yok, göremiyorum  diye cevap verenlerde çoğunluktadır. Halbuki varroa görünmeyen bir zararlıdır. Görünüyorsa zaten çok ilerlemiş, iş işten geçmiştir.  Aşağıda varroanın bir sayfalık yaşamı dikkatlice öğrenilip önemi kavranılınca durum iyice  anlaşılacaktır. 
            Varroa 8 bacaklı , yaklaşık bir mm genişlikte yuvarlak ve kahverengi- kırmızı  renkli bir örümcektir. Arının üzerinde yaşar. Arının kanını emer. Arının yavru gözlerinde çoğalır. Arının üzerinden düşüp, yeni bir arının üzerine çıkamazsa  2 – 3 gün yaşayabilir. Arıların üzerinde  2-3 ay, hatta 8 aya kadar yaşayabilirler.  Dişiler zararlıdır. Bir dişi genellikle 2 nesil yavru atar. 3 ncü nesli attığıda olur. Dişi varroa kovanda bulunan tercihan erkek arı gözlerine, (bulamazsa işçi arı gözlerine, onuda bulamazsa ana arı memelerine) girer. 5- 5.5 günlük larvaların bulunduğu gözlere giren varroa larvanın besininin içine gizlenir. Larvanın arka tarafında  saklanmaktadır. (varroa görünmez) aynı gün veya 1 gün sonra  zaten göz kapanmaktadır. Artık larvanın kanını emerek  beslenir. Göz kapandıktan 2-3 gün sonra ilk yumurtasını bırakır. 30 saat ara ile 2 nci ve diğer yumurtaları bırakır. İlk yumurta erkektir. Diğerleri dişidir. Erkek arı gözünde en fazla  5, işçi arı gözünde en fazla 3 varroa olgunlaşabilmekte ve döllenmektedir. (daha fazla varroada olabilir gözde. Ama gelişmesini tamamlayamaz.) Varroa yumurtaları gözlerde 6-8 gün içinde gelişmesini tamamlamakta ve daha sonra göz içerisinde  çiftleşmektedir. Gözden arı ile beraber hem yeni  çiftleşmiş varrolar ve hemde anaç  varroa,  arı ile beraber çıkarlar. (14 günde nesil vermektedirler. 21 gün değil, işçi arı gözünde 12 günde.) Daha sonra bu varroalar arıların karın halkaları arasında (altta) görünmeyen yerlerde saklanırlar.(Varroa görünmez)  Anaç varroa derhal veya birkaç gün beslendikten sonra ikinci bir göze girerek 2 nci tur nesil vermeye başlar. Genç varrolar 2-3 gün veya daha fazla beslenerek   gözlere girer,  onlarda nesil vermeye başlarlar. Varroa çoksa bazılarıda arının göğsü ve başı üzerindedir. Bu duruma geldiyse (varroa görülebiliyorsa) mücadelede çok geç kalınmış demektir. Gözde fazlaca varroa olursa pupa (arı) ölebilir. Bu durumda varroalar göze küçük bir delik açarak çıkış yaparlar. Delik gözleri arıcılar yavru çürüklüğü sanmaktadır. Halbuki bu ileri derecede varroa olan kovandır. Mücadelede yine çok geç kalınmıştır. Gözlerde varroalar  çoksa pupanın kanını emdiği için ; Bazen arıyı öldürür (çok ise), bulaştırdığı virüsten dolayı  kanadı küçük yada kanatsız, bacağı kısa, zayıf bir şekilde çıkar ve o arıdan tarlacı olarak yararlanamayız. Ömrü kısa olur.. Az bal yapan kovanların bir nedenide  varroadır. Sonbaharda yada yaz sonunda ölen, zayıflayan, kışın ölen, baharda gelişmeyen arının  nedeninin  varroa olma ihtimali diğer tüm ihtimallerden fazladır. Ayrıca 20 kadar virüs, varroanın  arıda açtığı yaradan girerek ileride arıların ve arıcıların  düşmanı olmaya adaydır. Aşırı varroa ana ölümlerine, döllenen anaların yetersiz döllenmesine ve böylece genç ananın oğula gitmesine  sebep olurlar.
Varroanın en tehlikeli olduğu zaman  bal mevsimi bitimi (arpaların biçilmeye başlanması) sonrasındadır.
Bu dönemde tehlikenin sebeplerini maddeler halinde şöyle sayabiliriz.
1-Bal mevsiminde çok çalışıp hırpalanan arıların mevcudu hızla düşer, bu nedenle kovanda arı başına düşen varroa sayısı artar.
2-Bu zamana kadar daha ziyade  erkek larvaları içinde gelişen varrolar, erkek arıların üretiminden vazgeçilmesi nedeni ile işçi arı gözlerinde üremeye  başlar. Böylece son işçi yavruları varroalı olabilir. 
3-Gözlerden son yavrularla çıkan varroa ile varroa sayısı iyice artmıştır. Çünkü mart ayından bu yana 6 defa nesl veren arıların larvalarında 7-8 defa varroa nesl vermiştir. Son nesilleri ile çok çoğalırlar. Üstelik bal mevsimi -iyi geçmese bile- uzun olursa varroa nesil verme sayısıda çok fazla olacağından son nesilller ile müthiş varroa olur. 2015 ve birkaç yıl öncede çok fazla sayıda varroa vardı.
Varrolı işçiler kışı geçiremez
4--Erkekler artık kovana alınmamaya, (açlıktan ölüme mahkum edilmeye) başlanırlar. Bu nedenle erkeklerin üzerinde bulunan varroalar yürüyerek, uçma tahtasında ya da kovan içinde işçilerin üzerine yerleşebilirler. Kovanda artık tüm varroalar işçilerin üzerine yerleşeceklerdir.
Sonbaharda ki yavrulama döneminde de varroalar hep işçi arı gözlerindedir.  Erkek arı gözü çok az bulunur. Yada yoktur.  Tüm bu nedenlerle yukarıda belirtildiği gibi bal mevsimi bitip ortalık kuruyunca varroa çok zarar vermeye başlamıştır. Sonbaharda  varroa ile mücadeleye başlayan arıcı geç kalmıştır. Bu yüzden Bal hemen alınmalı ve derhal mücadeleye başlanılmalıdır. 
2015 yılında yaptığım ilaçlamalar sonucu dip tahtası çekmecelerine düşen varroa sayısı her ilaçlamada 300-400 olanlar vardı. Fakat hiç dökülme olmayan yada çok az dökülme olan kovanlar, oğul, yada bölmelerin yavru yokken ilaçlanan kovanlar olduğu görüldü.  Bazı kovanlardan 50-80 dökülme olurken bazılarından da 15-20 gibi normale yakın dökülmeler oldu.



VARROANIN BULAŞMA NEDENLERİ:  
Sönen bir kovandaki son arılarda varrolar çoğalmıştır. Bu arılar kovan sönünce yandaki kovanlara girerek varroa bulaştırır.
Arazide çiçeğe konan arıya, çiçekte varroalı bir arıdan düşmüş  varroa derhal ayaklarına sarılarak vücuduna yerleşir. Erkek arılar kovanını  şaşırır. Üstündeki varroayı başka kovana  taşımış olur. Civardaki arılıklar aynı günlerde ilaçlanırsa çok faydalı olur.
Varroanın bir bulaşma nedenide yağmacılıktır. Yağma yapanların üzerinde bulunan varroları kovana, yağmacı arılar taşımış olur.
VARROA İLE MÜCADELE:
1-    KÜLTÜREL TEDBİRLER:
a)    Arıların kendi yaptıkları dalaklar, erkek gözü içereceğinden (oğullar dalaklara erkek gözü yapmaz.) gözler  kapanınca kovandan alınır. İmha edilir 
b) Artık zaten  kovandan çıkarılması gereken eski peteklerin alt veya yan taraflarında 
erkek gözleri varsa erkek kapalı yavruları sır tarağı ile imha edilir. Yada işçi arı yavrularıda  varsa, erkek arı kapalı gözleri keskin bıçakla kesilerek erkeklerin kafaları kesilmiş olur. Varroalarda gelişemeden ölür. Kalan erkek pupalarıda işçiler için gıdadır. Onu yerler.
c)Körükte portakal kabuğu, çam yaprağı gibi yakıtlar varroaya öldürücü etki yapar. 
Portakal kabuğuda mis gibi kokar. Mantarlaşmış söğüt odunu parçaları ile körük yakılıp, üzerine kurumuş portakal kabukları atılır. 
            d) Plastik altıklarda yada polenlikli ahşap kovanlarda polenlikler açıkken % 30 gibi varroanında düştüğü söylenmektedir.
2-   KİMYASAL MÜCADELE:
3 grup kimyasal ilaç vardır. (amitraz-Flumetrin- kaumofos) 3 üde zehirlidir. Bala ve
 Peteğe  karışır. Kat var iken yapılmaz. Petekler ilk defa beyazlamaya başlayınca tüm varroa ilaçları kovandan alınması lazımdır. Tüm ilaçlar ve organik asitler bal yapmaya 1 ay kala bırakılır 
A)Amitraz etken maddeli ilaçlar. Duman şeklinde verilen ilaçlardır. Karton 
Şerit kovanda  tel ile veya çivi ile asılarak yakılır. Yanmayan şeritin  bir nedeni kovan uçma deliğinden içeri itildiğinde içeride tahtaya değmesi nedeni iledir. Bunu önlemek için şerit V şeklinde uzunlamasına bükülür. Önden  yakılıp içeri itilir. Önden yapılan ilaçlamada plastik dip tahtası varsa onu eritir. Kovan içinde de petekler arasına sallandırılan karton peteği  eritebilir.  Yapılan Amitrazlı ilaçlar duman yolu ile (kontak) tesir eder. Duman şeklinde verilen amitraz etken maddeli ilaçlar 3 gün arayla 4 defa kullanılırsa iyi olur. 4 gün arayla 3 defada verilebilir. Haftada bir defa 3 hafta verilirsede olur. Bunlar duruma göredir. Kovandaki kapalı yavru miktarına göre karar verilir . Ancak kovanda yavru yoksa tek ilaçlama yeterlidir.  Etkisi anidir. 4-5 saat sonra veya  alt çekmece çekilip ölenler sayılabilir. Ölü varroa sayısı 3-5 e düşünce ilaçlamaya son verilir. Her kovana  belirli ölçüde duman verilir.. Hava sıcaklığı (gölgede ölçülür) en az 15 derece olmalı, arılar araziden dönmüş olmalıdır.  Yeni oğullarda ana yumurtlamadan, yada yumurtlasa bile larvalar 5 günlük oluncaya kadar bir defa amitraz duman yapmak yeterlidir. Çünkü varroalar  göze girmemiştir. 
Amitrazlı  rulo şeklinde ambalaj kartonuna benzeyen rulo şeklinde ilaçlar: Karton alttan iyice yakılır. Alev alırsa söndürülür.  5 defa boşa duman sıkılır. Amaç ilaç etkinliğidir. Sonra ilk 10  kovana 7-8  defa duman sıkılır. Saniyede bir puf normaldir. Fazla hızlı puf yapılmamalıdır. İlaç bitmemiştir.Ama 10 kovandan sonra ilaçlama bitirilirse iyi olur. Çünkü artık içeride yanan kartonda ilaç azalmıştır. Yeni karton rulo yakmak lazımdır. İyi yanmazsa nem oranı fazla demektir. İlacın etken maddesi uçurulmadan kapalı ambalajında güneşe veya kalorifer üzerinde bir saat kadar bekletip nem oranı düşürülebilir. 
Kendi arılığımda yaptığım denemede formik asit ortalama 60 varroa ölüsü, amitrazlı duman 160 varroa ölüsü, flumetrin etken maddeli slikon şeritle 190 varroa ölüsü saydım. 
Amitraz etken maddeli ilaçların sakıncaları: Ana arı kısırlaştırma, balmumu ve balda kalıntı bırakma,  Arıların direnç kazanmaları. Uzun etkili olanının pahalı olması.
Şerit şeklinde asılı olarak kullanılan amirtazlı ilaçta vardır. (5 peteğe kadar tek şerit, 6 ve daha fazlasına 2 şerit takılır. Sonbahar için iyi olur..Bu ilaç pahalı olsada diğer amitrazlı ilaçlar ucuzdur.

B) flumetrin etken maddeli ilaçlar. 3 çıtalık arılara 1 şerit, 5  çıtalıklara 2 şerit, 7-8 
çerçeveliklere 3 şerit ve 9-10 çerçeveliklere  4 şerit asılır. Veya biraz daha az sayıda hesap edilebilir. Mesela 10 çıtalığa 3 adet.  En fazla 40 gün kalmalıdır. İlk bir hafta, 10 gün daha etkilidir. 15 günden fazla kovanda kalmazsa iyi olur kanaatindeyim. 15 gün sonra sadece bir tane daha şerit eklenebilir. Bu durumda döküm devam edebilir. Bunları denemek lazımdır. 15 gün sonra etkisi azaldı diye yine şerit asılırsa bu  defa asılan flumetrinli ilaç, kovanda fazla etken madde nedeni ile ana arı kayıplarına neden olabilir.  Değme yolu ile etkilidir (Kontak tesir). Varroayı felç ederek öldürür. Şeritlerden arılara bulaşan etken madde, tüm arılara bulaşır. Varroaya da değen ilaç kontak tesiri ile öldürür. Pahalıdır .Kalıntı ve direnç  söz konusudur. 
(Flumetrin etken maddeli koyun  parazit ilacı ile arıcılar kendi kendilerine karton şerit- yağ kullanarak ilaç yapmaktadırlar.) Sıcak havalarda zehir miktarı fazla gelirse arı ölümlerine neden olmaktadır.
D)kaumafos(asuntol) etken maddeli ilaçlar. Perizin . 50 ml suya 1 ml katılır. Petek 
aralarına damlatılır. Fazla ilaç değme sonucu bir miktar arı ölümü olabilir. Petekler çıkarılarak üzerlerine ilaçlı mahlül (fıs fıs-Pülverizatör-kullanılarak )püskürtülebilir. Açık yavru alanlarına püskürtülürse larvalar zarar görür. Önemli olan 50 ml lik ilaçlı suyun bir kovana verilmesidir. (asuntol) Kaumafos etkili, pasta şeklinde ilaçta vardır. Arı yiyerek Arının kanına karışmaktadır. Sistemik yolla öldürür. . Pahalıdır. (Sistemik etki). Organik fosforlu zehirli bir  ilaçtır. Arılar yetersiz dozdan  ölmemektedir. Bu ilaçlarda da balda kalıntı ve direnç sözkonusudur. Arılara zararı (az veya çok) olması muhtemeldir.  5 çıtadan fazla kovanlara 1 adet pasta petek çıtalarının üzerine konulur. Kovan kapatılır. 5 ve 5 ten az olanlara yarım tablet konulur.
            Görüldüğü gibi tüm ilaçlar zehirli ve bal-balmumunda kalıntı bırakmaktadır. Varroa bunlara direnç kazanmaktadır. 
ORGANİK  ASİTLERİN KULLANIMI:
Yukarıda sayılan kimyasal ilaçlar zehirli, balda kalıntı bırakan, arılara az çok zararı olan ilaçlardır. Üstelik çoğu pahalıdır. Varroalar bu ilaçlara zamanla direnç kazanmaktadır.  Formik asit ve oksalik asit zehir değildir. Arıcılıkta kullanımı artmaya başlamıştır. Ucuzdur. Kalıntı bırakmaz ve varroalar direnç göstermez. Ancak bilgi ve dikkat gerektirir. Kimyasal  ilaçlar kadar etkili değildir.Gelişmeler takip edilmelidir. 
            FORMİK ASİT KULLANIMI: 
1-    Daha ziyade balı erken alıp Ağustos başı veya temmuzda kullanılabilir. Günlük, gün aşırı uygulanır. (3 günde bir veya haftada birde verilebilir. ) 
2-   Her seferinde kovana formik asit kutusu ile 10-12 ml (10-12 mm3- cc)  % 65 lik formik asit verilir.
3-   Hava sıcaklığı 23-27 derecede kullanılmalıdır.) . 30 derece sıcak varsa alt  havalandırma çekmecesi yarıya kadar açılarak kullanılabilir.Alt havalandırmasız olarak kullanılırsa   ana ölümlerine sebep olabilir. Kovan terkide görülebilir. Verilen 10-12 ml asit 24 saatte buharlaşmalıdır.(Erken yada geç buharlaşma iyi değildir.)  
5-Özellikle gözler asitten korunmalıdır. Bir kova temiz su olmalıdır. Vucudumuza değerse derhal yıkanır. Asiti solumamalıyız. 
6-Kovana asit ilk seferinde  verilince kovan bir- iki  dakika örtülmez. Arı asite alışsın. (Aksi takdirde ilk defa buharlaşan asite tepki olarak  hızla kanat çırpılarak kovana aşırı derecede ve birden bire asit yayılabilir. Bu anayı öldürebilir. Ayrıca kovanın içine  asit damladıysa veya taştıysa kesinlikle kovan 2-3 dakika kapatılmaz. Sonra 10-15 dakika daha kovanda üstte havalanacak şekilde açıklık bırakarak kapatılır. Yağma riski varsa delikli bir şey örtülerek yağmacı arıların girmesi önlenir.  )        
3-   Formik asit % 85 lik satılır , 1 lt 10-15  tl ye alınabilir.  İnternette formik asit satışı yapılan yerler  vardır.  300 cc saf suya, 1000 cc  (%85 lik) formik asit ilave edilir. Yani yaklaşık 1 kısım su, onun üzerine 3 kısım formik asit. % 65 lik formik asit elde etmiş oluruz. 
4-   Özet olarak, % 65 lik formik asit, her kovana 10-12 cc kaplara vrilerek 24 saat içinde buharlaştırılmalıdır. Formik kapları tanesi 50 kuruştan internetten alınabilir. Verilen asit 24 saatte buharlaşmazsa 2 kap kullanılır. Bu seferde 24 saatten erken buharlaşırsa bir tane kabın yarısı köpükle kapatılır.
            Formik asit uygulamaları yeni olduğu için önce bir arıda uygulanıp, sonra 4-5 arıda uygulandıktan sonra tam uygulamaya geçmekte yarar vardır. www. Aricilik.gen.tr adresinde uzun dönemdir kullananların uygulama sonuçları paylaşılmaktadır.  Anasayfa/arı hastalıkları/varroa bölümündedir. Em Zir Tekn. Halil Bilen’in bu konuda önemli çalışmaları vardır. Uygulamadan sonra kovanda arı ölümü, ana sağlığı kontrol edilirse iyi olur. Formik asit anasız kovanlara verilmemelidir. Kovan terklerine sebep olur. Buharlaşmanın fazla olacağı, ani olacağı peçete gibi şeylerle  verilirse arıya zarar verir.. Formik asitte gözleri korumak  önemlidir... Formik asit kullanırken sıçramalarda derhal asitli yer kovadaki suyla yıkanmalıdır. Ele değince acıtmamakta, ancak deri birkaç gün sonra soyulmaktadır. Bala bulaşması yoktur, Formik asit etken maddeli  formiset, forbever gibi ticari isimlerde satılan hazır ilaçlar da vardır. Bu ilaçların prospektüsünde kullanımı yazmaktadır. Aşırı sıcaklarda kullanmamak  bu ilaçlar içinde geçerlidir. 
                        OKSALİK ASİT KULLANIMI: Oksalik asit (chem püre)  formu 1 lt 25 tl civarıdır. H2c2o4.2h2o kimyasal bileşimidir. Dihitrate formunda olmalı, kaliteli olmalıdır.  Oksalik asit beyaz toz şeklindedir.  Gaz solunmadan, yada gaz maskesi kullanarak kovana 2 gr oksalik asit buharlaştırma aletiyle uçma deliğinden  verilir.  Bir uygulama yeterlidir.. Önemli olan kovanda yavru olmadığı zaman yapılmasıdır. Açık yavrulara zararlıdır. Bir arı ömrünce bir defa formik asit yemelidir.  Kovanda bal varken hiçbir ilaç yapılmaz. Kışın kovanda yavru olmadığından dolayı çok kullanışlıdır. Kış boyunca arının üzerinden beslenecek olan varroalar öldürülmüş olur. Arıların salkımda olmasının zararı yoktur. 5 ve daha az çıtalık kovanlarda -bölme tahtası varsa- 2 gr yerine bir gr asit buharlandırılır. Kalıntı, direnç sözkonusu değildir. Ucuzdur.  Arıya ciddi zararı yoktur. Hava sıcaklığı 0  ile 6 derece arası  gayet uygundur. Daha etkilidir. Etkisi % 99 küsüre kadar çıkmaktadır. Oksalik asit uygulaması sonbahar mücadelesi yapılmış arılarda uygulanacağından varroa dökümü az olabilir. Sonbahar mücadelesi etkili yapıldıysa ve/veya sonbahar  yavrusu çok az olduysa varroa dökümü az olabilir. Fakat hangi kovanda kaç varroa var, etkili mücadele yapılamamış kovan hangisi bilinemez. Bu nedenle her kış başında, sonbahar yavruları biter bitmez yapılmalıdır. Oksalik asit mücadelesi; Bir buharlaştırma aleti ile, piknik tüp kullanılarak kovana 2 gr oksalik asit buharı vermektir. 
Oksalik asit yazın, içerişinde açık ve kapalı yavru olmayan kovanlara, arıların tamamının içeride olduğu saatte bir defa yapılırsa yeterlidir. İlaçlama aleti olmadan, 1.5 cm çaplı aliminyum boru yardımı ile ilaçlama yapılabilir. Borunun bir tarafı ezilerek tamamen kapatılır. İçine 1 çay kaşığı oksalik asit konulur. Kovan uçma deliği veya arkasında açılacak bir cm lik deliğe sokulan aliminyum boru uçtan pürmüzle ısıtılarak içindeki asit bir dakikada erir. Bir dakika daha hafif ateş devam etsin. Asit tamamen buharlaşıp içeri girsin.  Oksalik asit buharlaştırma aleti ve asiti  Gıda Tarım ve Hayvancılık Tosya ilçe Müdürlüğünde tanıtılmıştır
            E)Timol etken maddeli ilaçlar:  . Timol etken maddeli jeller organik asitlerdendir. Aşırı kokulu olduğundan arılar kendi kovanın kokusunu algılayamayacağından yağmacılarıda ayırt edemez. Kovan yağmaya acık olabilir. Çevrede güçlü arılar yoksa yağmaya karşı tedbir alınarak tüm arılarda kullanmak şartı ile kullanılır. Çok sıcakta kullanmakta gerekir
Organik asitin kullanılması bulaşıklık fazla ise yeterli olmayabilir. Yoğun bulaşıklık varsa amitraz, flumetrin veya asuntol etken maddeli  ilaçlardan herhangi birisi de kullanılmalıdır. 
VARROA İLAÇLAMASI SONUCUNU KONTROL ETMEK:
Kovanda varroa durumu nasıl ve  ilaçlama sonucunu öğrenmek istiyorsak;
Plastik altlıklı, polen tuzaklı ve dip tahtasından havalandırmalı  kovanlarda alt tabla arkadan çekilip varroa ölüleri sayılır. Büyütec kullanılabilir.
Oksalik asit uygulamasında ölümler 3-4 gün sonra başlar, bir hafta ölüm devam eder. 10 günde ölümler tamamlanır. Oksalik asit buharının temas ettiği varoanın ayakları, vücudunun üzerinde tüyler ve beslenme organı zarar görüyor. Bu yüzden ani ölüm olmaz… Oksalik asitte kışın karınca faaliyeti olmayacağından varroa ölüleri alt çekmecede kalır. Formik asitte uygulamadan sonra ertesi gün hemen bakılmalıdır. Yoksa karıncalar ölen varroaları taşıyabilmektedir. Dip tahtasına dökülen varroalar görülür. Ölü varroa 3-5 e düşünce mücadele bırakılır.
Kavonozla varroa sayımını Teknisyen Halil Bilen Şöyle anlatmıştır:
660 cc.lik bal kavanozu alına...   İçi iyice kuru ola...   Pudra şekeri alına... Toz olmalı topağı ve nemi olmamalı...   Avucuna alıp puff yapınca uçmalı.   Kavanozun dibine 1 parmak pudra şekeri konulmalı...  Sonra koloni başına geçiniz..  8 çerçeveli arının en son çerçevesini değil onun içindekini yani 7 numaralı çerçeveyi çekin... Kavanozun içine pudra şekerinin üstüne 1 parmak kadarda arıyı çerçeveden kavanoza sıyırın...  Kapağı kapatın...  Arıyı da toplayın...  Kavanozu yan yatırın...Çalkamalayın... Yan yatmış halde bir ileri bir geri pudra şekeri ile arıları bulaştırın...
Bu işlemi bir hayli yapın...  Sonra kovan önüne beyaz temiz bir çuval serin yere...
Kavanozdaki arıları ve pudra şekerini çuvala dökün...  Arıların kovana çıkması için uçuş tahtasına zımbalayın çuvalı...   Pudra dökülmesin ama...  Sonra pudra şekeri içindeki varroaları sayın...  Kaç tane?   8 çerçeveli arı için hesap...   Dökülen varroa sayısı * 10 * 8 =Kovandaki ergin arılar üzerindeki yaklaşık varroa sayısı..  Mesela 3 varroa gördük..  240 varroa var demektir... 3x10x8= 240 adet varroa. (Çuval sermek yerine şişedeki pudra şekerine bulanmış arılar sür süzgecine dökülerek, arılar uçunca süzgeçte kalan varrolar sayılabilir.) 
Bu miktar 1 mücadele uygulaması gerektirir... Çünkü onlar bir girerse gözlere . 15 gün sonra 750-800 tane olur.
Baharda yavrulama çok olduğundan yaklaşık 2-3 birim varroa  gözlerde, 1 birim ise arının üzerindedir.
Varroa hızlı yürüyen bir örümcek olduğundan ölen bir arıyı terkederek diğer arılara geçer. İlaçtan etkilenip veya başka bir nedenle dip tahtası ızgarasından aşağı düşen varroa ızgaradan tekrar yukarı çıkabilir. Çıkmasın dersek çekmeceye yapışkan madde, veya yapışkan kağıt koymak yararlı olabilir.
İlaçlamadan sonra ani ölümler olmayabilir. Bir hafta kontrol edilir. Dip tahtası seyyar olan arkadaşlarda dip tahtasını arkadan kaldırıp, beyaz bir karton sokarak ve  ertesi gün geri alarak sayım yapabilir. Uçma deliği önüne beyaz sayfa veya karton konularak da yapanlar vardır. Bunlar arıların  kovandan çıkarıp attıkları varroalardır. 
Varroa  için kesin bir ilaçlama takvimi ve ilaç önerilmemektedir. Varroa konusunda bilgili olup, ilaç gruplarını, etki şeklini öğrenip ona göre, gerektiği zaman, gereken ilaçlarla, gerektiği miktar mücadele yapmak lazımdır. 
KENDİ ARILIĞIMDA UYGULAMAK İSTEDİĞİM MÜCADELE TAKVİMİ AŞAĞIDADIR;
Kasım sonu-Aralık Başı:  Kovanda kapalı yavru kalmadığında Oksalik asit buharlaştırma 
(bir defa) 
Nisan 20- 1 Mayıs arası: Flumetrin şerit asılır.14 gün sonra kaldır.
Mart-Nisan aylarında  en az bir hafta ananın yumurtlamayı kestiği, soğuk hava dalgası gelirse: Analar yeniden yumurtaya başladıktan sonra 7 nci gün veya 8 nci gün sabahtan  amitrazlı  ilaçla (Duman) bir defa ilaçlanır. 
20 haz- 20 temmuz : Arpalar biçilmeye başlanınca, derhal ballar alınıp bir defa amitrazlı duman, ve ertesi gün flumetrinli şeritler asacağım. 
Temmuz -ağustos-eylül kurakları: Kuraklık dolayısıyla, analar yumurtlamayı kesti yada çok azalttığında: 21 gün sonra kapalılar çıkınca:  : Amitraz ani etkili (duman) Bir defa yapılır. Dökülme devam ederse ilaçlama 3-4 gün ara ile ilaçlamaya  devam edilir.
Kasım: Sonbahar yavrularının çıktığı kasım ayında: bir defa amitrazlı duman yaparım. Oksalik asit yaparsam gerek kalmaz.
Körükte varroaya etkili malzeme kullanırım. Portakal kabuğu, çap yaprağı, v.s.
1- Eski peteklerin alt ve yanlarında bulunan erkek arı gözleri (kapalı iken) kafaları kesilip kovana iade. Zamanım müsait olursa.. 
 2- Kendiliğinden yapılan erkek gözlü       dalaklar kapanınca kovandan alır atarım.
3- Oğul, sunni bölmeler, ana üretimi, döllendirme ve döllü ana verme gibi durumlarda:
-Kapalı yavru  yok ise ise derhal ilaçlarım (Amitrazlı duman veya flumetrin şerit)
-Yeni yumurtalar atılınca ilk yumurtadan             en geç 7 gün sonra ilaçlama yapılır. 8 nci günde ilaçlanırsa iyi olur. (Amitrazlı duman veya flumetrin şerit). Kapalı varsa kapalılar çıkar çıkmaz bir defa amitrazlı duman yaparım. 
4-Yağma veya yalancılama gibi herhangi             bir sebeple ölen arının yanındaki arılar   derhal ilaçlarım. (Amitrazlı duman veya flumetrin şerit) Yağma için zorlanan kovanlara yağmacı arılar varroa taşımış olabilir. Bir ilaçlama  ile varroa kontrolüde yapılmış olur. 
İlaçlanan kovanlarda ilaçlamadan sonra karıncalar varroaları taşımadan dip tahtası alt çekmecelerde yapılan kontrollerde dökülen varroa sayısı 3-5 den fazla  olan kovanlarda ilaçlamaya devam edilir.      
            
AĞ KURDU -(MUMKURDU)-PETEK GÜVESİ:
            Ergini bir kelebektir. Beyaz yada kirli beyaz rengi vardır. Kelebek,durgun  vaziyetteyken üzerine örtü örtülmüş beşik gibidir. Uçar. Larvaları asıl zararı yapar. Arı yavrularının petek gözlerinde bıraktıkları yavru gömlekleri ve çiçektozu ile beslenir. 
Hem balda kurtlanma yapar…. 
Hem kovanda ağ örerek petekleri yiyerek, kovanın sönmesine bile sebep olur…
Hemide saklamış olduğumuz petekleri yiyerek ve ağ örerek artık kullanılamaz hale getirir…
 Bal,  yaz mevsiminde alınırsa ve   sıcak havalarda odada bekletilirse mum kurdu yumurtası çatlayarak larva (kurtcuk) haline dönüşür. Petekte balın içinde büyümeye başlar. Bal sıcakta en geç 15 gün sonra kurtlanır. Bu yüzden yaz günü veya havalar serinlemeden alınan balllar kurtlanır. Bal yavru büyütülmüş petek ise kesin kurtlanır. Serin havada balları alsak bile  kaloriferli, devamlı  sıcak odada bekletirsek yine balımız kurtlanır. Bal alındıktan sonra 10 dereceden daha aşağı sıcakta saklanmalıdır. 15 günde bir kurtlanmaya karşı kontrol edilmelidir. Kurtlanma olursa arıların çalıştığı mevsimse bal kovana iade edilerek arılara temizlettirilebilir. Elimizlede temizleyebiliriz. Böyle kurtlu petekleri, bal süzme makinasında süzersek artık süzme balda kurtcuk olmaz. Sözkonusu ağ kurdunun yumurtaları gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Eğer balı en az 24 saat süreyle dondurursak  mum kurdunun yumurtaları donacağından artık tehlike olmaktan çıkar. Dondurucuya konulacaksa, balı erken(Haz-Tem- Ağustos başı) alıp, biran önce varroa mücadelesi yapmak iyidir.Şoklanan ballar yinede serin yerde saklanmalıdır.. Ayrıca ballar şoklandıktan sonra mum kelebeği girebilecek yerde ise ve ballar açıkta ise yine kesin kurtlanır. Bir tane bile kurt çıksa, balı alan kişi bal kurtlandı diyecektir. 
Kutlanma ile ilgili veriler şöyledir: Yumurtaların kuluçka süresi 24-27° C’de 5-8 gün, daha düşük 10-15° C’de ise 35 gün devam etmektedir. Yani 10 derece sıcakta bile saklasanız 35 günde kurt oluşur... larvanın (kurtun) büyümesi içinde sıcaklığın devam etmesi gerekir. Yumurtadan çatlamış larva, gözle görülemeyecek kadar küçüktür ve büyüyebilmesi için 5 dereceden daha fazla sıcaklığa ihtiyacı vardır. 30-35 derece sıcaklıkta tam (hızlı) büyüme olurken, 4  -  5 Derecelerde büyüme olmaz. 5 dereceden yukarılarda ise büyüme yavaş olur.. Sıcaklık arttıkça büyüme hızlanır. Sonuç olarak balı aldık.. Paketledik.. Mum kurdu yumurtalarının çatlamaması için 10 dereceden aşağı sıcakta kalması lazım. Eğer 10 dereceden yukarı sıcakta kalırsa 5 ila 35 günde yumurtalar kurtçuk olur, ama miniktir. Mesela 25 derecede ballarımız bir hafta  bekledi ise, artık 10 derecede saklasak bile kurtçuk büyümeye devam edecektir. Ancak yavaş büyüyecektir. 9 derece ve daha altında klimalı odada bal (dondurucuda şoklanmadan veya şoklanmış) saklanılabilir. Yazın kovandan bal alınacaksa, veya satışı yapılacaksa, 15 gün içinde tüketilmelidir. Yazın bal buzdolabında saklanabilir. Ancak buzdolabında bal,  nem ve/veya koku çekerek özelliklerini az veya çok kaybedebilir.  Mumkurduna karşı eski ve/veya kabarmış peteklerimizi saklarken, kovan kat aralarına gazete kağıdı ve benzeri şeyler koyarak, mum kurdu kelebeği veya diğer böcek ve arıların girmesi engellenmelidir. Saklanan kat ve kovanlarda çatlak, delik olmamasına dikkat edilmeli ve üste kapanacak kapağın tam kata oturması sağlanmalıdır. Mumkurdu kelebeği kovanlara çatlaklardan, deliklerden, şerbetleme deliğinden ve uçma deliğinden girer. Zayıf arılar kelebeğin peteklere yumurtlamasına dahada müsaittir. Kovanda arıların ulaşamayacağı bölge kalmamalıdır. Mum kurdunun kelebeği yumurtlasa bile ile arı, zayıf ve hasta değilse yumurtadan çıkan kurtcukları kovandan atarak temizler. Ancak arı zayıfsa veya arının giremeyeceği, temizleyemeyeceği yerlerdede  mumkurdu yumurtası varsa artık kurtcuk büyüyüp, pupa olunca salgılamış olduğu ağ ile arıların yanına yanaşmamasına sebep olmuş olur. Artık bu ağa takılacağını bilen arı mumkurdunun işgal ettiği alandan geri geri kaçarak, en sonunda kovanın sönmesine sebep olur. Tabi bu arada arıcı eğer kontrollerde mumkurduna rastladıysa mumkurtlu çıtalarını  toprağa gömerek, yada mumkurdu az ise larva ve varsa ağları temizleyerek kovana peteği geri verir. Kovan zayıfsa tekrar kurtlanmaya karşı kontrole devam etmelidir.  Demekki mum kurdu balı kurtlandırır, eski petekleri kurtlandırır, kovanı söndürebilir. 
DİĞER ZARARLILAR: Arı biti, küçük kovan böceği gibi başka zararlılarda bulunmaktadır. Arılarımızın kontrollerinde hastalık ve zararlılar kontrol edilmelidir.      

ARI HASTALIKLARI:
            Amerikan Yavru Çürüklüğü: Nadir görülür. Çözümü yoktur. Tamamen yakılır veya gömülür.  Karantinaya tabidir. Tutkal ve baly kokusu gibidir. Çürümüş yavrular süner. Bacillus larvae adlı bir bakteri hastalık sebebidir. Amerikan yavru çürüklüğüne yakalanmış peteklerdeki kapalı yavru gözleri kızarmış patates renginde ve parlaktır. Yavrular ölmüştür,. Yakalandığında İl/İlçe tarım Müdürlüklerinden yardım alınmalı, petekler imha edilmeli, eski kovanlar sodalı (sodyum hidroksit)  li suda 20 dk kaynatılmalıdır. 50 kg suya 500 gr sodyum hidroksit katılmalıdır. Tedavisi yoktur. Arı-petek ve bal gömülür.
            Avrupa yavru çürüklüğü: Adi yavru çürüklüğü değilse Avrupa yavru çürüklüğüdür. Adi yavru çürüklüğündede Avrupa y.ç.lüğü gibi davranılır. Genelde üşütme ve yanlış beslemeden kaynaklanır. Leş kokusuna benzer koku genelde olur. Zayıf arılarda sebeptir.
Kovanı güçlendirmek, sıcak tutmak, temizlik,  iyi beslemek iyi gelir. Hastalıklı yavrulu petekler atılıp, diğer ballı petekler ve arılar zayıf bir arı ile birleştirilebilir.
Şöylede yapılabilir. Hasta koloninin yerine yeni boş kovan konulur. Arılar silkilir içine.. Oksalik veya amitraz duman  yapılır. Şerbet püskürtülür üzerlerine. Akşam başka bir arıdan bir kapalı yavrulu petek verilir. Kabarmış bir petek verilir. Ilık şerbet verilir. Diğer yavrulu petekler gömülür. Ballılar kullanılmasa iyi olur ama kullanılabilirde. 
Adi yavru çürüklüğü: Eğer çerçevelerde sağlıklı yavru bölümleri varsa mikroplu hastalık değildir. Şerbetlemek ve kovanı sıcak tutmak genelde çözümdür.

……………
Yavru çürüklüğü nasıl anlaşılır:
Arılar Durgunlaşacak...
* Sıvı/katı beslemeye rağbet azalacak...
* Yavru alanında kapalı yavrularda kararmalar ve çökmeler...
* Hijyenik davranış gösteren kolonilerde ağzı açık ama içi kararmış boş gözler...
* Her zaman olmasa da burnunuzda unutmayacağımız leş kokusuna çok benzer bir koku...
* Ana arının yumurtlama hızında hissedilir düşüş...
* Kapalı gözlerin bulunduğu yerlerde az açılmış gözler ve içlerinde ölü larvalar...
* Ve bu tür ölü larvalara bir çubuk batırılıp çekildiğinde uzamalar

Yavru çürüklüğü ile karşılaşmamak için...
Gereksiz yere hızla genişletilen koloniler...
Nektar ve polen akışı olmamasına rağmen yavru faaliyetini zirve yapmış kolonilerde bal ve polen stoğu olmaması...
Hastalıklı kolonilerden çerçeve ve malzeme alışverişleri...
Arıcılık malzemeleri ile kovanların temizliklerinin uygun yapılmaması...
Meteorolojik şartlara uygun hareket edilmeyen uygulamalar...
Yaşlı ana arılar...
Sonbaharda zayıf olarak kışlatılan koloniler...
Uzun yıllar değiştirilmeyen petekler...
Örtü bezi olarak kullanılan uygun olmayan malzemeler...
Gereksiz varroaya yönelik kovan içi kimyasal uygulamaları...
Bal arılarında hastalığı önleme amaçlı / tedavi amaçlı antibiyotik kullanımı yasaklanmıştır.

NOSEMA:
Ekşimiş balı arıya vermek, yada kovanda balın ekşimesi nedeni ile nosema olur. Nosema 
soğuk şerbet ilede olur. Konserve kavonozunda verilen şerbet kovan ısısı ile az çok ısınır.
Yararlıdır. Kovan rutubetini önlemek ishalle mücadeledir. Fumidil_b ilacıda arılar için yasaklanmıştır.
Çeşitli Notlar:
Ana arının yumurtlaması için petek gözleri derinliği 13-14 mm olmalıdır.. Sır kesmek için peteğin toplam kalınlığı 25 mm uygundur. 
Bir peteğin bir yüzünden toplam 2250 adet ergin arı çıkar daha fazlada çıkabilir.
Yüzeyi arı dolu bir çerçevede 2000-3000 arı olabilir. 
Yumurtalıklarında yumurta üretimi olmayan ana arı, gözden yeni çıkmış bakire ana arı kadardır....yani küçüktür
-kahverengi renk tonunda ölümler genelde üşümeden kaynaklanan ölümdür





 Elhamdülillah.                                                         Adem selvi-Tosya-2015

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

Глава четвертая Служба пограничных нарядов

Глава вторая Основы охраны государственной границы пограничными нарядами

Наставление по охране государственной границы (пограничный наряд)