John L. Esposito ile IŞİD ve İslam Dünyası Üzerine


USAK Mülakatları
John L. Esposito ile IŞİD ve İslam Dünyası Üzerine
13-10-2014
 YazdırBookmark and Share
A- A A+
Mülakat: Reyhan Güner
IŞİD’in eylemlerini İslam’la açıklama gayreti, yapılan barbar katliamların İslam’a atfedilmesine yol açıyor. Bu durum el-Kaide’den beri süregelen İslamofobinin yeniden yükselişe geçmesi riskini doğuruyor.
“Arap Baharı” ilk başladığında, demokrasi ve insan hakları talepleri doğrultusunda oldukça olumlu bir gelişme olarak görülmüştü. Fakat gelinen noktada durumun tam tersine döndüğü görülüyor. Örneğin Mısır’da bir darbe yönetimi var ve IŞİD gibi radikal grupların sayısı her geçen gün artıyor. Bu durumun Müslüman dünyaya etkileri neler olabilir?
Prof. John L. Esposito: Gelinen noktada Mısır’da yaşanan durumu, otoriter yönetimin yeniden yapılandırılması olarak nitelendiriyorum. Ülkedeki darbe, demokrasi çabalarının bir direktif olarak uygulandığı imajını çizdi. Askerî darbeden önce yönetimde bulunan Muhammed Mursi’nin kendisine ve politikalarına yönelik tüm eleştirilere rağmen, yönetimde yapılacak değişikliğin askerî darbeyle değil seçimlerle olması gerekirdi. Fakat ordunun politikaya, en azından bürokrasiye olan etkisi tam tersi bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı.
IŞİD ve IŞİD’e benzer grupların sayısının artmasını da tıpkı Mısır’daki demokrasinin hezeyana uğraması gibi, bir başarısızlık olarak değerlendiriyorum. Bu noktada Körfez ülkelerinin tavrını da değerlendirmekte fayda var. Körfez ülkeleri ısrarla ABD ve Avrupa Birliği’nin self-determinasyon kavramını destekleseler de bunu yeteri kadar yüksek sesle dillendirmediklerine, Mısır’da gerçekten demokrasi talebi olmadığına ve ülkede seçim güvenliğinin tam manasıyla sağlanmadığına vurgu yaptılar. Demokratikleşmeye karşı takınılan bu güçlü ve negatif tavır, ‘Arap Baharı’nın aslında Müslüman ülkelerde ciddi bir etki oluşturduğuna işaret ediyor.
IŞİD; Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği eylemlerle uluslararası gündemde önemli bir yer teşkil ediyor ve IŞİD’in nasıl durdurulabileceği üzerine çeşitli tartışmalar yapılıyor. Size göre IŞİD nasıl durdurulabilir?
Prof. John L. Esposito: Şahsen bu zamana kadar, herhangi bir hükümetin istihbarat birimleri ya da analistleri tarafından IŞİD’in ne zaman neler yapabileceğine dair bir öngörüde bulunulabildiğini henüz görmedim. Bana kalırsa bundan böyle IŞİD’le ilgili öngörüde bulunmak kesinlikle çok daha zor olacak. Son günlerde tartışılan hava kuvvetlerinin kullanımının IŞİD’in varlığı ve teşkil ettiği tehlike üzerinde sınırlı bir etkisi olacaktır.
IŞİD’in nasıl durdurulabileceği konusuna gelecek olursak… IŞİD’i durdurmak adına herhangi bir devletin sahaya asker göndermesinin söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Bana göre buradaki en büyük problem; bölgedeki ülkelerin, ABD’nin ve AB’nin iki yılı aşkın süredir Suriye’deki duruma etkin bir biçimde müdahale etmemiş olması ve Esed karşıtı olan ana akım ılımlı muhaliflere yeteri kadar destekte bulunmamış olması. Gelinen noktada, ülkeye giren çok sayıda yabancı savaşçı ve farklı cihatçı grubun olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu durum IŞİD’in başarısı. Bununla birlikte Irak’ın Sünnilere karşı izlediği baskıcı politikaların da IŞİD’in güçlenmesine katkı sunduğu söylenebilir. Zira Sünnilerin baskıya maruz kaldığı, hatta çoğu kez marjinalleştirildiği bölgelere IŞİD’in nüfuz etmesi kolaylaşmış oldu. Irak’taki yeni hükümetin bu konuda daha ihtiyatlı ve etkin olması gerekiyor. Fakat bu şekilde de IŞİD’in Sünnilerin yaşadığı bölgelerde zayıflatılabileceği kesin değil; çünkü Irak’taki Sünnilerde dışlanmışlık ve bastırılmış duygusu güçlenmiş durumda. Yani bir geç kalınmışlık söz konusu. 
IŞİD’e karşı izlenecek askerî çözüm yolları, örgütün belli bölgelerde kontrolü tamamen ele geçirmesini engelleyebilir. Ancak havadan yapılacak bir müdahalenin çözüm olacağına inanmıyorum. Şu an bölgedeki ülkeler bu konuda kararlı ve istekli görünmüyorlar. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Kerry’nin bölgede kendilerini destekleyen müttefiklerinin olduğu yönünde açıklama yapması, fakat isim vermemesi oldukça ilginç görünüyor. Ülke ismi vermeden yapılan bu açıklama, ABD’nin henüz kimlerden ve ne yönde destek alacağı, hatta destek alıp alamayacağı konusunda kesin bir fikrinin olmadığını gösteriyor.
Başkan Obama geçtiğimiz günlerde yaptığı ulusa seslenişte IŞİD’e karşı dört aşamalı bir plan izleyeceklerini açıkladı. Hava saldırısı, Irak’a 475 takviye asker gönderme, IŞİD’e yapılan finansal yardımları engelleme ve insani çabaları artırmayı içeren stratejinin IŞİD’i durdurabileceğini düşünüyor musunuz?
Prof. John L. Esposito: Daha önce de belirttiğim gibi, askerî seçeneğin oldukça sınırlı bir başarıya ulaşacağını düşünüyorum. Obama’nın IŞİD’le savaşması için Suriye’deki 5 bin savaşçıyı eğiteceği söyleniyor. Bu kişilerin yalnızca eğitilmesi bile en az bir yıl alır. Eğitilecek savaşçılarla ilgili de çeşitli endişeler mevcut. Çünkü birçok kişi IŞİD’e karşı eğitilecek Suriyeli savaşçıların Esed’in ordusundan olduğuna inanıyor.
Tıpkı el-Kaide meselesinde tecrübe ettiğimiz gibi, terörist gruplarla mücadele söz konusu olduğunda kısa ve uzun vadeli stratejilerimizin olması gerekiyor. Ben IŞİD’le mücadelede kısa vadeli stratejilerin etkili olacağına ve IŞİD’in eylemlerine son verebileceğine inanmıyorum. Bu tür stratejiler IŞİD’i yalnızca belli bir süre için kısıtlayacaktır. Ben IŞİD’in en az üç yıl daha aynı şekilde faaliyet göstereceği kanaatindeyim. Bu süre çok daha uzun da olabilir.
Tüm bunların yanı sıra, IŞİD’in verdiği sözde İslami mesajların meşru olmadığını ispat etmek için yoğun bir çabaya ihtiyaç var. IŞİD, Müslüman dini liderlerin söylediklerine kulak asmayan bir örgüt. IŞİD’le mücadelede dini liderlerin, insan hakları örgütlerinin ve diğer kuruşların, IŞİD’in söylemlerinin meşruiyetine karşı çıkılması adına kesinlikle harekete geçirilmesi gerekiyor. İnsanların barbarca öldürülmesi, kafalarının kesilmesi gibi eylemler şiddetle kınanmalı. Bunun IŞİD’le mücadelenin bir parçası olması gerektiğine inanıyorum; çünkü IŞİD’in eylemlerinden, özellikle kendi dünya algısının ve kavgasının olmasından etkilenen, örgütün iyi niyetli Müslümanlardan oluştuğunu düşünen ve bu nedenle sempati besleyenler bulunuyor. Bu insanlara IŞİD’in, İslam’ın ve İslam hukukunun temel kaideleriyle ters düştüğü anlatılmalı. 
Son olarak, ABD’nin IŞİD’le mücadelede yalnızca Batı’dan değil, Müslüman dünyadan da yardım alması gerekiyor. Yalnızca Türkiye’den ya da Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerden değil, Endonezya gibi bölgeye uzak Müslüman ülkelerden de IŞİD’e karşı destek almak önem arz ediyor.
Başkan Obama ulusa seslenişinde, “Bizim yalnızca terörü bitirmek için değil, Müslümanlar daha umutlu bir geleceğe sahip olsunlar diye savaş veriyoruz” demişti. Obama’nın bakış açısına göre “Müslümanlar için daha umutlu bir gelecek” ne anlama geliyor olabilir?
Prof John L. Esposito: Obama’nın bu sözle neyi kastettiğini kesin olarak söylemek güç. Fakat bunun politik bir söylem olduğunu ifade edebilirim. Obama’nın ilk kez başkan olduğu dönemde Ortadoğu politikasına yönelik olarak verdiği sözleri tutamaması yalnızca Müslüman dünyada değil, Müslüman olmayanlarda da ciddi bir hayal kırıklığı oluşturdu. Obama, Netanyahu’ya Yahudi yerleşimleri ve son Gazze saldırılarıyla ilgili sert karşı çıkışları gibi birkaç konuda çaba gösterse de bu hayal kırıklığının önüne geçemedi. İstatistiklere baktığımızda 2 binden fazla Gazzelinin, 64 İsraillinin hayatını kaybettiğini görüyoruz. İsrail’de hayatını kaybedenlerin yalnızca 6’sı sivilken, Gazze’de hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu sivillerden, özellikle de kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor. Hâl böyleyken Obama’nın “daha umutlu bir gelecek” söylemi inandırıcılığını yitiriyor.
Aynı durum Suriye için de geçerli. Obama “daha umutlu bir gelecek” için acilen nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini belirlemek zorunda. Bugün Obama’yı Kongre’de destekleyenler bile net bir Suriye stratejisi olmadığı gerekçesiyle onu eleştiriyor. Ne yazık ki durum Arap Baharı için de böyle. Mısır’da bir askerî darbe yapılıyor ve Başkan Obama kendi yönetiminin “darbe” ifadesini kullanmasına karşı çıkıyor. Gerekçe olarak da darbeyi yapan ordunun demokrasi taraftarı olmasını gösteriyor. Hâlbuki Sisi dönemine baktığımızda, modern Mısır tarihinde şiddetin ve baskının en yoğun yaşandığı zaman dilimi olduğunu görüyoruz. Bu dönemde binlerce insan katledildi; bunların büyük bir çoğunluğunu Müslüman Kardeşler oluşturuyor. Hapiste 40 bin’e yakın Müslüman Kardeşler üyesi olduğu ifade ediliyor. Bu durum birçok insan hakları örgütü tarafından ağır biçimde eleştiriliyor ve eleştirilerin temelde Amerikan yönetiminin sessizliğini hedef alıyor.
Kısacası Başkan Obama “Müslümanlar için daha umutlu bir gelecek” söylemiyle bölgede izleyeceği politikalar için destek kazanmaya çalışsa da bunun ne kadar geçerli olduğu konusunda ciddi endişeler bulunuyor.
IŞİD’in sözde “İslami vizyonu” hakkında ne düşünüyorsunuz?
Prof. John L. Esposito: IŞİD’in İslami vizyonunun (baxışlarının) hiç de İslami olmadığını düşünüyorum. IŞİD üyeleri, İslami bir devlet kurmak ya da uluslararası anlamda halifelik ilan etmek istediklerini söylüyorlar. Fakat IŞİD’in vizyonu tam manasıyla yayılmacı bir terör anlayışı; Hristiyanların, Yezidilerin ve Müslümanların katledilmesi, kendileriyle ufacık bir fikir ayrılığı bulunan kişilerin barbarca kafalarının kesilmesi anlamına geliyor. 
Bu mantık aslında el-Kaide’ninkinden çok da farklı değil. IŞİD de tıpkı el-Kaide gibi, Kuran ve hadislerdeki savunmaya dayalı savaş verilmesi ve muharip olmayanların öldürülmemesi gibi konuları tam anlamıyla İslam dışı bir yorumla değerlendiriyor. Bu da hem IŞİD’in hem de el-Kaide’nin aslında İslami bir vizyona sahip olmadığı anlamına geliyor. Yapılan şey tam anlamıyla İslami kuralların manipüle edilmesi yoluyla örgüt eylemlerinin ve ideolojisinin meşrulaştırılmaya çalışılması. IŞİD’in kafasındaki din, sıra dışı bir şiddet kullanımı anlamına geliyor. Kuran’dan, Peygamber’in öğretilerinden ve İslam hukukundan bildiğimiz kadarıyla, bu durum İslam’la açıklanabilir değil.
IŞİD katliamlarına, özellikle de gazetecilerin kafalarının kesildiği görüntülere şahit olan Batı’da yeni bir İslamofobi dalgası söz konusu olabilir mi?
Prof. John L. Esposito: Evet, böyle bir risk mevcut. Dün gördüğüm iki farklı internet sitesinden örnek verebilirim. Birincisi İslamofobi refleksiyle yazılar ve karikatürler paylaşan bir site. İkincisi ise kafa kesmenin aslında neden gerekli ve İslami açıdan meşru olduğunu savunan bir site. İkinci site benzeri yerlerde kafa kesmenin sözde İslami normlarla açıklandığında birinci sitedeki gibi İslamofobi refleksiyle paylaşımda bulunan yerler, “Bakın, İslam öyle bir din ki; kafa kesmeyi meşru kılıyor” gibi bir argümanda bulunuyor. Bir diğer deyişle, IŞİD’in eylemlerini İslam’la açıklama gayreti, yapılan barbar katliamların İslam’a atfedilmesine yol açıyor. Bu durum el-Kaide’den beri süregelen İslamofobinin yeniden yükselişe geçmesi riskini doğuruyor.
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir radyo programında, IŞİD’in ABD ya da Avrupa ülkelerine saldırma ihtimalini tartıştık. İnsanlarda genel olarak IŞİD’in kendi ülkelerine kadar ulaşabileceğine dair ciddi bir endişe yok. Fakat Batı’daki birçok ülkeden IŞİD’e katılım olması, insanlarda “Acaba IŞİD bizimle aynı ülkede yaşayan kişileri kandırıp eylem yapmaya teşvik edebilir mi?” endişesi uyandırıyor. Bu da yine İslamofobiyi yeniden uyandırabilecek bir endişe.
Türkiye, diplomatlarının kaçırılması ve İstanbul’a saldırı tehdidi nedeniyle IŞİD’le birçok kez karşı karşıya geldi. Dolayısıyla örgüt Türkiye için de bir tehdit unsuru. Sizce IŞİD terörünün bertaraf edilmesi adına Türkiye’ye ne gibi roller düşüyor?
Prof. John L. Esposito: Açıkçası, çok uzak bir coğrafyadan Türkiye’yle ilgili yorum yapmak oldukça güç. Fakat Türkiye tarihine baktığımızda, şu anki yönetimin terörist gruplarla mücadele açısından çok sağlam bir duruşunun olduğunu görüyorum. Türkiye geçmişte PKK terörizmi ve radikal İslamcı grupların saldırıları nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşadı. 49 kişinin rehin alınmasına baktığımızda, Türkiye’nin bu kişilerin hayati riskini göz önünde bulundurarak IŞİD’e karşı tepkisini yüksek sesle dile getiremediğini gördük. Bunun dışında Türkiye’nin terör gruplarına karşı duruşunun değişmediği kanaatindeyim. 
IŞİD’le mücadeleden bahsederken ısrarla ABD’nin yalnızca Batı’daki ülkelerle değil, aynı zamanda bölgedeki ülkelerle işbirliği yapması gerektiğini vurguluyorum. Çünkü IŞİD, her şeyden önce bölge ülkelerine tehdit oluşturuyor. ABD’nin öngördüğü bir stratejinin Batı ülkeleri tarafından uygulanması çok zor olmayabilir. Fakat IŞİD’e karşı izlenmesi gereken stratejiyi en iyi bölge ülkeleri bilecektir. Bu nedenle hem Türkiye’nin hem de Suudi Arabistan ve Ürdün gibi bölge ülkelerinin katkıları önemli.
Şu günlerde medyada Türkiye’nin IŞİD’e karşı nasıl bir politika izleyeceğine dair tartışmaları sıkça görüyorum. Bu durum aslında, Türkiye’nin izleyeceği politikaların önemine de işaret ediyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin ne yapacağı ve ne yapması gerektiğine dair tartışmalara daha sık rastlayacağız.
Türkiye’nin 2001’de el-Kaide’ye karşı üslendiği rol ile bugün IŞİD’e karşı üstlenmesi gereken rol arasında fark var mı?
Prof. John L. Esposito: Türkiye’nin IŞİD’e karşı üstleneceği rol çok daha ölçülü ve sınırlı olacaktır. Birkaç Türk politikacıyla yaptığım konuşmalardan çıkardığım kadarıyla, Türkiye özellikle diplomatların kaçırılması sebebiyle IŞİD meselesine karşı dikkatli bir tavır geliştirdi. Türkiye bir yandan ABD ve AB’yle ilişkilerini düşünerek işbirliği yapmak isterken diğer yandan IŞİD’in Türkiye’ye sınır komşusu olan Irak ve Suriye’de oluşturduğu tehdidi ve Türkiye’de sayısı milyonları bulan mültecileri göz önünde bulundurarak ihtiyatlı bir tavır takınıyor. Burada Türkiye’nin yapması gereken en önemli şey, ne yapması gerektiğine karar vermesi ve IŞİD’e karşı işbirliği yapma yönünde pozitif bir imaj çizmesi. 
Not: Bu mülakat ilk olarak Analist Dergisi Ekim 2014 sayısında yayınlanmıştır. 
Son Yayınlar
Multimedya
  • Afganistan’ın Geleceği ve Türkiye’nin Katkıları
  • Mehmet Yegin - 05.11.2014 - NTV Haber Aktüel
  • Habibe Özdal - 04.11.2914 - TVNet Orta Kuşak
  • Elif Özmenek Çarmıklı - 03.11.2014 - CnnTürk Ana Haber
  • Selçuk Çolakoğlu - 31.10.2014 - Kanal 24 Küresel
  • Hasan Selim Özertem - 22.10.2014 - TRTTürk Detay Haber
  • Güney Kore Dış Politikası
  • Endonezya Ziyareti 22.20.14
  • Güney Kafkasya’da Güvenlik Sorunları
  • USAK-İngltere Büyükelçiliği Toplantısı
  • Afganistan’ın Geleceği ve Türkiye’nin Katkıları
  • Mehmet Yegin - 05.11.2014 - NTV Haber Aktüel
  • Habibe Özdal - 04.11.2914 - TVNet Orta Kuşak
  • Elif Özmenek Çarmıklı - 03.11.2014 - CnnTürk Ana Haber
prevnext

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

Глава четвертая Служба пограничных нарядов

Наставление по охране государственной границы (пограничный наряд)

Глава вторая Основы охраны государственной границы пограничными нарядами