IŞİD ile Mücadelede Rusya'nın Pozisyounu

 
 
TR / ENG
 
Araştırma Merkezleri
USAK Yayınları
 
USAK Mülakatları
John L. Esposito ile IŞİD ve İslam Dünyası Ü...
USAK Başkanı Özdem Sanberk ile Röportaj Serisi...
USAK Projeleri
Etkinlik Takvimi
Basında USAK
 
Kayıt Ol
USAK etkinlikleri ve yayınlarından haberdar olmak için e-posta listemize kayıt olun!
 
Uzman Analizleri
  
IŞİD ile Mücadelede Rusya'nın Pozisyounu
Hasan Selim ÖZERTEM
03-11-2014
 Yazdır   Bookmark and Share A- A A+
 
IŞİD’in 12 Haziran’da Musul’u işgal etmesinin ardından bölgede değişen dengeler daha görünür hale geldi. Kısa sürede 30000’in üstünde militandan oluşan bir örgüte dönüşen IŞİD, bu değişimde başrol oynarken Ukrayna’daki gelişmeler sonrası gündemden düşen Suriye ve Irak, tekrar uluslararası gündemin en üst sıralarında yerlerini aldı.
 
IŞİD’in Irak ve Suriye havzasında hızla alan hakimiyetini arttırmasının oluşturduğu şok, bir çok mahfilde rahatça görüldü. Ocak ayında ABD Başkanı Barak Obama, IŞİD hakkında kendisine sorulan soruya bir analoji ile cevap vermişti. Buna göre “genç oyunculardan oluşan bir basketbol takımında Los Angeles Lakers üniforması giyilmesi bu oyuncuları Kobe Bryant yapmaz” şeklindeki açıklamalarında bir küçümseme havası hakimdi. Belki de bu nedenle Ağustos sonunda Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada IŞİD’e yönelik herhangi bir stratejinin henüz oluşturulmadığını da açıkça dile getirmek durumunda kaldı.
 
Yaz dönemi geride bırakılırken ABD’nin oluşturduğu stratejinin ipuçları da ortaya çıkmaya başladı. Buna göre IŞİD’e yönelik NATO üyesi ülkeler ve sonrasında ise Arap ülkelerinin katılımıyla geniş bir koalisyon oluşturuldu. Ardından da Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’ta IŞİD hedeflerine yönelik hava operasyonlarına başlandı. Ancak havadan müdahaleler hız kazanırken IŞİD’e karşı yürütülecek mücadelede ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin bölgeye kara birlikleri gönderme konusundaki isteksizlikleri de birçok defa dile getirildi. Bu çerçevede yerel unsurların eğitilerek donatılması fikri ağırlık kazanırken; Irak özelinde ise merkezi yönetimin kurulmasının ardından ordunun, Peşmerge ve Şii milislerle kuzey batı Irak’ta yürüttüğü operasyonlar hızlandı. Suriye özelinde ise eğitilip donatılacak olan unsurların kim olacağı sorusu akılları meşgul eden tam cevabı verilmemiş bir başlık olarak durmaya devam ediyor. PYD başta olmak üzere ılımlı muhalifler olan Özgür Suriye Ordusu’nun ismi en fazla zikredilen gruplar olduğu söylenebilir. Öte yandan Beşar Esed’in geleceğinin de tartışmaya açılması özellikle gözleri Rusya’ya çevirdi.
 
Rusya’nın değişen gündemi 
 
Suriye’de olayların patlak vermesinin ardından Moskova çok net bir tavır içerisine girdi. Özellikle Libya benzeri bir operasyon ile Baas yönetiminin düşürülmesine açıkça  karşı çıkan Rusya, Çin ile oluşturduğu blokla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) getirilmesi muhtmel hemen her türlü askeri operasyon seçeneğinin karşısında bir tutum takındı. Aynı zamanda Esed yönetimine sağladığı askeri ve finansal destek ile İran ve Baas rejiminin yanında yer alan en önemli ülke oldu. Hatta 2013 yılında Şam yakınlarında bulunan Guta’da kimyasal silahların kullanılmasının ardından ABD yönetiminin kırmızı çizgileri aşıldığında Suriye’yi kimyasal silahlardan arındırma teklifini öne sürerek konumunu sadece bölgesel anlamda değil aynı zamanda uluslararası düzlemde de güçlendirdi.
 
Ancak 2013 yılı geride kalırken Ukrayna’da Yanukoviç yönetiminin Kiev meydanındaki halk hareketinin oluşturduğu siyasi baskıyı yönetmekteki başarısızlığı, Rusya’yı sınırının hemen ötesindeki krize yoğunlaşmaya zorladı. Kırım’ın Rusya’ya katılması ve sonrasında Doğu Ukrayna’daki krizin derinleşmesi ile Batı’nın Rusya’ya yönelik siyaseti sertleşmeye başladı. Bu durumun Rus ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri görülmeye başlarken Rusya’nın gündeminde Suriye ve Irak’taki gelişmelerden çok Ukrayna konusu yer alıyordu.
 
Rusya’nın IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona yönelik kuşkuları
 
IŞİD’e karşı Eylül ayından itibaren nasıl bir mücadele edileceğine dair tartışmalar hız kazandıkça Rusya’nın Ukrayna ile sıkışmış gündemine rağmen bu tartışmaların dışında kalmadığı görülüyor. Esed’in geleceğine yönelik farklı görüşler öne çıkarken Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yaptığı açıklamalar, Moskova’nın tavrını net bir şekilde ortaya koyuyor.
 
Bu bağlamda Lavrov, Eylül ayında Mali Dışişleri Bakanı ile birlikte yaptığı basın toplantısında kendisine Galler’de oluşturulan koalisyonla ilgili yöneltilen bir soruya cevap verirken Rusya’nın Batı’dan ayrılan duruşunu da ortaya koydu.[1] Lavrov, uzun zamandan beri IŞİD ve benzeri yapıların temsil ettiği tehdide dikkat çekmeye çalıştıklarını ifade ederken Batı’nın bu konudaki yaklaşımının Rusya’dan belli yönleriyle ayrıştığını vurguladı. Suriye’deki durumdan Esed’i sorumlu tutan Batı’nın buradaki unsurların Baas yönetiminin uyguladığı politikaların sonucu ortaya çıktığını bu nedenle uzun bir süre bu yapılara yönelik politika oluşturulması yönündeki taleplerinin Batı tarafından her defasında Esed’in istifasına bağlandığını belirtti. Aynı açıklamada Esed’in düşürülmesi gerektiğine inanan Batı’nın IŞİD’e karşı yürütülen hava operasyonlarında Bağdat’tan egemenlik prensibi uyarınca izin alırken Şam’dan iznin almamasının uluslararası hukuk normları ile çeliştiğini söylemişti. Hatta bu saldırıların, Esed hükümetine ait güçleri hedef almasından duyduğu endişeyi de dile getirmişti. Bu açıklamalarıyla süreci nasıl okudukları yönünde önemli mesajlar veren Lavrov, IŞİD’e karşı yürütülecek operasyonda Esed’in hedef alınması ihtimaline yönelik endişelerini böylelikle Galler zirvesinin hemen ardından kamuoyu ile paylaşmış oldu. 
 
Benzeri açıklamaları bir ay sonra Venezuelalı mevkidaşı Rafael Ramirez ile Moskova’da yaptığı ortak basın toplantısında da dile getiren Rus bakan, Suriye’de güvenli bölge oluşturulmasına dair tartışmalarla ilgili kendisine yöneltilen bir soruya da uluslararası hukuk normlarına atıfta bulunarak cevap vermeyi tercih etti. Buna göre meşru yönetimlerin onayı olmadan bir başka ülke toprakları üzerinde yürütülecek operasyonların oluşturacağı risklere dikkat çekerken terörle mücadele sloganları ile rejimlerin düşürülmesine yönelik girişimlerin de kabul edilemeyeceğini belirtti.[2]
 
Ekim ayı ortasında ABD Dışişleri Bakanı ile Paris’te bir araya gelen Lavrov, burada da Ukrayna’daki gelişmelerin yanı sıra küresel terörle mücadele konusunda John Kerry ile görüş alış verişinde bulundu. Toplantının ardından Rusya’nın istihbarat paylaşımı konusunda ABD’ye yeşil ışık yaktığına dair açıklamalar gelse de bu yöndeki iddialar sonradan Lavrov tarafından yalanlandı. Rusya’nın hiçbir koalisyonun parçası olmadığını vurgulayan Rus bakan, Rusya’nın meşru yönetimlerin kapasitelerinin geliştirilmesine dönük ise yardımcı olduklarını söyledi.
 
Aynı zamanda 20 Ekim’de Birleşik Rusya Parti’sinin bir toplantısında konuşan Lavrov, Batı’nın muhalifleri silahlandırma stratejisini de sert bir biçimde eleştirdi. Özellikle ılımlı muhalif gruplar olarak nitelendirilen unsurların silahlandırılmasının, bu grupların nihai olarak Esed yönetimini devirmesi için gereken potansiyele ulaşmasını hedeflediğini söylerken eğer bir koalisyon oluşturulacak ise bunun BMGK’dan geçirilecek bir karar ile uluslararası hukuka uygun bir şekilde yapılması gerektiğini belirtti.
 
Vladimir Putin’in 24 Ekim’de Valdai Forum’da yaptığı konuşmada da benzer tonlar hakimdi. Putin konuşmasında IŞİD ile mücadele konusunda gerekli adımların atılmadığını, aksine muhaliflere finansal destek ve silah yardımı konusunda yanlış politikaların takip edildiğini söyleyerek Batı ve müttefiklerini suçladıktan sonra tüm bu yanlışların ardından hava bombardımanın neden olduğunu sorgulayan açıklamalarda bulundu. [3]
 
Rusya ne yapıyor?
 
Rusya’nın yukarıda da belirtildiği gibi şu anda öncelikleri arasında daha çok Ukrayna ve buna bağlı olarak karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntılar bulunuyor. Ancak bu Orta Doğu’daki gelişmelere tamamen bigane kalındığı anlamına gelmiyor. Esed yönetimine siyasi destek vermeyi sürdüren Moskova, aynı zamanda Irak güvenlik güçlerinin eğitimi ve teknik kapasitesinin arttırılması için de bazı adımlar atıyor. 
 
2012’de Maliki yönetiminin Rusya ile imzaladığı 4 milyar dolarlık anlaşma uyarınca Irak ordusunun hava gücünü yeniden ayağa kaldırmak için Rusya’dan önemli alımlar konusunda anlaştığı belirtilebilir. Atak helikopterlerin yanı sıra yüksek teknolojili savaş uçaklarının  ve hava savunma sistemlerinin anlaşmada yer aldığı belirtilmişti. Ancak Haziran ayında IŞİD’in hızlı bir şekilde ilerlemesinin ardından hava kuvvetleri neredeyse yok hükmünde olan Irak, Rusya’nın kapısını çalarak bu konuda destek istedi. Bu bağlamda kullanılmış 5 adet Sukhoi-25 model jet Rus danışmanlarla birlikte Irak’a gönderildi. Bu uçakların özellikle kara güçlerine sağladığı hava desteği ile Afganistan’da sıkça adlarından söz ettirdiği belirtilebilir. Aynı zamanda 2013 yılından itibaren Irak’a helikopter teslimatına devam eden Rusya’nın terörle mücadelede etkin bir şekilde kullanabilecek Mi-35 tipi çok amaçlı ve Mi-28 tipi atak helikopterleri sağladığı biliniyor. [4]
 
Ekim ayında RFERL’nin Lübnan’da yayınlanan Al-Müstakbel gazetesine atıfta bulunarak yaptığı bir haberde de İran ve Rusya’nın Bağdat’ta IŞİD’e karşı ortak operasyon merkezi kurduğunu belirterek Rus uzmanların Irak ordusunda Rus silahların kullanımı ve pilotların yetiştirilmesi gibi çeşitli hizmetler verdiğini rapor etmişti.[5] Öte yandan 23 Ekim’de Rusya’nın Acil Durum Bakanlığı’nca yapılan açıklamaya bakıldığında Erbil’e gönderilen bir kargo ile Kürtlere ulaştırılmak üzere gıda, battaniye, jeneratör gibi insani yardımda bulunduğu söylenebilir.
Tüm bunlara bakıldığında Irak’ta IŞİD ile yürütülen mücadelede Rusya’nın verdiği desteğin küçümsenmemesi gerektiği açığa çıkıyor. Adı koalisyonun bir parçası olarak geçmese de Irak özelinde merkezi yönetim ve Kürtlerle kurmuş olduğu ilişkiler üzerinden Moskova’nın kapasite arttırma stratejisine ve insani yardım konularına ağırlık verdiği görülüyor. 
 
Sonuç
 
Rusya, ABD’nin liderliğindeki koalisyonun yürütmüş olduğu stratejiye dair eleştirilerini Eylül ayından itibaren istikrarlı bir biçimde dile getiriyor. Özellikle IŞİD’e karşı mücadelede muhalif grupların silahlandırılması konusunda Batı’nın çifte standart takip ettiğini, bunun IŞİD’e karşı yine diğer devlet dışı aktörlerin desteklenmesi anlamına geldiğini ve nihai olarak Esed’e karşı bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Öte yandan hava operasyonlarında ve Suriye’deki terörle mücadelede uluslararası hukuka uygun olarak Şam yönetimi ile işbirliği yapılması gerektiği birçok seviyede dile getirilirken bunun egemenlik hakkının ihlali anlamına geldiğini iddia ediyor. Rusya’nın Irak nezdinde yürüttüğü stratejiye bakıldığında ise ülkenin özellikle büyük eleştiri alan askeri kapasitesi ve ordusunun disiplin sorunları ile ilgili önemli adımlar attığı söylenebilir. Bu açıdan güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve yüksek teknolojili silahlarla donatılması konusunda var olan anlaşmaların yanı sıra Haziran 2014’ten bu yana da hava gücünün geliştirilmesine yönelik bazı önemli adımlar attığı görülüyor. Diğer taraftan ülkenin kuzeyinde yer alan Kürtlere yönelik de insani yardım kargosu göndererek bölgede terörden etkilenen sivil halkın sıkıntılarını hafifletmeye çalışıyor. Aslında Rusya’nın Irak’ta izlediği siyasete bakıldığında Ukrayna’daki krize rağmen bölgede bayrak göstermenin ötesinde önemli adımlar attığı söylenebilir. Böylelikle Maliki sonrasında oluşan dengede de yeni yönetimle ilişkilerini belli bir seviyede tutacak bir siyaset izliyor. Suriye’de ise 2011 yılından itibaren izlemiş olduğu siyasetin devamı niteliğinde bir söylem kullandığı, bu bağlamda doğrudan Esed’i hedef alabilecek adımlara yönelik de kırmızı çizgilerinin hala devam ettiğini vurguluyor.
 
-------------
[1] Sergey Lavrov’un Mali Dışişleri Bakanı Abdoulaye Diop ile düzenlediği ortak basın toplantısının tam metni için bkz. 
http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/4CD66CC926B83B4C44257D4E006155F4.
 
[2]  Sergey Lavrov’un Venezuella Dışişleri Bakanı Ramirez ile düzenlediği ortak basın toplantısının tam metni için bkz. http://www.mid.ru/bdomp/brp_4.nsf/e78a48070f128a7b43256999005bcbb3/b4716e465be0051044257d6c001cf86a!OpenDocument. 
 
[3] Vladimir Putin’in Valdai Forum’daki konuşmasının tam metni için bkz. http://eng.news.kremlin.ru/news/23137/print. 
 
[4] “Iraq is Buying, Fielding Russian Weapons Again”, Defense Industry Daily, 2 Ekim 2014; http://www.defenseindustrydaily.com/baby-come-back-iraq-is-buying-russian-weapons-again-07571/. 
 
[5] Joanna Paraszczuk, “Iranian, Arab Media: 'Russia-Iran Anti-IS Operations Room' In Iraq”, RFERL, 23 Ekim 2014; http://www.rferl.org/content/under-black-flag-russia-iran-islamic-state-iraq/26652736.html.
 
 
 
- See more at: http://www.usak.org.tr/kose_yazilari_det.php?id=2371&cat=334#.VFs1ezH4vos

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

Глава четвертая Служба пограничных нарядов

Наставление по охране государственной границы (пограничный наряд)

Глава вторая Основы охраны государственной границы пограничными нарядами