İslâmî camiada “IŞİD’i ABD kurdu ve yönetiyor” söyleminin tutarsızlığı

İslâmî camiada “IŞİD’i ABD kurdu ve yönetiyor” söyleminin tutarsızlığı

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adaletli olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide Suresi 8. ayet)
“IŞİD’i ABD kurdu ve yönetiyor” tezini son günlerde fazlasıyla görmekteyiz. Yandaş medya buna o kadar çok “iman” etti ki, en sonunda Kanal A, ABD’li komutana yanlış çeviri montajı yaparak dememesine rağmen “IŞİD’i biz kurduk” dedirtti! Linki şu:
http://www.ummetislam.org/a-haber-yeni-bir-skandala-imza-atti
Bunu A Haber’in yapması rezalet ama onlardan beklenir bir durum. Ancak bugün İslami camia içinde de bu komplocu zihniyetin arttığını görmekteyiz.
IŞİD’i sevmeyebiliriz, muhalif de olabiliriz. Tekfirci olduklarını, harici özellikler taşıdıklarını, zalim olduklarını iddia edebiliriz ki ediyoruz da. Çünkü videolarıyla ve yazılarıyla defalarca Esed’e karşı savaşan grupları tekfir ettiklerini açıkladılar, defalarca zulümlerine ilişkin videoları bizzat kendileri yayınladılar.
Fakat şunu kabul etmek zorundayız. IŞİD’in içindeki insanlar zalim de olsa harici de olsa Müslümandır. Ve bu Müslümanlara karşı muhalif olmamız onlara “ABD ajanı”, “ABD’nin emrindeler”, “ABD tarafından kuruldular” iddialarını yapmamıza imkân vermez.
IŞİD’i eğer ABD kurdu diyorsanız, buyurun yayınlayın belgelerini veya delillerini, en önce biz bunu tüm medyaya verelim ve gündem edelim. Ama elinizde hiçbir delil olmadan “IŞİD’i ABD kurdu” demeniz hem büyük bir vebal, hem de büyük bir fitnedir. Neden mi?
Birincisi, elinizde hiçbir delil olmadan Müslümanlara ajan yani kâfir demiş oluyorsunuz. IŞİD’i kuran kadro ortada. Ebubekir Bağdadi de, Adnani de, daha önceki ismi olan Irak İslam Devleti’nin kurucu kadrosu Ebu Ömer el Bağdadi de, hatta daha öncesi olan Ebu Musab ez-Zerkavi de İslami kesim tarafından hayatı bilinen, hataları olsa da ajan muamelesi görmemiş, bu tür şüpheli durumları olmamış insanlar. Bunlar yıllarca cezaevlerinde hapis yatıp işkence görmüş, kendileri de, aileleri de davaları yolunda bedel ödemiş insanlar. Bu insanların ABD adına Irak İslam Devleti ya da Irak Şam İslam Devleti kurduğunu iddia etmek, başlı başına bir iftiradır, ki her biri ABD tarafından en çok aranan, hatta öldürülen kişilerdir.
Zalim de olsa hataları da olsa Müslüman bir adam ajan olamaz. Müslümanların aleyhine ajanlık yapan zaten vela-bera akidesini bozmuş, İslam dininden çıkmıştır. IŞİD’i ABD kurdu diyenler bu kişilere ajan yani kâfir demiş oluyorlar. Hiçbir delil yokken bu insanlara ajan demek bu nedenle aslında keyfi tekfirci olmak, iftiracı olmaktır.
İkincisi, bu iddia ile sadece IŞİD’i değil, dolaylı olarak aslında Nusret Cephesi ve El Kaide de aynı itham altına sokuluyor. Şu an kendini feshetmiş olsa da, Suriye savaşının başından bu yana Nusret Cephesi diye bir grup vardı. Bu grubun başında Ebu Muhammed El Cevlani geliyor. Ebu Muhammed el Cevlani ise bizzat (o zaman ki adıyla Irak İslam Devletinin lideri olan) Ebubekir El Bağdadi tarafından Suriye’ye adam ve parayla gönderildi, burada Esed’e karşı direnişe katılması istendi. Sadece lideri Cevlani değil, şu an Şam’ın Fethi Cephesi’nde her hangi bir üst düzey görevi olmasa da o zaman önemli bir konumda olan Ebu Maria El Kahtani de Irak İslam Devleti’nden Suriye sahasına geçen Bağdadi’ye yakın bir isimdi. Bağdadi Suriye’ye geçip Nusret Cephesi’ni feshettiğini, Irak Şam İslam Devleti yani IŞİD’i kurduğunu iddia ettiğinde Cevlani onun altında bir konumda olmasına rağmen ona itiraz etti ve meselenin Zevahiri’ye taşınmasını istedi. Bunu Bağdadi de kabul etti ve Zevahiri’nin mektubu beklendi. Zevahiri mektubunda Bağdadi’ye Irak’a geçmesini, Cevlani’nin ise Suriye’de kalmasını emredince IŞİD’in lideri Bağdadi başta verdiği sözü tutmadı ve karara itiraz ederek Nusret Cephesi’nin içindeki kendine bağlı tüm adamlarıyla beraber ayrıldı. Dahası, Nusret Cephesi’nin cephanelerine ve paralarına el koydu. 2013 yılında olan bu olaya kadar Ahraruş Şam, ÖSO, Nusra ve içindeki IŞİD ile beraber omuz omuza savaşıyordu. Ama fitne ateşi yakılarak süreç bu güne kadar getirildi.
Buradan konuyu şuna getireceğim, IŞİD’i ABD kurdu diyenler, dolaylı olarak Nusra’yı da ABD’nin kurduğunu aslında –bilerek ya da bilmeyerek- iddia etmiş oluyorlar. Bu durumda Nusra için de “ABD oyunu” demiş oluyorlar, yani iftiraları daha geniş bir kesimi kapsamış oluyor.
Yıllarca “Usame bin Ladin’i ve El Kaide’yi de ABD kurdu” diyen zihniyeti eleştirdik, hala da bu komik iftiraya yeri geldikçe cevap veriyoruz. Şimdi aynı muameleye IŞİD’in muhatap alınmasına da itiraz etmek zorundayız.
Taliban için de Hizbut-Tahrir örgütü kendi yayınevleri olan Köklü Değişim’den çıkan “Siyasi Meseleler” kitabında “Taliban’ı ABD kurmuştur” diyor! Oysaki 15 yıldır ABD ile savaşan HizbutTahrir değil, bizzat Taliban’dır!
Aynı şekilde Hizbut-Tahrir için de birçok camia tarafından “Hizbut-Tahrir’i İngiltere kurdu ve yönetiyor” iddialarının olduğunu da biliyoruz. Bu tarz söylemleri savunanlara tepkimizi göstermezsek, zaten bu ithamları her hareket sırayla yemek zorunda kalacaktır. Oysaki bizlere düşen hakkı savunmak, delil ile hareket etmek, zandan kaçınmak ve Allah’tan korkmak olmalıdır.
ABD’nin 2016 yılında en çok bombaladığı ülke Suriye oldu. 12,192 bombardımanın çoğunun IŞİD’e yapıldığı ortada. Geri kalanlar ise Nusra/Şam’ın Fethi Cephesi’ne, çok azı ise Ahraruş Şam ve diğer gruplara yapıldı. ABD’nin 2016 yılında ikinci en çok bombardıman ise Irak’a yapıldı. 12,095 bomba atıldı ve hepsi IŞİD’e atıldı. ABD tarafından en çok bombalanan örgüt nasıl oluyor da ABD tarafından yönetiliyor?..

Bu iddiayı yapanların dikkat ederseniz ABD ile yıllardır müttefik olan bazı ÖSO gruplarına ya da AKP’ye böyle bir ithamı yapmadıklarını görüyorsunuz. Oysaki ABD başkanlarına “dostum” diyenler, ABD ile NATO çatısı altında Afganistan’da, Irak’ta işbirliği yapanlar ortada.
Bu iddiayı savunanlar neden böyle bir şey iddia ediliyor?
“IŞİD’in yaptıkları ABD’nin işine yarıyor” diyecekler. Şimdi buna katılmak, imkân dâhilinde. Fakat bunlar ABD’nin işine yarıyor diye “IŞİD’i ABD kurdu” ya da “IŞİD’i ABD yönetiyor” diyemezsiniz. Japonya’nın Pearl Harbor baskını ABD’nin savaşa girmesine bahane oldu ve ABD’nin işine yaradı, hatta savaşın sonunda ABD süper güç oldu. Şimdi bundan yola çıkarak 2. Dünya Savaşı Japonya savaş bakanlığını ABD kurdu mu diyeceksiniz yoksa ABD yönetiyor muydu diyeceksiniz? Böyle bir saçmalık yok. AKP’nin yaptığı birçok politika ve hareket de ABD’nin işine yarıyor, ama aynı itham nedense AKP’ye aynı çevreler tarafından yapılmıyor! Bu tutarsızlıktır, ikiyüzlülüktür.
Bir başka açıklamaları da şu: “IŞİD ile istihbarat örgütleri görüşüyor.”
Bu da IŞİD’i istihbaratın kurduğu manasına gelmez. IŞİD Musul’da Türk konsolosluğu bastı ve sonra Türk istihbaratı ile görüşerek bu kişileri takas yaptı. Aynı IŞİD başka ülkelerin vatandaşlarını da kaçırdı ve o ülkelerin istihbaratları ile görüşerek irtibat kurarak fidye aldı. İstihbarat örgütleri ile bu tür örgütler görüşebilir, pazarlık yapabilir, ortak bir projeye bile hatta girebilir. Nitekim Sovyet Rusya’ya karşı Afgan cihadı yapılırken ABD istihbaratı İslami cihad gruplarıyla görüşerek, iki tarafın da ortak düşmanı olan Rusya’ya karşı onlara uçaksavarlar temin etti, cihad grupları da bu silahları aldı ve Rusya’ya büyük zarar verdi. Bu yapıldı diye Afgan gruplara ABD ajanı ya da ABD güdümünde diyemezsiniz. Ajan demek, emir alan demektir. Burada ise emir alma değil, ortak çıkar için ittifak kurmak, pazarlık yapmak vardır. Nitekim Rusya’dan sonra ABD de Afganistan’a girdi ve o gün ABD’den silah alan mücahidler hayatta idi ve ABD’ye karşı savaştılar, hala da savaşıyorlar.
Bir diğer iddia, “IŞİD’in içine istihbaratlar sızmış, o halde IŞİD’i onlar yönetiyor.”
Her örgüte, her cemaate, hatta her devlete, her siyasi partiye istihbaratlar sızar, yönlendirmeye çalışır. Bu durum sadece IŞİD’e mahsus bir durum değildir. Zaten bu iddia kendi kendine olayı çürüten bir iddiadır. IŞİD’e her devletten istihbarat sızmışsa (ki sızması normal), IŞİD hangi devletin çıkarına göre çalışıyor? Çünkü her devletin bölgedeki dizayn planı ve amacı farklı! Bir de tersinden düşünelim. CHP’ye IŞİD’çiler sızsa, hatta isim listesi bile elinizde olsa, CHP’yi IŞİD yönlendiriyor diyebilir misiniz? Her partinin, her örgütün, her devletin genel bir gidişat politikası var. IŞİD’e sızmalar olsa da en başta ne yapıyorsa ve ne diyorsa şimdi de onları yaptığından bu da tutarsız kalıyor.
Bir de şu örneği vereyim. ABD’nin PKK / YPG terör örgütü ile müttefik olduğu ortada. Hatta danışmanlar gönderdiği de ortada. Buna ABD de PKK’nın Suriye kolu olan YPG de itiraz etmiyor. Peki YPG’yi ABD yönetiyor diyebilir miyiz? Derseniz ben de size derim ki, YPG ABD’yi idare ediyor, kendi planlarını uyguluyor, hatta kendini kullandırırken ABD’yi de kendi kullanmış oluyor. Ve adım adım planlarını Suriye’de uygulamayı başarıyor, 4 yılda geldikleri toprak ve konum ortada. Meselelere yandaş medya A Haber kalitesizliğiyle bakacak olursanız Ortadoğu’da ne oldu anlayamazsınız, neler olacağını ise hiç anlamayazsınız.
IŞİD’i eleştirelim, IŞİD’in hatalarını suratlarına vuralım, IŞİD’in zulmünü kınayalım, IŞİD’in tekfirine reddiye sunalım ama “IŞİD’i ABD kurdu”, “IŞİD’i dış güçler yönetiyor” iddiasını bırakın. Bunu dediğiniz sürece artık hiçbir sözünüzün ve iddianızın geçerliliği ve samimiliği kalmıyor.
Bir IŞİD’liye “Sizi Amerika yönetiyor” dediğinizde sizi artık adam yerine koymaz, ama yaptıkları hataları delilleri ile açıkladığınızda aklıselim bir kalbi varsa dinleyecek ve nasihat alacaktır.
Selahaddin Dağıstan

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

Глава четвертая Служба пограничных нарядов

Наставление по охране государственной границы (пограничный наряд)

Глава вторая Основы охраны государственной границы пограничными нарядами